26 Aralık 2008 Sayı: KB 2008/50
(EG ÖS 229)

  Kızıl Bayrak'tan
   2008: Dünyada ve Türkiye’de bir dönem kapanırken...
  2008 yılı rejimin Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünü bir kez daha ortaya koydu…
DİSK’in krize karşı “Emek cephesinin sesi”ni büyütme, mücadeleyi yükseltme çağrısı üzerine…
TİB-DER’den iş cinayetleri protestosu…

Yemekhane işçileriyle dayanışma gecesi…

Kot işçileriyle
dayanışma büyüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kriz ve devrimci mücadelenin sorunları
  Kriz ve sınıf hareketi...
  Gençlik hareketinden…
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  Kriz üzerine Emekçi Kadın Komisyonları sözcüsü ile konuştuk...
  19 Aralık katliamı ülke genelinde lanetlendi!
  Fransa’da gençlik “reform paketi”ni protesto etti
  “Özür diliyorum” kampanyası üzerine...
M. Can Yüce
  Eral Eren anmalarından…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir kez daha Türk-Metal’e mahkum kalanlar inandırıcılık sorunu yaşıyorlar...

BMİS izlediği çizgiyi sorgulamalıdır!

2008-2010 yıllarını kapsayan metal sektöründeki toplusözleşme süreci 23 Aralık günü Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın da sözleşmeyi imzalamasıyla birlikte sona erdi.

Sürecin en edilgen ve iradesiz sendikası Çelik-İş’i saymazsak, Birleşik Metal ve Türk Metal sendikalarının taslaklarında, yöntemleri farklı olmakla birlikte birbirlerine yakın oranlarda ücret zamları istenmişti. Birleşik Metal %15 +80 kuruş, Türk Metal ise %20’lik bir artış talep etmişti. MESS’le yapılan ilk görüşmeden çıkan sonuç ise, sendikaların ortaya koyduğu bu iddialı ücret taleplerine rağmen MESS’in esnek çalışma uygulamalarının toplu sözleşmelerde yer alması ve uygulama zemininin yaratılmasıydı. Böylelikle görüşmelerin ve BMİS payına da, mücadelenin öncelikli gündemine de MESS’in esnek çalışma dayatmaları giriyor, ücret talepleri ikinci planda kalıyordu. Tarafların taban tabana zıt bu eğilim ve istekleri, toplu sözleşme görüşmelerinin, BMİS’in ifadesiyle “sert” bir zeminde geçmesini sağlayacaktı.

Gerçekten de bu dönemki metal toplusözleşme görüşmeleri, son yılların en hareketli, en çok eylemin yapıldığı ve toplam havasının oldukça gergin olduğu bir dönem olarak yaşandı. Öyle ki, toplusözleşme görüşmelerinin belli bir evresinde MESS teklifleri ifade edildiğinde, BMİS uyuşmazlık zaptının tutulup grev sürecinin işletilmesini bekliyordu.

Türk Metal ise geleneksel ihanetini rahatça sergileyemeyeceğini gördüğü yerde bunun zeminini hazırlamak için tabanına gitti. Kimi yerde işçilerin üzerinde kurduğu büyük basınçla kimi yerde ise yalan ve dolanla işçileri aslında hiçbir beklentinin karşılanamayacağı ve MESS’in zora girmeyeceği bir sözleşmenin imzalanmasına ikna etmeye çalıştı. MESS ise aslında uzun zamandır yaşamadığı bir basınçla karşı karşıyaydı. İşçilerin kendilerini ifade ettikleri en önemli nokta ücretlerdi ve Türk Metal üyesi önemli sayıda işçi buna 120 günlük ikramiye istemini de ekletmişti. MESS’in üzerindeki bir başka basınç da, sözleşme vesilesiyle talebe dönüşen beklentilerin gerçekleşmesi için işçilerin hangi yollara başvuracağı idi.

Toplu sözleşme görüşmelerinin ana çizgilerini oluşturan bu tablo gergin bir atmosferi ifade ediyordu. Buna bir de BMİS’in yıllardır yapmadığı ölçüde gerçekleştirdiği eylemleri ile Türk Metal’i sıkıştıran çıkışlarını eklemek gerekir.

Bu dinamikler üzerinden ilerleyen TİS süreci, Kasım ayının başından itibaren asıl olarak kriz gündemi ve yarattığı etkileri üzerinden yürümeye başladı. Ülkede gitgide daha derinden hissedilmeye başlanan kriz, etkisini TİS sürecinde de göstermeye başladı. Hatta belli bir evreden sonra, somut olarak da sendikaların grev kararları alması gereken günlerde kriz, görüşmeleri bütünüyle belirlemeye başladı. Sürece aniden ve sarsıcı bir biçimde giren kriz etkeni, en başından beri bir parça işçilerden yana olan dengenin sarsılmasına yolaçtı. Denilebilir ki son bir ayda yeniden oluşmaya başlayan denge bu sefer MESS’in elinin güçlendiği ve işçi ve sendikaların üzerinde bir basınç oluşturduğu bir dönem oldu. Ücretsiz izinler, işten atmalar, uzun süre üretime ara vermeler, ücretlerin ödenmemesi ve düşürülmesi uygulamaları bu dönemde hız kazandı ve yaygınlaştı. İşte MESS bu zeminden aldığı kuvvetle, tescilli hain işçi düşmanı Türk Metal çetesinin başı Mustafa Özbek’in bile tepkisini çekecek esnek çalışmayı esas alan teklifleri sundu.

Türk Metal’den geleneksel ihanet

Mustafa Özbek’in il il gezerek toplantı yapıp işçileri hazırladığı satış sözleşmesi bayram öncesi imzalandı. Ücretlere %4 + saat ücretlerine 19 kuruşluk bir artış, sosyal haklarda ise %15’lik bir artış sağlandı. Sözleşmeye atılan bu imza işçilerin gözlerinin içine baka baka yapılan ihanetin açık kanıtıydı. Yaklaşık bir ay boyunca MESS’e “biz her koşulda çalışmaya, size kazandırmaya varız” diyen Özbek, bunun karşılığında MESS’ten dilendiği “iş güvencesi”ni ise alamadı.

İmzadan hemen sonra Bursa ve Gebze’de MESS’e bağlı fabrikalarda yüzlerce işçi işten atıldı ve süresiz ücretsiz izine çıkarıldı. Atacağı imzayı alacağı iş güvencesi garantisine bağlayan bu uşak ruhlu işçi düşmanı, bundan da vazgeçerek zaten ihanetçi tutumunu daha da derinleştirdi. Sorun sadece bu da değil. İhanetin derinliği demek, Türk Metal üyesi olan yüzbini aşkın işçinin sırtındaki kamburun daha da büyümesi demektir. Yeni girmiş ve düşük ücretle çalışan işçilerin asıl yoğunluğu Türk Metal üyesi işçilerdi. Bunların durumunda esasa ilişkin bir değişiklik olmamıştır. Üstelik, son dört yıldır artan üretim oranlarına ve ihracat rekorlarına rağmen işçilerin ücretleri daha da gerilemiştir. Bu durumda altına imza atılan sözleşmenin getirdiği yenilik nedir? Bırakalım geçmişin kayıplarının telafisini, bugünkü durumun yarattığı kayıp hesaba bile katılmamıştır. Bu çeteden başka bir şey de beklenemezdi zaten.

BMİS’in zayıflığının gerisinde ne var?

Birleşik Metal-İş cephesinde de durum sonuçta çok farklı olmamıştır. İkinci altı ay için enflasyon oranının yarısı yüzdeli olarak sözleşmeye uygulanacak, diğer yarısı da işyeri saat ücretleriyle çarpılarak çıkan sonuç uygulanacaktır. Aradaki tek fark bu ve bu fark esasa dair bir fark değil. Geriye kalan, Birleşik Metal’in esnek üretim maddeleri bizim mücadelemiz sonucu geri çekilmiştir avuntusudur. Bu gerçekten de bir avuntudur BMİS için. Çünkü bunun dışında BMİS’in tabanına da, kamuoyuna da diyecek sözü kalmamıştır. O kadar iddialı sözlerden ve ortaya atılan hedeflerden sonra çıkan tablo anlaşılır değildir. Birleşik Metal söylediklerinin altında kalmıştır.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın sergilediği bu zayıflığın gerisinde, krizin yarattığı boğucu atmosfere kendini kaptırması, kendi dışına bakmayı başaramaması vardır. BMİS yöneticileri ve merkezi “TİS Komisyonu” kriz basıncıyla hareket etmiş, adeta bunun altında ezilmiştir. Oysa, bugünkünden daha ağır koşullarda bile yapılabilecekler bulunmaktadır. Son derece geri koşullara imza atan BMİS yöneticileri grev yolunu tutmuş olsalardı, durum bambaşka olabilirdi. Deniliyor ki, gücümüz belli ve imkanlarımız kısıtlı. Üstelik büyük bir ekonomik kriz var ve bu koşullarda grev yapmak mantıklı değil, eziliriz!

Peki ama, grev gibi bir silaha başvurulmadan, hak alma mücadelesi yükseltilmeden saldırılara karşı durmak mümkün müdür? Daha Birleşik Metal sözleşmeyi imzalamadan önce, Türk Metal işyerlerinde imzalanan sözleşmeye rağmen işten çıkarmalar ve ücretsiz izinler gündeme gelmişti. Hatta BMİS’in örgütlü olduğu birçok işyerinde işten atma saldırısı gündemdeydi. Saldırı bu kadar yaygın yaşanıyorken, sendikanın grevden kaçınmasını anlamak mümkün değildir. Zira BMİS kendi gücünün ötesinde imkanlara sahiptir. Dünya ve Avrupa Metal İşçileri Federasyonu üyesi, DİSK’in belki de en etkin sendikasıdır. KESK, TMMOB, TTB gibi birçok ilerici kurumun desteğini alabilecek durumdadır. Sınıf dayanışmasının örgütlenebileceği bu kurumlardan da güç alınarak grev adımı atılabilirdi. BMİS, kendi güçlerini harekete geçirmenin yanısıra, MESS kapsamı dışındaki işyerlerini sürecin öznesi haline getirerek ve diğer sınıf bölüklerinin de desteğini alarak mücadeleci bir tutum takınabilirdi. Kendi tabanına yaslanarak, “Grevle Dayanışma Komiteleri” kurarak çok yönlü bir desteği açığa çıkarabilirdi. Sınıf dayanışması da, yalnızlık sorunu da, grevin mali külfeti de ancak böyle bir bakışla örgütlenecek bir mücadeleyle göğüslenebilirdi. Böyle bir mücadele, bir çıkış arayışı içindeki sınıfın önünün açılmasında önemli bir rol oynayabilirdi. Sözleşmenin tıkanan maddelerinin yanısıra “iş güvencesi” talebiyle bir başka kanaldan da yürütmesi gereken mücadeleyi TİS mücadelesiyle birleştirme çabası önemli bir dinamiğin açığa çıkmasını sağlayabilirdi.

Yazık ki, bugün işten atma saldırısının yaşandığı fabrikalarda mücadele içinde olan BMİS, bunu onbin kişilik gövdesiyle yürütebileceği TİS mücadelesiyle birleştirmeyi tercih etmemiştir. BMİS aslında imzayı atarak, hem Türk Metal’i hem de MESS’i metal işçilerinin gazabından kurtarmıştır. Yüzbini aşkın metal işçisini Türk Metal ihanetine ve kendi kaderine terk etmiştir. BMİS izlediği çizgiyi samimi bir biçimde sorgulamak zorundadır.

Mücadele devam edecek!

Bunları hiç de sendikacıların o çok sevdikleri ifadeyle “dışarıdan” konuşmanın rahatlığıyla söylemiyoruz. BDSP’li Metal İşçileri olarak sürecin en başından beri içindeyiz. Sürecin her bir ayrıntısını takip edip müdahalemizi gerçekleştirmeye çalıştık. Fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarımız hem sendikanın aldığı mücadele kararlarının eksiksiz uygulanması konusunda üzerlerine düşeni yaptılar, hem de BDSP’li Metal İşçileri’nin sürece dair politik tutumu çerçevesinde müdahalenin gereklerini yerine getirdiler. Üstelik bunu hem BMİS üyesi arkadaşlarımız hem de Türk Metal üyesi arkadaşlarımız yaptılar. Başkaları gibi işçilere ve sendikacılara akıl verenler durumunda değiliz, mücadelenin içindeyiz. Söylediğimiz her bir sözün sorumluluğunu duyuyor, sınıf devrimcileri ve bu sürecin öznesi işçiler olmanın kaygısını taşıyoruz. Bu nedenle, sürecin tüm metal işçilerinin lehine sonuçlanması ve başarılı bir sözleşmenin imzalanması için sınırlarımızın ve imkanlarımızın ötesinde bir çaba ortaya koymaya çalıştık. Ulaşabildiğimiz tüm metal işçilerine ulaşmaya, sürece dair yaşanan gelişmelerin bilgisini hiçbir şeyden haberdar olmayan işçilere taşımaya çalıştık. Bu söylediklerimiz BMİS tabanı, Türk Metal tabanı ve örgütsüz metal işçileri için de geçerlidir. Sürecin her evresinde, sözleşmenin öznesi olan tabanın sürece dahil olması için kanallar yaratmaya ve yol göstermeye çalıştık.

Şimdilik bu sınırlarda ifade ettiğimiz BDSP’li Metal İşçileri’nin bu çabasının kendi dar sınırlarının ötesinde etkileri oldu. Faaliyetimiz yer yer Mustafa Özbek gibi kaşarlaşmış bir haini ve sınıf düşmanımız MESS’i bile rahatsız etti. Faaliyet yürütülen birçok sanayi havzasında örgütsüz işçiler BDSP’li Metal İşçileri’nin faaliyetleri sonucu TİS’lerden haberdar oldu, bazıları sürece dahil olmaya çalıştı. Şimdilik bu darlıkta ifade ettiğimiz kendi öz emeğimizi ve sürece dair müdahalelerimizi ayrı bir değerlendirmenin konusu yapacağız.

2008-2010 Metal TİS’lerinde yaşanan sonuç ne olursa olsun, mücadele devam edecek, yarın dünden daha umutlu gelişmelere sahne olacaktır. Umutlu olmak için yeterince sebebimiz var!

BDSP’li Metal İşçileri