7 Ağustos 2009
Sayı: SİKB 2009/30

  Kızıl Bayrak'tan
  Irkçı-gerici rejim Kürt halkının emekçi kesimlerinin beklentilerini karşılayamaz...
  Kamu İhale Kurumu bir gece yarısı operasyonu ile Maliye Bakanlığı’na bağlandı…
  Kontrgerilla şefi
Kemal Yamak’ı sahiplenenlerin
Ergenekon karşıtlığı sahtedir!
HSYK tartışmaları ve
Yeni Şafak’ın iki yüzlülüğü!
Grev silahının dünü ve bugünü üzerine
Entes direnişi sürüyor...
  Kent A.Ş. direnişine polis saldırısı .
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Emine Arslan ile DESA direnişi, mücadele ve örgütlenme sorunları üzerine konuştuk...
  “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”.
  Devrimci sınıf çalışmalarından...
  İzmir’de direnişçi işçilerle
dayanışma kampanyaları!
  Har(a)ç saldırısı karşıtı mücadele ve Genç-Sen...
  Gençlik eylemlerinden...
  “Gizli Milyonerler Klübü” çizgi filmi ile Buffet’lar kapitalist sömürüyü kutsama çabasında...
  Obama yönetiminin üst düzey görevlileri Ortadoğu’da…
  Honduras’ta faşist darbeye
karşı halk direnişi yayılıyor!
  Dünyada işçi-emekçi eylemlerinden...
  TKP’nin en yaşlı üyesi
yazar Sarkis Çerkezyan yaşamını yitirdi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele Postası

Kayıp yakınlarından eylem

Cumartesi Anneleri’nin faili meçhul cinayetlerin açığa çıkarılması ve faillerin yargılanması talebiyle başlattığı oturma eylemlerinin 226. haftasında, 1995 yılında 5 kişiyle birlikte gözaltına alınarak kaybedilen M. Emin Aslan ve Süleyman Seyhan’ın dosyasının Ergenekon kapsamına alınması istendi.

Kayıp yakınları ve İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu adına bu hafta açıklamayı İHD Yönetim Kurulu Üyesi Kadriye Baykal Ceylan gerçekleştirdi. Ceylan yaptığı açıklamada, 58 yaşındaki Süleyman Seyhan’a koruculuk dayatıldığını ve bu dayatmayı kabul etmeyen Seyhan’ın, Mardin-Dargeçit Taburu tarafından 29 Kasım 1995’te 6 kişiyle birlikte gözaltına alındığını belirtti ve  bu olayın tanıklarının da olduğunu söyledi.

Ceylan açıklamanın sonunda, M. Emin Aslan ve Süleyman Seyhan’ın kaybedilmesinden Dargeçit Jandarma Tugayı’nı, Mardin Jandarma Tugayı’nı, Özel Harp Dairesi’ni ve ona bağlı yapılanmaları doğrudan sorumlu tuttuklarını belirterek sorumluların yargılanmasını istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul



Kapitalist düzeni çöpe atmak...

Bilindiği üzere, Türkiye’de kapitalist sömürü gün geçtikçe artmakta, krizin faturası ağır bir şekilde işçi ve emekçilere ödetilmektedir. Bunların sıkça yaşandığı yerlerden biri de, Tüpraş İzmit Rafinerisi’dir. Tüpraş’ta işçiler hem çok ağır koşullarda çalışmakta hem de kapitalizmin yarattığı çevre kirliliğinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Bununla birlikte, her çalışma alanında, her ünitede “bu iş yerinde iş kazalarına yer yoktur” gibi boş laflar yer almaktadır. Bu tip boş laflar burjuvazinin kandırmaca laflarıdır, amaç işçi sınıfının gözünü boyamaktan başka bir şey değildir.

Biz sınıf devrimcileri çok iyi bilmekteyiz ki kâr hırsının, sömürünün, zorbalığın ve baskının olduğu her yerde iş kazaları vardır. Bugün Tüpraş’ta kölece çalışma koşullarına maruz kalan işçiler her çektikleri nefeste, onları ölüme götürebilecek meslek hastalıklarını edinmektedirler!

KOÇ gibi emek hırsızı burjuvalar ise, servetlerine servet katıyorlar. Dost ve düşman herkes şunu çok iyi bilsin ki; gün gelecek bunların hepsinin hesabı sorulacak, devrimci proletarya bu düzeni ve bu düzenin egemenlerini bir daha hiç çıkmamak üzere geldiği çöplüğe geri gönderecektir.

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Tüpraş’tan bir stajyer


 

Karabulut için eylem

İstanbul Etiler’de başı gövdesinden ayrılmış halde bir çöp konteynırında cesedi bulunan ve üzerinden 152 gün geçmesine rağmen failleri ortaya çıkarılmayan Münevver Karabulut cinayeti için Karabulut’un akrabaları, arkadaşları ve facebook üzerinden Karabulut‘un katilinin bulunmasını isteyenlerin katılımıyla Taksim tramvay durağında eylem gerçekleştirildi.

2 Ağustos günü gerçekleştirilen açıklamada Karabulut’un faillerinin bulunması ve yakalanarak cezalandırılması istendi. Münevver Karabulut’un kuzenlerinin ve halalarının da bulunduğu eylemde, Karabulut’un resimleri taşındı.

Basın açıklamasının ardından, Münevver’in halası Süheyla Karabulut bir konuşma yaparak katillerin yakalanması için bir an önce doku örneklerinin alınmasını istedi. Karabulut, Münevver’in katillerinin bugüne kadar yakalanmamasını bir talihsizlik olarak değil, yetkililerin yetkilerini kullanamaması olarak değerlendirdiğini söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Kapitalist düzende kadın tekstil işçisi olmak...

Kapitalist düzen, dünyayı yaratan ve üreten milyonlarca işçi ve emekçinin sömürüsü üzerinden kendini var eden bir düzendir. Bu düzenin sahipleri yani burjuva sınıfı, işçi ve emekçileri; uzun çalışma, düşük ücretle çalışma, esnek çalışma, sigortasız-sendikasız çalışma daha da uzatabileceğimiz birçok yol ve yöntemle sömürerek onların sırtından geçinmektedir. Sömürülen milyonların yarısını ise emekçi kadınlar oluşturmaktadır. Asalak burjuvalar sınıfı kadın emeğini yedek ve ucuz emek olarak kullanmaktadır. Emekçi kadınlar bu düzende çeşitli biçimler altında dışlanarak onlara düzenin yoz kültürü aşılanmaktadır. Bu yoz kültür emekçi kadınların çalışma alanlarına da yansımaktadır. Bunlardan, sömürünün en dizginsiz, baskı, yasak ve cinsel tacizlerin en yoğun yaşandığı sektörlerden ilk sırayı tekstil sektörü almaktadır.

Emekçi kadınlar kentlerde yaşamlarını sürdürebilmek için genelde vasıfsız olarak tekstil sektöründe çalışmaktadırlar. Onlar bu sistemin hep geri ve ikinci planında kalmışlardır. Tarih boyunca sürekli bir biçimde baskı ve şiddetin gölgesinde yaşamaya katlanmak zorunda bırakılmışlardır. Özellikle de evde baba ile kocanın baskı ve şiddetine maruz kalırken, işyerlerinde ise patronunun onur kırıcı hakareti ile yüz yüze kalmaktadır. Hal böyleyken kadınların belirli bir kesimi, çalıştığı işyerindeki sorunlara da bu feodal düşünce ile yaklaşmaktadır. Böylelikle tekstilde çalışan kadın işçiler günübirlik çalışmak ve günü birlik yaşamakla yüz yüze kalıyorlar. Bunun dışında ise hiçbir sosyal, kültürel etkinlikleri olmamaktadır. Kapitalizmin pervazsız sömürü alanlarından tekstil atölyelerinde tam anlamıyla ucuz işgücü ve yedek işgücü olarak kullanılan kadınlar bunların yanı sıra onur kırıcı hakaretlere ve cinsel tacizle de karşı karşıya kalıyorlar.

Tekstil atölyelerinde çalışan kadınlar patron ve patron yardakçısı ustabaşlarından hakaret ve azarlar işiterek çalışmaktadırlar. Bu düzenin bütün yaşam ve çalışma alanları emekçi kadınlar için çözümsüzlüktür. Kadınlar ekonomik sömürüyü ve cinsel sömürüyü ortadan kaldırmak için gerçek çareyi sokakta, alanlarda ve mücadele barikatlarında aramalıdır. Kadının kurtuluşu sömürünün olmadığı ve herkesin eşit olduğu sosyalizmde mümkündür. Kadın ancak sosyalizm mücadelesi yoluyla özgürleşecektir.

Pendik’ten bir tekstil işçisi


Davutpaşa’da 7. hafta eylemi...

Davutpaşa’da yaşanan patlamada hayatını kaybeden ve yaralananların yakınları, geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi bu hafta da “adalet arayışlarını” gerçekleştirdikleri eylemle sürdürdüler.

Taksim tramvay durağında gerçekleştirilen eylemlerin 7. haftasında “Davutpaşa’yı unutmadık, unutturmayacağız!” pankartı açılırken patlamada yaşamını yitirenlerin resimleri ve “19 ay oldu sorumlular yargılanmıyorlar. Adalet istiyoruz” dövizleri taşındı.

Basın metnini, Davutpaşa katliamında yaşamını yitiren Lezgi Şimşek’in yeğeni Ercan Şimşek okudu. Şimşek’in yaptığı açıklamada, patlamanın üzerinden geçen 20 aya rağmen Ceza Davasının halen açılmadığı belirtilerek, “Artık yeter diyoruz! Adil yargılanma istemeye devam edeceğiz! Yetkililerin yetkilerini davayı sürüncemede bırakmak için kullanmasına izin vermeyeceğiz!” dedi.

“Bir daha Davutpaşalar olmasın” diyen Şimşek, bu acıların bir daha yaşanmaması ve yeni canların yanmaması için davalarının takipçisi olacaklarını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul