20 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı kazanmak için!..
  Onbinlerce işçi ve emekçi faturayı ödememek için Kadıköy’de buluştu!
15 Şubat mitinginin dersleri
AKP yolsuzluk ve yağmada sınır tanımıyor!
Düzen solu ve sosyal reformistler emekçi kitleleri sahte hayallerle oyalıyorlar...
İASEMAT ve Renault işçileriyle konuştuk.
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  29 Mart yerel seçimleri üzerine BDSP temsilcisi İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkanı adayı Melek Altıntaş ile konuştuk...
  “Beyaz yakalılar”da örgütlenme arayışı...
  Krize karşı faaliyet ve eylemlerden…
  Genç-Sen 7. Temsilciler Meclisi toplantısı gerçekleşti...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor...
  “Beşir’le Vals”in er Folman’ı yitik anılarını arıyor…
  Dünyadan...
  Bültenlerden...
  Kavga Ziya ustalarla kazanılacak!
  Siyaset ve ahlak!..
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ergenekon aynasından yansıyan düzen gerçekliği

Ergenekon’da herkes elindeki kozları oynuyor, karşı tarafın kirli çamaşırlarını ortaya döküyor, tehdit ve şantajlar birbirini izliyor. Generallerin korumaya aldığı Hurşit Tolon’un ardından Çatlı’nın boş çantasını mahkemeye gösteren Sami Hoştan da tahliye edildi. İbrahim Şahin de kendini sağlama almak için generallere sığınmayı denese de, sahiplenilmedi.

Ergenekon Davası’nın da Susurluk Davası’nın akıbetine benzeyeceğinin işaretleri giderek çoğalıyor. Bu durum, özellikle sanıklara “AKP hükümeti’ne darbe girişimi”nden başka konularda sorular sorulmaya başlanınca hemen kendini belli ediyor.

Örneğin Yaşar Öz Mehmet Ağar’ı “konuşurum” diye açıktan tehdit ederken, Sami Hoştan da mahkemeye Abdullah Çatlı’ya ait olduğu iddia edilen boş çantayı vererek bunu örtülü bir biçimde yaptı. “Çantanın içindekiler bende, üzerime fazla gelirseniz, çantanın içindekileri de mahkemeye veririm” demeye getirdi. Hoştan’ın çanta olayından sonra tahliye edilmesi bu yorumlara yolaçtı.

Gelinen yerde orgeneral düzeyindeki sanıklar tahliye edildi, artık bu rütbede içeride kimse kalmadı. Doğal olarak Tuğgeneraller Veli Küçük ve Levent Ersöz de tahliyelerini talep ediyorlar, “ne yaptıysak emir komuta zinciri içinde yaptık” diyorlar. Yani, bizi harcarsanız, “elimizden geleni ardımıza koymayız” demeye getiriyorlar. Bu mesaj alınmış olacak ki, fazla üzerlerine gidilmiyor.

Ergenekon’a “Karargâh Evleri” örtüsü mü?

Öte yandan Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı içinde, Ergenekon soruşturmasına paralel yürütülen “Karargâh Evleri” soruşturması kapsamında, Askeri Savcılığın talebi üzerine 14 kişi gözaltına alındı. İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin ile işadamı İbrahim Arslan da gözaltına alınanlar arasında idi.

Askerî Savcılık tarafından yapılan açıklamada, gözaltına alınanlardan hepsinin sivil olduğu belirtildi. Yine sorgulananlar arasında İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin’in de yer almasına karşın, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Özbey’in, “Bu gözaltı hayırlı, çünkü Karargâh Evleri gibi yalanların ortaya çıkmasına yarayacak” diye konuşması dikkat çekti. İşçi Partisi avukatı Ayhan Saruhan da, “Biz de bir süre önce askerî savcılığa başvurduk ve bunların ortaya çıkmasını istedik” dedi.

Ergenekoncu generallerin tahliyesinin perde arkası

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale ettiğini ortaya koyan ses kayıtlarından sonra Ergenekon’la ilgili bir diyalog da internet sitelerine düştü. Ses kaydında, emekli Orgenerali Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur ile GATA Beyin Cerrahisi Servis Şefi Kd. Albay Nusret Demircan arasında geçen konuşmalarda, Eruygur’un sözde sağlık sorunları gerekçe gösterilerek serbest bırakılma süreci anlatılıyor.

Albay Demircan’ın konuşmalarından, Eruygur’un ağır hasta olmadığı, dolayısıyla hiçbir tedavi uygulanmadığı anlaşılıyor. Bir doktor, Eruygur’a ait ne bir kan testi ne de film olduğunu belirtiyor. Ayrıca Eruygur’un GATA’da sivil giyimli halde yürürken çekilmiş fotoğrafları da yer alıyor.

Ses kaydının son kısmında ise Mukaddes Eruygur şöyle diyor: “Şimdi bu Zekeriya Öz 13. Mahkeme’de. İtirazlarımızı bunlar kapatıyor. 12. ve 14. mahkemeler bizdenmiş. Ankara Barosu, İstanbul Barosu, İzmir Barosu hazırız dediler. Teşekkür ettim.” Mukaddes Eruygur’un “bizden” dediği 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Tolon hakkındaki iddianameyi beklemeden tahliye kararı vermişti.

Mukaddes Eruygur, Hürriyet Gazetesi’nden Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada, ses kaydındaki görüşmeyi kabul etmiş bulunuyor. Tüm bunlar, Ergenekon davasının nasıl yürütüldüğü, peş peşe gelen tahliyelerin gerçekte sağlık nedeniyle değil, AKP hükümeti ile ordu başta olmak üzere düzen güçlerinin anlaşmaları sonucu gerçekleştiğini gösteriyor.

İbrahim Şahin: “Biz İlker Başbuğ emir verdi diye bu işi yaptık”

Ergenekon’da sorgulanan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in sorgu kayıtları medyada yayınlandı. Şahin sorgusunda, “iç temizlik yapacak” birimi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üstünden gelen talimatla kurduğunu ifade etti. Üst düzey askerlerin “düşmeyen” telefon numaralarından kendisini aradığını kaydederek, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bu ekibin kurulmasını istediğini açıkladı.

Genelkurmay Başkanlığı Şahin’in ifadesine sert tepki gösterdi. Ordunun böyle bir işi, “daha önce aynı tip bir olaydan dolayı mahkûm olmuş ve sağlık durumu tartışmalı olan bir kişiyle yapmaya kalkmasını düşünmek, gülünç ve gayri ciddi bir durumdur” denilerken, Şahin’in ifadelerine yer veren Radikal gazetesi de ağır bir saldırının hedefi oldu.

Genelkurmay’ın bu sert çıkışının ardından Şahin’in, kulağı çekilmiş olacak ki, basında yeralan ifadelerini tekzip eden bir açıklama yaptı. “Benim Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanımız ile hiçbir görüşmem olmamıştır” dedi ve “TSK’nın benim gibi hasta ve eski bir mahkûma ihtiyacı yoktur” ifadelerini kullandı!

Ergenekon davası üzerinden ortalığa saçılan pislikler, sermaye düzeninin karanlık kimliğinin işçi sınıfı ve emekçi geniş kitleler tarafından bir parça olsun görülmesini de sağlamaktadır. Topluma “saygın” olarak sunulan sermaye sınıfı ve bekçilerinin hiç de “saygın” olmayan işlerle uğraştıkları açığa çıkmaktadır. Bu arada düzenin “Encümen-i Daniş” gibi gayri resmi bir “ihtiyarlar konseyi”ne sahip olduğu da ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bunlara, kibirli generallerin, burjuvaların, sözde sanatçı ve akademisyenlerin, mafyacılar eliyle nasıl ilişkili olduklarının açığa çıkmasını da eklemeliyiz.

Tüm bunlar işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin siyasal eğitimi için, devrimci propaganda için elverişli bir zemin yaratmaktadır. Komünistler, çürümüş düzenin içine düştüğü bu durumu etkili bir teşhirin konusu yaparak, kitleleri tüm bu pislikleri temizleyecek devrim ve sosyalizm hedefine kazanmaya çalışacaklardır.

 

İHD: Şoven genelge geri çekilsin!

İHD İstanbul Şubesi, Genelkurmay tarafından hazırlanan “Sarı gelin Ermeni sorununun iç yüzü” adlı şoven belgeselin MEB tarafından okullarda gösterilmesine karşı, 18 Şubat günü Taksim Postanesi önünde bir eylem gerçekleştirdi. Eylemin ardından MEB’e uygulamadan vazgeçilmesi için mektup gönderdi.

“MEB Çocuklarımıza düşmanlık ve şiddet aşılayan ‘Sarı gelin belgeseli’ genelgesini geri çekilmelidir/İHD İstanbul Şubesi” pankartı açılan eylemde, bu belgeselin 6-14 yaşları arasında 12 milyon çocuğa gösterileceği, bu filmi izleyen çocukların anlatılanları saf gerçeklik olarak algılayıp zihinlerine yerleştireceği, bunun sonucunda kalıcı düşmanlık ve kin duygularının geliştirilebileceği ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler insan hakları savunucuları olarak, barış içinde ve kardeşçe bir dünya için mücadele ederken karşılaştığımız bu durum karşısında MEB’i insan hakları suçu oluşturan, Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırılık oluşturan bu uygulamadan derhal vazgeçmeye, okul yönetimlerini ve öğretmenleri bu ‘belgesel’i öğrencilerine izletmeme kararı almaya, yine öğrenci velilerini bu uygulamanın durdurulması için bakanlık ve okul yönetimleri nezdinde talepte bulunmaya çağırıyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul