18 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/16

  Kızıl Bayrak'tan
  Birleşik, kitlesel ve devrimci bir
1 Mayıs’a doğru!..
  Onurumuz ve geleceğimiz için
1 Mayıs’ta alanlara!
301. Madde üzerine koparılan fırtına düzen hukukunun faşist özünü gizliyor...
“İstihdam paketi”nin yeni hediyesi:
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden ilerici-öncü kamu emekçilerine çağrı:
SSGSS karşıtı eylemler...
  Mevsimlik işçilerin ‘ölüm mevsimi’!..
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  TKİP II. Kongresi kapanış konuşması... / 2
  Hatice Yürekli yoldaşın anısına...
  Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı... .
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  İzmir Liseli Gençlik Platformu kuruldu!
  Gençlik hareketinden…
  Kapitalizm açlığı dayatıyor,
halklar ayaklanıyor!
  Dünyadan…
  Toplum cinnetin eşiğinde!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mevsimlik işçilerin ‘ölüm mevsimi’!..

Mevsimlik tarım işçilerini taşıyan kamyon Afyon’da şarampole yuvarlandı. 9 işçi öldü, 35’i yaralandı. Bu, bu yılki mevsimin ilk kazasıydı. Arkasının geleceğini herkes biliyor, ancak ölüm sırasını bekleyen diğer tarım işçileri dışında umursayan yok. Onlar da sıralarını korkuyla beklemek dışında bir şey yapmıyor, yapamıyor.

Gerisinin geleceğini herkes biliyor, çünkü her bahar, her yaz yenileniyor bu toplu cinayet. Her bahar, her yaz, çocuklarını ve yoksulluklarını sırtlayıp gurbet yollarına düşen bu işsizler konvoyu, ne yazık ki, en ucuz yolculuğu tercih etmek zorundadır. Kamyon ve traktör kasalarında, üst üste yaptıkları bu bilinmeze yolculuk nerede, ne şekilde bitecek onlar da bilmemektedir. Kamyonun yuvarlandığı bir şarampolde, bir nehirde son bulmazsa yolculukları, 3 kuruş ekmek parası kazanacakları bir ovada pamuk tarlalarında, yahut bir dağda zeytin veya fındık bahçelerinde mola vereceklerdir.

Onları buralarda da çok farklı bir ortam beklemiyor aslında. Doğudan geliyorlar, Kürdistan’dan. Batıya, ‘Türkistan’a, şovenist kışkırtmayla zehirlenmiş, kudurtulmuş ‘öztürk’lerin, bozkurtların yurduna. Ucuza, en ucuza çalıştırılacak, ama aşağılanacak, horlanacaklar. En küçük bir olayda linç girişimlerine maruz kalacaklar. Tecrit edilecek, tehdit edilecek, ‘trendman’a tabi tutulacaklar…

Elbette onları kamyon kasalarında taşıtan aracılar suçlu, bu taşımayı kabul eden kamyoncu da, onların yoksulluğundan yararlanıp en ucuza çalıştırmayı fırsat bilen tarla-bahçe sahipleri de, şovenizm zehriyle kudurup saldırganlaşan öztürkler de. Hatta her yıl, her mevsim yinelenen bu toplu cinayetlere suskunlukla destek veren kitleler de suçlu.

Ancak tüm bu suçları ve suçluları toplayıp çarptığınızda ortaya çıkan sonuç, kapitalist sistemdir. Öncelikle onları bu derece yoksulluğa mahkum kıldığı için. Ardından, böyle taşımacılığa izin verdiği, göz yumduğu, önlem almadığı, kontrol yapmadığı için. Ve şovenizm zehrini ve Kürt düşmanlığını sürekli pompalamayı iş edindiği için. Aslında fazlaca bir şey saymaya da gerek yok. Kapitalist devlete hakim ‘en iyi Kürt ölü Kürt’ anlayışı tüm suçlarının kaynağı olarak orta yerde duruyor.

Ancak bu anlayışın, en fazla yoksul Kürdü vurması hiç de tesadüf değildir. Başta hükümet partisi olmak üzere, mecliste onca Kürt milletvekili var. Sadece Kürt olduğunu inkar edenler değil, ifade edenler de onlarla aynı sıralarda oturup, kıllarını kıpırdatmadan seyrediyor bu katliamları.

Bu yüzdendir ki, Urfalı mevsimlik işçilerle, ölümü gün aşırı karşılayan tersane işçileri, Davutpaşa’da patlamada ölenler, konteynırlara hapsedilenler aynı kapitalist düzenin aynı katliamcı kimliğine kurbandır. Kâr üzerine kurulu bu düzen, bu paracı düzen, işçiyi insan olarak görmemekte, makinelerinden bir makine, kâr araçlarından bir araç -hem de en ucuzundan- olarak görmekte ve muamele yapmaktadır. Bu yüzdendir bu ölümler karşısındaki katı duyarsızlığı, önlem almamaktaki bu inatçılığı. Kapitalist devletin, batan bankalar, dara düşen şirketler, bozuk giden ekonomi için tedbiri vardır ama işçi ve emekçinin yaşama hakkı için yok. Daha doğrusu, işçi ve emekçinin yaşam hakkı, bu kapitalist kâr makinesinin dişlilerini döndürme görevinden ibaret görülmektedir.

Urfa’dan çıktıkları yol, Afyon yakınlarındaki bir şarampolde sona eren işçiler ve tersanelerde ölüp ölüp duranlar, ‘Artık ölmek istemiyoruz!’ şiarında birleşip mücadelede güçlenmediği sürece her mevsim onların ölüm mevsimi olmaya devam edecek. Her işçi ve emekçi, tek tek, kendini mücadeleden geri tutan korkunun ne olduğuyla yüzleşmeli, ölümden öte köy olmadığını artık kavramalıdır.


 

Kokuşmuş düzenin yüzsüz temsilcileri!

Bir zamanlar meclis tavanına çiğ köfte yapıştıran, deprem kargaşası içinde mezarda emeklilik yasası çıkartan vekiller, düzenli olarak kendilerine kıyak yasalar çıkartmaya da devam ediyor. Toplumsal muhalefetin geriliğinden de güç alan bu yüzsüzler güruhu son olarak kendilerini SSGSS yasasının dışında bırakarak tarihi bir yüzsüzlüğe daha imza attılar. Herkesin yasadan kaçma telaşı içinde çoluk çocuk ailede kim varsa sigortalattığı bir zamanda meclisin sahipleri de kendi çözümlerini daha köklü bir şekilde oluşturdu.

İşçi ve emekçilere % 20 katkı payını ödeten vekiller, torba yasaya ekledikleri bir madde ile futbolcunun gelir vergisini yüzde 15’e, milli takım teknik direktörünün vergisini yüzde 5’e düşürdüler. Vekiller spora verdikleri değer ile göz yaşartırken ailelerine düşkünlükleri ile de dikkat çekmeyi başardılar. Zaten baştan aşağı dengesiz olan sağlık sistemini iyice tepetaklak eden SSGSS Yasa Tasarısı’na göre, “çatışmada yaralanan güvenlik güçleri” hariç herkesin katkı payı ödemesi gerekirken, milletvekilleri bu zorunluluktan kendilerini muaf tuttular.

Hiçbir milletvekilinden itiraz gelmeden kabul edilen maddeye göre, milletvekilleri sağlık harcamalarında katkı payı ödemeyecek. Herhangi bir insan hastaneye gittiğinde örneğin 1.000 YT’lik ilaç aldığında bunun 200 YTL’lik kısmını cebinden ödemek zorunda bırakılırken, milletvekili ve yakınları ilaca 5 kuruş katkı payı ödemeden ulaşacak. Bu ayrıcalık tasarının ilk halinde sadece “gazi”lere tanınıyordu.

Böylece milyonlarca dolar para kazanan futbolcunun vergisini indiren hükümet, Sosyal Güvenlik Tasarısı’yla da milletvekillerine getirdiği “sağlık kıyağını” önceki gün Meclis’ten geçirdi. Milletvekillerinin sağlık harcamaları için ceplerinden ödemedikleri her bir kuruş, TBMM bütçesindeki ödenekten karşılanacak. Buna göre, işçi-emekçiden gasp edilen vergilerle oluşan Genel Bütçe’den TBMM bütçesine ayrılan ödenek, vekil sağlık giderlerinde kullanılacak.

Madde tam bir “uzlaşı” ile genel kuruldan geçti. Genel Kurul’da neredeyse en hızlı geçen maddelerden biri olan düzenlemeye aksi yönde hiçbir önerge verilmedi. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın neredeyse tüm maddeleri üzerinde değişiklik için önerge yağdıran muhalefet de, bu düzenlemede hiç sesini çıkarmadı. Binlerce emekçinin sokağa döküldüğü tasarıyla ilgili hiçbir düzenlemede anlaşma sağlayamayan iktidar ve muhalefet milletvekilleri, bu düzenlemede “ülkemizin ihtiyacı olduğu kenetlenme” içinde işi çözdüler.

Burjuvazinin zamanın parodilerini bile geçen yüzsüzlüğü artık açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır. Rüşvet, iş takibi, hayali ihracat, yolsuzluk gibi saman altından yürüyen sular artık tüm kamuoyunun önünde gürül gürül akmaktadır. Bu, çürüyen kapitalizmin açık bir resmidir.


Yüzsüz parlamentonun diğer bazı icraatları:

* Binlerce insan ev sahibi olabilmek umuduyla banka kuyruğunda çile çekerken, Meclis Başkanı, vekiller için bin 827 konut talebinde bulundu.

* Meclis Başkanı Köksal Toptan, parlamentonun verimli çalışması için bir takım önlemlerden bahsetti: Meclis televizyonunun cep televizyonundan izlenebilmesi için düzenlemeler yapıldığını kaydeden Toptan, Turkcell firması tarafından milletvekillerine Aralık ayı içinde birer cep telefonu dağıtılacağını söyledi.

* Milletvekili maaşlarının yattığı İş Bankası ile süren görüşmelere dikkat çeken meclis Başkanı Toptan, milletvekillerine bilgisayar verilmesi kararının alındığını ve ay sonuna kadar bilgisayarların teslim alınacağını söyledi.

* Milletvekillerinin emekli aylıklarının 1.050 YTL artırılması, AKP grup yönetiminin işin çığrından çıktığı fark edilerek SSGSS tasarısından çıkartıldı. AKP içinde kavgalara neden bu geri çekilme kıyak sağlık hizmetleri ile giderildi. Emekli maaşı ile geçinemeyen vekiller, halen 4 bin 129 YTL emekli aylığı alıyor.