29 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/35

  Kızıl Bayrak'tan
  Gerilim, militarizm ve silahlanma yarışı
   ABD ve NATO savaş gemileri Karadeniz’de…
Emperyalist saldırganlığa ve gerici çatışmalara karşı birleşik mücadeleyi yükseltelim!
Sağlık hakkı için örgütlü mücadeleye!

KESK eylemlerinden…

TİB-DER: Gemiler kara bir tabut olmaya devam ediyor!..
  Grevler, direnişler ve TİS süreçleri devam ediyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Metal TİS’leri ve görevlerimiz
  Mehmet Beşeli ile 2008-2010 Metal Grup Toplu Sözleşmeleri üzerine konuştuk…
  Çevresel bunalım bir aşırı-üretim bunalımıdır!
K. Ali
  GOP’ta tekstil ve kot taşlama işçileri buluştu!
  “Çevrecinin daniskası”na yanıt!
  Bolivya’da sınıf çatışmaları keskinleşiyor!
  Dünyadan…
  ABD emperyalizmi “güvenlik anlaşmasıyla” askerlerini yargıdan muaf tutabilecek...
  Gülsuyu’nda festival coşkusu…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

GOP’ta tekstil ve kot taşlama işçileri buluştu!

“Kot taşlama” alanında yaşanan iş cinayetlerini gündeme aldığımız “Tekstil Tanışma ve Dayanışma” toplantısını 23 Ağustos günü gerçekleştirdik.

Toplantıda ilk olarak GOP İşçi Platformu sözcüsü bir sunum gerçekleştirdi. Kot taşlama sektörünün sorunları ve kumlama hastalığının içeriğine ilişkin tartışmayı geliştirici ön bilgiler verildi. Bu bilgilerin ışığında başlayan tartışmalar verimli ve canlı geçerken, alanda yaşanan sorunlara karşı bir mücadele programının oluşturulması konusunda ortak bir sonuca varıldı.

Gaziosmanpaşa İşçi Platformu’ndan tekstil işçilerinin organize ettiği program sonunda şu kararlar alındı:

* Kot taşlama işçilerine yönelik etkin bir “bilgilendirme-aydınlatma” faaliyetinin örgütlenmesi,

* “Kot taşlama” işi ile ilgili gelişmelerin sadece yerel olarak değil genel planda da takibi ve alanın süreçlerine etkin bir müdahale için başka alandaki kurumlarla etkin bir dayanışmanın örgütlenmesi,

* İlgili odalar, sendika ve kurumlarla etkin bir ilişkinin kurulması, panel, seminer vb. eğitici etkinliklerin düzenlenmesi,

* Kot taşlama alanıyla ilgili bilgi havuzunun oluşturulması (işçi sayısı, hasta ve yaşamını kaybetmiş işçi sayısı, işçi tepkileri vs.), bu bilgilerin toplanması için anket gibi araçların devreye sokulması,

* Taşeron sisteminin yaygın olduğu bu alanda taşerona iş veren asıl firmaların tespiti ve bu firmaların teşhirine yönelik eylemler düzenlenmesi,

* Varsa bu konuda çıkarılmış olan broşürlerin temini, yoksa platform tarafından broşür hazırlanması ve fabrika dağıtımlarında kullanılması,

Katılım sınırlı olmasına karşın bir ilk adım olarak anlamlı sonuçlara ulaşan etkinlikte ayrıca işyeri komitelerinin oluşturulması, taban inisiyatifinin geliştirilmesine dönük adımların atılması, bir sonraki aşama olarak alanda fabrikalar arası mücadeleyi birleştirecek tarzda bir “Tekstil İşçileri Komisyonu”nun oluşturulmasının gerekliliğinin altı çizildi.

Müzik dinletisi ve hep beraber söylenen türkülerin ardından etkinlik sona erdi. Etkinliğe 20 işçi katıldı.

GOP İşçi Platformu’ndan tekstil işçileri


Canovate patronu işçilere saldırdı!

Alemdağ’da kurulu olan Canovate A.Ş.’de saldırılar bitmek bilmiyor. 2000 yılında sendikal örgütlülüğü binbir hileyle dağıtan, geçtiğimiz yıl içinde ise yürütülen sendikal örgütlenme çalışmasına azgınca saldıran Canovate patronu, bu sefer de OSB-İMES İşçi Bülteni’nin dağıtımını yapan işçilere saldırdı.

2007 yılının Ekim ayında Muhsin adında bir işçinin iş cinayetine kurban gitmesinin ardından bu olay gazetemiz sayfalarına ve internet sitemize yansımıştı. Canovate patronu, bu haberden duyduğu rahatsızlığı 11 Ekim 2007 tarihinde gönderdiği bir mail ile dışavurmuş, haberin internet sitesinden kaldırılmasını istemişti. Ümraniye BDSP ise bu maile karşılık olarak “Canovate’nin ‘mazlum’ patronu!” başlıklı bir yazı kaleme alarak Canovate asalağının kirli yüzünü bir kez daha ortaya sermişti. Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak gazetesinin 18 Temmuz 2008 tarihli sayısında yayınlanan bu yazı OSB-İMES İşçi Bülteni’nin Ağustos sayısında da yer aldı.

Bölgede birçok fabrikada dağıtımı yapılan OSB-İMES İşçi Bülteni, 22 Ağustos günü Canovate A.Ş. kapısında Canovate işçilerine de dağıtıldı. İşbirlikçi bir işçinin ispiyonlamasıyla harekete geçen Canovate’nin özel güvenlik amiri (özel timden atıldığını söyleyerek) bülten dağıtımı yapan işçilere “bu ‘yasadışı’ bildiriyi benim işçilerime dağıtamazsınız” diyerek dağıtımı engellemek istedi. Bunun sökmediğini görünce bu kez “jandarmaya haber veririm, size 36 saat işkence yapsınlar da aklınız başınıza gelsin” diyerek saldırmak istedi. Bunun da işe yaramadığını görünce diğer bekçi köpekleri ve iki yalaka işçi ile dağıtım yapanlardan bir arkadaşımıza kelepçe takarak fabrikanın içerisine götürdüler. Fabrika içerisinde fabrika müdürü İsmail Şirin de psikolojik baskı yapmaya çalıştı. O da gereken cevabı alınca işçinin kelepçesini çözerek işçiyi bıraktılar.

Öncü işçilere yapılan bu saldırı hiç kuşku yok ki işçilerin örgütlenmesinden duyulan derin korkunun bir ifadesi ve sınıf kininin bir ürünüdür. Onların suratında patlayan asıl tokat Canovate işçilerinin örgütlü mücadelesi olacaktır. Ve başta İsmail Şirin olmak üzere tüm asalaklar çok iyi bilmelidirler ki, işçi sınıfına yapılan hiçbir saldırı yanıtsız kalmamıştır ve kalmayacaktır.

Kızıl Bayrak / Ümraniye


İnsanca yaşam, özgür bir gelecek için buluşuyoruz!

“Geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya seyirci kalmayacağız! İnsanca yaşam, özgür bir gelecek için buluşuyoruz!” etkinliğimizin hazırlıkları yoğun bir şekilde devam ediyor. Son dönem yapılan zamlardan metal sektöründe çalışan işçilere, tekstil sektöründe ölüme mahkûm edilen kot taşlama işçilerinden direnişteki fabrikalara “seyirci kalmayacağımızı” haykırdığımız kampanyamızı yapacağımız açık hava etkinliği ile sonlandıracağız.

Son bir haftadır yoğun bir biçimde etkinliğimizi duyuran materyallerimizi kullanıyoruz.

Gazi Mahallesi, Elmabahçesi, Karadeniz Mahallesi, Karayolları Mahallesi’ne toplam 600 afiş yaptık. Etkinliğimize çağrı yapan bildirilerimizi Elmabahçesi’ndeki fabrikalara, Karayolları’nda sokak sokak dolaşarak dağıttık.

Yaklaşık 3 bin bildiri kullandık. Emekçilerin ilgisi oldukça anlamlıydı. Kampanyamıza dair sohbetler ettik, çalışmalarımızı anlamlı bulduklarını, verebilecekleri desteklerini esirgemeyeceklerini söyleyen emekçiler oldu. Bildiri dağıtımlarımız ve çağrılarımız devam edecek.

GOP İşçi Platformu

 

Sİ-DER’in kampanyası sürüyor...

İşçileri kendi geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz!

Adana Sanayi İşçileri Derneği olarak Temmuz ayı başında başlattığımız ve bugüne dek yerel ve merkezi materyalleri kullanarak sürdürdüğümüz kampanya çerçevesinde 22 Ağustos günü bir kez daha sanayi kapısındaydık.

Kampanya kapsamında işçilere ulaşmanın ve onları bir taraf haline getirmenin bir aracı olarak planladığımız imza kampanyamızı sürdürüyoruz. 22 Ağustos günü sanayi girişinde imza standımızı açarak işçilere ulaşmaya çalıştık. Sabah işe giriş saatinde işçilerin kullandığı ana girişe açılan standımızın etrafını asgari ücret afişlerimizle donattık. Bir yandan bültenimiz ve daha önce yerelde çıkardığımız farklı bildirileri ajitasyon eşliğinde işçilere ulaştırırken, diğer yandan da işçilerden imza toplamaya başladık. Konuştuğumuz birçok işçi mevcut durumdan rahatsız olduğunu ve artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini vurguladı. Bir saat boyunca işçilere yönelen saldırıları ve bunlara karşı yapılması gerekenleri anlattık.

Bize düşen görev, bu rahatsızlığı ve pasif tepkiyi örgütlü bir güce dönüştürüp, işçilerin geleceklerini kendi ellerine almalarını sağlamak ve bu bilinçle çalışmalarımızı sürdürmektir.

Kampanyamızı bir dizi aracın kullanılması ile güçlendirerek sürdüreceğiz.

Adana Sanayi İşçileri Derneği



OSİM-DER: Mert Döküm patronundan hesabı işçiler soracak!

24 Ağustos günü Dudullu Tavukçuyolu’nda bulunan Mert Döküm Makine fabrikasında çıkan yangında iki itfaiye işçisi ve bir döküm işçisi yaralandı. Yangının sebebi her zamanki gibi, patronlar tarafından gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınmaması idi. Haftada 55 saat çalışmalarına rağmen patronun kâr hırsını doyuramayan işçiler, pazar günü de çalışmaya zorlanmışlardı. Kaynak ile teması halinde patlama tehlikesi gün gibi açık ve ortada olan boya tankında, can güvenlikleri hiçe sayılarak kaynakta çalıştırıldıkları sırada patlama ve ardından yangın meydana geldi.

Sadece daha fazla kar elde etmeyi düşünen patronlar ve onların sermaye düzeni işçi yaşamını hiçe saymaya devam etmektedir. Dudullu’da çıkan yangın, sermaye düzeninin medyasında önemsiz bir habermiş gibi yer almış ve hızla unutulmuştur. Mert Döküm’de ise, yangından sonra da hiçbir iş güvenliği önlemi alınmamıştır. Yangın hiç olmamış, üç işçi hiç yaralanmamış gibi davranılmakta, yaşanan felaket önemsizleştirilmeye ve unutturulmaya çalışılmakta , işçiler aynı güvensiz koşullarda çalışmaya mahkûm edilmektedir.

Bizi insan yerine koymayan, bize fabrikasındaki herhangi bir makine kadar bile değer vermeyen bu sermayedarlar yaşama hakkımızı hiçe sayıyorlar. İşçi sağlığı ve işçinin can güvenliği için almaları gereken en küçük önlemleri bile onlara yük olan, çok gereksiz masraflar olarak görüyorlar. Ve artık o kadar utanmaz, o kadar cüretkârlar ki; “Bizim kârımız için ölebilecek işçiler varken, yeni filikamızı denizde denemek için, kum torbasına para vermeyiz” diyebiliyorlar. “İşçiler ölmüşse ne olmuş, her işletmede işçiler ölebilir. Bu iş zayiatıdır ve iş zayiatı patronun hakkıdır” diyebiliyorlar.

İş kazası, patlama, çökme, yangın, trafik kazası diye adlandırarak kaza süsü verdikleri olaylar, bizleri sömürerek daha fazla kâr elde etme hırsları ile işledikleri iş cinayetleridir.

Tersanelerde, Dudullu’da, Davutpaşa’da, madenlerde…

İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de ve her yerde…

İşçilerin, terlerini ve kanlarını dökerek ekmek parası kazanmaya çalıştığı, kendileri ve çocukları için yaşamda kalma mücadelesi verdiği her yerde iş cinayetleri sürmektedir.

Bizler bugün bütün yaşamımızı patronların kârı için harcıyor, yine patronların kârı için ölüyor ve iş zaiyatı olarak unutuluyoruz. Geride bıraktığımız çocuklarımıza mirasımız ise, aynı sermaye düzeni içinde ücretli köleler olarak ömürlerini tüketmek ve ölmek oluyor.

Sermaye düzeninin bu akıl almaz vahşiliğine ve gözü doymayan sömürüsüne son vermek zorundayız. Emeğimizi, onurumuzu, yaşama hakkımızı ve çocuklarımızın geleceğini savunabilmek için işçiler olarak örgütlenmek ve işçi sınıfının devrimci gücüyle mücadele etmek zorundayız.

Bugün tersanelerde, limanlarda, Desa’da, Unilever’de, E-Kart’da, Yörsan’da, belediyelerde, metal sektöründe, tekstil sektöründe süren işçi sınıfının mücadele ve direnişlerine “Yaşasın sınıf dayanışması!” şiarı ile destek vermeliyiz.

İşçilerin kurtuluşu örgütlü mücadele ile gerçekleşecektir!

İş güvenliği önlemleri alınsın!

İşçi kıyımına son!  

OSB-İMES İşçileri Derneği (OSİM-DER)

26 Ağustos 2008

Dikmen’de Gökçek terörü!

Melih Gökçek’in dinci-çeteci-talancı belediyecilik anlayışının son örneği Dikmen’de yaşandı. 2006 yılından bu yana varlık gösteren ve halkın yıkım tehditlerine karşı verdiği mücadelenin merkezi konumunda olan Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu, 23 Ağustos gece yarısı kundaklandı.

Dikmen Vadisi’nde mücadele yürüten halkın hazırladığı internet sitesi olan dikmenvadisi.org; kundaklayanların gece 00.30 sıralarında gri Renault Megan marka bir arabayla büronun önüne geldiğini, bir bidon benzini içeriye dökerek ateşlediklerini bildiriyor. Yangında içeride bulunan bilgisayar ve çok sayıda evrak kullanılamaz duruma gelirken iki ördek de yanarak can verdi. Çıkan yangın halk tarafından söndürüldü.

Dikmen Vadisi halkı barikatlar kurarak saldırıyı protesto etti. Eylemler devam ederken, Melih Gökçek’in Dikmen Vadisi 2. Etap’ta bulunan villası ve oğlu Osman Gökçek’e ait Or-An semtinde bulunan villa etrafında geniş ‘güvenlik’ önlemleri alındı.

Kundaklama saldırısı 24 Ağustos günü KESK yöneticileri, Halkevleri MYK üyeleri, Dikmen Halkevi üyeleri ve birçok siyasi parti temsilcisinin yer aldığı eylemle protesto edildi. Dikmen Vadisi Barınma Bürosu, KESK, ODTÜ Mezunları Derneği, Halkevleri ve Tüm-Bel-Sen adına yapılan konuşmalarda saldırı protesto edildi.

Dikmen Vadisi Halkı adına yapılan açıklama şu sözlerle sona erdi: “Rantçıların, içindi bulunduğumuz haftalarda gerçekleştirmeyi hedefledikleri toplu yıkım operasyonunun, belli ki kimi mülki ve siyasi makamların destek vermemesi, her şeyden önce duyarlı kamuoyunun itirazı sonucu bir türlü yaşama geçmemesi üzerine, böylesi çirkin saldırıyı devreye sokuyorlar! Yıkamadılar, bu sefer de yakıyorlar! Bu kentin, bu ülkenin akıl ve vicdan sahibi güzel insanlarına sesleniyoruz; durdurun artık bu adamı!

Baskılar, saldırılar, Dikmen Vadisi halkını yıldıramayacaktır!”


Belediyelerde TİS’ler ve sonuçları

TİS süreçleri başlayan belediyelerde 2008-2010 yılına ait anlaşma maddelerinde uyuşmazlık çıkması sonucu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Anakent’te örgütlü Belediye-İş ve İstanbul ilçe belediyelerde örgütlü Genel-İş’e bağlı şubeler geçtiğimiz ay içerisinde gerçekleştirdikleri çeşitli eylemlerle grev kararlarını asmışlardı.

İlk olarak Belediye-İş Sendikası’nın grev kararını asmak için gerçekleştirdiği yürüyüşe polis saldırmış ve eylemci kitleyi dağıtmıştı. Ancak işçiler kararlılıklarını Saraçhane’de tekrar toplanarak göstermişler, polis ablukası altında grev kararını asmayı başarmışlardı. Ardından Genel-İş’e bağlı ilçe belediyeleri Sarıyer, Küçükçekmece, Beyoğlu, Fatih, Kartal ve Kadıköy’de yine devletin kolluk güçlerinin baskılarına karşın grev kararlarını ilan etmiş ve grev süreci işletilmeye başlanmıştı.

Bu sürecin ardından kimi belediyelerde anlaşmalar belli kazanımlarla sağlanırken, kimi belediyelerde greve gidildi. Bu yıl gerek Belediye-İş gerekse Genel-İş Sendikası’na bağlı işçilerin talepleri ve işverenle uyuşmazlık maddeleri ücret zamları ve soysal haklardı. Sermaye cephesi bu yılki saldırıyı özel olarak düşük ücret politikası ve sosyal hak gasplarına odaklamıştı. Düşük ücretin belediye işçiler tarafından kabul edilmemesi, kıdem zammının 10 kuruştan geriye çekilmesinin önüne geçilmesi isteği işçiler için tetikleyici olmuş ve grev silahının işverene doğrultulmasına yol açmıştı.

Geçtiğimiz hafta ilk grev kararını asan Sarıyer Belediyesi, 20 kişilik komite ve 200 işçiyle greve çıktı. 5 ayrı birimde kurulan grev noktalarına 7 gün boyunca ziyaretler gerçekleştirildi. 7 günlük grevin ardından Sarıyer Belediyesi işçileri kıdem zammını 10 kuruş, %14 zam ve 220 YTL’lik sosyal paket elde etti. Bu grev esnasında Küçükçekmece ve Fatih belediyeleri işçileri de %12 ve %10’luk zamlarla TİS sürecini tamamladı.

Belediye-İş Sendikası İstanbul Şubeleri’nin örgütlü olduğu Anakent’te Büyükşehir Belediyesi’nin %8 teklifine karşı sendika ise %15’lik zam talep ediyordu. İlçe belediyelerinde de kıdem zammı 8 kuruşa çekilmek istenirken, ücret zamları da %8 lik ve % 10’luk rakamlarla ifade ediliyordu.

Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle 26 Ağustos’ta masaya oturan Belediye-İş’le görüşmeler sona erdi. Ücretlere sağlanan %17.5lik zamla greve çıkılmasına 2 gün kala TİS imzalanmış bulunuyor.

Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge’ye bağlı Kadıköy ve Kartal Belediyeleri’nde ise TİS görüşmeleri grev gününe doğru yaklaşıyor. AKP’nin elinde bulunan Kartal Belediyesi ve CHP’nin yönetimindeki Kadıköy Belediyesi’ndeki toplusözleşme görüşmeleri devam ediyor. Genel-İş Sendikası, Kartal Belediyesi’yle yürüttüğü ve 324 işçiyi kapsayan görüşmelerde 68 maddeden ücret maddeleri olan 2 madde üzerine anlaşma sağlanamadı.

Sendika, Kartal Belediyesi’nde taban ücreti için 63 YTL isterken ücretlerde ise %25 oranında zam talep ediyor. Ücrete bağlı maddeler içinde ihbar süreleri, çocuk öğrenim hakkı, yemek bedeli, sosyal yardım, evlilik yardımı, doğum yardımı ve ölüm yardımlarına ilişkin ücretlendirmeler yer alıyor.

Sözleşme sürecinin devam ettiği Kadıköy Belediyesi’nde ise Kartal Belediyesi gibi %25 zam talebi var. İki belediyede de geçmiş toplu özleşmelere eklenen 1 Mayıs’ın ücretli tatil günü maddesi ise korunuyor. Kadıköy Belediyesi’nde Genel-İş üyesi 820 işçi bulunuyor.

Anakentin ve ilçe belediyelerinin TİS sürecini tamamlamasının ardından Kadıköy ve Kartal belediyeleri yalnız kalmış durumda. Büyükşehirin TİS’i tamamlamış olmasının diğer sözleşmeleri etkileyeceği açıkça görülüyor.