11 Şubat 2006 Sayı: 2006/05 (05)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist savaş hazırlığına karşı
devrimci mücadele seferberliği!
  İran’a karşı kirli işbirliği gizlenemiyor
  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
emperyalist zorbaların hizmetinde
  Danıştay TÜPRAŞ ihalesinin yürütmesini
durdurdu...Yağmacılar TÜPRAŞ’tan defolsun!
Galataport yağması şimdilik durdu
  Sömürü ve yağma düzeninin profesyonel
hızsızları... Burjuva politikacılarının ‘mal varlığı’ kavgası
Kemal Unakıtan: Sermayenin emek
düşmanı arsız şarlatanı
Pendik-Kartal-Maltepe İşçi Kurultayı 250 işçi ve emekçinin katılımıyla
gerçekleşti
  “Sağlık haktır satılamaz!”
  İşyeri hekimi kimin hekimidir: İşçinin mi, işverenin mi?/ Yüksel Akkaya
TEKEL işçileriyle dayanışalım!
12 Şubat’ta Tersane İşçileri Kurultayı’ına!
  8 Mart ve sendikalar...
Sınıfsal özüne ve devrimci içeriğine
uygun bir 8 Mart için! (Orta sayfa)
  Devrimci 8 Mart çalışmasına polis
saldırısı...Yine saldırdılar
yine engelleyemediler!
  Sermayenin itleri saldırmaya devam
ediyor!
   Chavez savaş kundakçılarını çileden
çıkardı
   Müslüman-Hıristiyan çatışması değil
emperyalizme karşı halkların birleşik
mücadelesi!
  Suriye “muhalefeti” Washington’daki
efendilerinden destek istedi
  Almanya’da grev rüzgarı!
  AEG direnişi kararlılıkla sürüyor!
  Filistin seçimlerinin anlattıkları
  Liselilerin Sesi’nden
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Müşteri değil öğrenciyiz!”

Liseli gençlik çalışmamız ikinci dönemle beraber adımlarını büyütecek!

Ara tatilin yoğun kar yağışı nedeniyle bir hafta daha uzaması sonucu liselerde bir aya yakın tatil yapılmış oldu. Bu bir ayın sonunda bildiğimiz bir gerçeğin altını bir kez daha çiziyoruz; sermaye iktidarı saldırılarına ara vermiyor, yani tatil yapmıyor. Bütün ara tatil boyunca neredeyse gündemden hiç düşmeyen özel okul yasası sermaye iktidarının eğitimi ticarileştirme yönünde attığı adımlar konusunda ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu gözler önüne seriyor.

Bugün özel okulların teşviki adı altında eğitimin tümüyle paralılaştırılması ve devletin eğitimden elini ayağını çekmesi ile beraber eğitim kurumları ile sermayenin bütünleşmesi sürecinin hızlandırılmasının adımları atılıyor. Bunun açık anlamı “eğitim parasızdır” ibaresinin bir süre sonra tarih kitaplarında yazılacak bir cümleden ibaret olacağıdır.

Özel eğitim kurumları bir dönemdir öğrenci azlığından yakınıyordu. Okullar öğrenci kapasitesini dolduramıyordu ve bunun sonucu olarak özel okullara yatırım yapan sermaye grupları geçmiş senelerde elde ettikleri karı mumla arar hale gelmişlerdi. Elbette patron sınıfının imdadına sermaye iktidarı yetişecekti. Özel eğitim kurumları yasa tasarısı tam bu noktada sihirli bir formüldü. Tek bir formülle bir yandan özel eğitim kurumları ve onların ihtiyaçları karşılanacak, diğer yandan da devlet uzun vadede eğitim alanından elini eteğini çekmiş ve bu alanı tümüyle özelleştirmede anlamlı bir adım atmış olacak. Bu planlar çerçevesinde yürütülen tartışmalarla gün geçtikçe daha da yakıcı bir hal alan eğitimde fırsat eşitsizliği yasal kılıfına kavuşmuş olacak ve elbette sermayenin çıkarına olan tüm bu sürecin faturası işçi ve emekçi çocuklarına kesilecek.

Özel eğitim kurumlarına ilişkin söz konusu yasal düzenleme, yakın gelecekte ortaya çıkartacağı sorunlardan öte, uzun vadede yaratacakları ile önem taşıyor. Bu yasa, açık ki, uzun yıllar boyunca işçi ve emekçi kesimlere mensup gençlerin eğitim hakkının gaspı anlamına geliyor. Tam da bu yüzden liseli gençlik bu yasaya tek başına kendi geleceğinde yaratacağı sonuçlar üzerinden değil, ama işçi ve emekçi kesimlere mensup gençleri mahkum edeceği geleceksizlik üzerinden karşı çıkmalıdır.

İkinci dönemde mücadeleyi büyütelim!

Önümüzdeki dönem liseli gençlik çalışmamız bir sıçramaya konu edilebilmelidir. Belirli bir olgunluk ifade eden çalışma alanlarımızda önümüzdeki süreç çok yönlü bir politik faaliyete konu edilebilmeli ve bu faaliyetin ortaya çıkardığı birikimlerin kalıcılaştırılacağı araçlar kullanılabilmelidir. İstanbul, Adana, Antakya ve Mersin çalışmalarımız açısından bu araç bugünden belirlenmiş ve iddialı, hedefli bir tarzda çalışmalar başlatılmıştır. Sıraladığımız bu iller, ikinci dönemi güçlü bir politik kampanyaya konu edecek ve bu politik kampanyanın sonuçları bu yerellerde gerek il düzeyinde, gerekse bölgesel örgütlenecek liseli gençlik kurultaylarına taşınacaktır. Lise çalışmalarımızın aynı olgunluğa ulaşamadığı diğer illerimiz açısından da, çalışmalarımızı ilerletecek yöntemler geliştirilebilmelidir. Bu bir ilimiz açısından platformlaşma sürecinin hızlandırılması olabilecekken, başka bir ilimiz açısından liseli gençlikle zayıf olan bağların güçlendirilmesi yönünde atılan adımlar olabilmelidir.

İkinci dönem boyunca bu çalışma alanlarımızın temel gündemlerinden biri de, özel eğitim kurumları yasa tasarısı üzerinden hız kazanmış olan eğitimin paralılaştırılması saldırısı olacaktır. Elbette bu gündem tek başına yasa tasarısının iptali gibi güdük bir taleple işlenmemelidir. Yapılması gereken, bu gündemin yarattığı tartışma içerisinde güçlü bir üçüncü taraf olabilmektir. Mevcut tasarıya karşı çıkarken, sol kisvesi altında başka hesaplarla ‘sosyal devlet' yalanını yücelten burjuva muhaliflerinden farklı olarak, yasa tasarısının iptalinin yanısıra özel okulların tümünün kapatılması talebini liseli gençlik nezdinde gündemleştirebilmeliyiz.

İstanbul çalışmamız açısındansa ikinci dönem meslek liseli çalışmasına dair somut adımların atıldığı bir dönem olacaktır. Meslek liselerinde yaşanan ucuz emek sömürüsü geleceksizlik başlığı ile birleştirilerek işlenecek, meslek liseli gençliğe ulaşmanın somut kanallarının yaratılması çabası harcanacaktır. İstanbul çalışmamızın diğer bir önemli gündemini ise liselerde yozlaşma, çeteleşme ve uyuşturucu oluşturacaktır. Bu gündemler üzerinden alternatif bir kültür sanat çalışması başlatabilme çabası içerisine girilecektir. Elbette bugündemler liseli gençlik çalışmamız olan bütün yerellerimizde tartışılmalı ve imkanlar doğrultusunda benzer çabalar buralarda da harcanmalıdır.

Sermaye iktidarı eğitimden sağlığa bütün haklarımızı bir bir gaspediyor. Bu saldırılara karşı hazırlıklı olmak sorumluluğu ile karşı karşıyayız. İkinci dönemde liseli gençlik faaliyetimizi yükseltmeli ve liseli gençliği toplumsal muhalefetin güçlü bir parçası haline getirebilme çabasına yoğunlaşmalıyız.

Sermaye düzeninin liseli gençlere vaadettiği koca bir geleceksizlikten başka bir şey değil. Önümüzde iki seçenek var. Ya geleceksizliğe mahkum edilmişliğimizi kabulleneceğiz. Ya da geleceğimizi kazanmak için mücadele edeceğiz!

(Liselilerin Sesi'nin Şubat 2005 tarihli 4. sayısından alınmıştır...)

-----------------------------------------------------------------------------------------

Yozlaşmaya, çeteleşmeye ve uyuşturucuya geçit vermeyeceğiz!

Merhaba!

Konduların sokaklarının tozuna ve toprağına bulanmış, yokuşlarına tırmanmanın soluksuzluğunu, cebimizde beş para olmamasının açlığını ama en önemlisi işçi ve emekçi çocuğu olmanın onurunu taşıyarak selamlıyoruz hepinizi...

Uzun yıllardır patron sınıfının seçim zamanı dışında hatırlamadığı bu mahallelerde, biz gelişmeye, öğrenmeye, genç olmaya, dahası yaşamaya çalışıyoruz. Ancak hangi şartlarda ve hangi imkanlarla?

Bunları tartışmak zorundayız. Çünkü düzen bir yandan bugünümüzü bize zindan ediyor. Diğer yandan bugün bize yönelttiği saldırıların her biri geleceğimizi biraz daha karanlığa gömüyor.

Peki bu düzen bize ne vaad ediyor?

Düzen uyuşturucu bataklığına saplanmış genç nesiller yetiştirmek istiyor!

Yaşadığımız mahallelerde sokak aralarında, okuduğumuz liselerin kapı önlerinde uyuşturucu satıcıları cirit atıyor. Okullarımızda gençler koridorlarda esrar sarıyor, erken yaşta madde bağımlısı oluyor. Geçtiğimiz senelerle kıyaslandığında hem madde kullanan gençlerin sayısı arttı hem de yaş ortalaması düştü. Artık 12-13 yaşında gençler esrarı da biliyor, eroini de.

Uyuşturucu madde kullanımının sonunda ise gençleri neyin beklediği çok açık. Ya fiziksel olarak ölüm, ya da insani olan bütün özelliklerini kaybeden insanın düşünsel olarak ölümü. Gülsuyu İLGP olarak bizler, artık sıra arkadaşımızı, komşumuzu uyuşturucu bataklığında debelenirken görmek istemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bütün bu saldırılar bizlerin içinde yaşadığımız koşullara tepki göstermemizi önlemek için. Onlar bizleri uyuşturup daha çok sömürmek istiyor. Bizlerse artık bu sömürü zincirini kopartıp, yeni bir dünya kurmak istiyoruz.

Düzen çetelere katılan genç nesiller yetiştirmek istiyor!

Okullarımızın önünde her gün kavga çıkıyor. Birçok liseli genç üzerinde sustalılarla geziyor. Kimi yerde bu sustalılar haraç toplamak için, tehdit etmek için çekiliyor. Mahallelerimizde ciddi bir çeteleşme sorunu ile karşı karşıyayız. Bu sorun öyle bir hal aldı ki, çetelere katılmayan çoğunluk bir güvenlik sorunu ile karşı karşıyaymış gibi hissediyor.

Kurtlar Vadisi gibi dizilerle çetelere övgüler yağdırılıyor. Sanki çetelere mensup olmak bir övünç kaynağı, gururlanacak bir şeymiş gibi anlatılıyor. Oysa bu çetelerin bizlerin yaşamına kattığı hiç bir olumluluk yok. Aksine yaşamı değiştirmek için harcamamız gereken enerjiyi bizden çalıyorlar.

Düzen ise bu çetelere muhtaç. Doğallığında bu çeteler aracılığıyla bizleri sömürenler, bir yandan da bizleri tetikçileriymişiz gibi kullanıyorlar. Aramızdaki birlik beraberliği bölüp, ortak olan sorunlarımıza karşı ortak ses çıkarmamızı engellemiş oluyorlar. Oysa bizim ihtiyacımız, bir sokak serserisi olmak için elimize bıçak kapacağımız bir çetenin üyesi olmak değil, bütün çetelerin kökünün kazınacağı bir dünya için örgütlü mücadeleye katılmaktır.

Düzen yozlaşmış bir nesil yaratmak istiyor!

Mahallemizde spor tesisimiz yok, mahallemizde tiyatro salonumuz, sinemamız, konsere gitme imkanımız yok. Bir araya gelip beraber üretebileceğimiz, kendimizi geliştirebileğimiz hiç bir sosyal imkana sahip değiliz. Okullarımızın durumu da daha farklı değil. İşleyen tek bir eğitsel kol yok. Bizden beklenen, sessiz sakin içimize kapanmamız ya da bir çeteye girmemiz, uyuşturucu kullanmamız... Bütün boş vakitlerimizi televizyonla doldurmamızı istiyorlar.

Oysa bizlerin ihtiyacı olan alternatif bir kültür yaratmak... Çünkü bugün yozlaşmış olan bu kültür ve değerler bizlere ait değil. Bizler bu toplumun üreten kesiminin, işçi sınıfının çocuklarıyız... Bizler en güzel değerlerle yetişiyoruz. Alınteriyle yaşamanın onuru ve üretmenin coşkusu, bütün yokluklara rağmen elindekini avucundakini paylaşmanın güzelliği ile yetişiyoruz. Açık ki değerlerimiz düzenin işine gelmiyor, düzeni tehdit ediyor. O da çözümü bizlerin değerlerinin içini boşaltmak ve bizleri yozlaştırıp, yalnızlaştırmakta buluyor.

Arkadaşlar,

Bundan sonra Gülsuyu İLGP olarak bizleri hedef alan bu saldırılara karşı alternatif bir kültür yaratmanın mücadelesini vereceğiz. Bizler düzenin tek vaadinin karanlık bir gelecek olduğunun bilinciyle, tam da güzel yarınlar için bugünümüze sahip çıkacağız!

Hepinizi yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya karşı başlattığımız kampanyanın bir parçası olmaya çağırıyoruz. Çünkü yarın uyuşturucu kullanan kardeşimiz olabilir, çünkü yarın bir serserinin dayadığı bıçağın hedefi ablamız olabilir, çünkü açık ki geleceği karartılan kardeşimiz, ablamız, biz, hepimiziz!

Geleceğimize sahip çıkmak için kampanyamızı büyütelim!

Gülsuyu İLGP

(Liselilerin Sesi'nin Şubat 2005 tarihli 4. sayısından alınmıştır...)

---------------------------------------------------------------------------------------

Şakirpaşa Sanayi İşçileri Derneği Girişimi çalışmalarından…

Sanayi İşçileri Derneği'ne doğru!

Sınıf bilinçli devrimci işçiler olarak işçi derneği çalışmamıza hizmet eden asgari ücret kampanyamızdan sonra bir toplantı yaparak aldığımız kararları hayata geçiriyoruz. Toplantıda sanayide anket, ve 5 Şubat günü geniş toplantı yapma kararı almıştık. Sanayide yaptığımız anket işçilerle birebir diyalog kurmamızı sağladı. Daha önce de birçok kez gittiğimiz sanayide olumlu tepkilerle karşılandık. 2 gün boyunca yaptığımız anketlerle onlarca işçiyle birebir diyalog kurduk. Yaptığımız anketlerde işçiler dernek ile ilgili olumlu görüşler dile getirdiler. Birçok işçi de yaptığımız çalışmada başarılar dileyerek kendilerinin de zamanı uydukça ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdiler.

Anket çalışmamızda anket yaptığımız her işçiyi 5 Şubat Pazar günü yapacağımız toplantıya da çağırdık ve telefon numaralarını alarak ayrıldık. Anket yaptığımız 2 gün boyunca patron uşağı sanayi güvenliğiyle de tartıştık. Sanayinin özel mülkiyet olduğunu, gidip yönetimden izin almamızı söyleyen güvenliğe, anket çalışmamız için izin almamızın gerekmediğini söyledik ve yanımızdan kovduk. Fakat ısrarla sanayiden çıkmamızı isteyen güvenlik bizi polis çağırmakla tehdit etti. Bizler de çalışmamızın buradaki patronları korkuttuğunu dile getirerek, sanayide çalışmamızı hiç kimsenin engelleyemeyeceğini söyledik. İşçilerin de güvenliğe tepki göstermesi ve bizleri savunması güvenliği daha çok korkuttu. Ayrıca bir işçi güvenlikle diyalogunda “senin sigortan var, rahat yaşıyorsun, bizlerse sürünüyoruz, bizim sigortamız yok; bu arkadaşlar bizler için uğraşıyor, sizler engelliyorsunuz...” sözleriyle bizi açıktan desteklediği gösterdi. Çalışmalarımızı baskılara karşı yılmadan yürütmeye devam edeceğiz. Geniş toplantıya ön ayak olacak anket çalışmamızı yaptıktan sonra çevremizdeki ve tanıdığımız işçilerin evlerine giderek toplantıya çağrı yaptık.

5 Şubat günü sanayide çalışan işçilerin ağırlıkta olduğu 20'ye yakın işçiyle toplantımızı gerçekleştirdik. İlk olarak bir arkadaşımız sanayi işçileri derneğinin gerekliliğini ve sömürünün katmerleşerek artığını dile getirerek, örgütlenmenin şart olduğu üzerinden bir konuşmayla toplantıyı açtı. Katılan işçilerin hepsinin konuştuğu ve tartıştığı toplantımız olumlu geçti.

Toplantı sonunda kendi aramızda birlikteliği sağlamak ve çevremizdeki işçileri de bu çalışmanın bir parçası yapmak için 19 Şubat günü saat 13.00'te Şakirpaşa İşçi Kültür Evi'nde bir etkinlik yapma kararı aldık. Ayrıca iki haftada bir toplantı yapma kararı da aldık.

Çalışmamız tüm coşkumuzla sürecek.

Şakirpaşa Sanayi İşçileri Derneği Girişimi Çalışanları

-----------------------------------------------------------------------------------------

Şakirpaşa Sanayi İşçileri Derneği Girişimi olarak bir sanayi işçisiyle konuştuk...

“Hiçbir işçinin geleceği yok bu ülkede!”

- Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

İşçi: Mesailer hariç 14 saat çalışıyorum.

- Aldığınız ücret ne kadar?

İşçi: 280 YTL.

- Aldığınız ücretle geçinebiliyor musunuz?

İşçi: Evin 7 nüfusu var. Eve toplam 630 YTL giriyor. Bu parayla 7 kişi geçinmeye çalışıyoruz, tabiî ki geçim sıkıntısı yaşıyoruz.

- İşyerinde sendika var mı?

İşçi: Hayır yok.

- Haftada kaç gün mesaiye kalıyorsunuz?

İşçi: Cumartesi günü hariç her gün kalıyorum.

- Mesai ücretlerini alabiliyor musunuz?

İşçi: Evet ama almasak da bir şey değişmez. Çünkü mesai saatine 50 Ykr. alıyoruz.

- Sizce işyerinde en önemli sorun nedir?

İşçi: Bence yaşadığımız sorunların hiçbiri diğerinden daha önemsiz değil. Çalışma koşullarının sağlıksız oluşu, aldığımız ücretin düşük oluşu, yemeğimizin verilmemesi, hepsi de bence çok önemli sorunlar.

- Geleceğinizi güvende görüyor musunuz?

İşçi: Hiçbir işçinin geleceği yok ki bu ülkede, nasıl güvende görelim. Hayır, geleceğimi güvende görmüyorum.

- Sizce çalışanlar sorunlarını çözebilmek için nasıl hareket etmeli?

İşçi: Bir atasözü vardır ya, “Damlaya damlaya göl olur” diye. Sorunlarımızı çözebilmemiz için, bize bu sorunları yaşatanların boğulması gerekiyor. Onların boğulması içinde, tabiî ki bu damlaların göl olması gerekir.

- Birlikteliği sağlamak için sizin bir çabanız var mı?

İşçi: Bu işyerinde toplam 12 kişi çalışıyoruz. Bunlardan 7'si erkek 5'i de bayan. Erkek işçiler bize iyi gözle bakmıyor, bayanlar da işten atılmaktan korkuyor. Yani sizin anlayacağınız, benim böyle bir çabada bulunmam çok zor.

- Bölgemizde işçilerin birlikteliğini sağlamak, sorunlarına çözüm üretmek, kültürel ve sportif faaliyetler yapabilmek, kültürel ve sportif faaliyetler düzenlemek vb. amaçlarla bir işçi derneği kurulması düşünülüyor. Dernek çalışmasına nasıl bakıyorsunuz?

İşçi: Bence çok iyi olur.

- Derneğin kurulma çalışmalarına katılır mısınız?

İşçi: Elimden geleni yaparım.

- Kurulduktan sonra derneğin etkinliklerine ve faaliyetlerine katılır mısınız?

İşçi: Etkinliklerine kesin katılırım, ama faaliyetlerine katılmam biraz zor.

Şakirpaşa Sanayi İşçileri Derneği Girişimi çalışanları