11 Şubat 2006 Sayı: 2006/05 (05)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist savaş hazırlığına karşı
devrimci mücadele seferberliği!
  İran’a karşı kirli işbirliği gizlenemiyor
  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
emperyalist zorbaların hizmetinde
  Danıştay TÜPRAŞ ihalesinin yürütmesini
durdurdu...Yağmacılar TÜPRAŞ’tan defolsun!
Galataport yağması şimdilik durdu
  Sömürü ve yağma düzeninin profesyonel
hızsızları... Burjuva politikacılarının ‘mal varlığı’ kavgası
Kemal Unakıtan: Sermayenin emek
düşmanı arsız şarlatanı
Pendik-Kartal-Maltepe İşçi Kurultayı 250 işçi ve emekçinin katılımıyla
gerçekleşti
  “Sağlık haktır satılamaz!”
  İşyeri hekimi kimin hekimidir: İşçinin mi, işverenin mi?/ Yüksel Akkaya
TEKEL işçileriyle dayanışalım!
12 Şubat’ta Tersane İşçileri Kurultayı’ına!
  8 Mart ve sendikalar...
Sınıfsal özüne ve devrimci içeriğine
uygun bir 8 Mart için! (Orta sayfa)
  Devrimci 8 Mart çalışmasına polis
saldırısı...Yine saldırdılar
yine engelleyemediler!
  Sermayenin itleri saldırmaya devam
ediyor!
   Chavez savaş kundakçılarını çileden
çıkardı
   Müslüman-Hıristiyan çatışması değil
emperyalizme karşı halkların birleşik
mücadelesi!
  Suriye “muhalefeti” Washington’daki
efendilerinden destek istedi
  Almanya’da grev rüzgarı!
  AEG direnişi kararlılıkla sürüyor!
  Filistin seçimlerinin anlattıkları
  Liselilerin Sesi’nden
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Chavez savaş kundakçılarını çileden çıkardı

ABD tekellerinin Beyaz Saray'daki temsilcileri, Latin Amerika'daki gelişmelerden duydukları rahatsızlığı yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Amerikan emperyalizminin diğer bölgelere “yeterli ilgiyi” gösterememesinin temel nedeni Irak bataklığında çırpınmasıdır. Bush yönetimini bu bataklığın içinde debelenmeye iten emperyalist saldırganlık ve savaş politikası ise, emekçi halklar arasında anti-emperyalist bilincin hızla yayılmasını sağlıyor.

Latin Amerika'da solcu adayların peş peşe başarı kazanması, işçi ve emekçiler ile yoksulların neoliberalizme ve emperyalist saldırganlığa karşı biriktirdikleri tepkinin dışavurumudur. Seçimle işbaşına gelen başkanlar arasında bu tepkiye en iyi tercüman olan, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez'dir. Bundan dolayı yıllardan beri ABD emperyalizminin hedefi durumundadır. Şu ana kadar yapılan bütün saldırıları boşa düşürerek püskürten Chavez yönetimi, son olarak ABD misyonunda görevli askeri bir yetkiliyi casusluk yaparken (Venezüella ordusuyla ilgili gizli bilgileri ABD'ye iletirken) suçüstü yakalayarak sınırdışı etti.

Bu gelişme, Beyaz Saray'daki küstahların çileden çıkmasına yol açtı. Konu hakkında Washington'dan yapılan açıklamalar Chavez'i hedef alan çirkin ithamlarla bezendi. Özellikle neo-faşist çetenin önde gelen isimlerinden ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld fazlasıyla rahatsız olduğunu belli etti. Rumsfeld, “Venezüella'da çok petrol parasına sahip bir Chavez var. Bu kişi, tıpkı Hitler gibi yasal yollardan seçilmiş biri, dahası, iktidarını pekiştirdi. Şimdi de tabii ki, Fidel Castro ve Evo Morales ile yakın çalışıyor. Durum beni endişelendiriyor” diye konuştu. Kirli savaş alanındaki uzmanlığıyla bilinen ABD'nin ulusal güvenlik direktörü John Negroponte ise Chavez'in, ABD tarafından “şeytan ekseninde” yer almakla suçlanan İran ve Kuzey Kore ile yakın diplomatik, askeri ve ekonomik işbirliği kurma peşinde olduğunu iddia ederek Venezüella'yı hedef gösterdi.

Washington kaynaklı açıklamaları kısaca yorumlayan Chavez , “İmparatorluğun köpeklerinin havlamasına izin verin, bu onların işi. Bizim mücadelemiz halkımızın gerçek özgürlüğünü sağlama mücadelesidir” dedi.

Chavez, Havana'da BM Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) 2005 Uluslararası Jose Marti ödülünü alması dolayısıyla düzenlenen törende (Havana'daki Devrim Meydanı'nda düzenlenen törene, aralarında Küba'da tıp eğitim gören binlerce Venezuella, Bolivya ve diğer Latin Amerikalı gencin de bulunduğu yaklaşık 200 bin kişinin katıldığı bildirildi) ödülünü Küba lideri Fidel Castro'dan aldıktan sonra yaklaşık üç saat süren bir konuşma yaptı. Konuşmada, ABD'nin, Latin Amerika'nın sola yönelişinden endişe etmekte haklı olduğunu vurgulayan Chavez, “Kaygı duymakta haklılar, çünkü burada neler olduğunu biliyorlar. Onlar sonsuza kadar ABD imparatorluğunu her anlamda muhafaza etmeye çalışacak, biz de o imparatorluğu parçalamak için mümkün olan her şeyi yapacağız” dedi. Chavez, ayrıca Mao Zedung'un “emperyalist ülkelerin kağıttan kaplanlar olduğu” ifadesini hatırlatarak Washington yönetiminin zayıflamakta olduğunu vurguladı.

Savaş kundakçılarının çirkin saldırılarına cepheden karşılık veren Chavez, “Eğer ABD, Venezüella'yla ilişkilerini kesmek istiyorsa, bu onların bileceği iş. ABD'deki rafinerileri kapamak bir dakikamı alır. Petrol fiyatları ne olur görürüz. Petrolü başkalarına satmak ise bir saniyemi almaz” diyen Chavez, Venezüella'nın başkenti Caracas'ta düzenlenen mitingde de konuyu gündeme getirdi. Chavez, George Bush için, “Hitler, kundakta bebek kalır” benzetmesi yaptı ve ABD'deki Venezüella'ya ait petrol rafinerilerini kapatmakla tehdit etti. Venezüella'da kimsenin casusluk yapamayacağını, ülkesindeki bütün ABD askeri yetkililerinin gerekirse sınırdışı edilebileceğini de söyledi.

Castro ile Chavez'in ABD emperyalizmine cepheden karşı durmalarının kıta emekçileri arasında büyük bir sempati yarattığı kuşkusuzdur. Görünen o ki, bir süre öncesine kadar ABD uşağı faşizan yönetimlerin işbaşında olduğu “arka bahçe”de işler artık eskisi gibi yürüyemeyecek.

----------------------------------------------------------------------------------------

Hindistan'da 22 bin havaalanı çalışanı süresiz greve çıktı

Hindistan Havaalanı Çalışanları Sendikası'na (AAI) üye işçiler, Yeni Delhi ve Mumbai'deki havaalanlarının özelleştirilmesi girişimine karşı süresiz greve çıktı. Ülkenin neredeyse tüm havaalanlarında etkili olan grev, büyük bir protesto gösterisi eşliğinde başlatıldı. Hindistan hükümeti başkent Yeni Delhi ile ülkenin finansal başkenti Mumbai'deki havaalanlarını “modernize etmek” gerekçesiyle özelleştirmeyi planlıyor.

Havaalanı Çalışanları Sendikası yöneticileri, hükümet özelleştirme kararından vazgeçmezse grevin sonuna kadar süreceğini, yanısıra açlık grevine başlayacaklarını söylediler.

Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, sendika yetkilileri ve özelleştirme karşıtı örgütlerin liderleri ile yaptığı görüşmede, işçilere “iş güvenliği” garantisi önererek grevi kırmak istedi. Ancak sendika yetkilileri özelleştirmenin durdurulmaması koşulunda çoğunluğunu temizlik ve yönetim işçilerinin oluşturduğu 22 bin havayolu çalışanının başlattığı grevin devam edeceğini açıkladı.

Başbakan grevi bitirmek için rüşvet önerirken, İçişleri Bakanı sekreteri “devlet zoru” ile tehdit etti. Sermayenin bu sadık uşağı Hindistan meclisine yazdığı mektupta, “Provokatör işçiler tarafından başlatılan grev, diğer çalışanların ve yolcuların güvenliği açısından sona erdirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Bu açıklamanın ardından harekete geçen kolluk kuvvetleri, her iki havaalanındaki grevci işçilere azgınca saldırdılar. Grevci işçiler polis saldırıları karşısında geri adım atmadılar.

------------------------------------------------------------------------------------------

Grevci Toyota işçileri tutuklandılar

8 Ocak'tan bu yana grevde olan motorlu araç devi Toyota'nın Hindistan'daki fabrikası Kirloskar'ın işçileri de, patronun lokavt ilan etmesi gerekçe gösterilerek tutuklandılar. Bidadi bölgesinde bulunan Kirloskar Toyota Motor şirketi çalışanları, üç arkadaşlarının keyfi olarak işten atılmaları üzerine greve çıkmışlardı. Toyota Kirloskar Fabrikası yönetimi işçilerin taleplerini kabul etmemiş, bunun üzerine işçiler de greve devam etmişlerdi.

Bir aydır devam eden grevin şirketi büyük zarara sokmasının ardından, Toyota yönetimi lokavt kararı almış ve işçileri fabrikadan zorla çıkarmaya çalışmıştı. Son olarak işçileri fabrikadan zorla çıkartmaya çalışan polis, işçilerin direnmesi üzerine 60 işçiyi gözaltına aldı.

2350 işçinin çalıştığı Toyota Kirloskar fabrikasında, Hindistan Motorlu Araç Çalışanları Sendikası'na (CITU) üye 1550 işçi bulunuyor.