17 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/03

Gericilerin iktidar dalaşı kızışıyor…
Düşmanlarımızın davası için değil kendi davamız için dövüşeceğiz!
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
Beyzbol sopası AKP şeflerini hizaya getirdi
Eğitimde 10 yılın sahte bilançosu!
11 Ocak mitingi üzerine...
Emekçiler yolsuzluk düzenine karşı yürüdü
Daha fazla Ontex, Greif, Feniş... - D.Umut
Aloğlu’nun yalanları Feniş gerçeklerinin üzerini örtemeyecek!
Feniş işçileri Hak-İş’i çözüme zorluyor!
Taşeronluk köleliğine son vermek için mücadeleye!
Karayolları işçileri kadro için eylemde!
Punto işçilerinden coşkulu yürüyüş!
Bosch’ta Türk Metal düzenbazlığı...
“Tüm insanları şifreleme silahlarını kuşanmaya davet ediyoruz!”
“Beyrut Kasabı” hesap vermeden öldü!
Lavrov-Kerry-Brahimi görüşmesi…
Mısır’da anayasa referandumu…
Hamburg’da kavga yeni başlıyor!
Berlin’de on binler Karl ve Rosa’nın mezarı başındaydı…
Yeşil / Sosyal demokrat hükümetin saldırıları boşa çıkartılacak!
Bu daha başlangıç...
Mücadele tarihimizden bir sayfa: Tariş Direnişi
“Birlikte üretmek ve paylaşmak için...”
Devlet çocuk evlerinde taciz ve fuhuş!
Roboski’de ailelere saldırı!
Devrimci tutsaklardan mesajlar...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Daha fazla Ontex, Greif, Feniş...

D. Umut

 

İşçi sınıfının özörgütlülükleri olan sendikalarda yaşanan bürokratik çürüme ve bir bütün olarak sendikal harekette yozlaşma üzerine yapılan değerlendirmelerde veya tartışmalarda genel olarak gözden kaçırılan çok önemli bir nokta var.

Bu ise; sendikal bürokrasinin sınıf hareketinin mevcut seyri içerisinde bürokratik tarz ve işleyişin şubelere, hatta ve hatta işyerlerine-fabrikalara indiği gerçeğidir. Bu gerçek es geçilerek, sendikaların başına çöreklenmiş sendika ağalarının işçi sınıfı örgütlerini nasıl yönettiği (kontrol altında tuttuğu) sorusunun yanıtı doğru ve tam biçimde verilemez. Elbette ki, işçi sınıfı örgütlerinde yaşanan çürümeyi işçi sınıfı mücadelesinin düzeyi açısından ele alarak değerlendirmeye başlamak gerekir. Ancak, yakın dönemde yaşanan deneyimler üzerinden bu yazıda vurgulanmak ve işaret edilmek istenen nokta sendikal bürokrasinin tepeden aşağılara sirayet edişidir.

Bugün için en ileri iddialara (yer yer mücadeleci görünümler sergileyen) sahip sendikalara baktığımızda dahi farklı düzeylerde bu gerçeği görürüz. Yolsuzluğun, rantın, işçi aidatları üzerinden sürülen saltanatın ve tam anlamıyla ihanetçi bir çizginin hakim olduğu sendikal yapılardan ayrılsa da, bu sendikaların pratiği de özü itibariyle diğerlerinden çok farklı değildir. Bu tarz sendikalarla, ihanet ve işbirliğinin açık biçimde yürüdüğü sendikalar arasındaki belki de tek fark “kötünün iyisi” mantığını taşımaları veya rantın (dolayısıyla üye sayısının) yüksek olduğu sendikalara oranla işçi aidatlarının görece daha az çalınıp çırpılmasıdır.

Ontex deneyimi hafızalarda

Bu gerçeği, Selüloz-İş Sendikası İstanbul Şube’nin uzun yıllardır örgütlü olduğu Ontex fabrikasında geçtiğimiz yıllarda yaşanan işten atmalar ve açığa çıkan sendika-patron işbirliğinde açık olarak görmüştük. Uzun yıllardır sendikal örgütlülüğün bulunduğu bu fabrikada TİS sürecine müdahale eden ve bunun bedelini işten atılarak ödeyen işçilerin aylar süren mücadelesine hep beraber tanık olmuştuk. Sendika genel merkezinin dışında şube yönetimi ve işyeri temsilcilerinin bizzat sorumlusu olduğu bu süreç, sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin tıpkı işçi sınıfının sermayeye ve kapitalistlere karşı mücadelesinden bağımsız olamayacağını bir kez daha hatırlatmıştı. Fabrikada patron ile sendika arasında kurulan kirli işbirliğine çomak sokan işçilerin sonu, kapı önüne konulmak olmuştu.

Feniş’te yaşanan hak gaspları karşısında susan sendika bürokratlarına temsilcilik seçimlerinde taban iradesini tercih ederek yanıt veren Çelik-İş üyesi işçiler, EKU Fren’de Çelik-İş Sendikası’na tepkilerinden dolayı istifa ederek Birleşik Metal-İş Sendikası’na geçişler, Standart Profil’de işçilere danışmadan TİS imzalanmasına karşı Petrol-İş Sendikası’nın işçiler tarafından basılması ve şube yönetiminin istifa ettirilmesi, Tuzla’da Teknik Plastik işçilerinin, Petrol-İş Kartal Şubesi’nin patronla kapalı kapılar arkasında anlaşmasını sendikaya toplu giderek ve üç-dört gün alkışlı eylemlerle tepkilerini göstermeleri, İzmir’de Genel-İş Sendikası’nda birçok temsilcinin sendikal işleyişe tepkilerini istifa ederek göstermeleri, alt ve üst kademe bürokratlarına karşı yürütülen mücadelenin en yakın örnekleridir. Önümüzdeki dönemde bu tür tepkilerin çoğalacağından kuşku duymamak gerekir.

Elit ve Korozo aynasında bürokrasi gerçeği

Bugün için bu gerçeği hatırlamamıza vesile olan iki örnek, İstanbul Esenyurt’ta kurulu Elit Çikolata ve Ambalaj’da çalışan işçilerin karşılaştıkları bürokratik ve sınıf düşmanı uygulamalardır. Her ikisi de kendi alanlarında (gıda ve petro-kimya) pazara hakim olan bu iki şirkette yaşananlar birtakım farklılıklar taşısalar da sorunu yaratan kaynağa işaret etmeleri bakımından önemli deneyimlerdir.

Korozo Ambalaj Fabrikası’nda öncü işçilerin başını çektiği sendikal örgütlenme mücadelesinde sendikanın pasif tutumu ve işçileri sahiplenmemesinin sonucu onlarca işçinin sendikal çalışma nedeniyle kapı önüne konulmasına neden olmuştu. Uzun bir süre sendika yönetimi tarafından çeşitli bahaneler öne sürülerek bekletilen işçiler sürecin uzaması ve üyelik çalışmalarının başlamaması nedeniyle hedef haline gelerek işten atılmışlardı. Sendikal ihanetin farklı bir biçimi olan bu olay, sendikalardaki bürokratik işleyişin işçi sınıfı mücadelesi önünde nasıl bir engele dönüştüğünü göstermişti.

Yine uzun yıllardır sendikal örgütlülüğün bulunduğu Elit Çikolata Fabrikası’nda yaşanan son işten atma saldırıları sendikal bürokrasi gerçeğine ayna tutması bakımından oldukça önemlidir. Tek Gıda-İş’in kağıt üzerinde (şirketin uluslararası prestiji) bir toplu sözleşme yetkisinin bulunduğu bu fabrikada, ücretlerin 2 aydır ödenmemesine tepki gösteren işçilerin işten atılması sendikal yönetimlerin bir bütün olarak patronlarla kurdukları ortaklığı da işaret etmektedir. Tek Gıda-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası Şube Başkanı Turgay Koç’u, örgütlü ve sektöründe öne çıkan firmalardan biri olan Elit’te yaşanan ücret gaspına ilişkin “iki aylık ücret ödenmemişse hemen eylem mi yapmak gerekir” tepkisi bu tespiti doğrulayan en önemli ifadedir.

Bu sözlerin Türkçesi şudur: “Biz patrona göbekten bağlıyız. Onun sözünden çıkamayız.” Tıpkı Ontex deneyiminde olduğu gibi Elit Çikolata’da işten atılan duyarlı-ilerici işçilerin karşı karşıya kaldığı saldırı, sendikaların önemli bir kısmının yasal olarak sahip oldukları toplu sözleşme yetkisinin örgütlülük açısından bir değer taşımadığını göstermektedir. Sendikanın varlığının biçimsellikten öteye gidemediği bu fabrikada yaklaşık bir yıl önce yaşananlar da aynı gerçeğin farklı bir yüzüne işaret etmişti. Sendika bürokratlarının iç hesaplaşmaları üzerinden işçilerin pazarlıklara konu edilmesi gerçeği sendikalardaki bürokratikleşmenin ulaştığı boyutu gözler önüne sermiştir.

Mücadeleci geçinenlerin yerlerde sürünen pratiği

Her iki fabrikada yaşanan süreçlerin bir başka ortak noktası ise, bu iki sendikanın da, Sendikal Güç Birliği Platformu adı altında mücadeleci pozlarına bürünmeleridir. Türk-İş yönetimini iddialı çıkışlarla hedef alıp kendi alanlarında her türlü kepazeliği hayata geçirenlerin iddialarının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Sermayenin saldırı planlarının yoğunlaştığı, işçi sınıfının tarihsel kazanımlarının hedefte olduğu bir dönemde SGBP bileşenlerinin suskunluğu söylem ile pratik arasındaki uçurumu gösterir niteliktedir.

Gerek sınıf hareketinin mevcut durumu gerekse de işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyinden bağımsız ele alınamayacak sendikal bürokrasi gerçeği, ancak ve ancak kararlı bir mücadeleyle alt edilebilir. Protesto boyutunu aşmayan ve teşhirle sınırlı kalan pratikler ise mevcut durumu değiştirmemektedir.

Daha fazla Ontex, Greif, Feniş...

İşin bir yanı çürüme ve bürokratikleşmeyi teşhir etmek iken diğer yanı ise komite ve taban örgütlenmelerini yaygınlaştırarak sendikal bürokrasinin ayak oyunlarına karşı işçi inisiyatiflerini güçlendirmektir. Komitelerini kurarak DİSK/Tekstil’de örgütlenen Greif işçilerinin pratiği ve güçlü bir şekilde başlattıkları TİS süreci sendikal bürokrasinin oyunlarına karşı tek panzehirin taban örgütlülüğü olduğunu gösteren en canlı örneklerden biridir.

İşçi sınıfının sermayeye karşı mücadelesinde diğer bir görevi de sendikal bürokrasinin etkisinin kırılması ve dağıtılmasıdır. Bunun yolu da, Ontex, Greif ve Feniş gibi fabrikalardaki mücadeleleri yaygınlaştırarak olur.

 
§