01 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/01

 Kızıl Bayrak'tan
2010 düzenin çok yönlü sorunlarla boğuşacağı bir yıl olacak
2009’da işçi sınıfı hareketi
2009’da kamu emekçileri hareketi,
25 Kasım’la birlikte kıpırdanmaya başladı
Direnişteki TEKEL işçileri ile konuştuk
TEKEL direnişinden
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
TÜRK-İŞ araştırması
açlığın arttığını gösterdi
İtfaiye işçisi
hakları için nöbette
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden
açık çağrı
2009’da düzenin tablosundan yansıyanlar
Son çeyrek asrın
en kritik yılı: 2010
Polis terörüne çözümsüz çözüm önerisi: “Bağımsız” kolluk şikayet mekanizması
“Karadağ cinayeti ve
tüm siyasi cinayetler aydınlatılsın!”
İzmir’de kampanya faaliyetleri
Genç-Sen 3. Genel Kurulu’nun ardından
Gençliğin polis terörü ve cinayetlerine karşı eylemlerinden
Adana Ekim Gençliği ve Devrimci Liseliler Birliği’nden
mücadele çağrısı
YTÜ’de soruşturma ve
ceza karşıtı mücadele
İsrail’in vahşi Gazze saldırısı birinci yılında
BDSP’li tutsaklardan
Devrimci tutsaklardan
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İsrail’in vahşi Gazze saldırısı birinci yılında…

Filistin direnişi ayakta,
siyonist rejim teşhir oluyor!

Siyonist İsrail’in Gazze’ye karşı giriştiği vahşi saldırının üzerinden bir yıl geçti. 22 gün süren saldırıda yaklaşık 400’ü çocuk 1500’den fazla Filistinli katledilmiş, 5300 kişi de yaralanmıştı. Kentin altyapısını, hastaneleri, okulları, basın kuruluşlarını, elektrik santralini tahrip eden İsrail savaş aygıtı, on binlerce ev ve işyerini yıkmmış ya da hasar vermişti

Gazze’de yaşam olanaklarını ortadan kaldırmak isteyen İsrail ordusu katliam ve yıkımların yanısıra narenciye bahçelerini, zeytinlikleri sökmüş, tavuk çiftliklerini, büyük ve küçük baş hayvan barınaklarını bombalamış, ekinleri tank paletleriyle ezmiştir. Gazze’de yaşam kaynaklarını kurutmaya dönük bu gözü dönmüşlük, ağır bedellere mal olsa da Filistin halkının toprağına ölümüne bağlılığında zerre kadar sarsıntı yaratamamıştır.

Saldırının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Gazze’deki enkaz olduğu gibi duruyor. Çünkü soykırımcı İsrail’in havadan, karadan, denizden uyguladığı abluka devam ederken, Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Refah’ı kapalı tutan gerici Mısır rejimi de bu insanlık suçuna halen ortak olmaktadır.

Emperyalist güçlerin desteğiyle gerçekleştirilen
saldırı iğrenç amaçlarına ulaşamadı

Ortadoğu’daki direniş hareketlerini ortadan kaldırmak isteyen ABD emperyalizmi ile batılı müttefikleri, giremedikleri alanlarda İsrail’i tetikçi olarak kullanıyorlar. Tetikçiliği hevesle yapan İsrail devleti de, direniş hareketlerinin yok edilmesini en az emperyalist güçler kadar istiyor. Zira direniş hem siyonist vahşetin dünya halkları nezdinde teşhir olmasını sağlıyor hem ırkçı-siyonistlerin “büyük İsrail” düşüne ulaşmalarını engelliyor. İsrail’in saldırganlık ve barbarlıkta sınır tanımaması, “saf Yahudi devleti” fantezisi önündeki temel engel olan direnişe duyduğu derin kinle açıklanabilir ancak.

Tetikçi İsrail, emperyalist güç odaklarının sağladığı zırha bürünerek, saldırırken hiçbir kural ya da yasa tanımıyor. Uluslararası hukuku ayaklar altında çiğnemeyi adet edinen İsrail, Birleşmiş Milletler’in yüzlerce kararını çöpe atmıştır. Buna rağmen siyonist rejim halen emperyalist güç odaklarının özel himayesi altındadır.

İsrail’in Gazze saldırısı ABD’nin aktif desteği ile gerçekleştirilmiş, AB emperyalistleri ise pasif destek sunmuştu. Nitekim saldırının 22 gün boyunca sürmesine rağmen, “uluslararası toplum” utanç verici bir suskunlukla vahşi yıkım ve katliamları izlemişti.

İsrail savaş makinesinin yasa/kural tanımadan giriştiği saldırının öncelikli hedefi Filistin halkının direnme iradesini kırmaktı. Ancak emperyalist güç odaklarının etkin desteğine, gerici Arap rejimlerinin ise sessizce izlemelerine rağmen, saldırı amacına ulaşmadı.

Evet, Filistin halkı ağır bir bedel ödedi, halen de ödüyor. Ancak yıkıma, katliama, kuşatmaya rağmen direnme iradesini de dimdik ayakta tutuyor.

Dört yıllık abluka Filistin halkına diz çöktüremedi

İsrail’in Gazze etrafında ördüğü vahşi abluka dört yıldır sürüyor. Aç bırakarak Filistin halkını teslimiyete zorlamaya çalışan İsrail ve suç ortakları, uygulayıcıları adına alçaltıcı olan bu uygulamadan bir sonuç alamadılar. Zira Ocak 2006’dan beri uygulanan ablukaya, ardından gelen yıkıcı saldırıya rağmen, Filistin halkının diz çökeceğine dair hiçbir belirti bulunmuyor.

Bu kararlılık, Filistin’in en etkili/kitlesel iki örgütü olan Hamas-El Fetih arasındaki çatışmaya rağmen gösterilmiştir. Siyonist kuşatmaya, “uluslararası toplum”un suskunluk fesadına, ABD yardakçısı Arap devletlerinin bozgunculuğuna rağmen, Filistin halkının İsrail işgaline karşı direnme iradesi kırılamadı.

Ablukadan umduğu sonucu alamayan ırkçı-siyonist rejimse, günden güne dünya nezdinde teşhir olmaktadır. Öyle ki, Siyonizmin suçlarına ortak olmadığında, yıkım ve kıyımlarını şimdiye kadar izlemekle yetinen Birleşmiş Milletler bile, İsrail’in Gazze etrafındaki ölümcül ablukasını kaldırmaya zorlanması için, boykotla tehdit edilmesi gerektiğini savunmaya başladı.

Siyonist barbarlık teşhir oluyor!

Fiyaskoyla sonuçlanan Temmuz 2006 Lübnan saldırısı, Gazze kuşatması ve saldırısı, ırkçı-duvar inşaatı, yeni Yahudi yerleşimlerinin Filistinlilerin topraklarında inşa edilmesi… Filistin halkı şahsında insanlığa karşı işlenen bu ve benzer ağır suçlar, gelinen yerde İsrail rejiminin vahşi niteliğinin hızla deşifre olmasına yol açıyor.

Irkçı-siyonistlerin suçları o kadar bariz ki, siyonizmin etkisi altında olanların bile tepkisini çekmeye başladı. Örneğin Gazze saldırısında fosfor bombaları kullanan İsrail’in “savaş suçu” işlediğini BM adına belgeleyen Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone, Siyonizm’e bağlı bir Yahudi olarak biliniyor. Yahudi asıllı bazı ilericiler ise, İsrail’in Gazze’yi bir gettoya çevirdiğini vurgulayarak, bundan duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlar.

İsrail ablukasının yol açtığı tahribata dikkat çeken Birleşmiş Milletler İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü Richard Falk ise, Gazze’deki dehşet verici durumun dünyadaki tüm insanlar ve hükümetlerin vicdanını sızlatması gerektiğini ifade ederek, “Gazze’de İsrail kuşatmasından etkilenen çoğu çocuk 1.5 milyon insanın dramının devamına ne herhangi bir ülke ne de Birleşmiş Milletler resmi ve yeterli olarak tepki gösterdi” ifadesini kullandı.

Bu arada geçen haftalarda bir İngiliz mahkemesi, İsrail’in Gazze Şeridi’ni hedef alan askeri saldırısında oynadığı rolden dolayı eski dışişleri bakanı, şimdiki muhalefet lideri Tzipi Livni hakkında tutuklama kararı çıkardı. İngiltere gibi Siyonizm destekçisi bir ülkede mahkemelerin aldığı bu karar, ırkçı-siyonistlerin savaş suçlarını örtmelerinin artık eskisi kadar kolay olmadığını gösteriyor.

İsrail’in vahşi saldırısının birinci yıldönümünde kalabalık bir kafile ile Gazze’ye giriş yapmaya çalışan “Özgür Gazze” adlı organizasyonun aktivistleri de, gerici Mısır rejiminin Refah sınır kapısını açmaması üzerine Kahire’yi eylem alanına çevirdi. Hem İsrail ablukasını hem bu suça ortak olan Mısır rejimini teşhir eden Özgür Gazze organizasyonunun liderleri, 40’ı aşkın ülkeden toplanan 1500 civarında eylemcinin, Gazze’ye girip yardım malzemesini Filistin halkına ulaştırmaya kararlı olduklarını vurguluyorlar.

İsrail’in Apartheid rejimine karşı uluslararası boykot!

Irkçı/Apartheid Güney Afrika Cumhuriyeti rejiminin yıkılmasında enternasyonal boykotun önemli etkisi olmuştu. Bu eylemi örnek alan Filistinli örgütler, enternasyonal boykotun ırkçı-siyonist İsrail rejimine karşı uygulanması için 2005 yılında çağrı yapmıştı. O tarihlerde başlatılmasına rağmen son döneme kadar etkili olmayan bu kampanya, gelinen aşamada yankı bulmaya başladı.

İsrail’e karşı Boykot, Yatırımları Geri Çekme ve Yaptırımlar (Boycott, Divestment and Sanctions – BDS) başlığı altında yürütülen kampanya, bazı ülkelerin emek örgütleri tarafından desteklenmektedir. Apartheid rejimine karşı mücadele deneyi olan Güney Afrika Sendikalar Kongresi’nin (COSATU) etkin rol oynadığı enternasyonal boykot kampanyasının yayılması için girişimler devam ediyor.

Direnen Filistin halkıyla eylemli dayanışmayı öne çıkartan bu kampanyanın yaygın, kitlesel bir boyut kazanması durumunda, ırkçı-siyonist rejimin köşeye sıkıştırılmasına önemli katkılar sunacaktır.

Mutlaka desteklenmesi gereken bu kampanyada öne çıkarılan temel şiarlar şöyle sıralanıyor:

Gazze ablukasının kaldırılması için

İsrail ırkçılığını durdurmak için

Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönmesi için

Batı Şeria ve Gazze’nin işgaline son vermek için

İsrail vatandaşı Filistinlilere uygulanan apartheide son vermek için

Filistin halkının kendi kaderini tayini için

İsrail’le tüm askeri, ticari, diplomatik, akademik, kültürel ilişkilere son verilsin!


Filistin için İsrail’e boykot eylemi

Filistin için İsrail’e Boykot Girişimi, 27 Aralık 2008’de başlayan Gazze saldırısının yıl dönümüne denk getirerek başlattığı “Gazze için, Filistin için İsrail’e Karşı Boykot” kampanyasını gerçekleştirdiği eylemle deklare etti.

Beyoğlu Tünel’de biraraya gelen Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi, sloganlar eşliğinde Taksim Tramvay Durağı’na bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Türkiye’nin İsrail ile sosyal, kültürel, askeri ve ekonomik tüm ilişkilerini kesmesi için düzenlediği kampanyanın ikinci eylemini düzenleyen Filistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi eylemde, “Gazze ablukasının kaldırılması için, işgalin son bulması için, utanç duvarının yıkılması için, mültecilerin geri dönüş hakkı için İsrail’e boykot!” pankartı açtı. “Türkiye - İsrail silah ticareti: 1,8 milyon dolar... Askeri ilişkiler kesilsin”, “Filistin boykota çağırıyor, İsrail ile ilişkiler kesilsin”, “5 mülteciden 2’si Filistin’li, 4 Filistin’liden 3’ü mülteci” dövizlerinin de taşındığı eylemde, Filistin bayrakları ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (PFLP) bayrakları taşındı.

Tramvay Durağı’na gelindiğinde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. TTB Yönetim Kurulu Üyesi Ali Çerkezoğlu gerçekleştirilen açıklamada “Gazze için, Filistin için İsrail’e Karşı Boykot” başlıklı kampanya nındeklarasyon metni okundu.

Eylem atılan sloganların ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

Depremzedeler: “Psikolojimiz bozuldu”

İzmit'in Arızlı Mevkii'nde, 17 Ağustos 1999'daki depremin ardından depremzedeler için yaptırılan konutlara bürokratların yerleştirilmesine karşı yaklaşık bir yıldır çeşitli eylemler yapan Arızlılı depremzedeler 28 Aralık günü Kocaeli Devlet Hastanesi önündeydi.

Barınma haklarını savunan ve konutların bürokratlara peşkeş çekilmesine tepki gösteren depremzedeler içine itildikleri duruma dikkat çekmek için Kocaeli Devlet Hastanesi önündeydiler. Psikolojilerinin bozulduğu gerekçesiyle devlet hastanesinin psikoloji servisinde muayene olmak isteyen Arızlılarla özel güvenlik birimleri arasında arbede çıktı.

Bu konutlar yapılırken imzalanan protokolde sadece depremzedelerin yararlanması için inşa edildiğini belirten Arızlılar, Kocaeli Devlet Hastanesi önünde biraya gelerek, psikolojilerinin bozulduğunu ifade ettiler. Topluca psikoloji servisinde muayene olmak isteyen depremzedeler, sıra almaya geldiklerinde hastane özel güvenlik görevlileri tarafından içeri alınmadı.

Bunun üzerine çıkan arbedede bazı depremzede ile yakınları yaka paça etkisiz hale getirilirken olaya da çevik kuvvet ekipleri müdahale etti.

Arızlılı depremzedeler çevik kuvvet tarafından hastane önünden uzaklaştırıldı.


Hasta tutsaklara özgürlük


İstanbul

İstanbul’da her Cuma günü Taksim’de gerçekleştirilen yürüyüşlerle hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep eden ilerici ve devrimci kurumlar 25 Aralık akşamı yine Taksim Tramvay Durağı’ndaydılar. İlerici ve devrimci kurumlar bu hafta, hasta tutsakların yanı sıra dışarıda açlıkla, sefaletle öldürülmeye çalışılan işçi ve emekçilerle, içeride hastalıklarıyla diri diri mezara gömülmeye çalışılan devrimci tutsaklara, kepazeliği reva gören adresin aynı olduğunu belirterek, AKP hükümetini adres gösterdi.

Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya gelen ilerici ve devrimci kurumlar, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” talebiyle sloganlar eşliğinde Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne kadar yürüdü. İngilizce ve Türkçe “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartlarının açıldığı eylemde hasta tutsakların resimleri de taşındı.

Yürüyüşün sonunda, Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamasını ÇHD avukatlarından Av. Barkın Timtik gerçekleştirdi. Timtik yaptığı açıklamada, TEKEL işçilerinin “kanunun hakimiyetini sağlamak” adına Ankara’nın ayazında, polis terörüne maruz kaldığını söyledi. Timtik, 19 işçiye mezar edilen Bursa maden ocağında daha fazla kar hırsı yüzünden 19 ailenin ocağının söndürüldüğünü ifade etti. İşlerinden atılma tehdidi karşısında kalan itfaiyecilerin Boğaziçi Köprüsü’nde kendilerini zincire vurmak zorunda kaldıklarını söyledi.

Timtik, hasta tutsakların, “cezaevinde kalamaz” damgalı raporlarına rağmen dört duvar arasında tedavilerinin engellendiğini, tüberküloz, felçli, şizofren, siroz, çölyak hastalıklarına sahip ve tedavi edilmeyi bekleyen onlarca hasta tutsağın içeride bulunduğunu söyledi.


Adana

26 Aralık günü gerçekleştirilen eylemde, JİTEM’cilerin serbest bırakılmasına rağmen hasta devrimci tutsakların hapishanede kalmaya devam ettiği vurgulandı. Adana Kürkçüler Cezaevi’nde yatmakta olan Taylan Cintay’ın mesane kanserinden dolayı Adana Numune Hastanes’inde ameliyat olduğu, kendisine 5 gün boyuca yemek verilmediği, odasının 8 gün boyunca temizlenmediği ve hastanın refakatçisi olmamasına rağmen ihtiyaçlarının giderilmediği dile getirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Adana