24 Ağustos 2007 Sayı: 2007/33(33)

  Kızıl Bayrak'tan
   Dikkatler sınıf hareketine, güç ve enerji sınıf çalışmasına!
  Grev hazırlıkları yayılıyor, bürokratlar susuyor!
Grev hakkı için birleşik mücadele!.
Nazi artığı Halacoğlu’nun ırkçı-şoven hezeyanları…
İşçi ve emekçi hareketinden...
Liberal sol için bir pusula ya da islami demokratik faşizmin işçi sınıfı ile imtihanı
Yüksel Akkaya
  TÜTSİS “esneklik” dayatıyor, TEKSİF uzlaşmadan bahsediyor!
  KESK üyeleri ve yöneticileriyle toplu görüşme süreci üzerine konuştuk...
  Seçimler ve yeni dönem/2
22 Temmuz seçimleri ve düzen partileri
  Piyasalaşan eğitim sisteminde mesleki eğitim:
  Tersaneler cehenneminde hak alma
mücadelesi büyüyor!
  İşgalci zorbalar Irak’a
“Bosna modeli” öneriyor
  Şeriatçı Suudi rejimi emperyalist-siyonist güçlerin safında...
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 4
Volkan Yaraşır
  Devlet ve siyaset kurumu - M. Can Yüce
  Coca Cola’nın sirkine
bu sene de davet var!
  Sacco ve Vanzetti’yi insanlığın vicdanında canlı tutmak için...
  Bir-Kar Gençliği: “2. Enternasyonal
Gençlik Buluşması”na hazırlanıyoruz!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Coca Cola’nın sirkine bu sene de davet var!

ABD emperyalizminin dünyaya saldığı birçok marka kapitalizmin birer simgesi olarak pazarlanıyor. Amerikan patentli Coca Cola, Pepsi Cola gibi meşrubatlar bir asrı aşkın bir zamandan beri dünya pazarında. Dünya üzerinde adeta Amerikan emperyalizminin bir sembolü haline gelen Coca Cola’nın 1886 yılında Atlanta’da başlayan serüveni, bu “müthiş” buluşun boş yere dünyanın her köşesine ulaşmadığını ortaya koymaktadır. Kimi zaman zor kullanarak, kimi zaman da reklamın en ince biçimleri ile oluşturulan pazarlama projeleri ile Cola yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline dönüştü.

Tekellerin amacı hayatın her alanını markalaştırmaktır. Bu açıdan kendi alanında neredeyse bir lider olan Coca Cola bir içecek firması olarak tanımlanabilir ama bu eksik kalacaktır. Ek olarak Amerika’da envai çeşit ev eşyası (tabak, çanak, anahtarlık, kumbara, buzdolabı, gözlük, vb.) üreten, yaz kampları, festivaller gibi sosyal etkinlikler düzenleyen bir tekel olarak tanımlanabilir. Ancak bunlar NİKE için de, Mc Donalds için de, Starbucks için de sıralanabilecek özellikler. Hepsinin tek gayesi genişlemek, hayatın her alanını markalamak, kendi adı ile anılmasını sağlamaktır. Mesela sofra içeceği denince akla Coca Cola gelmeli, spor ayakkabısında NİKE, kahvede Starbucks, yemekte Mc Donalds... Ancak bu da küresel çapta ün kazanmış bir marka için yeterli olmayacaktır. Bu ünvanı elinde tutabilmesinin yolu mümkün olan her alanda var olmaktan geçecektir. Tekeller kendi stratejilerini buna uygun olarak oluştururken, bir hayat biçimini de pazarlamak zorundadır. Zira sattıkları şey sadece bir ürün değil bir sistemin düşünsel yaklaşımı ve buna uygun biçimlenen yaşamın kendisidir.

Örneğin postmodern insanın güncel yabancılaşmasının bir yansıması olarak ortaya çıkan “isyan etme” durumuna tekeller cephesinden bir yanıt oluşturulabilmeli, bunun cevabı da kişinin bilincinde istem dışı oluşabilmelidir. Sistem cevabı çoktan nakde çevirmiştir: “İsyan etmek isteyen şu marka ayakkabı giyer, şu içecekten içer, bu marka pantolon giyer” biçiminde bir profil oluşturulmuştur.

Son yıllarda rock müzik severlerin beğenisine sunulan 5. Rock’n Coke da bunun bir biçimidir. Rock müzik ile emperyalizmin bir sembolü üzerine kurulan bu ironik ilişkinin kendisi de bilinçli bir tercihin ürünüdür. 1969 yılında, 1960’larda oluşmaya başlayan rock müzik hareketini inceleyen akademisyen T. Rosznak Rock’ın muhalif kimliğini şöyle yorumluyor: “‘Marksistler, teknokratik Amerika’nın, kendi gençliği içerisinde potansiyel devrimci unsurları üretmesini asla hayal etmemişlerdi. Burjuvalar sınıf düşmanlığını kendi fabrikalarında bulacakları yerde kahvaltı sofralarında kendi ürünlerini çocuklarında bulmuşlardı.”

Rock müzik, 1960’ların mirasıyla, dünyanın her yanında değişimci, dün Vietnam işgalinin karşısında direnişin yanında saf tutan, bugün küreselleşme karşıtı, ‘eşitlik, özgürlük, insan hakları’ndan yana bir kimlik taşır. Ancak kapitalizmin en önemli simgelerinden Coca Cola yine yağmur çamur demeden yaklaşık 50 binin üzerinde kişiyi, İstanbul’da bir alanda toplayacak. Geçtiğimiz yıllarda bunun için 7 milyon doları bir festivale harcamakta sakınca görmemişti. Ali Atıf Bir 2005’teki festivalin ardından kendi liberal penceresinden konuyu şöyle özetliyor: “Rock ve coke... oksimoron... yani zıt kutuplar... rockçılar 1969’da, New York’un Woodstock bölgesinde 500 bin kişinin katıldığı Vietnam karşıtı müzik festivalini nasıl unuturlar? Rockçılar potansiyel olarak Coca-cola karşıtı olma olasılıkları en yüksek grup. Coca-cola onbinlerce genci yatırıyor, yediriyor, içiriyor. Cure gibi, Korn gibi rockın dünya devlerini ayaklarına getiriyor. Türkiye’yi ‘Rock’n coke’ diye inletiyor. Hiçbir bir rockçı çıkıp da ‘ya bu konserlerin adı niye pop and coke?’ diye sormuyor. ‘Coca-Cola dünyasına bu isim daha çok yakışır’ demiyor. Bir diğeri de çıkıp şu yanıtı vermiyor: ‘Popçular zaten Coca-Cola manyağı oğlum sen içmeyenlere bak!’ Coca-Cola’yı verdiği pazarlama dersinden ötürü bir kez daha kutluyorum.”

Rockın bu Colalı taklidi üzerine çok söz söylenebilir. Örneğin seçilen müzik grupları ve şarkıcıların tarzının popa yakın olması, alana kurulan ve müziği kimi zaman ikinci plana iten stantlar vb... Ancak bugün gençlerin karşısına temiz yüzüyle çıkan Coca Cola’nın tarihi kanlıdır. Ve bu tarih herşeyi tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.

Herşey 1831 Georgia doğumlu kimyacı Dr. John Stith Pemberton’un daha önce başağrısına karşı ve sinirleri yatıştırmada uyarıcı bir ilaç olarak kullandığı karışımın yeniden düzenlenerek bir içecek olarak “Pembertons Wine Cola” adıyla piyasaya sürülmesiyle başladı. Bu yeni içecek insanların öylesine hoşuna gitti ki satışlar bir anda patladı. İki yıl sonra, 1888’de Coca Cola Co. şirketi kurularak, yatıştırıcı olarak yola çıkan karışım bu yeni şirketin patentli ürününe dönüştü. Coca bitkisinin yapraklarının (ki bu bitkinin yapraklarının işlenmesi ile kokain ve diğer uyuşturucu türevleri elde edilir) ve cola cevizinin (ki bu cevizde bol miktarda kafein bulunur) karışımından üretilen içecek, sadece neşelendirici, serinletici ve canlandırıcı sodalı bir meşrubat olarak değil, ideal alkolsüz bir meşrubat olarak pazarlanırken, bu yeni ürünün ilk satış yeri de Atlanta’da “Jacob’un eczanesi” oldu. Piyasaya giren içeceğin bu başarısı akıllı yatırımcıların ilgisini çekerken, tüm dünyayı avucuna alacak Coca Cola şirketi el değiştirecek, yaratıcısı ve ailesi yokluk içinde ölürken, şirket yeni sahiplerinin elinde kalacaktı. Daha başından entrikalarla ve yeni pazarlama teknikleri ile yola çıkan Cola, bundan sonra da yolunu böyle yürüdü.

Coca-Cola dünyanın birçok yerinde ölüm olarak biliniyor

Coca Cola’nın kanlı tarihinden bazı örnekler:

* Coca-Cola çocuk emeği kullanımıyla ilgili yasaların en son çıktığı birleşik devletler eyaleti Georgia Atlanta’da üretime başladı. Coca-Cola’nın ilk patronu Asa Chandler, çocukların fabrikalarda köle gibi çalıştırılmasını savundu. Chandler “hesaplara göre çocuk emeği dünya üzerindeki herhangi bir ülkeye büyük ölçüde başarı getirebilir. Bir çocuk ne kadar erken yaşta çalışmaya başlarsa, yaşamı o kadar güzel o kadar hayırlı olur” diyordu.

Coca-Cola yalnızca genç işçileri sömürmedi. 1969’da yaklaşık 6 bin göçmen işçi, Coca-Cola’nın “Minute Maid” şirketi tarafından koruluklarda çalıştırıldı. Bu işçiler ve çocukları, çok düşük ücretlerle tuvaleti dahi olmayan barakalarda yaşadılar.

* 1970’lerde Güney Afrika’daki Coca-Cola şirketi “apartheid” döneminde siyah işçileri çalıştırdı ve bu işçilere günlük yalnızca 25 sent ödedi.

* Amerika birliklerini İkinci Dünya Savaşı’na gönderirken, pazarını genişletme amacında olan Coca-Cola da refakatçi olarak temsilcilerini gönderdi. Cola satıcıları, Amerikan ordusunda askeri rütbeleri olan “teknik araştırmacılar“a dönüştüler. Japon ve Alman savaş esirleri Coca-Cola fabrikalarında çalıştırıldı.

* Bu “vatansever” şirket Nazi Almanya’sında da işletmeler kurdu. Nazi gamalı haçı yıllarca Coca-Cola logosuyla yanyana durdu. 1939 Nisanı sonlarında Coca-Cola’nın Almanya’daki patronu Max Keith işletmenin ülkedeki onuncu yıldönümünü kutladı. Keith “liderimize olan derin hayranlığımız ve minnettarlığımızı anmak için“ diyerek Hitler için toplu bir selamlama emri verdi. Coca-Cola, kârı artmaya devam ettiği sürece dünyadaki baskıcı rejimlerle çalışmayı hep sürdürdü. Coca-Cola’nın Guatemala’daki şişeleme şirketi “United Fruit” 1954’te ordu darbesine yardım etti.

* 5 Aralık 1996’da, Coca-Cola’nın Bebidas Alimientos şişeleme fabrikası patronları tarafından tutulan paramiliter katiller, Kolombiya Carepa’daki fabrikada çalışan, iş güvencesi ve yüzde 35’lik zam talep eden sendikanın temsilcisi İsidro Segundo Gill’i öldürdüler. Ardından bir başka sendika liderini kaçırdılar. Daha sonra faşist katiller sendika bürolarını yakarak, kalan işçileri sendikayı terketmeye zorladılar. Edgar Paez adlı bir işçi “Tüm işçiler canlarını kurtarmak için sendikadan kaçmak zorunda kaldılar, sendika tamamen tahrip oldu. Paramiliterler iki ay boyunca fabrika girişinde nöbet tuttular. Coca-Cola yetkilileri hiçbir şikayette bulunmadı” diyordu.

1989 ve 2001’de de başka iki fabrikada iki sendika lideri öldürüldü.

* 1970’lerde Guatemala’da da ölüm birlikleri Coca-Cola çalışanları arasındaki sendika üyelerine işkence yapmak ve işçileri öldürmekle görevlendirilmişlerdi. Bir sendika temsilcisi olan İsrail Marquez üç kez bu teşebbüslerden kurtulmayı başardı. Marquez “Guatemala’da cinayet Coca-Cola olarak adlandırılır” diyor. 1980’lerde Coca-Cola’yı, sendika liderlerini öldürmek için ölüm birliklerini kullanan Guatemala’daki bir fabrikayla anlaşmasını bozmaya zorlamak için protestolar yapıldı.

* Şirket ayrıca, çıkarlarının hükümet tarafından korunması için Amerikan başkanlarına yardım etti. Bu başkanlar arasında Eisenhower, Kennedy, Johnson, Carter ve Clinton bulunuyor. Bush’a ise 2001 başkanlık seçimi kampanyaları için bir milyon dolar verdi.

* Bir okulda yapılan “eğitim gününde cola” şenliğinde öğrenciler “coke” yazısını oluşturmak için kırmızı ve beyaz renklerde giyindiler. Pepsi tişörtü giyen bir öğrenci ise okuldan çıkarıldı.

Cola ve onun kanlı yüzü bugün gençliği kirletme işini bizzat onların zevkleri üzerinden yapmaktadır. Milyonlarca doları sırf bu yüzden havalara saçan bu uluslararası cinayet şebekesi yarattığı sirkin içinde bir kuşağı daha yok etme uğraşındadır. Ancak bu sirki geleceğin sahipleri eninde sonunda dağıtacaktır.