29 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/35

  Kızıl Bayrak'tan
  Gerilim, militarizm ve silahlanma yarışı
   ABD ve NATO savaş gemileri Karadeniz’de…
Emperyalist saldırganlığa ve gerici çatışmalara karşı birleşik mücadeleyi yükseltelim!
Sağlık hakkı için örgütlü mücadeleye!

KESK eylemlerinden…

TİB-DER: Gemiler kara bir tabut olmaya devam ediyor!..
  Grevler, direnişler ve TİS süreçleri devam ediyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Metal TİS’leri ve görevlerimiz
  Mehmet Beşeli ile 2008-2010 Metal Grup Toplu Sözleşmeleri üzerine konuştuk…
  Çevresel bunalım bir aşırı-üretim bunalımıdır!
K. Ali
  GOP’ta tekstil ve kot taşlama işçileri buluştu!
  “Çevrecinin daniskası”na yanıt!
  Bolivya’da sınıf çatışmaları keskinleşiyor!
  Dünyadan…
  ABD emperyalizmi “güvenlik anlaşmasıyla” askerlerini yargıdan muaf tutabilecek...
  Gülsuyu’nda festival coşkusu…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dursun Karataş anıldı!

10 Ağustos’ta hayatını kaybeden DHKP Genel Sekreteri Dursun Karataş için 24 Ağustos günü Avrupa’nın çeşitli kentlerinde anma etkinlikleri düzenlendi.

Köln Kültürevi tarafından gerçekleştirilen anma, Dursun Karataş şahsında tüm devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşuyla başladı, Karataş’ın öz yaşam öyküsünün okunmasıyla devam etti. Ardından cezaevleri, ana savunma, direnişler, kuruluş kongresi ve cenaze töreni vb. Karataş’ın yaşamının çeşitli kesitlerini yansıtan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Devrimci örgüt temsilcilerinin görüşlerini dile getirmesiyle anma sona erdi.

24 Ağustos günü Wuppertal’da da gerçekleştirilen anma etkinliğine yaklaşık 80 kişi katıldı. Saygı duruşuyla başlayan etkinlikte, Karataş’ın hayatının çeşitli kesitlerinden bölümler ile İstanbul’da düzenlenen törenin görüntülerinden oluşan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Ardından DHKP-C temsilcisi konuştu. Kimi katılımcılar da söz alarak duygu ve düşüncelerini dile getirdiler. Etkinlik devrimci türkü, marş ve şiirlerle devam etti.

Karataş 23 Ağustos günü Hamburg’ta da anıldı. Saygı duruşuyla başlayan anma, Karataş’ın yaşamını anlatan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Karataş’ın mücadele sürecinin anlatıldığı konuşmanın ardından etkinliğe katılan MKP, MLKP, Partizan okurları ve Hamburg BİR-KAR’ın mesajları okundu. Etkinlik sonrasında Sternschanze Bahnhof’unda meşali yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşe 100 kişi katıldı.

Bir-Kar / Almanya


 

KESK’li kadınlar alanlarda…

“Kadının örgütlü gücü emeği özgürleştirecek!”

KESK’li kadınlar, çalışma yaşamında karşılaştıkları ayrımcılığa ve diğer sorunlara karşı tepkilerini dile getirmek için 27 Ağustos günü bir eylem gerçekleştirdiler. Öğlen saatlerinde Eğitim-Sen Ankara 1 No’lu Şube önünde toplanan kadınlar, sloganlarla Yüksel Caddesi’ne yürüyerek burada bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.

“Kadının örgütlü gücü emeği özgürleştirecek!” pankartının açıldığı eylemde basın metnini KESK Kadın Sekreteri Songül Morsümbül okudu. Kadınların “üretime, yönetime ve sosyal yaşama” katılımının Türkiye’de hayli düşük olduğunu belirttikten sonra, bu ortamda kadınların mevcut haklarının da budanmak istenildiğini belirtti. Gündeme getirilen “İstihdam paketi”nin de saldırıların bir parçası olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan’ın üç çocuk doğurma çağrısına da değinilen açıklamada, kreş hakkının tüm işyerlerinin sorumluluğu olduğu hatırlatıldı.

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu geçtiğimiz gün TOBB Kadın Girişimciler Kongresi’ne katılarak kadınların yönetimde yer alması talebini dile getirmişti. Bu konuşmaya gönderme yapan KESK’li kadınlar, Çubukçu’ya neden KESK’li kadınların randevu talebini geri çevirdiği sorusunu yöneltti. Çubukçu’nun emekçilerin sorunlarını ve taleplerini dinlemekten çekindiği ifade edildi.


KESK’li kadınların talepleri:

* Uluslararası sözleşmelerin gereğinin yerine getirilerek, toplusözleşmeli-grevli sendikal hak ve özgürlükler ile çalışanların ortak örgütlenmesi önündeki yasal engellerin kaldırılması,

* ILO’nun 183 sayılı “kadın ve erkek işçiler için eşit fırsat ve davranış hakları” ve 156 sayılı “Annelik haklarının korunması” sözleşmelerinin imzalaması ve altına imza atılan bütün ILO sözleşmelerinin gereğini yerine getirmesi,

* Çalışma yaşamının her alanında, terfilerde, izinlerde ve ücretlerde eşitlik,

* İşyerinde cinsel tacize karşı hükümetin acilen gerekli tüm yasal düzenlemeleri yapması ve bu konuda eğitim verilmesi,

* 8 Mart’ta ücretli izinli olmak.


İMES’te bildiri dağıtımı…

Mert Döküm işçileri yalnız değildir!

Mert Döküm fabrikasında 24 Ağustos günü gerçekleşen patlamayla ilgili 27 Ağustos sabahı saat 7.30’da İmes E kapısı önünde kitlesel bildiri dağıtımı yapıldı. İMES E- Kapısı’nın bulunduğu yerde aynı firmaya bağlı bir Mert Döküm fabrikası da bulunuyor. Patlamanın meydana geldiği fabrikanın işçileri de aynı istikamette işlerine gidiyorlar.

Hem yaşanan patlamayı ve ardından çıkan yangın olayını gündemleştirmek hem de Mert Döküm işçilerinin yalnız olmadıklarını duyurmak için yaptığımız ajitasyonlu bildiri dağıtımı işçilerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Dağıtım sırasında yapılan konuşmalarda,“Sermayenin kar hırsı yeni kazalara, patlamalara yol açıyor. Dün Davutpaşa’da, sürekli olarak tersanelerde yaşanan iş cinayetleri ve iş kazaları bugün Dudullu’da yaşanmaktadır. Kölece yaşam koşulları nereye kadar sürecek?” denildi.

 OSB-İMES İşçileri Derneği



“Tutsak karükatürler” sergisi...

TAYAD’lı Aileler, devrimci tutsakların hapishanelerden gönderdiği karikatürleri “Tutsak karikatürler” sergisiyle kamuoyuyla paylaşıyor.

Devrimci tutsaklar, hapishanelerden gönderdikleri karikatürleri nasıl gördükleri ve niye tercih ettiklerini şöyle açıklıyorlar:

“Gerçekleri farklı biçimlerde anlatmanın yolları var ise; bunlardan biri de mizahtır. Mizahı politik ciddi bir iş olarak ele alma bilinciyle, gerçekleri bu kez de karikatürlerimizle anlatma yolunu seçtik. Politik tavır alışın bir yolu, bir biçimi olarak gördük çizgilerimizi, kalemimizi...”

Sergi Yeri: BASAD (Bakırköylü Sanatçılar Derneği Sergi Salonu)

Adres: İstanbul Cd., No:38 (Bakırköy Vergi Dairesi yanı)

Sergi tarihi: 28 Ağustos-03 Eylül 2008

Açılış saati: 15.00

Sergi saatleri: 10.00-20.00

Kızıl Bayrak / İstanbul


Gelecek partimizin, gelecek işçi sınıfının!

Tarihsel evrimin ağır ilerlediği bir süreçten geçiyoruz. Düzen-devrim çatışmasında nesnel siyasal durumun aleyhimize işlediği, toplumsal muhalefetin geri olduğu, devrimci faaliyetin öncünün öznel müdahale sınırlarında kaldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Böyle dönemlerde pratik-örgütsel faaliyetin zorluk alanlarına genel siyasal durumun elverişsizliği de eklenince devrimci öznede tıkanmaya yol açabiliyor. Bunun zeminini ise ideolojik-politik yetersizlik oluşturuyor. Bu nedenle partimizin düzeyine ulaşmak ayakta kalabilmenin temel gereklerinden biri. Günün pratik faaliyeti çok çeşitli sorunlar doğuruyor. Bunlar farklı boyutta ve zamanlarda karşımıza çıkıyor. Bunun nesnel mantığı var. Siyasal bir örgüt olarak varolduğumuz sürece, sorunlar farklı düzeyde karşımıza çıkacak. Elbette böyle sorunların üzerinden atlayamaz ya da durumu idare edemeyiz. Böyle yaparsak farklı zaaf alanlarına zemin hazırlamış oluruz. Fakat biz komünistler sorunlara doğru yaklaşmasını bilmeli, pratik-örgütsel sorunları bunalımı yaratacak olgularmış gibi ele almaktan kaçınmalı, siyasal faaliyetin her döneminde bu tür sorunların yaşanabileceğini bilmeliyiz. Sorunlarımızı, geleceği kazanma iddiası taşıyan partimizin örgütsel işleyişini zaafa uğratmayacak bir bakışla ele almalı ve aşmalıyız.

Biz sınıfın partisi olma iddiası taşıyan bir partiyiz. Sınıfın tarihsel devrimci misyonu ve toplumsal konumu, kapitalizm koşullarında burjuvazinin iktidarını yıkacak yegane güç oluşu, bizim tarihsel haklılığımızın, politik sağlamlığımızın ve ütopyacılardan farkımızın garantisidir. Biz sınıf adına, onun çıkarına varız. Bu geleceği kazanma iddiamızın nesnel temelidir. Biz geleceği kazanacağız, biz haklıyız, biz doğru bir politik konumlanış içindeyiz. Sınıfla bütünleşmek bu iddianın ete-kemiğe bürünmesi olacaktır. Bugün pratik faaliyetin zorlukları sınırlı güç ve olanaklarla aşılmayı bekliyor. Güne yükleneceğiz, fakat ileriye bakacağız. Bu iddiaları devrimci iyimserliğin ürünü olmaktan çıkaracak olansa partimizle aramızdaki mesafeyi kapatacak olan iradi çabamızdır. Bu bir tercih sorunu değil, zorunluluktur. Bizler entelektüel bilgi birikimi edinmek için değil örgütsel ihtiyaçlarımız ve ideallerimiz için, böyle zor dönemlerde devrimci kimliği koruyabilmek için çabalamalıyız.

Ancak bu sayede tarihin hızlandığı dönemlerde sağlam yürümeyi başarabileceğiz. Bu topraklar toplumsal patlamalara, devrimci çalkantılara gebe. Son birkaç yıllık süreç bile bu anlamda açıklayıcı. İşçi sınıfı bu topraklarda sınıfsız-sömürüsüz dünya özlemimizin pratik uygulayıcısı olacaktır. Her günümüzü, her saatimizi sınıfla bütünleşme çabasında var etmeliyiz. Bugünün temel sorumluluğu bıkmadan, usanmadan her araçla sınıfa gitmek, onun öncüleriyle buluşmaktır.

Adana’dan bir komünist