19 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/29

 Kızıl Bayrak'tan
Haziran direnişinde yeni safha
Zorbalara karşı isyan haktır!
AKP iktidarının
“hayat suyu”
yabancı sermaye
çekilmeye başladı
Sermaye devleti
tam bir cinayet şebekesidir!
İzmir’den baskınlara yanıt...
Devlet yine
katilleri koruyor!
Onbinler Ali için sokaklara indi!
Binler TMMOB yasasına karşı sokağa çıktı
14. Evvel Temmuz Festivali tamamlandı
Kamu TİS’leri görüşme süreci devam ediyor…
“Sendika hakkımız engellenemez!”
“Sonuna kadar mücadele!”
Para basanlar hakları için grevde!
“Bu grev onur grevidir!”
Mısır’da halk hareketi ve yeni gelişmeler
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 2 V. Yaraşır
Gençlik yol ayrımında… K. Ali

Dünyada işçi ve emekçi eylemleri sürüyor!

Toplumcu Eksen’den...
Ekim Gençliği temsilcisi ile Yaz Kampı üzerine konuştuk...
Forumlar taleplerin kürsüsü oluyor
ABD’de Trayvon Martin davası... T. Kor
Gezi tutsağından mektup…
Kavga bitmedi direnişe devam!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


Haziran direnişinde yeni safha

 

Bir ay önce Gezi Parkı’nı hedef alan polis saldırısı ve sergilenen kararlı direnişin ardından forumlar, anma etkinlikleri ve çeşitli eylem biçimleri üzerinden devam eden kitle hareketi, yeni bir safhanın eşiğine gelmiş bulunuyor.

15-16 Haziran’da yaşanan polis saldırısına karşı ortaya konan direniş, kitlelere büyük bir moral kaynağı olmuş, direnme kararlılığını pekiştirmişti. AKP iktidarının tüm tehdit ve zorbalığına karşı sergilenen militan duruş, kitle hareketinin sonraki seyri üzerinde belirleyici oldu. Gerici AKP iktidarının hesabı, kitlelerin direnme kararlılığını zorbalıkla ezme ve hareketi teslim alarak bitirme üzerine kurulu idi. Ancak yüzbinlerin direnme iradesi bu hesabı bozdu. Zorbalık karşısında sergilenen kararlı duruş, kitle hareketinin bugüne kadar varlığını sürdürmesinde belirleyici bir rol oynadı.

Devrim ile düzen karşı karşıya

Geride kalan bir ay içerisinde kitle hareketinin bir nebze geri çekildiği, kitleselliğini ve yaygınlığını belirgin bir şekilde kaybettiği, ancak eylemli süreçler açısından sürekliliğini koruduğu bir geçiş süreci yaşandı. Bunun böyle olması, hareketin ileri sıçrayamadığı, kendisini yeni bir düzeyde inşa edemediği koşullarda kaçınılmazdı da. Kaldı ki öfke patlaması olarak doğan ve devrimci bir sınıf önderliğinden yoksun olarak bugüne kadar varlığını sürdüren bir kitle hareketidir sözkonusu olan. Bir aylık geçiş döneminin ardından kitle hareketinde yaşanan kısmi zayıflama yeni bir sürecin kapılarını da aralamaya başladı. Dün hareketin güç ve etkisi ile yan yana gelen politik güçler, gelinen yerde yaşanan kısmi geri çekilme ile kendi sınıf konumları ve politik platformları üzerinden kaçınılmaz bir ayrışmanın eşiğine gelmiş bulunuyorlar.

Patlak verdiğinde sarsıcı etkisiyle milliyetçi-şoven CHP ve İP gibi kimi düzen güçlerini de peşine takan kitle hareketi, liberalinden reformistine ve devrimcisine kadar sol hareketin tüm temel unsurlarını büyük bir hızla bağrında toplamıştı. Politik planda geniş bir yelpaze oluşturan bu güçleri bir arada durmaya zorlayan şey ise hareketin gücü, kitleselliği ve birleşik zemini olmuştu.

Fakat hareketin son bir aydır kademe kademe geri çekilmesi, farklı sınıfsal konumlara sahip olan bu politik güçleri kendi içinde daha belirgin bir şekilde karşı karşıya getirdi, saflaşma ve ayrışmaların zeminlerini olgunlaştırdı. Sürecin başından beri direnişi düzen sınırlarına çekmek ve tam da bu bakışla Taksim’den çıkarmak için elinden geleni yapan, fakat her seferinde kitlelerin basıncı karşısında geri adım atmak zorunda kalan İP, TKP vb. ulusalcı çevreler, peşlerine benzerlerini de takarak soluğu ilk fırsatta Kadıköy’de aldılar. 7 Temmuz’da bu çevreler tarafından gerçekleştirilen “Gazdanadam Festivali” yaşanan ayrışmanın ilk somut adımı oldu.

Yine hareketin gücüyle sürece dahil olan kimi islamcı güçler ramazan ayının gelmesiyle birlikte “Yeryüzü Sofraları” vb. etkinliklerle kitle hareketi içerisinde kendi gerici ideolojilerine alan açmak için yeni hamleler yapmaya başladılar. Bir tarafta milliyetçi şoven ya da islami söylemlerle burjuva gericiliğinin bayraktarlığını yapan, burjuvazinin simgelerini ve ideolojik argümanlarını harekete sirayet ettirmeye çalışan düzen güçleri, öte yanda devrimciler ve ilerici güçler. Geniş bir politik yelpazeyi bağrında toplayan kitle hareketinin bundan sonraki gelişim seyri, önümüzdeki günlerde yaşanacak ayrışma ve saflaşmalar üzerinde belirleyici olacaktır. Ancak hareketi geri çekmek için elinden geleni yapan düzen güçleri ile süreci devrimci bir mecraya taşımak için mücadele eden devrimci-ilerici güçlerin süreç içerisinde karşı karşıya gelmesi ve ayrışması kaçınılmaz olacaktır. Bu ayrışma ve çatışmalarda belirleyici olanlar ise kitle hareketiyle daha ileriden bütünleşeneler ve sürece yön vermeyi başaranlar olacaktır.

Bu nedenle devrimci ve ilerici güçlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Kitle hareketini devrimci bir mecraya akıtmak için, hareket üzerindeki her türlü burjuva gericiliğinin etkisini kırmak, bu eksende yürütülecek ideolojik ve politik mücadeleyi çok daha güçlendirmek elzemdir.

Yeni dönem ve forumlar

Direnişi bütünlüklü olarak kırmayı hedefine alan ve 15 Haziran’dan beri arkası kesilmeyen kapsamlı saldırılar karşısında hareketin sürekliliğini korumasında forumların büyük bir payı oldu. Kendiliğinden harekete geçen ve herhangi bir önderlikten yoksun bulunan kitleler, son bir aydır forumlar temelinde yan yana gelerek direnme kararlılığını somut bir iradeye dönüştürebildiler. Forumlar, her ne kadar tam anlamıyla kitle hareketinin örgütsel zeminlerine dönüşemeseler de bugüne kadar hareketin taşıyıcı halkaları olarak işlev gördüler.

Gelinen aşamada kitle hareketinin taşıyıcısı konumunda olan forumlar, kendisini yeniden örgütleme ve hareketin ihtiyacı doğrultusunda şekillendirme ihtiyacı ile karşı karşıya bulunuyorlar. Zira bir sürecin ürünü olarak doğan ve bu sınırlarda kitle hareketinin ihtiyacını bugüne kadar karşılayan forumlar, reformizmin de özel çabalarıyla pasifize olma tehlikesi ile yüz yüze gelmiş, getirilmiş durumdalar. Kitlelerin basıncı olmasa tam anlamıyla eylemsizliğe mahkum edilmeye çalışılan forumlar, düzen güçleri ve liberal-reformist çevreler tarafından seçim yatırımı olarak ele alınıyor. Hareketin militan yönlerini törpüleyerek kitlelerde biriken öfkeyi oy pusulasında eritme hesapları yapan bu çevreler forumları da bu yönlü değerlendirmeye çabalıyorlar.

Forumların önünde çözülmesi gereken bir diğer sorun alanı ise, hareketin ihtiyaçlarına yanıt verecek düzeyde bütünlüklü bir işleyişin hala daha sağlanamamasıdır. Halihazırda birbirleri ile ilişkileri kopuk ya da zayıf, gündemleri itibarıyla dağınık bir forumlar tablosu ile karşı karşıyayız. Burada atılması gereken ilk adım, her bir kentte birbirinden kopuk zeminlerde varlığını sürdüren forumların ilişkilerini hem politik planda hem de fiziki olarak kurmak olmalıdır. Bunun kendisi hareketin aşağıdan yukarı doğru inşası anlamına gelecektir. Halihazırda hemen her alanda direniş komiteleri vb. oluşumların önünü açacak olan da hareketin bu temelde inşası olacaktır. Bu başarılırsa kitle hareketi önümüzdeki günlerde yeni bir çıkış olanağı yaratabilir.

Dahası iç bütünlüğünü ve organizasyonlarını sağlamış olan forumlar, yeni patlamalara ve kitle eylemlerine müdahale açısından önemli dayanaklara dönüşeceklerdir. Ali İsmail Korkmaz’ın hayatını kaybetmesiyle birlikte gündeme gelen kitlesel ve militan eylemler buna örnek verilebilir. Özellikle Eskişehir, Antakya, Ankara ve İstanbul’da yapılan eylemler bir kez daha göstermiştir ki, kitleler en küçük bir kıvılcımla tekrar meydanlara dönme potansiyelini içerisinde barındırmaktadır. Antakya ve Ankara’da barikat savaşlarına dönen bu eylemler kitlelerin mücadele azminin diriliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Eğer ki forumlar kitle hareketinin bu yeni aşamasının ihtiyaçlarına göre inşa edilemez de “tartışma kulübü” ya da “seçim sohbetleri”ne dönerlerse, hızla işlevlerini kaybedeceklerdir. Dolayısıyla forumlar düzen açısından hareketi pasifize etmenin araçlarına dönecektir. Kaldı ki reformizm “barışçıl eylemler” adı altında düzenin yapmak istediğini kolaylaştırmaktadır.

Ateş altında yürünecek bir dönem

Tüm bu gelişmeler devrimcilerin omuzlarına büyük ve tarihi görevler yüklemektedir. Bir tarafta hareketin seyri üzerinden şekillenen ayrışma ve çatışmalar, öte tarafta sermaye devletinin kesintisiz devam eden gözaltı-tutuklama saldırıları. Tam anlamıyla ateş altında yürünecek bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Aslında bu iki süreç birbirini tamamlamakta ve devamı niteliğindedir. Zira sermaye devleti devrimci ve ilericilere saldırarak, düzen güçlerine ve reformizme alan açmaktadır. Bu yolla hareketi denetim altına alma ve giderek seçim aldatmacasına dolgu malzemesi yapma peşindedir.

Bu oyunu bozacak olan şey ise kitlelerin isyanını her geçen gün alttan alta mayalayan tarihi koşullar ve bu isyan dalgalarını devrimci bir kalkışmaya çevirecek olan devrimci partiler olacaktır. Sınıf devrimcileri önümüzdeki günlere bu genişlikte bakmalı, gelişecek yeni fırtınalara şimdiden hazırlıklı olmalıdır.