20 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı kazanmak için!..
  Onbinlerce işçi ve emekçi faturayı ödememek için Kadıköy’de buluştu!
15 Şubat mitinginin dersleri
AKP yolsuzluk ve yağmada sınır tanımıyor!
Düzen solu ve sosyal reformistler emekçi kitleleri sahte hayallerle oyalıyorlar...
İASEMAT ve Renault işçileriyle konuştuk.
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  29 Mart yerel seçimleri üzerine BDSP temsilcisi İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanı adayı Melek Altıntaş ile konuştuk...
  “Beyaz yakalılar”da örgütlenme arayışı...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Genç-Sen 7. Temsilciler Meclisi toplantısı gerçekleşti...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor...
  “Beşir’le Vals”in er Folman’ı yitik anılarını arıyor…
  Dünyadan...
  Bültenlerden...
  Kavga Ziya ustalarla kazanılacak!
  Siyaset ve ahlak!..
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen solu ve sosyal reformistler emekçi kitleleri sahte hayallerle oyalıyorlar...

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!

Seçimler, sınıflar arasındaki uzlaşmaz çelişkileri belirsizleştirmek için de önemli bir fırsattır. İşte bu noktada sermayeye hizmette roller üstlenmiş olan burjuva reformizmi, sosyal-demokrasi sıfatıyla sahneye çıkarak, uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin üstünü kapatmak, sermaye iktidarına kan taşımak için tüm yeteneklerini sergilemektedir. Çokça tanık olduğumuz bu örneklerle bugünlerde yeniden karşılaşmaktayız.

Bu çerçevede verilebilecek örneklerin başında Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın gelmektedir. “Saydam ve şeffaf” bir belediyecilik anlayışını uygulayacaklarını söyleyen Karayalçın, vaatlerini, “halkın belediyenin uygulayacağı bütün projelerde karar sahibi olması gerektiği, Büyükşehir belediyesinin ticarethane olmadığı, halkı söz ve karar sahibi yapacakları” iddialarıyla sıralamaktadır.

CHP’den aday olan Karayalçın’ı bugünlere getiren serüven ise hayli ilginçtir. Bu seçimler vesilesiyle söylediği “şeffaf ve katılımcı belediyecilik” anlayışının (bunun mümkün olup olmaması bir tarafa) Karayalçın’ın belediye başkanlığı yaptığı dönemde tek bir örneği yoktur. Aynı şekilde, CHP’nin elinde bulundurduğu belediyelerde bu “anlayış”a dayalı bir örneğe rastlamak mümkün değildir. Buna rağmen, bugünkü yol arkadaşı Deniz Baykal, Karayalçın’ın, “saygın, birikimli, belediyecilik deneyimine sahip biri olduğunu, başarılarının kanıtlandığını, bütün Ankara’nın hâlâ onun belediyecilik dönemini özlemle hatırladığını” söyleyebilmektedir. Oysa aynı Baykal, 28 Mart 2004 tarihinde yapılan yerel seçimlerde, “İmralı’dan liste gelecek. O liste SHP’nin adayı diye verilecek. Diyarbakır’da seçimi DEHAP kazanacak ve sen ‘Aaa SHP kazandı’ diye yarın çıkacaksın. Çocuk mu aldatıyorsunuz?” diyerek Karayalçın’a demediğini bırakmıyordu. Bugünse kolkola girmişler, sömürü düzenini tehlikeye sokacak olası bir yangına karşı itfaiyecilik yapmaktadırlar.

Bugün yolsuzluk denildiğinde, ilk akla gelen AKP olmaktadır doğal olarak. Ancak CHP’nin de diğer tüm düzen partileri gibi yolsuzluk konusunda oldukça eski bir tarihi vardır. Sadece İSKİ yolsuzluğu bile, CHP’nin halka hizmette değil ama hırsızlıkta ne kadar maharetli olduğuna dair oldukça iyi bir örnektir.

Bugün CHP sermaye tarafından AKP’nin karşısında en ön safa sürülmüştür. İşçi ve emekçilere bir boks maçı seyrettirilir gibi, bu iki hırsız düzen partisinin karşılıklı yumruklaşması izlettirilmektedir. Fakat bilinmektedir ki, onları ringe çıkaran en başta ABD emperyalizmidir. Bu yüzden birbirlerine salladıkları yumruklar sahici değildir. Yaptıkları sadece bir “Amerikan güreşidir” ve yüzü tribünlere dönüktür.

Bu seçimler bir kez daha göstermektedir ki, kriz batağında debelenen sermaye düzeninin enkaza dönmeden onarılması hedeflenmektedir. Dökülen tuğlalar yenilenmeye, çatlaklar kapatılmaya çalışılacak, düzene yönelecek işçi ve emekçilerin öfkesi seçimler vesilesiyle bertaraf edilecek, amacından saptırılacaktır. Hedeflenen budur. Bu iş için de sermayenin sol söylemler kullanan reformist anlayışlara ihtiyacı vardır. Ancak kapitalist sistemin bu tür değişikliklerle kendini onarması mümkün değildir. Yapılmaya çalışılan sadece işçi ve emekçileri aldatmak, düzen içi sahte hayallerle oyalamak ve bilinçlerini saptırmaktır.

Sınıf devrimcilerinin yapması gereken, işçi ve emekçilerin ilgisinin ve dikkatinin, kapitalist sistemin güçlendirilmesi demek olan düzen içi bir takım küçük değişikliklere yönelmesini, ufkunun bu sınırlara hapsedilmesini engellemektir. Kalıcı çözümün emperyalist-kapitalist sistemin yıkılmasından geçtiğinin bir an bile akıldan çıkarılmaması gerektiğini döne döne anlatmaktır. Sermaye sınıfı emek üzerindeki sömürüsünü devam ettirdiği, üretim araçlarını tekelinde tuttuğu müddetçe, yani kapitalist sınıf bir bütün olarak tasfiye edilmediği ve özel mülkiyete son verilmediği sürece, bütün çözümler geçici olmaya mahkûmdur.

Bugün işçi ve emekçilere sahte hayallerin propagandasını yapanlar sadece düzenin sol maskeli partileri de değildir. Kendisini “Birlikte Başaracağız Platformu” olarak ifade eden reformist güçler ve onların peşinden sürüklenen kuyrukçu çevreler, yazık ki, düzen partileriyle yan yana düşebilmektedirler. Onları yan yana getiren çözüm platformlarının içeriği olmaktadır. Yıkılmaya yüz tutmuş bir binanın iç odalarına talip olmak, güzelleştirme vaadinde bulunmak başka nasıl açıklanabilir?

Benzerlikler bunlarla da sınırlı değildir. Adı geçen platformun yaşadığı çatlaklar ilkesizliğin bir başka yönüne işaret ederken, aynı zamanda yapılan ittifakın “aday gösterme” yarışından ibaret olduğunu da ortaya koymaktadır. Kaygıların ortaklaştığı ve ayrıştığı nokta burasıdır. CHP ve SHP gibi düzen partilerinin ittifaklarındaki “samimiyet”in bir benzerine bu vesileyle de tanık olunmaktadır. Ufku düzen sınırlarını aşamayanlar ile bu düzenden nemalananlar arasındaki böylesi bir benzerlik bizim için şaşırtıcı olmasa da, yüz kızartıcıdır.

Bir turnusol işlevi gören bir seçim dönemini daha karşılamaktayız. Kimilerinin rengini daha da silikleştiren bu seçim süreci, sınıf devrimcilerinin renginin ise bir kez daha tüm kızıllığı ile görülmesini sağlayacaktır. BDSP’nin seçim bildirgesinin şu cümlelerini bu vesileyle bir kez daha tekrarlamakta fayda vardır:

“Sorunlarımız düzenin içyüzü çoktan açığa çıkmış seçim oyunuyla çözülemez. Bir avuç asalak iktidar dümenini elinde tutuğu sürece, sömürü, zulüm, baskı ve sömürü üzerine bu düzen devam ettiği sürece, temel sorunlarımız çözümsüz kalacaktır. Çözüm, tüm sorunların kaynağı olan sermaye diktatörlüğünün temellerinden yıkılmasındadır. Çözüm, işçi sınıfı ve emekçilerin her alanda ve her düzeyde iktidarı ele geçirmesindedir. Böylece bir avuç asalağın tekelindeki tüm zenginliklerin ve kaynakların tüm toplumun hizmetine sunulmasındadır. Bu sosyalizm demektir, çözüm sosyalizmdedir! Sosyalizm, temel iktisadi ve sosyal sorunlarımızın çözümünü sağlamakla kalmaz, emekçiler için gerçek bir demokrasinin de koşullarını yaratır. Ancak bu koşullarda emekçiler, hiçbir engelle karşılaşmadan, temel demokratik hak ve özgürlüklerini gerçekten kullanabilirler. Ve ancak bu durumda, yerel yöneticilerini özgürce seçmek, denetlemek ve gerektiğinde görevden almak olanağına da kavuşabilirler.”


MHP Tuzluçayır’dan kovuldu!

Düzenin seçim oyunu başladı. İşçi ve emekçilerin sömürüsünden sorumlu olanlar sırça köşklerinden çıkarak seçimden seçime oynadıkları oyunu yeniden sahneliyorlar: “Halkla kucaklaşıyor, halka iniyorlar”

Tuzluçayır’da, her işçi ve emekçi semtinde olduğu gibi, seçim dönemi düzen partilerinin artan ilgisi ile karşı karşıya. Bayraklar asılıyor, seçim büroları açılıyor, vaatler havada uçuyor. Bölgemizde işçi ve emekçiler düzen partisi CHP’nin etkisi altında olsa da MHP, AKP, DP ve İP’e belirgin bir tepki söz konusu.

12 Şubat günü Tuzluçayır’da esnaflarla tanışma turuna çıkan MHP Mamak Belediye Başkan Adayı Eski Devlet Bakanı Mehmet Çevik mahallemizden defedildi. MHP’nin mahallede çalışma yürütme cüretine karşı devrimci güçler ve bölgedeki ilerici kurumlar tarafından tok ve güçlü bir yanıt verildi. Tuzluçayır yol ağzına üç araçla gelen faşistler, araçlarının içerisine yaka paça bindirildiler. Böylece faşistlerin propaganda yapmasına izin verilmedi. Faşistler dövülürken ajitasyon konuşmaları yapıldı, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganı atıldı. Eli kanlı katiller bölgeden kaçarak uzaklaştılar.

Mamak BDSP