20 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı kazanmak için!..
  Onbinlerce işçi ve emekçi faturayı ödememek için Kadıköy’de buluştu!
15 Şubat mitinginin dersleri
AKP yolsuzluk ve yağmada sınır tanımıyor!
Düzen solu ve sosyal reformistler emekçi kitleleri sahte hayallerle oyalıyorlar...
İASEMAT ve Renault işçileriyle konuştuk.
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  29 Mart yerel seçimleri üzerine BDSP temsilcisi İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanı adayı Melek Altıntaş ile konuştuk...
  “Beyaz yakalılar”da örgütlenme arayışı...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Genç-Sen 7. Temsilciler Meclisi toplantısı gerçekleşti...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor...
  “Beşir’le Vals”in er Folman’ı yitik anılarını arıyor…
  Dünyadan...
  Bültenlerden...
  Kavga Ziya ustalarla kazanılacak!
  Siyaset ve ahlak!..
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP yolsuzluk ve yağmada sınır tanımıyor!

Bugün seçimler vesilesiyle ortalığı kaplayan sahte vaatler, işçi ve emekçilerin dini ve mezhepsel inançlarının rezilce sömürüsü, tekellerin kasaları dolmaya devam etsin, düzen partileri yağmadan payına düşeni alabilsin diyedir. AKP, bu yolsuzluk ve yağma düzeninden en çok pay alan partilerden biri durumunda.

Başbakan Erdoğan’ın çocuklarının hızlı başladıkları ticaret hayatlarındaki “başarılar”ından başlayalım. Erdoğan’ın yakın arkadaşı Cihan Kamer’in şirketi Atagold’a ortak olan Necmettin Bilal Erdoğan, “Maye” adlı kozmetik şirketinin de ortağı. Oğul Erdoğan, Atagold’a ağabeyi Burak Erdoğan’ın eşi Sema Erdoğan’la birlikte ortak olmuş. Üç şirkete ortak olan ağabeyi Ahmet Burak Erdoğan ise, 2007 yılında babasının nikâh şahitliğini yaptığı Mert Macit Çetinkaya ile MB Denizcilik’i kurmuş. Ahmet Burak’ın BM Denizcilik’i “Safran 1”i satın almış. Burak Erdoğan’ın satın aldığı diğer şirket ise Gürkem Deniz Nakliyat. Ortaklar arasında yine akrabalar var. Üçüncü şirket ise Atagold isimli holding. Tüm bu ortaklıklar AKP’nin iktidar olmasından dört yıl sonra başladı!

AKP’nin yolsuzluk ve yağma listesi de oldukça kabarık:

1- 5 Eylül 2005’te TCDD İzmir Limanı için, yıllık 70 milyon dolarlık yükleme-boşaltma işleri 15 yıllığına Reha Denizcilik ve Raden Lojistik isimli iki şirkete veriliyor. Şirketlerin, 15 yılın sonunda arzu ettikleri takdirde 15 yıl daha devam edebileceği sözleşmede yer alıyor. Toplam 2 milyar 100 milyon dolarlık iş ihalesiz veriliyor. Bu firmalardan biri sözleşme tarihinden iki gün önce, diğeri ise aynı gün kuruluyor. Bu şirketin büyük hisseli ortaklarından biri AKP’nin Bakırköy İlçe Başkanlığı’nı yapmış olan Rahmi Genç.

2- İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ağır taşıtlar için sigorta ihalesi açıyor. Bu ihale, 197 milyar lira ile AKP İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya’nın önceden ortağı olduğu Büyükkaya Sigorta Aracılık A.Ş.’ye veriliyor.

3- TCDD’den 10 istasyon yenileme ihalesi dönemin AKP Kadın Kolları MKYK Üyesi Emine Alioğlu’na veriliyor.

4- Özelleştirme İdaresi, Yarımca Porselen arazisini 30.5 milyon dolara bir özel şirkete satıyor. Erdemir aynı araziyi, 82 milyon dolara bu özel şirketten satın alıyor. Böylece devlet 52 milyon dolar zarar ediyor!

5- Tekstilde 1 katrilyonluk hayali ihracat: 2004 yılında 915.3 trilyonluk Katma Değer Vergisi tahsil edildi. Buna karşılık 2 katrilyon 83 trilyonluk vergi iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 katrilyonluk hayali ihracat yapıldığı iddia ediliyor.

6- Atilla Başoğlu’nun Adana’daki şirketine Maliye vergi incelemesi başlatılıyor. Vergi kaçırdığı gerekçesiyle 600 milyarlık ceza kesiliyor. CHP Adana milletvekili olan Başoğlu, bir süre sonra istifa edip AKP’ye geçiyor. Başoğlu’nun aile şirketiyle ilgili 600 milyarlık cezanın 319 milyara indirildiği ifade ediliyor.

7- BOTAŞ’ın Fernas şirketi, CHP’den AKP’ye geçen Batman Milletvekili Mehmet Nezir Nasıroğlu’nun kuzenine ait. İhalesiz iş sözleşmesini BOTAŞ yapıyor. BOTAŞ Genel Müdürü, işi yapsa da yapmasa da Fernas Şirketi’nin 24,5 milyon dolar ödeyeceğini ve bunun doğru bir karar olduğunu savunuyor.

8- Seçim öncesinde, Doğan Grubu’na ait POAŞ’ın toplam 985.5 milyon YTL’lik vergi borcu Maliye Bakanlığı tarafından 275.3 milyon YTL’ye indirildi.

9- 2002 seçimlerinden hemen sonra AKP hükümeti tarafından Citibank’ın 3 milyar dolara (4 milyar YTL) yakın vergi borcu tamamen silindi.

10- Naylon fatura düzenlemekten sanık Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan, oturduğu yerde bir kalemde 366 milyar lira kazanıyor. Nasıl mı? 17 Nisan 2003 tarihinde önce mısır ithalatındaki gümrük vergisi %20’ye indiriliyor. Ağustos 2003 tarihinde bakanın oğlu 4 bin ton mısır ithal ediyor. İthalat işlemi bittikten sonra, 8 Ağustos 2003 tarihinde gümrük vergisi yeniden %45’e çıkarılıyor.

12. Abdullah Unakıtan pastörize yumurta ithalatı işine de giriyor. Şirketi AB Gıda San. ve Tic. A.Ş.’ye 2.5 milyon YTL’lik teşvik belgesi veriliyor. İşe başlamadan önce pastörize yumurtada KDV oranı %18’den %8’e indiriliyor.

13. Hatay’da gerçekleşen “Ali Dibo” rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma olayları. “Ali Dibo” olaylarında, o dönemin AKP milletvekilleri, AKP Grup Başkan Vekili Sadullah Ergin, Mehmet Soydan, İsmail Soylu, Mehmet Eraslan, Fuat Geçen’in isimleri geçiyor.

14. Daha da uzatılabilecek bu listeye, Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın çocuklarına ait tersanenin işçilerinin kanları üzerinden denize açılan gemileri de eklemek gerekiyor.


Yeni resmi işsizlik rakamları açıklandı…

İşsizliğin kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!

Geçtiğimiz günlerde açıklanan resmi işsizlik rakamları, krizin Türkiye’yi teğet geçeceği iddiasıyla ortaya çıkan başbakanı yalanlıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı Kasım 2008’de 645 bin kişi artarak 2 milyon 995 bine ulaştı. Aynı süreçte işsizlik oranı 2.2 puanlık artışla yüzde 12.3’e yükseldi. Mevcut işsizlerin 524 binini (yüzde 17.5’i) son birkaç ayda işini kaybedenler oluşturuyor.

Gerçek işsizlik rakamının açıklanan resmi rakamların çok üstünde olduğu, yüzde 25’i aştığı biliniyor. Bu nedenle, resmi istatistik oranları belirlenirken, işsizlik oranını düşük gösteren yöntemler kullanılıyor.

Kapitalistler işsizliği her dönem, çalışan işçilerin ücret ve çalışma koşulları üstünde bir baskı unsuru olarak kullanırlar. Kriz dönemleri dışında da işsizlik, kapitalistlerin etkili bir biçimde kullandıkları bir silahtır. Zira, işsizlerden oluşan “Bu artı-nüfus, her an el altında bulunan yedek bir sanayi ordusu oluşturur ve bu ordu, tıpkı bütün masrafları sermaye tarafından karşılanarak beslenen bir ordu gibi, tümüyle sermayeye aittir. Fiili nüfus artışının sınırlarından bağımsız olarak bu artı-nüfus, sermayenin kendisini genişletme konusunda değişen gereksinimlerini karşılamak üzere, daima sömürüye hazır bir insan malzemesi kitlesi yaratır.” (Kapital C.1, s. 649)

Dolayısıyla, kriz dönemlerinde kitlesel bir boyut kazanan işsizlik, “refah dönemleri”nin de değişmeyen olgusudur. Son yıllarda Türkiye’deki tekelci sermaye grupları yüzde 10’lara varan büyümeden övünçle bahsederken, işsizlerin sayısının azalması bir yana neden daha fazla arttığı konusunda tek kelime edemiyorlar.

İşsizlik sadece işçinin açlığın ve sefaletin girdabına itilmesine yol açmıyor, aynı zamanda korku ve geleceksizlik duygusunu da körüklüyor. Psikolojik dengesinde tahribatlar yaratıyor, kendine ve topluma yönelik güvensizliğini derinleştiriyor. Kısacası işsizlik, çalışma ve yaşama koşullarımızı ağırlaştırmakla kalmıyor, çok yönlü siyasal, toplumsal, kültürel, psikolojik sorun ve tahribatlara yol açıyor.

İşsizlik yalnızca çalışma olanağı bulamayan işçilerin sorunu değildir. Çalışan işçiler de dahil bir bütün olarak tüm işçi ve emekçilerin sorunudur. İşçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını altüst eden en yakıcı sorunlardan birisidir. İşsizlik arttıkça çalışan işçiler üzerindeki baskı artmakta, çalışma koşulları daha da ağırlaşmakta, işgünü uzamakta, ücretler düşmekte ve sosyal haklar giderek daha fazla budanmaktadır. Bu saldırılara karşı örgütlü bir mücadelenin yükseltilememesi, kapitalistleri daha da pervasızlaştırmaktadır.

İşsizliğin nedeni olarak sunulan kriz kapitalistlerin eseridir. Krizin bedelini kapitalistlere ödetilmesi mücadelesi büyütülmeden işsizlik saldırısı boşa çıkarılamaz. İşsizlerin, işçi ve emekçilerin tüm saldırlara karşı oluşturacakları barikat, işten çıkarmaları engellemenin biricik yoludur.