18 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/16

  Kızıl Bayrak'tan
  Birleşik, kitlesel ve devrimci bir
1 Mayıs’a doğru!..
  Onurumuz ve geleceğimiz için
1 Mayıs’ta alanlara!
301. Madde üzerine koparılan fırtına düzen hukukunun faşist özünü gizliyor...
“İstihdam paketi”nin yeni hediyesi:
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden ilerici-öncü kamu emekçilerine çağrı:
SSGSS karşıtı eylemler...
  Mevsimlik işçilerin ‘ölüm mevsimi’!..
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  TKİP II. Kongresi kapanış konuşması... / 2
  Hatice Yürekli yoldaşın anısına...
  Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı... .
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  İzmir Liseli Gençlik Platformu kuruldu!
  Gençlik hareketinden…
  Kapitalizm açlığı dayatıyor,
halklar ayaklanıyor!
  Dünyadan…
  Toplum cinnetin eşiğinde!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sosyalist Kamu Emekçileri’nden ilerici-öncü kamu emekçilerine çağrı:

KESK’in mücadeleyi bölen pasif çizgisi mahkum edilmelidir!

Sosyalist Kamu Emekçileri, 14 Nisan günü yaptığı yazılı açıklama ile KESK Genel Merkezi’nin SSGSS yasa tasarısına karşı verilen mücadelede aldığı tutumu eleştirdi. SSGSS karşıtı mücadelede İstanbul Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu’nun çağrısıyla gündeme gelen ve farklı illerde de yankı bulan Ankara eyleminin başta KESK olmak üzere sendikal bürokrasi tarafından fiilen engellenmesini kınadı.

Sosyalist Kamu Emekçilerinin konu ile ilgili yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz...

Mücadele tabandan örgütlenmelidir!

Aylardır SSGSS saldırısına karşı yükselttiğimiz mücadele bir ayrım noktasına dayanmıştır. Milyonlarca işçi ve emekçinin en temel kazanımlarını gaspeden saldırı yasasının maddeleri mecliste görüşülmeye devam ediyor, maddeler bir bir yasalaşıyor. Hal böyle olmasına rağmen ne yazık ki konfederasyonlardan, sendikalardan ve platformlardan henüz güçlü bir ses yükseltilebilmiş değil...

Oysa 13-14 Martlar’ı yaratan, 1 ve 6 Nisan’da sokaklara dökülen bizlerin yasanın mecliste görüşüldüğü sırada birleşik, kitlesel ve militan bir hat izleyerek mücadeleyi bir üst aşamaya sıçratması gerekiyordu. Çünkü başından beri SSGSS karşıtı mücadelede etkin bir rol oynamaya çalıştık. Hem yerelliklerde hem de merkezi anlamda oluşturulan platformlarda yer aldık. Ancak tüm bu çabalarımızı arkası gelen, birbirini güçlendiren ve aşan bir mücadele programı etrafında birleştiremedik. Hepimiz biliyoruz ki, günün en temel görevi yasa saldırısı geri çekilene kadar hizmet üretmemektir. Haklarımızı kazanana kadar üretimden gelen gücümüzü kullanmaktır. Bu özlemimizi işçi kardeşlerimizle birlikte eylem alanlarında “İşçi-memur elele genel greve!” şiarıyla ortaklaştırdık. Ancak konfederasyonumuz KESK, bu konumdan oldukça uzaktır. Böylesi militan bir süreci örgütleme misyonuyla davranmamaktadır. Diğer konfederasyonların şu ya da bu düzeyde yükselttiği 2 saatlik iş bırakma eylemlerine dahi açıktan bir çağrı yapmamaktadır. Bizleri kendi kişisel tercihlerimizle baş başa bırakmaktadır. “İster iş bırakarak alanlara çıkın, isterseniz sevk alın” demektedir. Böylece örgütlü bir tutum almaktan, mücadeleyi güçlendirmekten uzak davranmaktadır.

KESK’in fiili-meşru geleneğinden giderek uzaklaştığını gösteren bu tarz yöntemleri kullanması ne yazık ki ilk değildir. Ancak bugün sözkonusu olan en temel kazanımlarımızdır. Bu kazanımlarımızı koruyamazsak yarın sermaye devleti işgüvencemize daha bir cüretle göz dikme gücünü kendinde bulabilecektir. Bu nedenle bu sürecin militan bir mücadele anlayışıyla ve buna uygun bir pratikle karşılanması hayati önemdedir.

Bu tutumun somut karşılığı başta işçi konfederasyonları olmak üzere emekten yana tüm güçlerle birlikte “SSGSS yasa tasarısı geri çekilene kadar iş bırakma!” çağrısı yapmaktır. Bu çağrının adım adım tüm işyerlerinde, fabrikalarda, sanayi havzalarında, çalışma yaşamının tüm alanlarında örgütlenmesidir. Yapılacak her türden eylem ve etkinliğin bu amaca hizmet etmesidir.

Yasa mecliste görüşülürken de sermaye devleti üzerinde baskı kurmak için kararlı ve militan bir tutum sergilemek gerekmektedir. Bu tutumun somut karşılığı yasa geri çekilene kadar merkezi olarak Ankara’da alanlarda olmak ve Kızılay’ı işgal etmektir. Ardından “yasa geri çekilene kadar süresiz iş bırakma” çağrısıyla birleştirilen böylesi bir direnişin kendisi, devlet terörüyle ezilse bile, ortaya çıkardığı imkanlar açısından fazlasıyla anlamlı olacaktır. “Direne direne kazanacağız!” şiarının somutta ete-kemiğe büründürülmeye çalışılması anlamına gelecektir.

Merkezi bir Ankara eylemi İstanbul’da kurulu bulunan HSGGP tarafından da isabetli görülmüş ve bu yönlü çalışmalar başlatılmıştır. Geçtiğimiz hafta 10 Nisan günü için planlanan Ankara eylemi, 5’linin aynı gün aldığı eylem kararı ve KESK’in de merkezi Ankara eylemi eğilimi olduğundan dolayı 15 Nisan Salı gününe ertelenmiştir. İlerici güçlerde, öncü-bilinçli işçilerde ve farklı illerdeki güçlerde heyecan uyandıran Ankara eylemi, başta KESK olmak üzere bizzat sendikal bürokrasi tarafından fiili olarak engellenmiştir.

KESK, 15 Nisan Ankara eyleminin çağrısını bildiği halde aynı gün ve saatte illerde postanelerden faks çekme eylemi koymuştur. KESK yönetimi, aldığı bu akılalmaz kararla sürecin imkanlarını görmek istememiş, tersinden kazanımlarını heba edecek bir karara imza atmıştır. Arkası belli olmayan, hiçbir amaca hizmet etmeyen “faks çekme” eylemi kararı ile Ankara eylemini güçlendirmek yerine sabote etmiştir. Sürecin önünü açacak, güç ve moral verecek eylemli bir sürecin önünü kesmiştir. Bu tutumun ve kararın kendisi kabul edilemezdir. KESK’i, fiili-meşru mücadele geleneğiyle yaratanlar, bugüne kadar sayısız direnişe imza atanlar bizleriz. Bu geleneğimize ve kazanımlarımıza uygun davranması gerekenler de yine bizler olmalıyız.

Saldırıyı püskürtme sorumluluğu
öncü kamu emekçilerinin muzlarındadır!

SSGSS yasasının görüşülmesinin ardından sırada kıdem tazminatının tırpanlanması, istihdam paketi ve Kamu Personel Rejimi Yasa tasarısı gelecektir. Bu yasaların püskürtülebilmesi için kararlı, militan ve birleşik bir mücadele sergilenmesi gerekmektedir.

KESK bürokratları kendileriyle birlikte davranan konfederasyon yönetimleri ve onlara hakim olan anlayışlarla birlikte artık yükselen mücadelenin önünde bir engele dönüşmüşlerdir. KESK yönetimine hakim bu eylem kırıcı ve bölücü tutumlara karşı açıktan net ve tok bir tutum alınması gerekmektedir. Hem KESK’i ve kamu emekçileri hareketini yeniden ayağa kaldırmak, devrimci bir mücadele programı etrafında militan bir mücadele anlayışıyla harekete geçmek hem de SSGSS başta olmak üzere sosyal yıkım saldırılarını püskürtmek görev ve sorumluluğu tabandaki ilerici-öncü kamu emekçilerinin omuzlarındadır.

KESK’i bugünlere getiren, uzlaşmacı yönetimlere inanmayan binlerce emekçi bu tarihi saldırı karşısında ayağa kalkmalı, tabandaki birliğini ve bütünlüğünü sağlamalıdır. Ancak bu şekilde konfederasyonların gerici tutumlarını bertaraf edebiliriz, ancak bu yolla mücadeleyi yükseltilebiliriz!

Sosyalist Kamu Emekçileri