21 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/46

  Kızıl Bayrak'tan
   Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için...
  Düzen krizin faturasını sınıfa keserken…
Yeni kölelik anlaşmalarına geçit yok!
Sosyalist Kamu Emekçileri’nin deklarasyon çalışmasının gösterdikleri...

Gerçek bir bağımsızlık için de, insanca bir yaşam için de sosyalizm!

Metal işçileri faturayı ödememek için yürüyor!
  29 Kasım’a çağrı eylemlerinden…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Partinin gelişme sorunları...
Devrimci ideoloji, devrimci örgüt, devrimci sınıf!..
  Sınıfın partisi selamlandı…
  Sınıf çalışmalarından...
  Düşünce özgürlüğü yasa koyucuların
iktidarını devirmekten geçiyor!
  Kapitalist düzende kadın, şiddeti tüm boyutlarıyla yaşıyor!
  Gençlik hareketinden...
  Dünyadan…
  Almanya’da İG Metal’in ihanetine tepkiler büyüyor!
  Bir kez daha Ergenekon
operasyonu üzerine
M. Can Yüce
  Bültenlerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye hükümetinin başı Erdoğan
Obama yönetimine biat etti!

Türkiye’de başbakan olan figüranların bu mevkiye terfi etmeden önce Washington’dan icazet almaları adettendir. ABD’de başkanlık seçimleri olduğunda, Türk başbakanlık makamını işgal eden zatların Beyaz Saray’da yeni yönetime biat etmeleri de bu uğrusuz adeti tamamlar.

Türk başbakanlarının bu alçaltıcı geleneğe uygun davranmaları raslantı değil. Zira makamlarında kalacakları sürenin belirlenmesinde Beyaz Saray’ın egemenleri dolaysız rol oynamaktadırlar. Bir süre önce danışmanlarını Washington’a göndererek, “deliğe süpürülmeyi” engellemeye çalışan Erdoğan’ın bu işleyişi iyi bilenlerden biri olduğuna kuşku yok. Bundan dolayı Obama yönetimine biat etmek için ilk fırsatı kullanan dinci-gericiliğin başı Tayyip, “stratejik uşaklık” vazifesine sadık olduklarını Beyaz Saray’ın yeni efendilerine bildirmiş bulunuyor.

Cumhuriyetçilerin faşizan çizgilerini kendilerine daha yakın bulan Türk egemenleri, demokratların Ermenistan’la ilişkiler, Kıbrıs sorunu gibi konulardaki yaklaşımlarından tedirginlik duysalar da, bu kadarı ABD ile suç ortaklığına girmeleri önünde herhangi bir engel teşkil etmez. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın biat için acele etmesi geleneğe uygundur.

G-20 zirvesi için Washington’a giden Tayyip Erdoğan’ın ilk işi, ABD başkanlığına seçilen demokrat partili Obama’nın temsilcileriyle görüşmek oldu. Görüşmeye, eski ABD dışişleri bakanı Madeleine Albright, Cumhuriyetçi eski temsilciler meclisi üyesi Jim Leach ile Obama’nın dış politika danışmanı Phil Gordon katıldı. Tayyip Erdoğan’la bir araya gelen ABD’li görevliler, “mükemmel bir görüşme” yaptıklarını söyleyerek Ankara’dan gelen mesajın alındığını açıkladılar. 

Bu arada Washington’da hareketli günler geçiren Tayyip ile bazı müritleri, Obama yönetimine gerekli mesajları efendinin huzurunda vermiş oldular. Bir takım kurumlarda yaptığı konuşmalarda olsun, ABD medyasına verdiği demeçlerde olsun, temsil ettiği gerici rejimin ABD adına tetikçiliğe devam edeceğini defalarca tekrarladılar.  

“Küresel ve bölgesel sorunların çözülmesinde geçmişte olduğu gibi Sayın Barack Obama’nın liderliğindeki yeni ABD yönetimi ile de çok yönlü işbirliğimizin önemli olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullanan başbakan, “Zira bulunduğumuz bölgenin çok çok önemli aktif bir rol üstlenmiş bir ülkesi olarak zaten böyle bir durumumuzun olduğu da açıktır. Bu ikili ilişkilerimizin selameti bakımından olduğu kadar barış ve istikrar bakımından da önem taşımaktadır…” şeklinde konuştu.

ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihinin çok eski olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Yarım yüzyılı aşan bir süredir iki yakın müttefik ve stratejik ortak olarak yakın işbirliği yapmaya devam ediyoruz. İnsanoğlunun hayatını ve çevresini tehdit eden, siyasi, ekonomik ve kültürel gelişimini engelleyen küresel veya bölgesel sorunların çözümü için bizler birlikte hareket ediyoruz…” diyerek, Türk egemenlerinin ABD emperyalizmi ile geçmişe dayanan suç ortaklığını bir övünç kaynağı olarak anlattı.

Oysa, ABD’nin ülke topraklarını komşu halklara karşı saldırı üssü olarak kullanmasına izin vererek, kimi zaman fiilen tetikçilik yaparak sunduğu bu hizmetten ancak utanç duyabilir. 

“İnanıyorum ki karşılıklı ziyaretler vesilesiyle tekrar tekrar teyit edilen ülkelerimiz arasındaki stratejik işbirliği ve dayanışma ruhu önümüzdeki dönemde de ilişkilerimizin temel taşı olmaya devam edecektir” sözlerini sarf eden Erdoğan, ABD ziyaretini utanç verici tetikçiliğe devam edeceklerine dair iman tazelemenin vesilesi haline getirmiş bulunuyor. 

“Ülkelerimiz arasındaki yakın işbirliği, Kafkasya’dan Orta Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a yayılan bir coğrafyada barış, güvenlik ve refahın geliştirilmesine önemli katkılarda bulunuyor. Stratejik ortaklığımızın güçlendirilerek muhafaza edilmesi sadece ülkelerimiz ulusal çıkarları için değil, küresel barış ve istikrar açısından da anlam taşıyor…” şeklinde konuşan Türk başbakan, emperyalist paylaşım savaşının temel cepheleri olan Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’da ABD adına tetikçiliğe hevesli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Açıklamalarında yer alan küresel barış, güvenlik, refah, dengeli paylaşım gibi demagojik söylemleri ayıklarsak, Tayyip Erdoğan, önceki hükümetler gibi ABD emperyalizminin halklara karşı işleyeceği suçlara ortak olmaya hevesli olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu heves şaşırtıcı değildir. Zira hem düzen partileri hem hizmet ettikleri sermaye grupları, ABD emperyalizmine uşaklık etmeyi gelecek güvencesi saymaktadırlar.

Bu gerici ortaklık işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına ve tüm ezilenlere karşı saldırgan bir ittifaktır aynı zamanda. Bu durum, emperyalizme karşı verilen her tutarlı mücadelenin işbirlikçi sermayeyi hedef almasını, işbirlikçi sermayeye karşı verilen mücadelenin ise emperyalizmi hedef almasını şart koşmaktadır. Başka bir ifadeyle, işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halklar adına yükseltilen tutarlı mücadelenin anti-kapitalist/anti-emperyalist olması şarttır.