8 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/06

  Kızıl Bayrak'tan
  Sahte kamplaşmalar köleliğe ve karanlığa, devrimci sınıf mücadelesi kurtuluşa götürür!
  “Demokratik çözüm yürüyüşü” engellemelere rağmen gerçekleşti!
Sırada kıdem tazminatı hakkı var…
Tuzla tersaneler cehenneminde ölümlerin ardı arkası kesilmiyor!
Bir iş cinayeti, kapitalizm ve insan...
Kadıköy’de “Öğretimize, özgürlüğümüze saygı mitingi”…
  Binlerce Tekel işçisinden özelleştirme karşıtı mücadele kararlılığı
  TÜMTİS işçilerinden eylem...
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  Basın sansürü ve görevlerimiz
  TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri...
Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması / 1
  Yaşanabilir bir dünya için sosyalizm!
  Çiğli Emekçi Kadın Kurultayı üzerine konuştuk...
  Davutpaşa katliamı: Öfkemiz isyanımızın mayasıdır!
Volkan Yaraşır
  160. yılında Manifesto günceldir!
  Solun Komünist Manifesto ile sınavı...
A. Deniz
  “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” Nokia işçilerinin dayanışma çadırında hayat buluyor!
  Irkçı siyonistler Lübnan hezimetini itiraf ettiler!
  Türk sömürgeciliğinin değişmez unsurları: İnkar, tehcir, asimilasyon ve imha!
M. Can Yüce
  Ankara’da ortak panel...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete
biçiminde okumak için tıklayın

 

İş cinayetinde 23 yeni ölüm!

İş cinayetlerine karşı mücadeleye!

İş cinayetleri halkasına bir yenisi daha eklendi. Davutpaşa’da bir işhanında meydana gelen patlamada 23 kişi hayatını kaybetti, 112 kişi de yaralandı. Halen yaralı olan 112 kişinin tedavisi sürüyor. Yaralılardan durumları ağır olan 6 kişinin hayati tehlikesi sürüyor.

İşhanının 3-4’üncü katında kaçak olarak imalatı yapılan havai fişek, meşale ve maytapların deposunun bulunduğu açıklandı. Patlama basınç etkisi yaratan havai fişeklerin bulunduğu bölümde meydana geldi. Bütün binada yıkıma yol açtı. Dahası boya ve iplik atölyelerinin kazanlarının da aynı binada bulunduğu belirlendi.

Patlamadan sonra yapılan araştırma acı gerçekleri ortaya çıkardı. Patlama sonrası ortaya saçılan gerçekler, patlamaya davet çıkarıldığını kanıtlıyordu. Patlamanın asıl nedeninin iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması olduğu saptandı.

İşhanı da, atölyelerde kaçaktı!

Patlamanın yaşandığı bina 1989 yılında hizmete girmişti. Aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen binanın ruhsatı yoktu. Patlamanın yaşandığı işyeri de ruhsatsızdı. Dahası diğer beş atölye de kaçak çalışıyordu. Üstelik kot yıkama atölyesi kaçak faaliyette bulunduğu için daha önce mühürlenmişti. Ancak bu mühürleme işlemine rağmen işyerinin çalışmaya devam ettiği, bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu, suç duyurusuna rağmen hiçbir işlem yapılmadığı da sermaye medyasında yer alındı.

Kayda geçen bir diğer gerçek ise, patlamaya sebep olan havai fişek atölyesinin, yüzlerce kişinin çalıştığı bir sanayi alanı içinde bulunduğuydu. Üstelik atölyenin kaçak olarak faaliyetini sürdürdüğünü de yetkililer itiraf etti.

Davutpaşa ilk değil…

Davutpaşa’da yaşanan patlama, güvenlikten yoksun çalışmanın yeni bir kanlı örneğidir. İş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucu gerçekleşen sayısız iş cinayetinden sadece biridir. Tuzla tersaneler bölgesinde son 7 ayda meydana gelen kazalarda 14 işçi hayatını kaybetti. Son olarak Şahin Çelik Tersanesi’nde meydana gelen kazada 19 yaşındaki Metin Turan, denize düşerek can verdi.

Bu ülkede işçilerin iş kazalarında can vermeleri kesintisiz devam etmektedir. Resmi rakamlar bile bu gerçeği ortaya koymaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü verilerine bakmak bile Davutpaşa’da yaşanan cinayetin ilk olmadığını kanıtlamaya yeter.

SSK tarafından yapılan araştırmaya göre, çalışmanın başladığı ilk saatlerde her gün meydana gelen 200 iş kazası sonucunda ortalama 3 işçi hayatını kaybediyor. Ortalama olarak 10 işçi de bir daha iş göremeyecek düzeyde sakat kalıyor.

Sadece 2007 yılında meydana gelen 73 bin 923 iş kazasında 1072 kişi yaşamını yitirdi. İş cinayetleri sıralamasında inşaat sektörü, yüzde 87’lik oranla başı çekiyor. Ölümlü iş kazalarının ikinci sırasında ise metal sektörü bulunuyor. İnşaat sektöründe 2007 yılında 6 bin 480 iş kazası meydana gelirken, bu kazalarda 290 işçi öldü. Sadece SSK kapsamında olan işçiler arasında yılda 200 bine yakın “iş kazası” yaşanıp ölü sayısı hiçbir yıl 1000’in altına düşmezken, zaten sınırlı olan denetimlerinde kaldırılması, 12 Eylül karşı-devriminin patronlara altın tepside sunduğu hediyelerinden biridir.

İş cinayetlerinin sorumlusu patronlar
hafif cezalarla kurtuluyor!

Davutpaşa’da yaşanan iş cinayeti çuvala sığmadı. Yasal işlem başlatıldı. Bu durumda bile yaşanan iş cinayetlerinin sorumluluğu kaçak olan atölyelerin patronlarına yüklendi. Bu işyerlerini denetimini yapmayan, kötü çalışma koşullarını görmezden gelen, dahası bu ortamdan nemalanan sermaye devleti ve görevlileri ise dokunulmazlık zırhlarıyla dolaşıyorlar.

Diyelim ki kaçak atölyelerin patronlarının iş kazalarındaki kusuru, gerekli iş güvenliğini sağlamadığı saptandı ne olur? Hiç bir şey olmaz! Zira “İş Kanunu’nda göre, patronun ödeyeceği ceza miktarı, işçi başına 500 Yeni Türk Lirası’dır. “Sağlık ve güvenlik için tedbir almamak, belgesiz işyeri açmak, işçi sağlığını ve iş güvenliğini ihlal etmek, içki ve uyuşturucu madde kullanma yasasına uymamak, ücretsiz yol izni defteri tutmamak.” Tüm bu suçların herhangi birini işlemiş olmanın bedeli sadece işçi başına 500 YTL!

Kimi ülkelerde makinelerin yarattığı iş kazası oranı %3-5 iken ülkemizde makinelerden doğan iş kazaları oranı % 19-20 civarındadır. Bugüne kadar yaşanan iş kazalarının % 60’ına yakın bir kısmı ölümle veya sürekli iş görmemezlikle sonuçlanmıştır. “İş kazalarında Avrupa birincisiyiz”, “İş kazaları çığ gibi”, “İş kazalarında kayıplar savaş kayıplarını geçiyor”, “Fabrika değil, mezar”... Bu başlıkları gazetelerde sık sık görüyoruz. Devlet, patronların hizmetinde olduğunu kanıtlayan bir tutumla, iş kazası ve cinayetlerine yönelik hiçbir önlem almamaktadır.

İş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve işyerlerinin denetlenmemesinin bedelini hep işçiler ödedi. Binlerce işçi ve emekçi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Çoğu zaman iş kazaları, patronların ve sermaye devletinin görevlileri tarafından el birliği ile kapatıldı. Hatta bu kazaların çoğu hastane kayıtlarına bile geçmedi.

Ölüm her an işçinin yanıbaşında!

Davutpaşa katliamında yaşamını yitiren işçilerin daha fazla para kazanmak için günde ortalama 12 saat ve ağır koşullarda çalıştıkları ortaya çıktı. Çalışma saatlerinin uzunluğu ve ağırlığı kapitalistlerin doymak bilmeyen kâr hırsının doğrudan sonucudur. İşçiler hem fiziksel, hem ruhsal ve hem de sosyal olarak yıpranıp yaralanıyorlar. Sosyal yaşantısı kalmayan bir işçinin tek düşüncesi kalmaktadır. Çalışmak! Zira sermayenin iktidar olduğu ülkemizde, örgütsüz işçinin daha fazla para kazanmasının tek yolu daha fazla çalışmasıdır.

Davutpaşa katliamının yaşandığı işhanında bulunan atölyelerde çocuk yaşta işçilerin de çalıştığı saptandı. Ülkemizde geçim sıkıntısı yüzünden aileler küçük yaşta çocuklarını dahi çalıştırmak zorunda kalıyorlar. Yalnızlaşmaya, bireyselleşmeye zorlanan ve çalışma koşulları nedeniyle sosyal yaşantısı kalmayan işçi, ruhsal olarak da zedeleniyor. Sinir sistemi geçim sıkıntısı nedeniyle bozulan bir işçi ne kadar dikkatli olursa olsun, ne kadar eğitimli olursa olsun iş kazasına maruz kalıyor.

Patlamanın gerçekleştiği işhanında bulunan atölyelerde işçilerin korunması için gerekli olan hiçbir malzeme bulunmuyordu. Bu nedenle işçilerin gördüğü zarar daha da ağırlaştı. Zira koruyucu malzeme kullanılmasının yaratacağı ek yükten kurtulmak tüm kan emici patronların ortak tutumudur. Kan emici patronların bu tutumu, iş kazalarının ve cinayetlerin daha da artmasına neden olmaktadır.

İşveren gerekli koruyucu tedbirleri almaktan kaçınmaktadır. Kan emici sermayedarlar, iş güvenliği konusunda, “işçileri her an kazadan uzak tutmaya çalışırsam, o zaman üretim olanaksız hale gelir ve üretim maliyeti artar” diye düşünmektedir. Bu nedenle işçiler gerekli tedbirler alınmadan çalışmak zorunda kalmakta ve her an ölümle burun buruna yaşamaktadırlar. Son yaşanan patlama bu durumun açık kanıtıdır.

İş güvenliği ve sağlığı konusunda burjuvaziden ve devletinden önlem almasını bekleme ölüden gözyaşı beklemekle eş değerdedir. İş cinayetlerine karşı mücadeleyi yükseltmekten başka işçi sınıfı ve emekçilerin bir yolu bulunmamaktadır.

İşçi sınıfı ölümü her an yanı başında olmasına yol açan koşullara karşı birleşik militan mücadeleyi yükseltmek, tersanelerden yükseltilen sese kulak vermek zorundadır. İş cinayetlerinin durdurmanın başkaca bir yolu bulunmamaktadır.