01 Ocak 2010
Sayı: SİKB 2010/01

 Kızıl Bayrak'tan
2010 düzenin çok yönlü sorunlarla boğuşacağı bir yıl olacak
2009’da işçi sınıfı hareketi
2009’da kamu emekçileri hareketi,
25 Kasım’la birlikte kıpırdanmaya başladı
Direnişteki TEKEL işçileri ile konuştuk
TEKEL direnişinden
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
TÜRK-İŞ araştırması
açlığın arttığını gösterdi
İtfaiye işçisi
hakları için nöbette
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden
açık çağrı
2009’da düzenin tablosundan yansıyanlar
Son çeyrek asrın
en kritik yılı: 2010
Polis terörüne çözümsüz çözüm önerisi: “Bağımsız” kolluk şikayet mekanizması
“Karadağ cinayeti ve
tüm siyasi cinayetler aydınlatılsın!”
İzmir’de kampanya faaliyetleri
Genç-Sen 3. Genel Kurulu’nun ardından
Gençliğin polis terörü ve cinayetlerine karşı eylemlerinden
Adana Ekim Gençliği ve Devrimci Liseliler Birliği’nden
mücadele çağrısı
YTÜ’de soruşturma ve
ceza karşıtı mücadele
İsrail’in vahşi Gazze saldırısı birinci yılında
BDSP’li tutsaklardan
Devrimci tutsaklardan
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

DESA, Meha, Entes, TEKEL…

Direnişçi kadın işçiler
yol göstermeye devam ediyor!

Yeni bir yıla işçilerin direnme kararlılığının coşkusuyla giriyoruz. Başta TEKEL olmak üzere çeşitli işkollarında işçiler kadınıyla-erkeğiyle devletin uyguladığı baskı ve teröre rağmen hakları ve onurları için direniyor.  Geride bırakılan yılda ise kadın işçilerin hak arama mücadelesindeki önemli yerlerini ortaya çıkaran pek çok örnek yaşanmıştır. Gerek kadınların bizzat grev ve direniş sürecinin bir parçası olmaları açısından, gerekse direnişçi eşleri olarak yaşanan deneyimler tutulması gereken yolu işaretlemektedir.

Geçen yılın mücadele çetelesine kısaca göz attığımızda DESA, Çapa Çağ Temizlik, Meha, ATV- Sabah grevi, Sinter ve halen devam eden Entes’te direnen kadınlar öne çıkmaktadır. Böyle bir yılın sonuna ise TEKEL işçileri damgasını vurmakta, kadın işçilerse bu direnişte önemli bir yer tutmaktadırlar.

Kadın işçiler, sistemin tüm baskı ve kuşatmalarına rağmen, yaşadığı sömürünün farkına vardığında emeğine ve haklarına sahip çıkmaktadır. Kuşkusuz bu mücadelenin eylemli bir şekilde sürdürülmesinde devletin baskı ve terörü dışında, gerici kültün olumsuz etkileri de gözardı edilemeyecek denli belirgindir. Ancak kadını saran çok yönlü kölelik zincirlerinin aşılma yerinin grev ve direnişler olduğu, yaşanan pek çok örnekten görülmektedir.  81 kadın işçinin 448 gün sürdürdükleri Novamed grevi bu açıdan olumlu bir örnekken, geride bırakılan yılda bahsettiğimiz örnekler, grev ve direnişlerin kadın işçilerin bilinçlenmesinde çok önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Kadınların bu direniş süreçlerinde yaşadıkları bilinç değişimi ise, bu süreçlere tanıklık etmiş herkesin yakından gözleyebileceği derecede açıktır. Bundan da öte kadın işçilerin kararlı ve direngen tutumu direniş süreçlerini ivmelendirici olmakta, kimi durumlarda geri tutum alabilen erkek sınıf kardeşlerine de örnek olmaktadır. Eylem alanları, erkek ve kadın işçileri düzenin gericiliğinden koparmakta, onlara gerçekte olması gereken sınıf kardeşliği ve dayanışma bilincini kazandırmaktadır. Kendilerini köleleştiren, edilginleştiren prangaları üretimden gelen gücü sayesinde kıran işçi kadınlar ise ezilen diğer kadın emekçilere yol göstermektedir.

İşte yine TEKEL’de direnen kadın işçiler bu anlamda örnek bir deneyim bırakmaktalar. TEKEL işçisi kadınlar emeklerine ve haklarına sahip çıkmak için günlerdir Ankara’ da nöbetteler. Kimi çocuklarını evde bırakıp gelmiş Ankara’ya. “Kefeni giydik geri dönüş yok.” kararlılıklarıyla yaptıkları eylemlerde, ‘Emine’ye pırlanta işçiye biber gazı’, ‘Çocuklarımız için direniyoruz’, ‘Eve dönmüyoruz çocuğumuza ne diyeceğiz’, ‘Ellerimizin hamuruyla değil alnımızın teriyle direniyoruz’ dövizlerini taşımaktalar. Dövizlere yansıyanlar, sistem tarafından kadın üzerinde yaratılan gerici propagandanın çatlaklarıdır aynı zamanda.

Görüldüğü gibi sistemin kadın sorununu sınıfsal özünden kopartan gerici propagandası grev ve direniş alanlarında etkisizleşmektedir. Kadın işçilerin iki ayrı sınıfın, iki ayrı dünyanın olduğu gerçeğini grev ve eylem alanlarında kavraması, kendilerini ucuz işgücü gören, kuralsız ve keyfi çalışma koşulları dayatan, işine yaramadığında da evine gönderen kapitalistlerin gerçek yüzlerini bu süreçlerde net bir şekilde görmeleri tutulacak yol ve yöntemi göstermektedir.

Sermaye, 2010 yılına saldırılarını arttırarak girmektedir. Kuşkusuz, kriz koşullarının yükü altında ezilen işçi ve emekçi kadının derdi ise daha katmerleşecektir. İşsizlik, açlık ve yoksulluk özelde kadınları da etkileyen pek çok sorunun önünü açacaktır. Bunun yansıra sermaye uşağı AKP hükümeti 2010 yılına “kadın açılımı” ile girmektedir.

Yeni saldırının geleceğini işaretleyen bu açılımın sinyallerini, AKP Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin vermiştir. Şahin, kadınlarla ilgili bir çalıştay hazırlığı içinde olduklarını geçtiğimiz günlerde basına bildirmiştir. Sermaye hükümetinin açılım girişimlerinin nasıl bir şey olduğu ayan beyan ortadayken kadın açılımının akıbeti kuşkusuz çok açıktır. Ayrıca kadınlara 3 çocuk yapmayı öğütleyen ve onları toplumsal yaşam yerine evlerine ve “asli” işlerine dönmelerini vaaz eden AKP’nin  “kadın açılımı”nın ayrı sorunları da beraberinde getireceği ortadadır. Kısacası,  2010 yılında işçi ve emekçi kadınların yaşadığı sorunlar katmerlenecektir.  Sömürüye, baskılara ve her türden eşitsizliğe karşı durmanın yolunu ise grev ve direnişler göstermektedir. Gerektiğinde tek başına DESA’da, Entes’te olduğu gibi direnen, gerekse birbirlerini tanımasalar da farklı illerden gelip aynı sınıfın mensubu olmanın gerçekliğini öğrenen TEKEL işçilerinde olduğu gibi tek seçenek direnmek ve mücadele etmektir.

2010 yılında, sermayenin artan saldırılarına, devlet terörüne, her türden ayrımcılığa ve gericiliğe karşı işçi kadınlar bir adım öne çıkmalı, örgütlü mücadeleyi büyütmeli, yeni Novamedler, DESAlar, TEKELler yaratılmalıdır. Kadın işçilerin erkek sınıf kardeşleriyle birlikte sömürüden ve baskıdan kurtulmasının tek yolu budur.

 

 

TEKEL işçileri:
Beklemeye değil, mücadeleye geldik!

Türk-İş Genel Merkezi’nde 23 Aralık 2009 tarihinde TEKEL gündemli toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu, ikinci toplantısını 30 Aralık Çarşamba günü gerçekleştirdi.

Türk-İş’e bağlı sendikaların genel başkanlarının katıldığı toplantıdan yine dişe dokunur bir karar çıkmadı. Başkanlar Kurulu, geçen haftaki toplantıda alınan “sürekli eylem” kararının devam etmesini ve Türk-İş Yönetim Kurulu’nun belirleyeceği yer ve tarihlerde bölgesel mitingler düzenlenmesini kararlaştırdı.

Toplantı kararlarına ilişkin görüşlerini aldığımız TEKEL işçileri ise beklentilerinin karşılanmadığını ifade ettiler. Türk-İş bürokrasisine tepki gösteren işçiler daha güçlü eylem kararları alınması gerektiğini belirttiler.

Türk-İş: “Sürekli eylem”e devam, bölgesel mitingler düzenlenecek!

Çalışanlar açısından 2009 yılını değerlendiren Türk-İş Başkanlar Kurulu, toplantının ardından sonuç bildirgesi yayımladı. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Başkanlar Kurulu bildirisini TEKEL işçilerine açıkladı.

2009 yılını çalışanlar açısından “tüm zamanların en kötü yılı” olarak tanımlayan Türk-İş Başkanlar Kurulu bildirisinde bu yaklaşımların 2010 yılında da devam etmesi halinde, Türkiye’deki toplumsal dengelerin daha da bozulacağı uyarısında bulunuldu.

Türk-İş Başkanlar Kurulu ayrıca, alınan zam kararlarının yeni yıla ilişkin umutların ilk günden kırılmasına vesile olduğuna dikkat çekerek, geçim zorluğu içindeki halkın yeni zam kararlarıyla daha da bunaltılmaması gerektiğine vurgu yaptı.

TEKEL işçilerinin ve itfaiye işçilerinin mücadelesi ile Şeker-İş Sendikası’nın özelleştirmelere karşı düzenlediği mitinglerin desteklendiğinin belirtildiği Türk-İş açıklamasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümete, işçilere ve onların sendikalarına karşı dostça yaklaşma ve onların istek ve taleplerine karşı duyarlı olma çağrısı yapıldı.

Başkanlar Kurulu bildirisinin son bölümünde 2009 yılı değerlendirmesinde de ifade edilen sorunların giderilmesi için alınan “sürekli eylem” kararının devam edeceği ifade edildi.

Türk-İş’in eylemlerinin, 8 Ocak, 15 Ocak, 22 Ocak tarihlerinde “çalışmama hakkını kullanarak” ve AKP il binaları önünde kitlesel basın toplantıları düzenleyerek süreceği ifade edildi.

Türk-İş Başkanlar Kurulu ayrıca, Türk-İş Yönetim Kurulu’nun belirleyeceği tarih ve yerlerde diğer emek ve meslek örgütlerinin de davet edilmesiyle geniş katılımlı mitingler düzenlenmesine karar verdi.

İşçiler Türk-İş’e tepkili

“Genel grev, genel direniş” taleplerini sürekli haykıran TEKEL işçilerinin istediği yine olmadı. 16 gün boyunca düzenle karşı karşıya gelmekten kaçan sendika bürokrasisi, “pasif bekleyişe devam” dedi. Sabahtan akşama kadar Türk-İş’in önüne mücadeleyi sıkıştıran, eylem yapmak yerine TEKEL işçilerinin önüne bekleyişi koyan Türk-İş, 30 Aralık Çarşamba günü yaptığı başkanlar Kurulu’nda da aynı tavrın devam etmesi kararını aldı.

Direniş sürecini gazetemize değerlendiren TEKEL işçileri devlet ve sendikanın işçileri oyalamaya devam ettiğini belirtiyorlar. 

TEKEL işçileri: Buraya beklemeye değil, mücadeleye geldik! 

TEKEL işçileri “16 gün değil bir yıl da bekleriz” ancak böyle boş oturarak beklemeyiz diyorlar. İhanetin karşısında “Türk-İş binasını işgal ederiz, yakarız” diyen işçilerin de olduğu direniş yerinde, işçiler Türk-İş Başkanlar Kurulu’ndan istedikleri mücadele kararlarının çıkmamasına tepki gösteriyorlar. “Gerekirse açlık grevi yaparız” diyen sendikayı çadır kurarak açlık grevi yapmaya çağıran işçiler olurken, “biz buraya beklemeye değil mücadeleye geldik” diyen işçiler de çoğunlukta.

Tüm engellere rağmen TEKEL işçilerinin mücadele kararlılığı sendikanın ve Türk-İş’in bu tutumunu aşacak ve mücadeleyi büyütecek potansiyeli içinde barındırıyor.

Kızıl Bayrak / Ankara