21 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/46

  Kızıl Bayrak'tan
   Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için...
  Düzen krizin faturasını sınıfa keserken…
Yeni kölelik anlaşmalarına geçit yok!
Sosyalist Kamu Emekçileri’nin deklarasyon çalışmasının gösterdikleri...

Gerçek bir bağımsızlık için de, insanca bir yaşam için de sosyalizm!

Metal işçileri faturayı ödememek için yürüyor!
  29 Kasım’a çağrı eylemlerinden…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Partinin gelişme sorunları...
Devrimci ideoloji, devrimci örgüt, devrimci sınıf!..
  Sınıfın partisi selamlandı…
  Sınıf çalışmalarından...
  Düşünce özgürlüğü yasa koyucuların
iktidarını devirmekten geçiyor!
  Kapitalist düzende kadın, şiddeti tüm boyutlarıyla yaşıyor!
  Gençlik hareketinden...
  Dünyadan…
  Almanya’da İG Metal’in ihanetine tepkiler büyüyor!
  Bir kez daha Ergenekon
operasyonu üzerine
M. Can Yüce
  Bültenlerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sosyalist Kamu Emekçileri’nin deklarasyon çalışmasının gösterdikleri...

Devrimci bir mücadele programı etrafında taban harekete geçirilmelidir!

Kamu emekçileri hareketinin uzun dönemdir durgun bir süreç içerisinde olduğu, devrimci önderlik boşluğu yaşadığı biliniyor. Giderek pasifleşen bir hareketle karşı karşıyayız.

Kuşkusuz bunda en büyük sorumluluk KESK’te etkin reformist-uzlaşmacı anlayışlara aittir. Bugüne kadar izledikleri uzlaşmacı-icazetçi politikalarla hareketi geriye çektiler. Devletin hareketi cendereye almak için çıkardığı sahte sendika yasasının içine sığarak kitle kuyrukçuluğu yapmaya başladılar. Fiili-meşru mücadele geleneğinin yarattığı değerlerle kurulan KESK’in altını tümden boşaltan reformist anlayışlar, bugün dar grupçu kaygılarla birbirlerine kıyasıya saldırıyorlar. Hareketin bundan gördüğü zararla hiçbiri ilgilenmiyor. KESK Genel Kurulu’nda iyice açığa çıkan, bugüne kadar her türlü ilkesizliğin altına birlikte imza atanların arasında süren koltuk kavgası, tabana da yayılarak sürmeye devam ediyor.

Bu olumsuz tabloyu parçalamak için kamu emekçileri hareketinin devrimci bir önderliğe, mücadele programına ve pratiğine ihtiyacı var. Ancak bunun imkanları giderek azalıyor. Çünkü uzlaşmacı-reformist yönetimle mücadeleci taban arasında yaşanan gerilim ne yazık ki giderek zayıflıyor. Zira hareketi ileri taşıması gereken unsurlar umutsuzluk, güvensizlik ve inançsızlık ruh hali içinde mücadelenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak duruyorlar.

Bugüne kadar hareketin yaşadığı en temel eksikliği devrimci önderlik boşluğu ve devrimci bir mücadele programının eksikliği olarak tanımlayan Sosyalist Kamu Emekçileri, yaşanan her gelişme ve sürece bu boşluğu doldurma perspektifiyle yaklaştılar. Dönemin ihtiyaçlarını tanımlarken ve müdahale ederken kamu emekçilerine buradan seslendiler.

Toplu görüşme süreciyle birlikte dönemsel bir eylem takvimi hazırlayan KESK’in mücadele programını ve Aralık ayı içerisinde gerçekleştirmeyi iddia ettiği “genel direniş” sürecini ete-kemiğe büründürmek için sürece müdahale eden Sosyalist Kamu Emekçileri, yaklaşık bir ay boyunca KESK içindeki tüm bileşenleri görev ve sorumluluğa çağıran bir deklarasyon metnini imzaya açtılar.

Süreç tabanda tartışmaya açıldı!

Deklarasyon metni asıl olarak gerçek bir direniş sürecinin nasıl örgütlenmesi gerektiğini somut önerilerle üyelere anlatmayı hedefliyordu. Böyle bir süreci işler kılmak için iki öneride bulunuyordu: “Gerçek bir genel direnişin örgütlenmesi için sendikalı-sendikasız, sözleşmeli-kadrolu tüm kamu emekçilerini kapsayacak grev ve direniş komiteleri kurulmalıdır!” ve “Aralık ayında başlamak üzere süresiz iş bırakma hedefiyle uzun soluklu bir mücadele programı ve buna uygun bir eylem takvimi oluşturulmalıdır!”

Bunun için KESK Genel Merkezi’ni hızla toplanmaya, süreci adım adım işyerleri temelinde grev ve direniş komiteleriyle örmek için karar almaya, elini taşın altına koyacak tüm bileşenleri böyle bir sürecin örgütlenmesi için seferber etmeye çağırıyordu.

Deklarasyon metni ile asıl hedeflenen, dönemin ihtiyacı olan somut talepler ve işleyişle sürecin tabanda tartışılmasıydı. Bu noktada çalışmanın en anlamlı kazanımlardan birisi, işyeri işyeri, sendika sendika toplanan imzalarla birlikte hareketin ihtiyaçlarının tabanda tartışmaya açılmış olmasıdır. Böylesi bir tartışma süreci, bugüne kadar ifade ettiğimiz bir başka gerçeği daha açığa çıkarmıştır: Hareketin öncüsü olması gereken unsurların umut ve iradeleri, mücadele istekleri ve inançlarında ciddi anlamda kırılmalar yaşanmıştır.

Öncülerin mücadeleye inançsızlığı

Deklarasyon metni üzerinden yürütülen çalışma, metropol illerle taşradakiler, öncü unsurlarla pasif üyeler, hareketli sektörlerle diğer sektörler, mücadelenin ihtiyaçlarıyla mevcut durum arasındaki çelişkileri değişik düzeylerde açığa çıkardı. Taşra illerdeki üyeler deklarasyon metnine imza atarken daha umutlu bir tablo çizdiler. Hemen her düzeyde üye daha çekincesiz olarak imza attı, KESK’ten beklentilerini daha net tanımlamış oldu. Büyük illerde ise emekçiler daha yorgun ve yılgın bir ruh halini yansıttılar. Metne imza atarken birçok kaygıyı dile getirdiler. KESK’te MYK düzeyinde temsil edilen grupların tabanı imza vermede daha açık davranırken, diğer bileşenler değişik bahanelerle imza atmaktan uzak durdular.

Çalışmanın bir kez daha açığa çıkardığı bir diğer gerçek ise, öncü unsurların iradelerinin ve mücadeleye duydukları inancın kırılmış olmasıdır. Pasif üyeler mücadelenin ihtiyaçları üzerinden tepki vererek imza atarken, daha politik olan unsurlar “tablo ortada, sizin dediğiniz gerçekçi değil”, “hareketin durumu genel grev-genel direnişi örgütleyebilecek düzeyde değil” vb. gerekçelerle, imza atarken birçok çekince ileri sürdüler.

İmza atan veya atmayan birçok emekçinin verdiği tepkilerden birisi de, “Aralık ayında başlamak üzere süresiz iş bırakma hedefiyle uzun soluklu bir mücadele programı ve buna uygun bir eylem takvimi oluşturulmalıdır!” söylemine ilişkin oldu. "Aralık ayı erken değil mi?” vb. söylemler en çok verilen tepkiler arasındaydı. Buna karşı sorunun Aralık ayı olmadığı, hak alıcı ve somut bir mücadele programı ile pratiğinin nasıl olması gerektiği üzerine bir ihtiyacın anlatılmak istendiği, böyle bir bakışla “genel grev-genel direniş” sürecine bugünden hazırlanılması gerektiği, bunun hangi ayda olacağının önemli olmadığı vb. anlatılarak, emekçiler ikna edilmeye çalışıldı.

Yapı Yol-Sen gibi bu dönem daha mücadeleci ve hareketli olan sektörlerin üyeleri metne imza atarken tereddütsüz ve istekliyken, Eğitim-Sen, SES, vb. sendikaların üyeleri nispeten daha zor ikna olarak imza attılar.

Bundan 5-6 yıl önce taban örgütlenmelerine dayalı ve genel grev-genel direnişi hedefleyen bir mücadele programını ihtiyaç olarak tanımlayan ve KESK’in tüm bileşenlerini göreve çağıran bir deklarasyon metni daha çok kabul görebilecekken, bugün mücadelenin seyrinin de düşmüş olmasıyla birlikte öncü sayılabilecek unsurlar umudunu ve iddiasını büyük oranda yitirmiş durumda. Yine 5-6 yıl önce KESK MYK’sını “ya göreve ya da kapı dışına!” çağıran, devrimci ve ilerici güçlerle birlikte hazırlanan bir metin imzaya açılmıştı. O dönem üyelerin tepkisi daha olumluydu. Söylem ve talep olarak daha ileri bir tutumla, imzaya açılan metin daha geniş bir emekçi kesim tarafından sahiplenilebilmişti. Ne yazık ki bugün aynı şeyi söylemek mümkün değil. Öncü olması gerekenlerin tablosunun bu olduğu koşullarda, tabanın hareketlenmesi ve sendikal bürokrasiyi aşacak bir tutum alması güçleşmektedir.

Taban çalışmasının önemi

Yaz döneminde çalışma tarzına ve yeni dönem hedeflere ilişkin tartışma süreci yaşayan Sosyalist  Kamu Emekçileri şu tespitlerde bulunmuşlardı:

“Alanın özelliklerinden dolayı genel seslenme faaliyeti, propaganda ve ajitasyonun sürekliliği önemli fakat yeterli değildir. Alanda somut politika üretmenin, güç olmanın ve mevzi kazanmanın yolu işyeri ve sektörleri temel alan bir çalışmayı gerektirmektedir.

“Bunun öneminin bilincinde olan Komünist Kamu Emekçileri, bu konudaki eksikliklerini aşmak için değişik alan ve sektörlere yönelik somut ve hedefli bir çalışma yürütmeyi önlerine görev olarak koydular. Bu doğrultuda sağlık, eğitim, belediye, maliye gibi temel sektörlerde yoğunlaşma ve güçlerini dağıtmamak için de bu sektörlerde hedef işyerleri belirleme kararı aldılar.” (Ekim, Sayı: 253)

Sosyalist Kamu Emekçileri, yürüttükleri tartışmanın ardından yeni dönem hedeflerine uygun bir çalışma tarzıyla çalışmalarına devam edecekler. Tabana dayalı somut ve hedefli bir faaliyet yürütecekler. Hareketin yaşadığı en temel eksikliği, devrimci önderlik boşluğunu doldurmak için tüm güçleriyle sürece yüklenecekler. Benzer kaygılarla hareket eden tüm unsurlarla birleşirken, reformist-uzlaşmacı anlayışların harekete zarar veren yaklaşımlarının ise karşısında olacaklar.

Sosyalist Kamu Emekçileri’nden çağrı!

Sosyalist Kamu Emekçileri, geçtiğimiz ay KESK Genel Merkezi’ni ve ilgili bileşenleri göreve çağıran bir deklarasyon yayınlamış ve imzaya açmıştı. İmza kampanyası 15 Kasım günü yapılan bir basın toplantısıyla sona erdi.

Açıklama sırasında salona “Haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım! Genel grev, genel direnişi örgütleyelim! Biz hazırız, istersek başarabiliriz/Sosyalist Kamu Emekçileri” ozaliti asıldı.

Kamu emekçilerinin yaşam koşullarının gittikçe kötüleştiğinden ve SSGSS ile birlikte sağlık haklarını da kaybettiklerinden bahsedilen açıklamada, sırada bekleyen yeni yasalarla birlikte mevcut hakların gaspının süreceği ifade edildi. İş güvencesiz çalışmanın da kural haline geldiği belirtildi.

KESK’in Kasım ayını kapsayan bir mücadele programı açıkladığı, ancak, programda ayakları yere basmayan “genel direniş” söyleminin öne çıktığı ifade edildi. Saldırıları püskürtmek, kapitalizmin krizini sahiplerine ödetmek için sendikalı-sendikasız tüm emekçilerin ortak mücadelesinin şart olduğu, direniş sürecinin somut talepler etrafında hak alıcı bir mücadele hattı üzerinden, tabandan örülerek hayata geçirilmesi gerektiği vurgunladı. Bunun yapılmasının yolununun, devrimci bir mücadele ve eylem hattı oluşturarak, bu çalışmayı işyerlerinden örgütleyecek taban örgütlerinin oluşturulmasından geçtiği belirtildi.

Sosyalist Kamu Emekçileri’nin gerçekleştirdiği deklarasyon çalışmasının, süreci kamu emekçileri arasında tartışmaya açmak, emekçilere grev ve direniş komiteleri ihtiyacını anlatmak, bu yönlü bir irade beyanında bulunan emekçileri göreve çağırmak amacı taşıdığı ifade edildi.

Başta KESK bileşenleri olmak üzere bir bütün olarak kamu emekçileri şu taleplerle göreve çağırıldı:

“1- Gerçek bir genel direnişin örgütlenmesi için sendikalı-sendikasız, sözleşmeli-kadrolu tüm kamu  emekçilerini kapsayacak grev ve direniş komiteleri kurulmalıdır!

2- Aralık ayında başlamak üzere süresiz iş bırakma hedefiyle uzun soluklu bir mücadele programı ve buna uygun bir eylem takvimi oluşturulmalıdır!

KESK Genel Merkezi hızla toplanarak süreci adım adım işyerlerinden doğru grev ve direniş komiteleriyle örmek için karar almalıdır. Bu süreçte elini taşın altına koyacak tüm bileşenleri böyle bir sürecin örgütlenmesi için seferber etmelidir. KESK MYK’sını ve tüm bileşenleri bu doğrultuda sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz…”

Kızıl Bayrak / İstanbul