24 Ağustos 2007 Sayı: 2007/33(33)

  Kızıl Bayrak'tan
   Dikkatler sınıf hareketine, güç ve enerji sınıf çalışmasına!
  Grev hazırlıkları yayılıyor, bürokratlar susuyor!
Grev hakkı için birleşik mücadele!.
Nazi artığı Halacoğlu’nun ırkçı-şoven hezeyanları…
İşçi ve emekçi hareketinden...
Liberal sol için bir pusula ya da islami demokratik faşizmin işçi sınıfı ile imtihanı
Yüksel Akkaya
  TÜTSİS “esneklik” dayatıyor, TEKSİF uzlaşmadan bahsediyor!
  KESK üyeleri ve yöneticileriyle toplu görüşme süreci üzerine konuştuk...
  Seçimler ve yeni dönem/2
22 Temmuz seçimleri ve düzen partileri
  Piyasalaşan eğitim sisteminde mesleki eğitim:
  Tersaneler cehenneminde hak alma
mücadelesi büyüyor!
  İşgalci zorbalar Irak’a
“Bosna modeli” öneriyor
  Şeriatçı Suudi rejimi emperyalist-siyonist güçlerin safında...
  Filistin, Irak ve Lübnan’da mikro ve kanton devletler kuruluyor... / 4
Volkan Yaraşır
  Devlet ve siyaset kurumu - M. Can Yüce
  Coca Cola’nın sirkine
bu sene de davet var!
  Sacco ve Vanzetti’yi insanlığın vicdanında canlı tutmak için...
  Bir-Kar Gençliği: “2. Enternasyonal
Gençlik Buluşması”na hazırlanıyoruz!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Piyasalaşan eğitim sisteminde mesleki eğitim:

Altın bilezik değil, kölelik prangası!

CNN Türk’te Türkiye’de mesleki eğitimin sorunlarının incelendiği 5 bölümlük bir program yayınlandı. Başak Çubukçu imzasını taşıyan bu programda Türkiye’de mesleki olsun olmasın eğitim sisteminin en temel sorunu bütün çarpıcılığıyla gözler önüne serildi. Çünkü program meslek liselerinde verilen eğitimin niteliğini değil, sermayenin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladığını tartışıyor, meslek lisesinde okuyan öğrencilerin sorunlarını değil, mesleki eğitimin güncel tablosu içinde sermaye kuruluşlarının karşı karşıya kaldığı açmazları ele alıyordu.

Bölüm 1: Ara eleman sorunu

Kapitalizmde mesleki eğitim veren kurumlar gençlerin yetenekleri ve ilgi alanlarına göre yönlendirilmeleri gibi bir kaygının ürünü olarak açılmadılar. Yine bu okullarda uygulanan pratik eğitim süreci, öğrencilerin üretim süreci ile iç içe geçmiş bir eğitim alarak üretime yabancılaşmaları sorununu ortadan kaldırma ihtiyacının ürünü de değildi. Kapitalizmde mesleki eğitime verilen önem hep tek yönlü oldu: Sermayenin ara eleman ihtiyacının karşılanması, yani kapitalist üretim için vasıflı işçi yetiştirilmesi…

Gelişen teknoloji kas gücüne duyulan ihtiyacı minimuma indirirken, daha karmaşık bir yapıya bürünen makineler nitelikli işgücünü ertelenemez bir ihtiyaca dönüştürdü. Vasıfsız işçiler bu ihtiyacı karşılamaktan uzak. Çok sayıda işsiz mühendis ise maliyeti yükselten bir faktöre dönüşüyor. Dolayısıyla sermayenin hem bu alandaki açığını kapatacak ve hem de düşük maliyetli olacak işçilere ihtiyaç duyduğu çok açık.

Sonuç; sermayedarlar yüzlerini meslek liselerine döndü!

Şu an Türkiye’deki ara eleman açığı 40 binlerle ifade ediliyor. TOBB Türkiye Otomotiv Yan Sanayii Meclisi Başkanı Ahmet Bayraktar bu açığın yoğunlaştığı sektörlere ilişkin şunları söylüyor: “Nitelikli eleman sıkıntısının en çok hissedildiği sektörler; başta sanayii, hizmet, tekstil ve sağlık sektöründe kalite ve üretim zincirini doğrudan sekteye uğratıyor. Ara eleman ihtiyacı, KOBİ’lerde yani küçük ve orta ölçekli işletmelerde daha da yüksek.“ 

TÜTSİS Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin ise nitelikli eleman sorununu farklı işletmelerin elemanlarını ayartarak sağladığını söylüyor.

Ara eleman açığına ilişkin ortaya konulan veriler ve kapitalistlerin yakınmaları, meslek liselerinin her yıl verdikleri mezun sayısı düşünüldüğünde bir çelişki ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye’de onlarca meslek lisesi mevcut ve her yıl binlerce mezun veriliyor. Bu durumda devreye meslek liselerinin yoğunlaşması gereken sektörler ve eğitimin niteliği giriyor.

Bölüm 2: Piyasanın beklentileri

Programın ikinci bölümü sermayenin meslek liselerinden bekledikleri üzerine kurulmuş.

Halihazırdaki okulların sayısı ve verdikleri eğitimin niteliği ile kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu ifade eden sermayedarlar, ideal meslek lisesi için bir tanım da veriyorlar: “…sanayi ile bütünleşmiş, dil eğitimine ağırlık veren bir meslek lisesi modeli...” Şu haliyle kapitalist patronlar takımı için yetersiz de olsa sanayi ile, daha doğru bir ifadeyle sermaye ile bütünleşmiş çok sayıda meslek lisesi var. Zaten meslek liselerini ucuz emek cehennemi, meslek liselileri ücretsiz köle yapan da bu tanımdaki “bütünleşme”nin kendisi.

Sermaye meslek liselerinin kendi fabrikalarının arka bahçesine dönüşmesini istiyor. Lise eğitimi süresince “pratik eğitim/staj” adı altında kendi fabrikalarında ücretsiz çalışmalarını, mezuniyet sonrasında ise (elbette elemeye de tabi tutulduktan sonra) bir kısmının üç kuruş para karşılığında ama işi öğrenmiş olarak fabrikanın kadrolu elemanı olmalarını…

Bunun dışına çıkan durumları sermayedarlar, üretim kalitesinin düşmesi ve zaman kaybı olarak niteliyorlar. Patron takımının asıl kaygısı ise, en az maliyetle en nitelikli işgücüne sahip olabilmek. Bu yüzden meslek liselerinden yeterli donanımı alamadan mezun olan gençlere kendi işletmelerinde vermek zorunda kaldıkları eğitimden yakınıyorlar.

Sermaye çevrelerinin talebi açık: Gençlerin yeteneklerine göre eğitim almalarının önemi yok. Eğitim sisteminin toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmesinin de! Önemli olan “iş dünyası, teknoloji ile paralel, sanayiyle uyumlu” meslek liselerinin açılması. Bunun anlamı açık: Sermaye sahipleri diyor ki; sanayi bölgelerinin dışındaki tüm meslek liselerini kapatın! Her sanayi bölgesine oralardaki sektörlerle uyumlu birer okul açın! Okulları birer işletmeye bağlayın! Daha fazla ve sürekli ücretsiz köle istiyoruz! Ve buna uygun mesleki eğitim!

Bölüm 3: Kendi işçini kendin yetiştir!

İşletme patronları için mesleki eğitim ucuz hammadde ihtiyacı kadar önemli. Dolayısıyla bu; TÜTSİS yönetim kurulu başkanı sıfatını taşıyan azılı sınıf düşmanı Halit Narin’in dediği gibi gerçekten de büyük bir yatırım. Bir sermaye kuruluşu kendi çalıştığı sektörün ara eleman ihtiyacını karşılayan bir mesleki eğitim kurumuna sahip olduğu ölçüde, bu; işletmedeki bir takım ihtiyaçların bu okuldaki öğrenciler tarafından kesintisiz ve ücretsiz bir biçimde karşılanacağı anlamına geliyor. Ve dahası bu durum yıllar boyunca devam edebilecek. Yani sermayeden işçi ücretlerine ayrılan payın ciddi bir bölümü sermayedarın cebinde kalmış olacak. Bir de bu alandan piyasada az bulunan nitelikli eleman ihtiyacının karşılanacağını düşünürsek, sermaye çevrelerinin iştahının neden bu kadar kabardığını anlamakta zorlanmayız.

İşte iştahı bu ölçüde kabarmış olan sektörler şimdi kendi okullarını açmayı tartışmaya başladılar. Bu konuda atılan somut adımların olumlu sonuçlarını da gözleyen sermaye çevreleri, kendi okullarında gerek dönemsel gerek genel ihtiyaçlarına uygun bir eğitim programı uygulamayı planlıyorlar. Nedir bunun anlamı? Dönemsel olarak hangi işe eleman gerekiyorsa onu yetiştirmek! Peki ötesi? Sınıf bilincini bir daha filizlenemeyecek ölçüde ezmek, ağacı yaşken budamak, köleliğe razı, hatta kendini işçi kabul etmeyen bir işçi tipolojisi yetiştirmek…

Bölüm 4-5: Artık reklam bölümüne geçiyoruz!

Programın son iki bölümü meslek liselerinin, özellikle de işletmelere ait meslek liselerinin ne kadar avantajlı olduğunun anlatımına, yani reklama ayrılmış. Meslek liselilerin/meslek yüksek okulu öğrencilerinin ayaklarına vurulan kölelik prangasının altın bilezik olarak yutturulmaya çalışıldığı bölüm, sektörlerde ara elemanların ne kadar çok kazandıklarını, ciddi bir prestije sahip olduklarını anlatmakla geçiyor.

“Meslek lisesini memleket meselesi” olarak pazarlayan Koç grubu muradına ermiş görünüyor. Meslek liseleri hiç olmadığı kadar sermayenin gündeminde. Patron takımı mesleki eğitim almış gençleri iliklerine kadar sömürmekte kararlı. Sermaye medyası kendi yönünden buna çanak tutmakta, sermaye iktidarı ise zaten ‘99’dan bu yana (MEGEP projesi) bu işin alt yapısını hazırlamanın uğraşını veriyor.

Meslek liselileri hedef alan bu saldırı dalgası, işçi sınıfını da doğrudan ilgilendirmektedir. Piyasaya bir anda ve diploma karşılığı olduğu için zorunlu biçimde akacak olan ücretsiz köle adayları, işçi sınıfının iş güvencesini iyiden iyiye ortadan kaldıracaktır. Dahası sermayedarlar tarafından özel olarak eğitilecek ve sınıf bilinci daha 13-14 yaşında ayaklar altına alınacak bir işçi tipolojisi, işçi sınıfının gelecek mücadelesine vurulan bir darbe olacaktır. Sermayenin meslek liseliler üzerinde oynadığı oyuna karşı etkili bir mücadele bu nedenle büyük önem taşımaktadır.