4 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/01

  Kızıl Bayrak'tan
   İşbirlikçi burjuvazi yeni yıla içe ve dışa dönük saldırılarla başladı!..
  Kürt halkı kudurgan bir şovenizmin kıskacında bir yılı daha geride bıraktı...
2007 sermayenin yoğun saldırıları ile geçti!
2008 mücadele yılı olacak!
“Herkese sağlık güvenli gelecek” için
genel grev–genel direnişi tabanda örelim!
Sınıf hareketinde birleşik mücadelenin
artan önemi ve büyüyen olanaklar
  SSGSS saldırısına karşı eylemler...
  Cevizli Tekel işçilerinden özelleştirme saldırısına tok yanıt!
  Asgari ücret belirlendi...
  Nereye gidiyoruz?
Yüksel Akkaya
  Kurultay sonrasında mücadelenin ve örgütlenmenin yeni bir dönemine doğru... !
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Komisyonları 10 Şubat’a hazırlanıyor... .
  Gençlik hareketinden...
  Dünya’dan...
  Doğanın yıkımının nedeni kapitalizmin kâr hırsıdır!..
  4 Ocak ‘96 / Ümraniye: Devrimci tutsaklar saldırıyı tok bir direniş şiarı ile karşıladılar...
  Bir rahibin bedeninde şan–şöhret aramak...
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
  Yeni yıla emeğin hakkıyla
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Başarısız” psikolojik saldırılara yenileri ekleniyor...

Kürt gerillası “devlet koruması” ile kandırılmaya çalışılıyor!

Son haftalarda boyutlandırılarak artırılan Kürt halkına yönelik saldırıların bir yönünü de, her dönem olduğu gibi, psikolojik savaş oluşturuyor. Genelkurmay her ne kadar pek başarılı olamadıkları açıklamasında bulunduysa da, kirli savaşın en kirli araçlarından biri olan psikolojik savaş son hızıyla sürdürülüyor

Psikolojik harekatta kullanılan pek çok araç var. Ama bu kez konumuz bunlardan sadece biridir. Sınırötesi operasyonla paralel yürütülen bu savaşta, PKK militanları teslim olmaya çağrılıyor. “Pişmanlık Yasası” adıyla daha önce uygulanıp sonuç alınamamış olandan tutun da, “Eve Dönüş Yasası” adı verilen ve henüz ne idüğü tam ortaya konmamış olana kadar bir dizi ‘sanal’ avantaj gerillanın önüne sunuluyor. Bu kapsamda, henüz bir yasası, kararnamesi, uygulaması bulunmayan, sanık koruma programının reklamı da medya aracılığıyla gerilla ve ailesine iletilmeye çalışılıyor. Buna göre, teslim olan gerillaya estetik ameliyattan sahte kimliğe ve Avrupa’da işe yerleştirmeye kadar çok yönlü, çok avantajlı devlet koruması sağlanacaktır.

Bu kandırma mantığı, devletlilerin, kendi yaptırdıkları sözde araştırma sonuçlarına kendilerini inandırdıklarını gösteriyor. Bu araştırmalara göre, PKK, eğitimsiz ve de işsiz gençleri kandırmaktadır. PKK kandırabildiğine göre devlet niye kandıramasın?!. Üstelik daha büyük avantajlar sunmaktayken!..

Devlet aklı bu ya, işte bu kadar çalışıyor. Kandırılarak dağa çıkarılmış o cahil(!) gençlerin aynı zamanda kör ve sağır olmadığını hesap edemiyor. Bu aynı süreçte, legal Kürt mevzilerine, örneğin DTP’ye ve DTP’li vekillere yönelik saldırıları görmeyecek, duymayacak, değerlendiremeyecek sanıyor. Yasalara bu derece dikkat eden DTP’lilere bunları yapanlar, yasadışı -üstelik silahlı- mücadele içindekine neler yapmaz sorusunun sorulabileceğini hesaba katamıyor.

Teslim alma hesaplı bu reklamların sırf reklamdan, sırf psikolojik harekattan ibaret olduğunu ise düşünmemek gerekiyor. ‘Harıl harıl teslim oluyorlar’, ‘panik içerisinde kaçıyorlar’ reklamları elbette psikolojik saldırı dışında bir anlam ifade etmiyor. Ancak işin ‘itirafçılık’ boyutunda, ‘Kürt sorununun çözümü için Amerikan projesi’nin de önemli bir yer tuttuğunu kabul etmek gerekiyor.

Dış basında, ‘operasyon için pazarlık’ kapsamında, ABD’nin, sorunun çözümü için kendi projesini dayattığı yer almış bulunuyor. ABD’nin, salt kendi projesinin uygulanması sözü karşılığında operasyon izni vereceğini düşünmek doğru olmamakla birlikte, başka neler verildiği henüz açığa çıkmadığına göre, ilk elden yine bir Amerikan projesi uygulamasıyla karşı karşıya olduğumuzu kabul etmek gerekiyor.

Güney’in ve Kuzey’in Kürtler’i, ABD’nin Irak’tan aldıklarına karşı ne verdiğine iyi bakması, bu projede kendilerine düşen payı anlamaları açısından zorunluluk arzediyor. Özelde Amerikan, genel olarak da emperyalist projelerde vermek diye bir olgu bulunmuyor. Emperyalizmin halklarla ilişkisi hep almak üzerine kuruludur. Afganistan ve Irak saldırılarıyla uygulamaya sokulan BOP’un temelinde ise bölge halklarının tümüyle teslim alınması yatıyor. Emperyalist haydutlar, karşılarında tek direnç noktası bırakmak istemiyorlar. Bu, Filistin’de olduğu gibi güncel planda İsrail saldırılarına karşı, Kürt direnişinde olduğu gibi Türk devletinin saldırılarına karşı görünse de, fark etmiyor. Çünkü yerel veya bölgesel bir direniş yürüten bir halkın yönünü emperyalizme çevirmeyeceğinin hiçbir garantisi bulunmuyor. Kaldı ki, anılan her iki direnişin de geçmişinde devrimci etkileşimler sözkonusudur. Kendi içlerinden yeniden devrimci bir önderlik çıkarmayacaklarının hiçbir güvencesi yoktur.

İster emperyalizmin desteğiyle olsun ister desteksiz, Türk sermaye devletinin Kürt sorununu bu yöntemlerle çözme şansı bulunmuyor. Kirli savaşın askeri yönü olduğu kadar psikolojik yönü de Kürt halkının direnişini büyütmekten başka bir işlev taşımıyor.