21 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/32

  Kızıl Bayrak'tan
  “Kürt Açılımı”nda son gelişmeler ve devrimci tutum üzerine
  Ümit Pamir’in referandum önerisi üzerin
  TKP-SİP, İP’leşmeye doğru..
Hacıbektaş Şenlikleri ve müdahalemiz
Birleşik Metal ve
bürokratik yozlaşma
“Dünya markası” ETİ Gıda’da 2 bin işçi grevde!
  İşçi ve emekçi hareketinden .
  KESK’in içinde bulunduğu durum ve
sosyalist kamu emekçilerinin
görevleri
  Direniş 100. gününde!
  Direnişlerle dayanışmayı yükseltelim!
  Seyhan Belediyesi’nde yaşanan işten atmaların gösterdikleri
  Gençlik eylemlerinden..
  Hasta tutsaklara özgürlük!
  Britanya emperyalizmi Afganistan bataklığında çırpınıyor!
  Latin Amerika’dan...
  ABD emperyalizmi Güney Amerika’yı
kana bulamaya çalışıyor!
  Gazze’de Hamas-Cünd-ü Ensarullah çatışması
  Sacco ve Vanzetti
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hasta tutsaklara özgürlük!

Taksim’de, Güler Zere ve hasta tutsaklar için üçüncü hafta yürüyüşü!

“Güler Zere ve hasta tutsakların serbest bırakılması” talebiyle Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne yürüyüş gerçekleştiren “Güler Zere’ye Özgürlük Platformu” 14 Ağustos akşamı yüzlerce kişinin katılımıyla “Zere’ye özgürlük” eylemlerinin üçüncü haftasında sloganlarını haykırdı.

Taksim Tramvay Durağı’ndan toplanmaya başlayan kitlenin sayısı yürüyüşün başladığı ana kadar artmaya devam ederken, “Kanser hastası Güler Zere’ye özgürlük! Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” pankartı açıldı.

Yürüyüş boyunca alkış ve sloganlar susmazken, oturma eylemi sırasında Grup Yorum’un seslendirdiği ve yüzlerce kişinin eşlik ettiği devrimci marşlar söylendi.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde ilk olarak söz alan Av. Taylan Tanay, Güler Zere’nin sağlık durumunun giderek kötüleştiğini, Zere’nin herkesin gözleri önünde açıkça katledilmeye çalışıldığını ifade etti. 27 Ağustos’ta Güler Zere hakkında karar verecek olan Adli Tıp’ın demokratik kitle örgütlerine, hekimlere, ailelere ve halka rağmen ölüm kararı veremeyeceğini söyledi.

Tanay, konuşmasının sonunda 27 Ağustos günü Adli Tıp önünde buluşma çağrısı yaptı.

Ardından İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, siyasal iktidarın, siyasi tutuklu ve hükümlüleri ağır sağlık sorunlarına rağmen serbest bırakmayarak hastanelerin mahkum koğuşlarında ölüme terk ettiği söylendi. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından Güler Zere hakkında düzenlenmiş kapsamlı raporların yok sayıldığı ve Zere’nin mahkum hücresinde tutularak katledilmeye çalışıldığı vurgulandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


ÇHD’den “Özgürlük Nöbeti”ne ziyaret

Güler Zere’nin serbest bırakılması talebiyle, Adli Tıp Kurumu önünde başlayan “Özgürlük Nöbeti” sürüyor. ÇHD, 18 Ağustos günü Adli Tıp Kurumu önünde gerçekleştirdiği ziyaretle Güler Zere’nin serbest bırakılmasını istedi.

Saat 12.30’da bir araya gelen avukatlar, nöbet yerine yaptıkları ziyaretin ardından basın açıklaması gerçekleştirdiler. “Güler Zere’ye özgürlük / ÇHD” pankartının açıldığı basın açıklamasında, ÇHD İstanbul Şube Sekreteri Güray Dağ, bilirkişi raporlarına rağmen Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporla Güler Zere’yi ölüme mahkum ettiğini ifade etti. Kurumun kararına itiraz ettiklerini belirten Dağ, son kararın 27 Ağustos’ta verileceğini söyledi. Adli Tıp’ın vereceği bu kararın Güler Zere’nin yaşamasına veya ölmesine neden olacağını belirtti.

27 Ağustos’ta Adli Tıp önünde gerçekleştirilecek eylemde yer alacaklarını belirten Dağ, “Güler Zere’yi serbest bırakın. Ölümüne izin vermeyin” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Bursa’da Zere için eylem...

14 Ağustos günü Kent Meydanı önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik kitle üzerinde Güler Zere’nin fotoğrafı olan “Güler Zere’ye özgürlük / Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı ve yine üzerinde hasta tutsakların isimlerinin yazılı olduğu “Öldürtmeyeceğiz” pankartıyla Fomara’da bulunan AKP il binası önüne doğru yürüyüşe geçti.

AKP il binası önüne gelindiğinde basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, Güler Zere ve diğer hasta tutsakların yaşadığı işkence anlatılırken şu ifadelere yer verildi:

“Bugüne kadar onların dışarıdaki sesleri olmaya çalıştık. Onların haklı taleplerini seslendirdik. Bundan sonra da böyle olmaya devam edeceğiz. Buradan bir kez daha AKP iktidarına, Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz: Kendi koyduğunuz yasalara uyun! Kanunun ilgili hükmünü uygulayın!”

Basın açıklamasından sonra eylem sloganlarla sona erdirildi.

Kızıl Bayrak / Bursa


Eskişehir: Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!

14 Ağustos günü Eskişehir Merkez Postanesi önünde Güler Zere ve hasta tutsaklarla ilgili bir basın açıklaması ve faks eylemi gerçekleştirildi.

BDSP, DHF, DİSK, DPG, DTP, EHP, EMEP, Eskişehir Genlik Derneği, ESP, Halkevleri, İHD, İKP, KESK, ODAK, ÖDP, SDP, TÖP, TKP VE TTB’nin örgütlediği açıklamada şunlar söylendi: “Oluşan kamuoyundan rahatsız olan AKP iktidarı kendini aklamak için bakanlarını, komisyonlarını seferber etmiş, katliamcı kimliklerini gizlemek için durumun basın tarafından abartıldığını iddia etmiştir…

Adli Tıp lağvedilmeli, iktidar kendi koyduğu yasaları uygulayarak, Güler Zere, Erol Zavar ve diğer hasta tutsakların tahliyesi için gerekeni yapmalıdır.”

Basın açıklamasının ardından tüm kurumların temsilcilerinin imzasının bulunduğu hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep eden metin Adalet Bakanlığı’na gönderildi.

Kızıl Bayrak / Eskişehir


Adana’da eylem

14 Ağustos günü Adana’da İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen KESK eyleminin ardından KESK yöneticilerinin de katılımıyla Güler Zere ve hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle sloganlar eşliğinde yürüyüşe başlayan kitlenin önü park çıkışında polis tarafından kesildi. Polisin pankartlı-sloganlı yürüyüşe izin vermeyeceğini söylemesine rağmen kitlenin yürümekteki kararlılığı üzerine kortejin önü açıldı. Çevik kuvvet eşliğinde yürüyüş sürerken bu kez de dört yol girişinde çevik kuvvet tarafından yol kesildi. Yürüyüşün yasa dışı olduğu bu nedenle de izin vermeyeceklerini söyleyen polis karşısında kitle oturma eylemi geçekleştirdi. Sloganlar eşliğinde kararlı bir şekilde süren oturma eyleminin ardından polis barikatı açıldı.

Adli Tıp önüne gelindiğinde yapılan basın açıklamasında, “Adli Tıp, hukuki, bilimsel değil siyasi kararlar vermektedir” denilerek aylardır süren “Güler Zere’ye özgürlük” haykırışıyla Güler Zere ve hasta tutsakların sesi olmaya çalışıldığı, bilimin, hukukun, vicdanın, insanlığın kabul etmediği, etmeyeceği bu tutumun sorumlularını bir kez daha uyarmak için eylemin gerçekleştirildiği söylendi.

Basın metninin okunmasının ardından KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek’de Güler Zere’nin durumu hakkında bir açıklama yaptı.

Konuşmaların ardından eylem sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak /Adana

 

Kayseri’de Zere’ye özgürlük eylemi

18 Ağustos günü Kayseri Merkez Postanesi önünde, Güler Zere ve hasta devrimci tutsakların serbest bırakılması için bir basın açıklaması yapıldı.

Basın açıklaması, BES Kayseri Şube Başkanı Fatma Gül Bayat tarafından okundu. Bayat açıklamada, hapishanelerde uygulanan tecritin ölümlere yol açtığını ifade etti. 14 yıldır özgürlüğünden mahrum olan 37 yaşındaki devrimci tutsak Güler Zere’nin ölüme mahkum edildiğini söyledi.

Eylem sonunda “Güler Zere’ye özgürlük!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” sloganları atıldı.

Demokrasi Platformu’nun gerçekleştirdiği açıklamaya yaklaşık 50 kişi katıldı. BDSP’de eyleme destek verdi.

Kızıl Bayrak / Kayseri


TUYAB’dan “Özgürlük Nöbeti”ne ziyaret...

TUYAB, 19 Ağustos günü Güler Zere ve hasta tutukluların serbest bırakılması talebiyle Adli Tıp Kurumu önünde sürdürülen “Özgürlük Nöbeti”ne destek ziyareti gerçekleştirdi.

TUYAB adına yapılan açıklamada, hâkim sınıfların “demokrasi”, “özgürlük” ve “insan hakları” aldatmacalarının kamuoyunda geniş bir yer kapladığı şu günlerde Güler Zere şahsında devrimci tutsaklara karşı uygulanan “yok etme” politikalarının, devletin gerçek yüzünü tekrar tekrar gösterdiği ifade edildi.

Devrimci tutsakların işkenceden tedavilerinin engellenmesine, mektup ve ziyaretçi yaşağından sakat bırakılmaya kadar bir dizi saldırı ile teslim alınmaya çalışıldığının ifade edildiği açıklama şu sözlerle son buldu: “Duyarlı kamuoyundan ve halkımızdan isteğimiz Güler Zere’yi ve devrimci tutsakları daha fazla sahiplenmeleridir. Biz sahip çıkarsak ve sokakları daha da kalabalıklaşarak doldurursak Güler Zere’yi ve hasta tutsakları yaşatabiliriz.”

Basın açıklamasının ardından, nöbet yerinde sohbetler gerçekleştirildi. Güler Zere’nin sağlık durumuna ve yasal sürece ilişkin bilgiler alındı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Hasta tutsaklar yalnız değildir!

 Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu, Ankara’da Erol Zavar ve hasta tutuklular için başlatılan 5 günlük açlık grevine destek için 18 Ağustos günü Galatarasaray Lisesi önünde saat 19.30’da bir eylem gerçekleştirdi. Erol Zavar ve hasta devrimci tutsakların derhal serbest bırakılmasını istedi.

“Ankara / Erol Zavar’a Yaşama Hakkı Koordinasyonu açlık grevinin 3. gününde hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartının açıldığı eylemde, basın açıklamasını Ebru Kızıl okudu.

Kızıl, son 6 ayda hapishanelerde 6 tutsağın hayatını kaybettiğini ve Erol Zavar, Güler Zere, Samet Çelik ve onlarca tutsağın tahliye edilmeyerek ölüme terkedildiğini vurguladı.

Hasta tutsakların bir an önce tahliye edilmesini isteyen Kızıl’ın yaptığı açıklama şu sözlerle sona erdi: “Ankara/Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu olarak, arkadaşlarımız, olası ölümlerin önüne geçmek, kamuoyunu bilgilendirmek ve hasta tutsakların serbest bırakılmasını sağlamak için Ankara’da 5 gün süreli açlık grevini başlatmışlardır. Bilinmelidir ki, Erol, Güler, Samet ve tüm hasta tutsakların tahliyesi sağlanıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.”

Devrimci kurumların da destek verdiği eylemde, “Erol Zavar / Güler Zere serbest bırakılsın!”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Devrmci tutsaklar onurumuzdur!” ve “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 


Güler Zere’yi zulmün elinden almak için 27 Ağustos’ta Adli Tıp önüne!

Devrimci tutsakları sessiz bir katliama tabi tutan sermaye devleti, son olarak Güler Zere hakkında ölüm kararı verdi.

Devletin zindanlarında hayata geçirilen bu “sessiz katliam”a karşı seslerini yükselten ilerici ve devrimci güçler ise Güler Zere ve cezaevlerinde ölümü bekleyen onlarca hasta tutsağın serbest bırakılması talebiyle sürecin başından itibaren alanlara çıktılar. Adli Tıp Kurumu üzerinden estirilen devlet katliamının arkasında yatan gerçekleri geniş toplum kesimlerine anlatmaya çalıştılar.

Güler Zere ve hasta tutsakların karşı karşıya kaldığı tecrit terörüne karşı aylardır gerçekleştirilen eylemler devletin ve onun kurumların kamuoyu nezdinde teşhir olmasını sağlarken Adli Tıp Kurumu şahsında katliamcı devlet geleneği de köşeye sıkıştı.

Katledilmek istenen insanlığımızdır:
27 Ağustos’ta Adli Tıp önüne!

Birçok ilerici devrimci kurumun da içerisinde yer aldığı “Güler Zere’ye Özgürlük Platformları” çeşitli illerde gerçekleştirdiği yürüyüş ve basın açıklamaları ile devletin bir süredir işçi ve emekçilerin gözlerinden uzak tutmayı başardığı zindanlar gerçeğinin belirginleşmesini ve tartışılmasını sağladı. Baskı ve terör üzerine kurulu rejimini her daim korumaya çalışan sermaye devletinin gerçek yüzünü bir kez daha teşhir etti.

Özellikle İstanbul’da her hafta gerçekleştirilen Cuma yürüyüşlerinin kitleselliği, coşkusu ve kararlılığı devletin devrimci tutsaklar üzerinde estirdiği teröre henüz yetersiz de olsa verilen bir yanıt oldu. İlerici ve devrimci güçler yok edilmeye, teslim alınmaya çalışılanın devrimci tutsaklar şahsında devrim ve sosyalizm mücadelesi olduğunu bu eylemlerle dile getirdiler. “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” sloganını hep bir ağızdan haykırdılar.

Yine İstanbul’da oluşturulan ve birçok kurumun içerisinde yer aldığı “Güler Zere’ye Özgürlük Platformu”nun Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu Başkanlığı önünde başlattığı “Özgürlük Nöbeti”, konunun gündemde kalması, Zere ve hasta tutsakların zulmün elinden çekip alınması kararlılığın gösterilmesinin başka bir önemli parçasını oluşturdu.

Gerçekleştirilen eylemler ve konunun burjuva medya cephesinden dahi sıkça işlenmesi Güler Zere hakkında verilen “ölüm fermanı”nın gelecek mücadelesi verenlere rağmen kolay kolay hayata geçirilemeyeceğini gösterdi. Sermaye düzeninin temsilcileri ve has uşağı Adli Tıp Kurumu, süreç boyunca gösterilen kararlı duruşun basıncıyla 27 Ağustos’ta Güler Zere’nin sağlık durumuna ilişkin tekrar biraraya gelme kararını almak zorunda kaldı.

Şimdi ise, Güler Zere şahsında hasta tutsakların zulmün elinden çekip alınması görevi ilerici, devrimci güçlerin önünde bir görev olarak duruyor. Sermaye devletinin uyguladığı tecrit terörüne karşı devrimci tutsakların içeride yürüttüğü mücadeleyi dışarıya daha güçlü taşımak ve mücadeleyi büyütmek ertelenemez bir sorumluluktur.

Bu yüzden, 27 Ağustos günü, yani Adli Tıp Genel Kurulu’nun Güler Zere’nin sağlık durumuna ilişkin karar vereceği gün dışarıda yüzler ve binlerle olmak, Güler Zereler’i yaşatma mücadelesinin önemli bir yanını oluşturuyor. Çünkü Güler Zere şahsında zindana kapatılmak ve ölüme mahkum edilmek istenen devrim ve sosyalizm mücadelesinin kendisidir.


 

 

Erdoğan Yazgan’ın
son mektubu bulundu!

Devrimci 78’liler Federasyonu’nun girişimleri sonucu, 29 Ocak 1983 tarihinde idam edilen dört devrimciden biri olan Erdoğan Yazgan’ın son mektubu açığa çıktı. 26 yıl boyunca Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından saklanan mektup uzun uğraşlar sonucunda alınarak Yazgan’ın ailesine teslim edildi. Geçtiğimiz günlerde idam edilen diğer bir devrimci olan Mehmet Kanbur’un son mektubu da açığa çıkarılarak ailesine teslim edilmişti.

Erdoğan Yazgan’ın 26 yıl önce idamından hemen önce yazdığı ve ‘Sevgili ve değerli aileme’ diyerek başladığı mektubu şöyle:

“Bu size yazacağım son mektup. Sizlerle uzun bir zamandır cezaevinde görüşüyorduk. Hepinize olan sevgimi bilirsiniz. Bunu burada uzun uzun yazmayacağım kanaatimce bu kadarı yeterli; Kardeşlerim Güldoğan ve Hatice’yi bir anlık sinirlilikle kırdım, kusura bakmasınlar. Ahmet, Sabire, Fatoş ve Selma’ya da ayrıca çok selamlar. Hepiniz, her şeyimden mahrum hayatımda bana destek ve moral oldunuz. Sizlerin benim dünyamda ayrı bir yeri vardı. Sizlere onurlu bir yaşam mı miras bırakabildiysem ne mutlu bana. Şuan tek dileğim sizlerin sağlığının bozulmaması. Acı olacak ama dayanmanız gerek. Kimseyi suçlamayın, bu işin tek sorumlusu bugünkü yönetim ve devlettir. Yani suçlu olan bizi asanlardır. Görüşlerimi ve neyi savunduğumu burada yazmayacağım. Çünkü sizler bunları biliyorsunuz. Yaşamım kısa ve onurlu oldu. Hepinizi candan kucaklar, ayrı ayrı öperim. Soran bütün dost ve akrabalara selamlar. Acele ediyorlar, kısa oldu. Sizi hep seven, oğlunuz ve abiniz. Erdoğan Yazgan.”