x

31 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/43

  Kızıl Bayrak'tan
   Ekim Devrimi’nin 91. yılında sosyalizm güncel, Yeni Ekimler ve Partisi yakıcı bir ihtiyaçtır!
  Patronlarla Amerikancı AKP hükümetinden saldırı sinyalleri…
Ekonomik kriz ve sendikaların tutumu
Devlet terörü tırmanıyor!

Metal TİS’lerinde son durum ve görevlerimiz...

İşçi emekçi haraketinden…
  Kadın çalışmasının önemi ve sorunları…
Yüzü kitlelere dönük etkin bir İşçi ve emekçi kadın çalışması hedeflenmelidir!
  Kapitalizmin krizi ve emekçi kadınlara yansımaları...
  Kot taşlama mı, işçi mezarlığı mı?
  Hesabı tersane işçileri soracak!
  Genç-Sen Genel Kurulları yapıldı...
  İtalya, Yunanistan ve Fransa kaynıyor!
  Sınıfın manifestosu, manifestonun sınıfı: Buluşamayan nehirler mi? - Yüksel Akkaya
  Durum ve gelişmelerin yönü…- M. Can Yüce
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 2
Volkan Yaraşır
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. mücadele yılını bir etkinlikle kutladı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İtalya, Yunanistan ve Fransa kaynıyor!

İtalya’da yüzbinlerce işçi, emekçi ve öğrenci alanlarda...

İtalya’da gerici Berlusconi hükümeti 2009 bütçesinde eğitim alanında 8 milyarlık kısıtlamaya gitmeyi planlıyor. Buna göre önümüzdeki üç yıl içinde 87 bin öğretim görevlisi ve 44.500 büro çalışanı olmak üzere 130 bin kişiyi işten atacak.

Demiryoları ve hava yollarında da onbinlerce işyeri aynı nedenle yok edilecek. Bunun dışında Berlusconi hükümeti üniversitelere tahsis edilen ödenekleri kısıtlamasının yanı sıra yüksek öğretim kurumlarının özelleştirilmesini özendirici düzenlemeleri içeren bir kararname de hazırladı.

Berlusconi hükümetinin politikaları İtalyan halkı tarafından büyük bir tepki ve protestolarla karşılandı. Roma, Mailand ve Turin’de sendikaların çağrısı üzerine greve katılım yüzde 70 oranında gerçekleşti. Yolcu taşımacılığında, havaalanlarında yükleme bölümlerinde, birçok hastane, okul ve itfaiyede hayat durdu. Sadece Roma’da 18 Ekim günü 300 bin işçi ve emekçi alanlardaydı.

İtalya’da 18-19 Ekim tarihlerinde 2 milyonu aşkın kişi Berlusconi ve hükümetinin gerici politikalarını alanlara çıkarak protesto etti. “Başka bir İtalya mümkün!” sloganıyla düzenlenen yürüyüş Berlusconi’nin Nisan ayında başa geçmesinden bu yana gerçekleşen en kitlesel yürüyüş oldu. Roma’daki yürüyüşe katılımın 2,2 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Yürüyüş iki koldan eski Roma’daki Gladyatörlerin dövüştükleri alana doğru yapıldı. Berlusconi hükümeti ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik ve sosyal kriz döneminde yeteneksiz olmakla suçlandı. Eylemde “Vergiler değil ücretler düşürülüyor” sloganı sıkça atıldı.

Yürüyüşe binlerce ilk-orta ve yüksekokul öğrencisi de katılarak hükümetin eğitim reformu çerçevesinde gündeme gelen işyerlerindeki istihdam ve eğitimin özelleştirilme eğilimlerini protesto etti.

17 Ekim gününden beri Berlusconi hükümetinin eğitim “reformu”na karşı öğrenciler de protesto eylemini sürdürüyor. Roma, Milano, Bologna, Floransa, Napoli ve Palermo kentlerinde öğrenciler derslere girmiyorlar. Kimi fakültelerde işgal sürüyor. Birçok yerde boykot ve işgal nedeniyle dersler yapılamıyor.

Berlusconi’nin tüm bunlara cevabı polisi göreve çağırmak oldu. 22 Ekim günü Mailan’da polis coplar ve göz yaşartıcı gaz kullanarak istasyonu işgal etmek isteyen bin kadar öğrenciye saldırdı.

23 Ekim günü yine Roma Mailand ve Bologna’da onbinlerce öğrenci ve eğitim üyesi Berlusconi’nin tehditlerine ve polise işgal edilen fakültelerin boşaltılması emrini vermesine rağmen mitingler düzenledi ve amfileri işgal etti. Roma’da öğrenciler fizik dersini parlamento önünde işlediler.

Sendikalar 30 Ekim’de genel grev çağrısı yaptı. Ayrıca Berlusconi’nin eğitim politikalarına karşı mitingler sürecek.

Yunanistan işçi ve emekçileri genel grevde...

Hükümetin ekonomik programına, özelleştirmelere ve işsizliğe karşı 21 Ekim günü Yunan işçi ve emekçileri 24 saatlik genel greve gitti.

Greve Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu (GESEE) ile Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu (ADEDY) çağrı yaptı.

Yunanistan’da işçi ve emekçiler  “Artık yetti!” sloganıyla hükümetin izlediği ücret politikası, çalışma koşulları, işsizlik, hayat pahalılığı ve kamu kuruluşlarının özelleştirilmesini protesto ettiler ve eylemleriyle yaşanan ekonomik krizin faturasının emekçilere kesilemeyeceğini gösterdiler.

Genel grev yaşamı adete durdurdu. İşçiler gösterilerde yer yer polisle çatıştı. Greve kamu kurumları, yerel yönetim, banka, vergi daireleri, posta, elektrik ve su işleri çalışanlarının katılmasıyla hizmetlerde aksamalar oldu, okullarda ders yapılmadı, duruşmalar yapılamadı. Sivil havayollarına ait çok sayıda sefer iptal edildi. Ülke genelinde hiçbir liman çalışmadı ve gemiler hareket etmedi. Hastanelerde yalnız güvenlik ve acil yardım birimleri görev yaptı. Toplu taşıma araçlarının iş durdurması nedeniyle hayat durma noktasına geldi. Basın yayın organları çalışanları da 24 saat grev yaptı, gazeteler basılamadı. Kamu ile özel televizyon kanalları, radyo istasyonları ve haber ajansları haber yayınlarını durdurdu, internet siteleri ise sayfalarını yenilemedi.

Atina ile Selanik kent merkezleri başta olmak 50’nin üzerinde miting gerçekleşti.

Atina’da iki gösteri yapıldı. GESEE ve ADEDY tarafından düzenlenen yürüyüşte yapılan konuşmalarda genel grevin dünyadaki son gelişmeler de gözönünde bulundurulduğunda basit bir protesto olarak görülemeyeceği ifade edildi. Mücadeleci İşçiler Cephesi (PAME) tarafından örgütenen diğer mitingde yapılan konuşmalarda sermayenin içine düştüğü kriz ile işçi ve emekçilere yönelik saldırılara dikkat çekildi. Sermayenin olanaklarını bir bir tükettiği, sistemin çatırdadığı vurgulandı ve işçi ve emekçilere sermayenin saldırı politikalarının yanında sosyalizm mücadelesine katılma çağrısı yapıldı.

Her iki gösteri sonrasında Yunanistan meclisine doğru yürüyüş yapıldı. Toplamda 100 bin kişinin katıldığı mitinglerde sık sık, “Üreten biziz, sömüren siz. Yıkılacak bu düzeniniz!”, “Özelleştirmelere hayır!” sloganları atıldı. Yunanistan genelinde 50’den fazla şehirde benzer mitingler düzenlendi.

Fransa’da demiryolu işçileri yine alanlara çıktı

Benzer bir manzara Fransa’da yaşandı. Fransa’da 50 bin demiryolu işçisi geçtiğimiz hafta Sarcozy hükümetinin planladığı kamu hizmet sektöründe çalışanları ödenen emekliliğin azaltılmasına karşı protesto eylemi yaptılar. Yapılan konuşmalarda Sarkozy hükümetinin sonunun da 13 yıl önce Juppe hükümetinin yaşadığı akıbet ile aynı olacağına vurgular yapıldı.

Avrupa’da sınıf bilinci güçleniyor!

Her üç Avrupa ülkesinde de son yıllarda güçlü, kitlesel ve yaygın sınıf mücadelelerine sahne oluyor. Bu mücadelelerin aynı anda birçok ülkede gerçekleşmesi ve birbirini etkilemesinin ise özel bir anlam taşıyor. Avrupa’da işçi sınıfı içinde sınıf bilinçi güçleniyor. İşçiler sınıf  kimliğini ve bilincini mücadelenin içinde öğreniyor. İşçi ve emekçiler, özellikle son günlerde yaşanan mali krizin faturası kendilerine çıkarılırken, aynı anda süren sosyal hak gasplarına ve kamusal sektörlerin özelleştirilmesine karşı öfkelerini sokağa taşıyor. İşçiler artık sadece kendi talepleri için alanlara çıkmıyor. Aksine kapitalist sistemi sorguluyor.

 

Krizden göçmen işçileri daha çok etkilenecek!

Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) Başkanı Sharan Burrow, 27 Ekim günü yaptığı açıklamada tüm dünyada etkisini gösteren ekonomik krize bağlı olarak yasadışı çalışan göçmen işçilerin sayısının dünya çapında artacağını söyledi.

Sharan Burrow, “Birçok ülkede geçimini sağlayamayan ve belgeleri olmadan çalışan insanlar görüyoruz” dedi ve ekonomik krizin göçmen işçiler üzerindeki etkilerinin önümüzdeki 18 ay içerisinde hissedileceğini, fakat bazı hükümetlerin daha sıkı göç kuralları hazırlamaya çalıştığını söyledi.

Burrow’un verdiği bilgilere göre şu anda dünya genelinde yasadışı çalışan 40 milyona yakın işçi var ve bunun dörtte biri ABD’de yer alıyor.

Yasal belgeleri olan göçmen işçilerinin bile diğer işçilerle eşit haklara sahip olmadığını ve onlarla eşit muamele görmediklerini söyleyen Burrow, “eşit muameleyi garanti eden ve düzenli göç kanallarını genişleten yeni kurallar bulmalıyız” dedi.

Burrow, daha çok inşaat ve maden sektörlerinde erkek çalışanları etkileyen 1997/98’de Asya ekonomik krizinin aksine, bu krizin özellikle turizm, hizmet, bakım, ve parakende işi yapan kadınları erkeklere göre daha fazla risk altına ittiği uyarısında bulundu.

ILO’nun verdiği bilgiye göre ise 2009’un sonuna kadar dünyada 20 milyon iş kaybedilebilir ve günde 1 dolardan daha az bir ücretle çalışan işçilerin sayısı 40 milyon daha artabilir.

 

Dünyadan kısa kısa…

Hindistan’da grevler...

Hindistan’ın Andhra Pradesh Bölgesi’nde 300 bini aşkın öğretmen, hükümet ve öğretmen örgütleri Birleşik Eylem Komitesi arasında yapılan görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine 22 Ekim’de süresiz iş bıraktı. Grevden 22 öğretmen sendikasının örgütlü bulunduğu 40 bin okul etkilendi. Sendikaların talepleri arasında görev kuralları, öğretmenlerin terfisi ve tayini ile ilgili maddeler bulunuyor.

Andhra Pradesh’te ayrıca Andhra Pradesh (AP) Elektrik İşçileri Sendikası üyesi elektrik işçileri 19 Ekim’de açlık grevi başlattı. Grev, tüketici rakamlarının ikiye katlandığı sırada işçilerin sayısının 63 binden 43 bine düşürülmesini protesto etmek için başlatıldı. Sendika, AP Elektrik’e 13 Kasım’da grev yapılacağı uyarısında bulundu.

Kolombiya’da grevler sürüyor!

Kolombiya’da yarım milyonun üzerinde işçi ve emekçi, 24 Ekim günü sendikaların çağrısına uyarak 24 saatlik genel greve gitti. Çok sayıda kentte mitingler, yürüyüşler ve toplantılar gerçekleştirildi. Sendikalar Birliği’nin (CUT) çağrısını yaptığı greve öğretmenler sendikası, sağlık sektörü ve devlet dairelerinde çalışanlar katıldı.

Genel greve yerliler ve tarım işçileri de eylemlerini sürdürerek katıldılar. Kolombiya’nın başkenti Bogota’da Bolívar Meydanı’nda 50 bin kişinin katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. İşçi ve emekçiler, bu protestolarıyla  hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarına karşı yürüdüler. Yerlilerin ve şeker pancarı işçilerinin haftalardır süren eylemleriyle de dayanışmalarını göstediler. Medellin’de ünversite öğrencileri de dayanışma yürüyüşü gerçekleştirdi.

20 bin yerli ise Cali’ye yürüyüşlerini grev günü de sürdürdüler. Kolombiya Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe büyüyen basınçtan dolayı yerlilerle görüşeceğini açıkladı.

Atina’da tekstil işçileri yürüdü…

Yunanistan’ın başkenti Atina’da tekstil işçileri 24 Ekim günü işten atılan 1.200 kişinin işe geri alınmaları için yürüdü. İşçiler ayrıca halen ödenmeyen ücretlerinin derhal ödenmesini de talep etti. İşçilerin ekonomi bakanlığına girmek istemeleri üzerine polis cop ve göz yaşartıcı gaz kullanarak kitleye saldırdı.

Çin’de işsizlik kapıda!

Tüm dünyayı vuran ekonomik krizin elektronik aletlere, oyuncaklara ve kıyafetlere olan talebi azaltmasının sonucu olarak Çin’de en az 2.7 milyon fabrika işçisinin işten çıkarılacağı tahmin ediliyor.

Tüm ülkelere ucuz tüketim malları satarak son yıllarda ihracata bağlı büyüme gösteren Çin’de üretim maliyetlerinin artması, Amerika ve Avrupa’dan gelen taleplerin azalması sonucu ekonomik büyüme yavaşlaştı.

Dongguan şehri Yabancı Yatırım Girişimleri Derneği’nin yaptığı tahminlere göre Guangzhou’da, Dongguan’da ve Shenzhen’de bulunan 45 bin fabrikadan 9 bininin 2009 Şubatı’ndan önce kapanması bekleniyor.

Wall Street’ta kitlesel işten atılmalar

Wall Street’ta 1929-32 yılındaki dünya ekonomik krizinden bu yana en büyük istihdam dalgası yaşanıyor. Bu yıl içinde 110 bin kişi işini kaybetti.

Volkswagen 25 bin işçi atıyor

Almanya’da yayınlanan Frankfurter Allgemeine gazetesinin bir haberine göre Volkswagen tüm dünya 25 bin taşeron işçinin işine son vereceğini açıkladı. Sadece Almanya’da VW işletmesinde 5.400 taşeron işçi çalışıyor.

 

İşgal orduları Suriyeli sivilleri de katletti!

Afganistan’da savaş aygıtı NATO, Irak’ta ABD ordusu komutasındaki işgalci güçlerin bu iki ülke halkları şahsında insanlığa karşı işledikleri ağır suçlar tüm iğrençliği ile orta yerde dururken, Amerikan bombaları Suriye’nin sınıra yakın bir köyünü de hedef aldı. Suriye sınırını ihlal eden ABD ordusuna bağlı savaş helikopterleriyle düzenlenen saldırıda 8 sivilin katledildiği bildirildi.

Suriyeli yetkililer, dört Amerikan helikopterinin Irak sınırından Suriye toprakları içlerine 8 kilometre girerek, sivillerin bulunduğu bir köye saldırı düzenlediğini duyurdu.

Olayın haberini veren Suriye resmi haber ajansı Sana, 4 Amerikan helikopterinin Ebu Kemal’de yapım aşamasındaki bir sivil binayı bombalayarak 8 kişiyi katlettiğini aktardı.

Katliamı anlatan görgü tanıkları, “helikopterlerden inen Amerikan askerlerinin inşaat halindeki sivil bir binaya saldırdıklarını, bina bekçisinin eşi dâhil, içerideki işçilere ateş açtıklarını ve olayda sekiz kişinin öldürüldüğünü” belirttiler.

Katliamla ilgili açıklama yapan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim de, “sivillerin öldürüldüğü saldırılar uluslararası yasalara göre terörist saldırılardır” dedi.

Bu arada, Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın, “saldırgan bir tutum” diye tanımladığı olaydan dolayı, Şam’daki ABD ve Irak maslahatgüzarlarını bakanlığa çağırarak protesto ve kınama mesajını ilettiği kaydedildi.

Şam yönetimi, ABD ordusunun gerçekleştirdiği katliamı “terörist saldırı” olarak nitelerken, ABD ordusunun düzenlediği saldırı açıklamasının ardından Rusya, Washington’ı “Ortadoğu’daki tehlikeli gerginliği tırmandırmakla” suçladı.

Washington’daki savaş kundakçıları ile Bağdat’taki kukla yönetim ise, katliamdan haberleri olmadığını iddia ederek işi pişkinliğe vuruyorlar. Oysa adını saklı tutarak AFP haber ajansına açıklama yapan bir Amerikalı askeri yetkili, saldırının, Suriye’de bulunan Iraklı isyancıları hedefleyen başarılı bir operasyon olduğunu söyledi.

Saldırıyı işgalcilerin gerçekleştirdiğine dair en ufak bir kuşku bulunmazken, “Iraklı isyancıların hedef alındığı” iddiası ise, çirkin bir yalandan ibarettir. Zira saldırıda ölenlerin inşaatta çalışan işçiler olması, savaş kundakçılarının yalana dayalı iddialarını boşa düşürüyor.

Bu katliam, emperyalist orduların sadece işgal ettikleri ülkeler için değil, aynı zamanda tüm bölge halkları açısından da ciddi bir tehdit oluşturduğunu birkez daha gözler önüne sermiştir. Söz konusu tehdidin kaynağı emperyalist-siyonist güçlerle bölgedeki işbirlikçileridir. Tekrar belirtmek gerekiyor ki, bu uğursuz ittifaka karşı direnişin, bölge halklarının geleceği açısından taşıdığı kritik önem giderek artmaktadır.