11 Şubat 2006 Sayı: 2006/05 (05)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist savaş hazırlığına karşı
devrimci mücadele seferberliği!
  İran’a karşı kirli işbirliği gizlenemiyor
  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
emperyalist zorbaların hizmetinde
  Danıştay TÜPRAŞ ihalesinin yürütmesini
durdurdu...Yağmacılar TÜPRAŞ’tan defolsun!
Galataport yağması şimdilik durdu
  Sömürü ve yağma düzeninin profesyonel
hızsızları... Burjuva politikacılarının ‘mal varlığı’ kavgası
Kemal Unakıtan: Sermayenin emek
düşmanı arsız şarlatanı
Pendik-Kartal-Maltepe İşçi Kurultayı 250 işçi ve emekçinin katılımıyla
gerçekleşti
  “Sağlık haktır satılamaz!”
  İşyeri hekimi kimin hekimidir: İşçinin mi, işverenin mi?/ Yüksel Akkaya
TEKEL işçileriyle dayanışalım!
12 Şubat’ta Tersane İşçileri Kurultayı’ına!
  8 Mart ve sendikalar...
Sınıfsal özüne ve devrimci içeriğine
uygun bir 8 Mart için! (Orta sayfa)
  Devrimci 8 Mart çalışmasına polis
saldırısı...Yine saldırdılar
yine engelleyemediler!
  Sermayenin itleri saldırmaya devam
ediyor!
   Chavez savaş kundakçılarını çileden
çıkardı
   Müslüman-Hıristiyan çatışması değil
emperyalizme karşı halkların birleşik
mücadelesi!
  Suriye “muhalefeti” Washington’daki
efendilerinden destek istedi
  Almanya’da grev rüzgarı!
  AEG direnişi kararlılıkla sürüyor!
  Filistin seçimlerinin anlattıkları
  Liselilerin Sesi’nden
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Filistin seçimlerinin anlattıkları...

Filistin'de 25 Ocak 2006 günü yapılan meclis seçimlerini Hamas %60 gibi büyük bir çoğunlukla kazandı. 132 sandalyeli meclisin 77'sini kazanan Hamas'ın bu seçim zaferi “Batılı” merkezlerde büyük kaygılara ve hayal kırıklıklarına neden oldu. Onlar için bu, beklenmedik bir sonuçtu. Onların hesapları, El Fetih'in oylarında belli bir düşüşün olacağı ve Hamas'ın ise girdiği bu ilk seçimde belli bir başarı kazanacağı yönündeydi. Ama beklenmedik bir sonuç ortaya çıktı: Hamas, tek başına hükümet oluşturabilecek bir meclis çoğunluğunu elde etti.

ABD, AB ve İsrail tarafından “terörist ve radikal İslamcı” olarak tanımlanan Hamas, elde ettiği bu sonuçla emperyalist devletlerin ve İsrail'in hesaplarını zora sokmuş oldu. Anılan bu güçler tutumlarını açıklamaktan geri durmadılar. Kısaca özetlemek gerekirse;

- Hamas İsrail'i yoketme amacından vazgeçtiğini, İsrail'i tanıyacağını açıkça ilan etmelidir;

- Hamas silahlı mücadeleye kesin bir biçimde son verdiğini açıklamalıdır;

- Hamas terörü kınadığını ve teröre karşı olduğunu ifade etmelidir.

Bu koşulları yerine getirmeyen bir Hamas ile ilişki kurulmayacak, diyalog geliştirilmeyecek, Filistin'e verilmekte olan yardımlar kesilecektir.

İsrail, bunlara ek olarak her ay ödediği vergi iadelerini askıya almayı düşündüğünü de açıkladı.

Bu dayatmalara karşı Hamas, baskılara ve tehditlere boyun eğmeyeceğini, temel ilkelerinden ve hedeflerinden vazgeçmeyeceğini belirterek duruşunu özetledi.

Kuşkusuz Hamas'ın seçim zaferi “yeni bir durumdur”; birçok dengelerin ve politikaların zorlanacağı, yeniden gözden geçileceği bir durum… Filistin'in iç dengeleri, iç çelişkileri açısından da böyledir. İsrail ile ilişkiler ve çelişkiler, ABD'nin Ortadoğu politikasının bileşenleri ve araçları, AB ve diğer devletlerin Ortadoğu yaklaşımları açısından da yeni bir durum… Bu yeni durumun Kürdistan'a da dolaylı ve dolaysız birçok etkisi olacaktır. Bu nedenle olası gelişmeler ve politik dengelerin yönleri hakkında bir değerlendirme yapmak kaçınılmaz olmaktadır.

Oslo Anlaşması'yla başlayan “Ortadoğu Barış Süreci”yle, Filistin'e sınırlı bir özerklik karşılığında İsrail tanınacak, özerk Filistin yönetimi bir bakıma İsrail'in yerel sopası olması işleviyle donatılacaktı. Ancak bu süreç, Filistin direniş güçlerinin kararlı duvarına çarptı, geliştirilen “yol haritaları” süreci kurtarmaya yetmedi. Gelinen noktada bir “barış süreci” ve ortamından söz etmek mümkün değildir. FKÖ ve onun ana gövdesi konumundaki El Fetih ve onun yönetici eliti yakaladığı iktidar olanaklarını hem baskı aygıtına dönüştürmede, hem de bireysel ve zümresel olarak palazlamada kullandı. Arafat'ın ölümünden sonra ise toplum nezdindeki itibarı hızla erimeye başladı. Zaten kendi içinde yaşadığı farklı eğilimler daha da derinleşti, seçim sonuçlarından sonra ise sokaklara taşacak düzeyde şiddetlendi. İsrail ve emperyalizme teslimiyet, içte polis devleti kurumlaşmaları ve yolsuzluklar, toplumun temel sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümsüz bırakılması, aynı zamanda, Hamas'ın “seçim zaferi”nin zeminini de oluşturdu.

Sadece El Fetih'in olumsuzlukları ve bunların sonuçları değil, aynı zamanda Hamas'ın tutumu ve uygulamaları da bu başarının temellerini döşemiştir. İdeolojik çizgisi ve eylem anlayışını onaylamasak da İsrail işgali ve zulmü karşısındaki direnişi Filistin toplumunda sempatiyle karşılanmış ve toplumsal bir dayanak yaratmıştır; bu, seçimlerde %60 oy desteğiyle ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz anti-siyonist bilinç ve birikim yılların ürünüdür, bu, son dönem direnişleriyle canlı tutulmuştur. Bunda İsrail ve ABD'nin kibirli bastırma ve yoketme politikalarının hatırı sayılır bir katkısı da olmuştur.

Halk “barış sürecinin” ne demek olduğunu kendi pratik deneyimiyle kavramıştır, bu kavrayışta Hamas'ın duruşunun da katkısı olmuştur. Sadece İsrail karşısındaki direniş değil, Hamas'ın yönetimindeki belediyeler aracılığıyla halka götürdüğü sağlık, eğitim ve ekonomik alanlarındaki hizmetler toplumda belli bir sempati ve destek kazanmasını sağlamıştır.

El Fetih, yılların birikimi ve iktidar deneyimi, “dış güçlerin”, ABD, AB ve Arap devletlerinin desteğiyle yakaladığı iktidarı sürekli tekelinde tutacağını sanmış, ama bu konuda fena halde yanılmıştır. Geçmişte çok önemli bir sürece damga vurmak, “efsanevi ve tarihi” başarılara imza atmak da mümkün; ama bunu yozlaşmanın, dar grup ve kişisel çıkarlara tahvil etmenin zemini haline getirmenin, işgalci güçler karşısında geri, uzlaşmacı bir çizgi izlemenin belli bir faturası da olacaktı. Filistin gibi dinamik, direniş ve siyasetle bu kadar içiçe olan bir toplumdan edilgin bir tutum beklemek en büyük yanılgı olur… Nitekim Filistin halkı El Fetih'i sandıkta cezalandırmıştır. Bu, aslında bir bakıma bir çizginin, bir iktidar anlayışının reddi ve cezalandırılmasıdır! İşgalin, dış baskının ve aşağılanmanın en ağır koşullarını yaşayan bir halkın direnişten ve kendi çıkarlarını kollayan, bunu belli uygulamalarıyla gösteren bir örgütten yana tavır takınması önemlidir. Bu, Hamas'ın çizgisini, eylem anlayışını aşan bir durumdur. Hamas'ın İslamcı çizgisine ve onaylanması zor eylem anlayışına bakarak seçimlerde aldığı sonuçları es geçmek doğru değildir. Burada okunması gereken nokta şudur:

Filistin'de uygulanan çizgi, Filistin seçimlerinde yenilgiye uğramıştır. Yenilgiye uğrayan sadece El Fetih, onun kokuşmuş iktidar anlayışı ve siyaset çizgisi değil, aynı zamanda ABD ve İsrail'dir, onları destekleyen AB'dir. Pratikte iflası sayısız kez kanıtlanan “Ortadoğu Barış Süreci” ve onun eklentisi konumundaki “yol haritaları”dır! Yabancı güçlerin kadiri mutlak olmadıkları bir kez daha açığa çıkmış ve doğrulanmıştır!

Kendi toplumları hakkında söz söyleme iddiasında olanlar için esas olanın, halkın temel çıkarları, özgücünü esas alan direnişi olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır!

Filistin halkı, kendi ülkesinde özgür, bağımsız, horlanmadan, kurşunlanmadan, evleri başlarına geçirilmeden insanca yaşamak istiyor. Bütün bu haklı, meşru ve son derece insani istemlerin önündeki engeller ise İsrail siyonizmi, ABD emperyalizmi ve Arap gericiliği ile işbirlikçiliğidir.

Bundan sonra ne olur? ABD ve İsrail, AB ülkeleri İsrail ve Filistin politikalarından vazgeçecekler mi? Ya da Hamas gerçekliğini kabul ederek onu kendi minderlerine çekip uysallaştırma çizgisini mi izleyecekler?

Ya Hamas?

Elbette bu soruların kesin yanıtını bugünden vermek zor, ancak ortaya çıkan bazı ipuçları var: ABD, AB ve İsrail Hamas'tan ne istediğini net olarak açıklamışlardır. Yine Hamas bu baskılara boyun eğmeyeceğini açıklamıştır. Bir yandan bunlar olurken Mısır, Filistin eksenli diplomatik gelişmelere sahne oluyor. Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas ve Hamas liderleri Kahire'de Mısır yetkilileriyle görüşmeler yapmaktadırlar…

Bununla birlikte Filistin iç dengelerinde, özellikle El Fetih içinde önemli çalkantılar şimdiden açığa çıkmış ve daha da gelişme eğilimindedir. Bunun alacağı biçim ve nitelik ABD ve İsrail'in politikalarını etkileme potansiyeline sahiptir.

ABD'nin işi zor, İsrail açısından da yeni bir dönemin kapıları aralanmıştır. 28 Şubat'ta yapılacak İsrail seçimlerinin sonuçları bu yeni dönemin özelliklerini belirleme ve etkileme potansiyeline sahiptir.

Hamas'ın önünde de çözmek durumunda kalacağı zorlu sorunlar, paradokslar var. Hamas'ın seçim başarısı, bölge dengelerini etkileme şansına sahiptir. İran, Suriye ve Hamas yönetimindeki Filistin ekseni oluşabilir mi, oluşsa bile bu eksenin politik etki ve sonuç alma şansı ne kadar olur? Kuşkusuz bu soruların yanıtları da önümüzdeki dönemde belirmeye başlayacaktır…

Bugünden belli olan bir şey varsa o da şudur: Teslimiyete uzanan uzlaşma çizgisi, yozlaşma, kokuşma anlayışı ve pratiği Filistin'de yenilgiye uğramıştır! Bu, bir bakıma dünyaya kafa tutma pahasına gerçekleşmiştir! Burada başarı radikal İslam'ın değil, halktan yana olan, onun istemlerini politik bir programa dönüştüren eğilimin olmuştur!

Filistin seçimlerinin en temel dersi budur!

SOSYALİST-ŞOREŞGER

(Kürdistan Devrimci Sosyalistleri)