20 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı kazanmak için!..
  Onbinlerce işçi ve emekçi faturayı ödememek için Kadıköy’de buluştu!
15 Şubat mitinginin dersleri
AKP yolsuzluk ve yağmada sınır tanımıyor!
Düzen solu ve sosyal reformistler emekçi kitleleri sahte hayallerle oyalıyorlar...
İASEMAT ve Renault işçileriyle konuştuk.
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  29 Mart yerel seçimleri üzerine BDSP temsilcisi İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanı adayı Melek Altıntaş ile konuştuk...
  “Beyaz yakalılar”da örgütlenme arayışı...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Genç-Sen 7. Temsilciler Meclisi toplantısı gerçekleşti...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor...
  “Beşir’le Vals”in er Folman’ı yitik anılarını arıyor…
  Dünyadan...
  Bültenlerden...
  Kavga Ziya ustalarla kazanılacak!
  Siyaset ve ahlak!..
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

15 Şubat mitinginin dersleri

İşçi ve emekçiler 15 Şubat’ta İstanbul Kadıköy alanındaydılar. Onbinlerce kişinin katıldığı eylem son yıllarda yapılan en kitlesel işçi ve emekçi eylemlerinden biri oldu. Krizden sonra işsiz bırakılan, işsizlikle tehdit edilen, ücretleri düşürülen, asgari geçim koşullarından yoksun bırakılan işçi ve emekçiler, alanları doldurarak tüm bu saldırılara karşı biriken öfkelerini dışa vurdular.

Sendikaların özel bir çalışma yürütmeksizin üyelerinin taşınmasından ibaret bir katılım göstermesine karşın ortaya çıkan bu tablo, mevcut duyarlılığın ve öfkenin düzeyini ortaya koyuyor. Mitingde katılım kadar coşku ve mücadele kararlılığı da yüksekti. Soğuğa ve yağmura karşın mitingin başından sonuna kadar bu coşku ve kararlılık korundu.

Mitinge damgasını vuran olay Türk Metal çetesinin provokasyonu oldu. Türk Metal, miting için özel bir hazırlık yaparak kalabalık bir katılım sağlamıştı. Amaç mitingi Mustafa Özbek’e destek gösterisine çevirmekti. Ancak bu provokatif girişim devrimcilerle birlikte ilerici işçi ve emekçiler tarafından boşa çıkarıldı. Türk Metal tarafından alana getirilen metal işçilerinin de sahip çıkmadığı Özbek’in amigo grubu kürsüye çıkmak istedi ancak engellendi. Özbek’in ihanetçi kimliğini teşhir eden metal işçilerine yönelik saldırı ise püskürtüldü. Gösterilen kararlı ve militan tepki karşısında provokatör güruh alanı terk etmek zorunda kaldı.

Sendika kılıfı içinde işçi sınıfına karşı bir suç şebekesi biçiminde örgütlenmiş olan bu çetenin bu biçimde yalıtılarak kovulması oldukça anlamlı ve önemli bir gelişmedir. Çünkü Mustafa Özbek ve çetesi yıllar boyunca işçi sınıfına karşı sayısız suça imza atarken herhangi bir engelle karşılaşmamıştı. Bugün düzen içinde yapılan bir temizliğin gereği olarak tutuklanan Özbek, bizzat Amerikan emperyalizminin gerisinde olduğu 12 Eylül’ün çocuğuydu. 12 Eylül ile işçi sınıfı ve emekçi hareketine takılan prangaların en büyüklerinden ve en etkililerindendi. Bunun için yıllarca korunup kollandı. Yaptığı hizmetler karşılığında işçi aidatları ve sendikanın olanaklarıyla kurduğu saltanata göz yumuldu. İşçi sınıfı ise her geçen büyüyen bu kamburdan kurtulmayı başaramadı. Sadece Türk Metal çetesi tarafından değil, aynı zamanda sistemin diğer unsurları tarafından da el birliğiyle engellendi. ‘98’de olduğu gibi ortaya çıkan büyük imkanlar da heba edildiği için, Türk Metal kamburu büyümeye devam etti.

Kadıköy’de yaşananlar bu nedenle önemlidir. Düzen içi hesaplaşmanın ve temizliğin ürünü bir operasyonun sonucunda tutuklanan Mustafa Özbek’i işçi sınıfına yakıştırma çabalarına karşı konulmuştur. Özbek ve çetesinin sınıfa ait olmadığı gösterilmiştir. Bu sonuç, başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfı için moral kazanım olmuştur.

Türk Metal çetesine karşı gösterilen bu tutum düzen tarafından belirgin bir rahatsızlıkla karşılanmıştır. Özellikle düzen içi çatışmanın AKP tarafında duran ve Ergenekon operasyonlarına destek veren kesimlerin rahatsızlığı dikkat çekicidir. Bu güçler Türk Metal çetesine karşı işçi sınıfının gösterdiği tepkiyi gözden düşürmek konusunda diğerlerinden geri kalmamışlardır. Buradaki tutumun sınıf mantığı açıktır.

Düzen cephesi Kadıköy’de ortaya çıkan bu tabloyu, sendikacıların çıkar kavgası olarak sunmaya gayret etti. Onlara göre, onbinlerce işçinin sesini duyurması sendikacıların çıkar kavgasına kurban edilmişti. Düzen cephesinin bu tutumu bazı liberal çevreler tarafından da desteklendi. Eylem sırasında kürsüden de sık sık, yaşananların ortak mücadeleye zarar verdiği dillendirildi.

Düzen güçlerinin Kadıköy’deki çıkışın anlamını karartma çabalarını bir tarafa bırakırsak, liberal çevrelerin bu iddiaları ele alınmayı hak ediyor. Çünkü onların bu bakışı, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi karşısındaki sınırlarını ortaya koyuyor. Pratikte de işçi sınıfı ve emekçi hareketinin önüne bir engel olarak çıkıyor.

Liberal çevrelerin eylem anlayışı, düzenin icazetinin izin verdiği sınırlarda bir eylem anlayışıdır. Bu anlayış, işçi ve emekçilerin eylemlerini hep sesini duyurma ve protesto etmekten ibaret görür. Bundan fazlası, hem düzenin hışmına uğrayacağı için hem de kendilerini aşacağı için doğru bulunmaz. Gerekçe de hep hazırdır. Onlara göre böyle olursa eyleme katılım azalır, düzen tarafından kullanılır, işçi ve emekçilerin sesi duyulmaz, eylemin meşruluğuna gölge düşer vb... Hatırlanırsa 1 Mayıs gösterilerini Çağlayan’dan kurtarmak için gösterilen inisiyatif bu çevreler tarafından böyle suçlanmıştı. Onlara rağmen bu konuda başarı kazanılıp Kadıköy 1 Mayıs alanı haline geldiğinde, bu kez Taksim çıkışına engel olmak için aynı biçimde karşı durdular. Taksim’e çıkmanın düzeni karşısına alacak kararlı bir mücadelenin sonucu olacağı ortaya çıktığı için muhalefet etmeyi seçtiler. İçlerinden bazıları ise daha cesur davranarak soluğu Hak-İş’in 1 Mayıs gösterisinde aldılar.

1 Mayıs örneğinden de görüleceği üzere, liberal anlayışların işçi ve emekçileri hapsetmeye çalıştığı sınırların aksine haklar ve mevziler ancak kararlı bir inisiyatifin ürünü olarak elde edilebilir. Düzenin icazetinde eylemlerle hak kazanmak bir yana, sesini duyurmak bile çoğu zaman çok güçtür. Kadıköy’de Türk Metal çetesine karşı gösterilen tepki, söylenecek binlerce sözden, yapılacak onlarca protesto eyleminden çok daha etkili olmuştur. Bir anda Türk Metal çetesinin zorbalıkla sağladığı kudret yerle bir edilmiş, takmaya çalıştığı maskeler yere çalınmıştır. Bu, bu çeteye karşı mücadele açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Zira bu çeteyi aşma gücünü kendilerinde görmeyen metal işçileri bu vesileyle büyük bir moral güç ve özgüven kazanmanın imkanını yakalayabilirler. Bu, hem Türk Metal sultası altındaki metal işçileri, hem de metal işçilerinin en ileri ve mücadeleci kesimlerinin yoğunlaştığı BMİS’te örgütlü metal işçileri için geçerlidir. Kadıköy’de yaşananlar metal işçileri için bundan sonra tutulacak yolu da göstermektedir. Cüret, inisiyatif, kararlılık ve militan bir ruhla mücadeleye dört elle sarılmaktan başka hiçbir yol ne metal işçilerini ne de sendikalarını ileriye götürebilir.

Sorun sadece metal işçilerini de ilgilendirmemektedir. Sorun işçi sınıfının krizin faturasına karşı mücadelesinin geleceğiyle ilgilidir. Sorun işçi sınıfının geleceğiyle ilgilidir. Çünkü Türk Metal prangası metal işçileri üzerinden bir bütün olarak işçi sınıfına takılıdır. İşçi sınıfının öncü bölüklerinden olan metal işçilerinin bu biçimde elinin kolunun bağlanması sınıf mücadelesini geriletmektedir. Eğer Türk Metal gibi bir engel olmasaydı, ne sınıfın ileri bölüklerinden başlayarak ilgiyle izlenen TİS süreci bu kadar açık bir satışla sonuçlanabilirdi, ne de krizin faturasının en ağır biçimde çıkarıldığı metal işkolunda mücadelenin durumu böyle geri olurdu.

Buradan bakıldığında, işçi sınıfı açısından Kadıköy mitingi en anlamlı sonuçlardan birini yaratmıştır. Zira, krizin faturasına karşı etkili bir mücadele mi yürütülecek, o zaman işçi sınıfının mücadelesinin önündeki engelleri temizlemekle işe başlanmalıdır. Kadıköy mitingi sınıf mücadelesinin en hareketli alanı haline gelmiş bulunan ve en kritik mevzi savaşlarının yapıldığı metal işkolundaki mücadelenin seyrine etkide bulunacak sonuçlar yaratmıştır. Bu haliyle de Kadıköy mitingi, sonrasına etkilerde bulunan nadir mitinglerden biri olarak görülmelidir.

Son olarak belirtmeliyiz ki, Kadıköy’de ortaya çıkan kazanımlar, devrimci güçlerle ileri ve öncü işçilerin ortak eyleminin ürünüdür. Mevcut iradesiz-icazetçi sendikal yönetimlerle bunu başarmanın olanağı yoktur. Öyle ki, Kadıköy’deki gerilimde Türk Metal’in karşısına taraf olarak çıkan BMİS’in yönetimi alanda titrek ve kararsız bir tutum almıştır. Devrimci güçlerin inisiyatifi ve kararlılığı karşısında ise yer yer gerilemiş, ne zamanki militan kararlılığın etkili olduğunu görmüş, bundan sonra yeniden eylemin bir parçası haline gelmiştir.

Bu tablo, sendika bürokratlarının yapmak istediğinin aksine, işçi sınıfı için kazanmanın yolunun devrimci politikaya yakınlaşmaktan geçtiğini bir kez daha göstermiştir. İşçi sınıfı hareketinin geleceğini esas olarak devrimci politikayla kurduğu bağların düzeyi ve yakınlık mesafesi belirleyecektir. İleri-öncü işçilerin Kadıköy mitinginden çıkarmaları gereken en önemli derslerden biri de budur.