14 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/31

  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikancı çözüm planı çözümsüzlük ve daha ağır sorunlar demektir
  Düzenin gerici güçleri “Kürt açılımı” üzerinden kapışıyor
  3. Ergenekon iddianamesinde olanlar, olmayanlar
Mamak 6. Kültür ve Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi.
Güler Zere’ye özgürlük
eylemlerinden.
Eğitimin ticarileştirilmesi
öğretmenleri vuruyor!.
  Toplu görüşme süreci ve devrimci sorumluluklar
  İşçi ve emekçi hareketinden
  10 yıl sonra 17 Ağustos depremi
  Har(a)ç protestolarında
  Parasız eğitim için mücadeleye.
  Devrimci sınıf çalışmalarımızdan.
  Grevdeki Halkalı Kağıt fabrikası işçileriyle konuştuk.
  TMMOB’un gerçekleştireceği kurultay üzerine Ahmet Öncü ile konuştuk
  Sağlıkta yeni hak gaspları gündemde!
  Dünyadan
  El Fetih, 20 yıl sonra 6. kongresini gerçekleştirdi..
  Patron/devlet zorbalığına karşı 77 günlük militan direniş..
  Devlet terörüne boyun eğmeyelim!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Toplu görüşme süreci ve
devrimci sorumluluklar

Kamu emekçilerinin toplu görüşme süreci 15 Ağustos’ta başlayacak. Devlet güdümlü, Memur-Sen ve Türk Kamu-Sen’in tutumu herhangi bir özel açıklama gerektirmiyor. Çünkü bunların kamu emekçilerinin ekonomik hak ve özgürlüklerinin korunması diye bir dertleri bulunmuyor.

KESK’in toplu görüşme sürecine ilişkin eylem takvimi ise, KESK Genel Başkanı Sami Evren tarafından açıklandı. Sami Evren toplu sözleşme ve grev hakkıyla ilgili taleplerine dile getirmek için 13 Ağustos’tan başlayarak üç gün boyunca örgütlü oldukları işyerlerinde bu talebi dile getiren kokartlarla hizmet vereceklerini söyledi. KESK, hükümetle yetkili konfederasyonlar arasında yapılan toplu görüşmelerin yedincisinin gerçekleştirileceği 15 Ağustos Cuma günü ise Başbakanlık’a yürüyecek.

Bu eylem takvimi KESK’in “toplu görüşmeyi toplusözleşmeye” çevireceğiz iddialarının ne denli dayanaksız olduğunun açık göstergesidir. “TİS yoksa grev var” diyerek, Kasım ayında iş bırakma eyleminden bahseden KESK yöneticileri yazı tatil yaparak geçiriyorlar. 15 Ağustos toplu görüşme sürecini de tabanla birlikte tartışma sürecine konu etmediler.

Toplu görüşme süreci ile ilgili güçlü bir barikatın örülmesi için öncelikle gerekli olan kamu emekçilerin temel taleplerinin belirlenmesi ve bu taleplerin kamuoyu ile paylaşılması, sürecin nasıl karşılanacağına ilişkin eylem ve etkinliklerin planlanmasıydı. Oysa KESK yöneticileri toplu görüşme sürecini nasıl ele alacaklarını net olarak ortaya koymaktan bile özenle kaçınıyorlar.

Her toplu görüşme saldırısı karşısında KESK yönetimi tarafından ileri sürülen eylem paketleri inandırıcılığını yitirmiştir. KESK’in yıllardır adeta politika haline getirdiği eylem paketleri birbirinin tekrarı olduğu içindir ki, kamu emekçilerinde bıkkınlığa yol açmıştır. Sonuç alamayacağı baştan belli olan eylemler öne çıkarılmış, eylemler çoğu zaman “uyarı” olarak adlandırılmış, eğer sermaye hükümetleri bu uyarıları dikkate almazsa daha büyük eylemler yapılacağı döne döne dile getirilmiş, fakat gereği yapılmamıştır.

Devrimci ve sosyalist kamu emekçilerinin görevleri

Kamu emekçileri 1980 sonlarında “hak verilmez alınır” anlayışıyla yol çıktılar. Fiili meşru eylem anlayışını temel aldılar. Yasallık tuzağına düşmeden sendikalarını kurdular. Sendikalarının kapılarına vurulan mühürleri söküp attılar. 20 Aralık iş bırakma eylemine yüz binlerce kamu emekçisi omuz verdi. Militan bir mücadele hattıyla, toplu sözleşmeli-grevli sendika hakkı mücadelesine kitlesel bir karakter kazandırdılar. Devrimci, sosyalist kamu emekçilerinin en büyük moral kaynağı bu mirastır. Bu mirasa sıkı sıkı dayanmalıdırlar.

Sorun toplu görüşme masasına oturmamakla, insanca yaşamaya yetmeyecek zam oranlarını protesto etmekle, protestoyu aşmayan eylem çizgisi ile halledilmeyecek kadar büyüktür. Toplumsal mücadelelerinin tarihi, toplusözleşmeli-grevli sendika hakkının büyük mücadeleler ve ödenen bedellerle kazanıldığının tanığıdır. KESK bürokratları böylesi bir mücadeleyi asla omuzlayamazlar. Bu mücadeleyi omuzlayacak ve toplu görüşme masasına oturmama tutumunu tamamlayacak iradeyi gösterecek olan öncü güç, devrimci, sosyalist kamu emekçileridir.

“Kitle hazır değil”, “tabanımız bunu kabul etmez” türü gerekçeler, KESK yönetiminin sık sık sarıldığı bahanelerdir. Oysa önderlik boşluğuna rağmen, kamu emekçileri bir çok kez, reformist yöneticilerin bu gerekçelerini pratikte boşa çıkarmışlar, reformizmin icazetçi çizgisini aşan direnişler gerçekleştirebilmişlerdir. Devrimci, sosyalist kamu emekçileri bu mirasa sıkı sıkı sarılmalıdırlar.

Kamu emekçilerinin taleplerinin cepheden savunulması ve toplu görüşme oyununun boşa çıkarılması, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkının kazanılması, kamu emekçilerinin devrimci mücadele programı etrafında kenetlenmesiyle doğrudan bağlantılıdır. “Genel grev-genel direniş” şiarıyla birlikte mücadelenin hak alıcı bir hatta ilerlemesi için devrimci sosyalist kamu emekçileri çabalarını yoğunlaştırmalı, mücadele programını bu hedefe hizmet edecek bir içeriğe kavuşturmalıdırlar. KESK içindeki tüm ilerici, devrimci güçleri, sürecin örgütlenmesi doğrultusunda seferber etmelidirler.

Mücadeleyi yükseltecek, saldırıları püskürtecek olan devrimci sınıf sendikacılığı anlayışıdır. KESK içerisindeki devrimci sosyalist kamu emekçilerine çok büyük sorumluluklar ve görevler düşüyor. Çünkü gerek politik anlamda donanımları ve perspektifleriyle, gerekse de cüretleriyle sürecin önünü açacak potansiyelin odağı devrimci, sosyalist kamu emekçileridir. Sendikal mücadeleyi geliştirecek olan yegane çizgi devrimci sınıf çizgisidir. Reformist çizgi her şeyiyle iflas etmiştir. Bu çizgi kitleye gidemez. Kitleye güvenmez, kitlenin güvenine sahip olamaz. Bunu başaracak olan devrimci sınıf çizgisini kuşanmış devrimci, sosyalist kamu emekçileridir. Süreç mevcudu koruma anlayışından sıyrılmayı, kitleleri mücadele için çekip hak alma mücadelesini esas almayı dayatmaktadır.

Devrimci, sosyalist kamu emekçileri, kamu emekçilerini toplu görüşme sürecini reddetmeye çağırmalıdır. Dahası, fiili toplu sözleşme sürecinin özneleri olmalıdırlar. Toplu görüşme sürecini militan devrimci mücadele çizgisi ile karşılamalıdırlar. “Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız” şiarıyla, kamu emekçilerini seferber etmek için azami çaba göstermelidirler.

 

 

KESK: Meşru olan TİS masasıdır!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 15 Ağustos’ta başlayacak olan toplu görüşme süreciyle ilgili 10 Ağustos günü bir açıklama yaptı. Açıklamada bir kez daha toplu görüşme masasının meşru olmadığı ve TİS yoksa grev olacağı vurgulandı.

KESK Genel Başkanı Sami Evren, bugüne kadar hiç bir toplu sözleşme görüşmelerinde kamu emekçilerinin lehine karar çıkmadığını ifade ederek “KESK’i kimse toplu görüşmeye dâhil edemez. Meşru ve zorunlu olan toplu iş sözleşmesi masasıdır” diye konuştu.

Evren, 4688 sayılı yasanın kamu emekçilerinin iradesini hükümete teslim ettiğini belirterek, “Ancak üzerini çizerek söylüyoruz ki ‘toplu görüşme’, toplu sözleşme değildir. Yaptırım gücü, grev hakkı gaspedilen sendikalarla hükümetin görüşmesinin bir anlamı yoktur.” değerlendirmesinde bulundu.

KESK’in uygulamasını istediği toplumsal talepleri şunlar:

-KESK, 2010 yılı için 1500 TL temel ücret talep ediyor. Bu temel ücreti sadece kamu emekçileri için değil, asgari ücret alanlar ve emekliler için de istiyor.

-İşten atılan, yani geliri sıfırlanmış yurttaşlara, açlık sınırının altında yaşayan yurttaşlara devlet “yurttaşlık ücreti” vermeli,

-Bu yurttaşların doğalgaz, elektrik ve su faturalarını devlet ödemeli.

-Acil bir vergi reformu yapılmalı. Kurumlar vergisi teşvikleri kaldırılmalı, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalı, çalışanlardan alınan gelir vergisi 10 puan düşürülmeli ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır.

-Sözleşmeli personel, geçici personel ve vekil personel gibi iş güvencesiz ve sözleşmeli olarak istihdam kaldırılmalı çalışanlar kadroya alınmalıdır.

-Kadına yönelik çalışma yaşamında ki cins ayrımcılığına son verilmeli, öncelikle kreş, ebeveyn ve süt izni hakkı için acil düzenleme yapılmalı.

-Tüm kamusal hizmetler, başta eğitim ve sağlık olmak üzere parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmalıdır.

-Engellilerin yaşam koşullarını iyileştirecek tedbirler alınmalı, pozitif ayrımcılık uygulanmalı, her şeyden önce başta kamu olmak üzere yasalarda var olan istihdam kotaları doldurulmalı.

KESK’in eylem takvimi...

Hükümet ve kamuda örgütlü memur sendikaları arasında 15 Ağustos 2009 tarihinde başlayacak olan “toplu görüşme oyunu”na “TİS yoksa grev var!” şiarıyla hazırlanan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), toplu görüşmelerin 15 Ağustos günü gerçekleşecek birinci oturumuna denk gelecek şekilde 2 kol halinde (Diyarbakır ve İstanbul) Ankara’ya yürüyecek.

Geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısıyla TİS hakkının meşru ve zorunlu olduğunu belirten KESK, toplu görüşme sürecine ilişkin eylem takvimini de netleştirmiş bulunuyor.

KESK Genel Merkezi tarafından oluşturulan eylem takvimine göre;

- Toplu görüşmelerin 2. oturumunun yapıldığı gün tüm illerde AKP il binaları önünde oturma eylemi ve çelenk bırakma gerçekleştirilmesi,

- Toplu görüşmelerin 3. oturumunun yapıldığı gün tüm illerde, işyerleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapılması,

- Toplu görüşmelerin son oturumunun yapılacağı gün tüm illerde 1 saatlik iş bırakma ve merkezi yerlerde oturma eylemi yapılması,

- 22 Ağustos 2009 tarihinde Ankara’da “Çalışma Yaşamının Demokratikleşmesi Açısından TİS ve Grev Hakkı” başlıklı sempozyum düzenlenmesi,

Toplu görüşme oturumlarının yapıldığı günlerde Ankara’da “Emek ve Demokrasi Kürsüsü” kurulması karar altına alındı.

KESK Adana Şubeler Platformu’ndan TİS açıklaması...

15 Ağustos 2009 tarihinde başlayacak “Toplu görüşme” dönemi ile ilgili olarak Adana KESK Şubeler Platformu 11 Ağustos Salı günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı KESK dönem sözcüsü ve SES Adana Şube Başkanı Mehmet Antmen okudu.

Antmen, bu yıla kadar yedi kez yapılan toplu görüşmelerin sekizincisinin 15 Ağustos’ta başlayacağını, ancak bu görüşmelerin hiçbirinden şimdiye kadar kamu emekçilerinin lehine bir sonuç çıkmadığını söyledi. “2010 yılı için de şimdiden %5 ya da %5,5 verileceğinin ilan edilmesi buna en somut örnektir” diyerek durumu özetledi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi:

“Hükümet, 2004 yılı toplu görüşmelerinde, kamu emekçilerinin “toplu sözleşme ve grev” haklarının kullanılır hale getirilmesi yönünde yazılı olarak da verdiği sözün gereğini yapmalı ve TİS masasına gelmelidir. Diğer konfederasyonların da bugüne kadar hiçbir şey kazandırmayan ve hukuksuz olduğu, meşru olmadığı ortada olan “toplu görüşme” değil TİS masasının kurulmasında dirençli olmalarını istiyoruz.

Tüm kamu emekçilerini, bu talepleri gerçekleştirebilmek için, KESK’e üye sendikalarda örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.”

Yaklaşık 50 kişinin katıldığı açıklamanın sonunda TİS’le ilgili olarak 14 Ağustos’ta yapılacak eyleme katılım çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Adana


 

Ataması yapılmayan
öğretmenlerden eylem

Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu, KPSS’nin kaldırılması talebiyle İstanbul Taksim Tramvay Durağı’nda 8 Ağustos günü bir araya gelerek, sloganlarla ve alkışlarla Galatasaray Lisesi’ne yürüdü.

Sloganlar eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşün ardından basın açıklamasını Muammer Öztürk gerçekleştirdi. Öztürk yaptığı açıklamada, hükümetin mevcut eğitim politikalarının, eğitimle ilgili sorunları çözmekten çok uzak olduğunu ve bu olumsuz politikaların en başında da eğitimin kilit noktası olan öğretmenlerin yetersiz sayıda atanması ile okullardaki öğretmen ihtiyacının görmezden gelinmesi olduğunu söyledi.

Öztürk, atama yöntemi olarak KPSS gibi öğretmen yeterliliğini ölçmekten uzak olan bir sınavla öğretmenlerin karşı karşıya bırakıldığını belirterek, bu sınavdan taban puan alamayan öğretmenlerin, ücretli veya vekil öğretmenlik adı altında kullanıldığını söyledi. Öztürk aynı fakülteden mezun kadrolu öğretmenler yaklaşık 1500 lira alırken ücretli öğretmen sıfatıyla çalışan öğretmenlerin 400-500 liraya çalıştırıldıklarını söyledi.

Basın açıklamasının ardından iki saatlik oturma eylemine geçildi.

İzmir’de ise Konak Pier önünde toplanan platform üyesi öğretmenler, “Vur, vur inlesin AKP dinlesin!”, “Öğretmen burada, hükümet nerede!” şeklinde slogan atarak, Büyükşehir Belediyesi’ne yürüdü.

Burada öğretmenler adına basın açıklamasını okuyan Pınar Ulaş, “Bizler ataması olmayan öğretmenler olarak sorunlarımız duyurmak için her yolu denedik. Ancak şu ana kadar sonuç alamadık. Tek istediğimiz güvenceli olarak atanmak” dedi. Sorunlarına çözüm yerine ‘oyalama taktikleriyle’ cevap verildiğini söyleyen Ulaş, “Şimdi de ‘19 bin öğretmen alınacak’ diyorlar. Peki, işsiz kalan 230 bin öğretmene nasıl bir çözüm üretecekler? Bizim ihtiyacımız olan tek şey öğretmen açığına karşılık tüm atamaların yapılmasıdır” diye konuştu.

Kızıl Bayrak / İstanbul / İzmir