01 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/01

 Kızıl Bayrak'tan
2010 düzenin çok yönlü sorunlarla boğuşacağı bir yıl olacak
2009’da işçi sınıfı hareketi
2009’da kamu emekçileri hareketi,
25 Kasım’la birlikte kıpırdanmaya başladı
Direnişteki TEKEL işçileri ile konuştuk
TEKEL direnişinden
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
TÜRK-İŞ araştırması
açlığın arttığını gösterdi
İtfaiye işçisi
hakları için nöbette
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden
açık çağrı
2009’da düzenin tablosundan yansıyanlar
Son çeyrek asrın
en kritik yılı: 2010
Polis terörüne çözümsüz çözüm önerisi: “Bağımsız” kolluk şikayet mekanizması
“Karadağ cinayeti ve
tüm siyasi cinayetler aydınlatılsın!”
İzmir’de kampanya faaliyetleri
Genç-Sen 3. Genel Kurulu’nun ardından
Gençliğin polis terörü ve cinayetlerine karşı eylemlerinden
Adana Ekim Gençliği ve Devrimci Liseliler Birliği’nden
mücadele çağrısı
YTÜ’de soruşturma ve
ceza karşıtı mücadele
İsrail’in vahşi Gazze saldırısı birinci yılında
BDSP’li tutsaklardan
Devrimci tutsaklardan
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

KESK Merkez Yönetim Kurulu’na, temsilci ve üyelere açık çağrı: 

25 Kasım’ı aşmak için göreve!

25 Kasım bir günlük uyarı grevi ülke genelinde başarıyla gerçekleşmiştir. Bu başarının arkasında 25 Kasım’ın ön sürecinin işyerlerinden doğru örgütlenmeye çalışılması, sendika ve şubelerde 25 Kasım’ı örgütlemeye çalışan komitelerin oluşması için çaba harcanması, önden ilan edilmiş bir mücadele hedefinin bulunması, taleplerin net olması bulunmaktadır.

Önümüzdeki dönem işçi ve emekçiler açısından önemli siyasal, sosyal gelişmelere gebedir. Kapitalizmin krizinin sonuçları ağırlaşarak devam etmektedir. Kapitalist sistem çözümsüzdür ancak emek cephesi dağınık olduğu için gemisini istediği gibi yürütmektedir. Halklar arasına düşmanlık tohumları ekilmekte, şovenizm tırmandırılmaktadır.

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin uşağı AKP hükümeti giderek daha fazla pervasızlaşmaktadır. Emeklilik, sağlık, sosyal güvenlik haklarının ardından şimdi de kamu emekçilerinin iş güvencesine göz dikmiştir.  

Böylesine önemli bir süreçte 25 Kasım’ın yarattığı moral ve motivasyon hiç vakit kaybedilmeden daha ileriye taşınmalıdır. Bunun için 25 Kasım’ı aşan eylem ve etkinliklerle mücadele büyütülmelidir.

Onbinlerce kamu emekçisi uyarı anlamına gelen 25 Kasım eylemine katılarak “hak ve taleplerimizi kazanana kadar greve hazırız” sinyalini vermiştir. Bunun için acilen harekete geçilmeli, 25 Kasım’ın eksikliklerinden dersler çıkarılarak önümüzdeki sürece hazırlanılmalıdır.

1-  Eyleme katılan emekçilerin sahiplenilmesi, mücadelenin büyütülmesi, kendi gücüne ve örgütlülüğe güven duyması için 25 Kasım’ın ardından sermaye devletinin soruşturma, ceza, işten atma ve açığa alma saldırısına karşı mücadele hukuki alanla sınırlı kalmamalı, asıl olarak fiili ve meşru eylemlerle püskürtülmelidir. Bu anlamda BTS üyesi emekçilerin pratiği örnek alınmalıdır. Bu türden eylemler soruşturmaların yoğun yaşandığı alan ve sektörlerle sınırlı kalmamalı, bir bütün olarak KESK tarafından örgütlenmelidir. Soruşturma ve baskılar son bulana, cezalar geri çekilene, işten atılanlar işe geri alınana kadar KESK iş yavaşlatma, işyerini terk etmeme, hizmet üretmeme vb. eylemlerle soruşturma saldırısına yanıt vermelidir. Bu yapılamadığı koşullarda 25 Kasım’a katılan emekçileri sonrası için harekete geçirmek olanaklı olamayacaktır.

2- Bugünden kamu emekçilerinin hak ve talepleri kazanılana kadar süresiz iş bırakma eylemini hedefleyen bir süreç örgütlenmelidir. Önden tarihi ilan edilmiş süresiz bir iş bırakma eylemine giden süreçte 2 ya da 3 günlük, 1 haftalık iş bırakma eylemleriyle mücadele birbirini aşan bir tarzda örgütlenmelidir. Çeşitli eylemliliklerle talepler gündemleştirilmeli, toplumsal destek sağlanmalı, işyerleri eylem alanlarına çevrilmelidir.

3- Bunun için tüm öncü, ilerici, devrimci kamu emekçilerinin öznesi olacağı ancak tabana doğru tüm emekçileri kucaklayan il, ilçe, bölge, şube ve işyerlerine kadar uzanan grev ve direniş komiteleri, örgütlenme komisyonları oluşturulmalıdır. İşyerlerine doğru yayılan ve genişleyen taban örgütlülükleri yukarı doğru merkezileşmelidir. Bu taban örgütlülüklerinde sendikalı-sendikasız, kadrolu-kadrosuz ayrımı gözetilmeden tüm emekçilerin yer alması hedeflenmelidir. İş güvencesiz emekçilerin harekete geçirilebilmesinin koşullarından birisi de budur.

Eğer bugünden buna uygun bir hazırlık yapılamazsa 25 Kasım’ın yaratmış olduğu moral ve motivasyon sönümlenecektir. 2 Aralık’ta gerçekleşen KESK Danışma Meclisi toplantısı kararları bu anlamda temenni niteliğinde bir genellik taşımakta, mücadeleyi somut yol, yöntem ve biçimlere kavuşturmaktan uzak durmaktadır. Bu anlamda mücadelenin büyüyerek güçlenmesi olanaklı görünmemektedir. Bu eksiklik hızla giderilmelidir. Başta KESK MYK olmak üzere KESK içindeki bütün dinamikler mücadeleyi büyütmek için üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmelidir.

Sosyalist Kamu Emekçileri

 

Aşağıdaki metin KESK MYK’yı 25 Kasım’ı aşan mücadele yol, yöntem ve araçlarıyla harekete geçmeye çağırmak amacıyla hazırlanmıştır. Toplanan imzalar 20 Ocak 2010 tarihinde KESK Genel Merkezi’ne gönderilecektir. 25 Kasım’ın örgütlenmesinde emeği geçen tüm emekçileri aşağıdaki metne imza atmaya çağırıyoruz. Metne onay veren emekçiler isimleri, bağlı bulundukları sendikaları ve sendikal görevleriyle birlikte kamuemekcileri@yahoo.com adresine imza attıklarını belirten bir mail iletebilirler...

KESK Merkez Yönetim Kurulu’na

Bizler 25 Kasım’ın örgütlenmesinde emeği geçen kamu emekçileri olarak ülke genelinde başarıyla gerçekleşen 25 Kasım bir günlük uyarı grevinin moral ve motivasyon yarattığını düşünüyoruz. Bu başarının arkasında 25 Kasım’ın ön sürecinin işyerlerinden doğru örgütlenmeye çalışılması, sendika ve şubelerde 25 Kasım’ı örgütlemeye çalışan komitelerin oluşması için çaba harcanması, önden ilan edilmiş bir mücadele hedefinin bulunması, taleplerin net olması bulunmaktadır.

Bizler 25 Kasım’ın yarattığı moral ve motivasyonun daha ileriye taşınması gerektiğini, 25 Kasım’ı aşan eylem ve etkinliklerle mücadelenin büyütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için;

1-  Eyleme katılan emekçilerin sahiplenilmesi, mücadelenin büyütülmesi, kendi gücüne ve örgütlülüğe güven duyması için 25 Kasım’ın ardından sermaye devletinin soruşturma, ceza, işten atma ve açığa alma saldırısına karşı mücadele hukuki alanla sınırlı kalmamalı, asıl olarak fiili ve meşru eylemlerle püskürtülmelidir. Bu anlamda BTS üyesi emekçilerin pratiği örnek alınmalıdır. Bu türden eylemler soruşturmaların yoğun yaşandığı alan ve sektörlerle sınırlı kalmamalı, bir bütün olarak KESK tarafından örgütlenmelidir. Soruşturma ve baskılar son bulana, cezalar geri çekilene, işten atılanlar işe geri alınana kadar KESK iş yavaşlatma, işyerini terk etmeme, hizmet üretmeme vb. eylemlerle soruşturma saldırısına yanıt vermelidir.

2- Bugünden kamu emekçilerinin hak ve talepleri kazanılana kadar süresiz iş bırakma eylemini hedefleyen bir süreç örgütlenmelidir. Önden tarihi ilan edilmiş süresiz iş bırakma eylemine giden süreçte 2 ya da 3 günlük, 1 haftalık iş bırakma eylemleriyle mücadele birbirini aşan bir tarzda örgütlenmelidir. Çeşitli eylemliliklerle talepler gündemleştirilmeli, toplumsal destek sağlanmalı, işyerleri eylem alanlarına çevrilmelidir.

3- Bunun için grev ve direniş komiteleri, örgütlenme komisyonları oluşturulmalıdır. İşyerlerine doğru yayılan ve genişleyen taban örgütlülükleri yukarı doğru merkezileşmelidir. Bu taban örgütlülüklerinde sendikalı-sendikasız, kadrolu-kadrosuz ayrımı gözetilmeden tüm emekçilerin yer alması hedeflenmelidir.

İsim                                 Sendika/görevi                               İmza

1- ……………………………………………

2-  ……………………………………………


Eczacılardan açıklama


İstanbul Eczacılar Odası, 29 Aralık günü yaptığı yazılı açıklama ile T. Erdoğan’ın “ilaçların marketlerde satılması”na yönelik açıklamalarına yanıt verdi.

Eczacılar Odası, eczacıların bilimsel eczacılık eğitimi almış kişiler olarak ilaç hizmetini verebilecek tek meslek grubu olduğunu söylerken, ilacın tüketiminin reklamlarla pompalanmasına, yan etkilerinin gizlenmesine, sadece kâr amacı güden şirketler tarafından topluma sunulmasına ve bu şekilde halk sağlığıyla oynanmasına izin vermeyeceklerini ifade ettiler.

Eczacılar, ilacın eczane dışına çıkarılma çabalarının, kamuoyunda lanse edildiği gibi sadece 4 Aralık uyarı eylemine karşı siyasi iktidarın öfke ve refleksinden ibaret olmadığını ifade ederek, toplum sağlığı açısından önemli bir tehlike arz edecek olan OTC, ilaç reklamının serbest bırakılması ve zincir eczaneler uygulamasına gidecek sürecin ilk kez resmi bir ağız tarafından söylendiğini belirtiyorlar.

Mesleklerini sermaye gruplarına teslim etmeyecekleri ifade eden eczacılar, eczacılığın uzmanlık alanı olduğunu ve ticari serbestlik ve rekabet bakımından değerlendirilemeyceğini söylüyor.