12 Kasım 2005 Sayı: 2005/44 (44)

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınırlı bir isyanın egemenlerin yüreğine saldığı korku..
  Sermaye devletinin fiili anayasasının özü...
  EKS iş başında!
  Çocuk yurtlarındaki şiddet burjuva devletinin aynasıdır
  Bu düzenin özü ve ruhu şiddettir!
TEKEL'de özelleştirmeye karşı mücadelenin kaderi işçilerin elinde
Özelleştirme gündeminden...
  Fransa banliyölerinde "öteki"lerin isyanı
  Paris'te isyan ama Komün'ü hatırlamadan /Yüksel Akkaya
  AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu açıklandı
  TMY Tasarısı Karşıtı Birlik Kuruldu
  Devrimci Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu kuruldu
  Güne yükleniyor, geleceğe hazırlanıyoruz; "İşçi sınıfı savaşacak sosyalizm kazanacak!"/ Orta sayfa
  "İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!" gecesi yapıldı
  Geceye gelen mesajlardan...
  Geceye gelen dayanışma mesajlarından
  Büyük Ekim Devrimi'ni doğru anlamak /Sosyalist Şoreşger
  Beyaz Saray'dan yükselen pis kokular; Savaş kundakçıları birbirine düştü
  Bush "Amerika Devletleri Zirvesi"nde hüsrana uğradı
  Emperyalist-siyonist gericiliğin "İran kompleksi" derinleşiyor
  Suriye; Gerici saldırganlığı durdurmanın yolu anti-emperyalist direniştir
  Ümraniye İşçi Kurultayı hazırlıklarımız güçlenerek sürüyor!
  Pendik, Kartal, Maltepe İşçi Kurultayı çalışmaları
  Ümraniye İşçi Kurultayı çalışmaları devam ediyor
  Basından/ "Vagon raydan çıkıyor"mu?
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Emperyalist-siyonist gericiliğin “İran kompleksi” derinleşiyor

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın “İsrail'in haritadan silinmesi gerektiği” yönündeki sözleri etrafında fırtınalar koparıldı. Emperyalist-siyonist güçlerle yardakçıları, Ahmedinecad'ın, İsrail devletinin Filistin halkına karşı işlediği ağır suçlara atıfta bulunduğu konuşmasında geçen ifadeleri üzerine balıklama atladılar. Siyonist rejimin ortadan kaldırılmasına dair sözleri çarpıtan fırsatçı koro, Ahmedinecad'ın, Yahudiler'in ortadan kaldırılmasını savunduğunu iddia ederek, İran karşıtı kışkırtmaları yoğunlaştırdı.

Oysa siyonist rejimin ortadan kaldırılması ile Yahudiler'in kastedilmediği biliniyor. Çünkü İran'da da çok sayıda Yahudi kökenli vatandaş bulunuyor. Şeriatı temel aldığı halde İran rejiminin bu azınlığa karşı ayrımcı davrandığına dair kayda değer iddialar bulunmuyor. Dahası siyonist rejimin ortadan kalkması, bölge halklarının yanısıra, İsrail'deki Yahudi ve Arap halkların geleceği açısından da hayati bir önem taşıyor. Biliniyor ki, İsrail'i nükleer silah deposu haline getiren siyonist rejim, tüm bölge halklarının geleceğini tehdit etmektedir.

Bush-Şaron başkanlığındaki yönetimlerle emperyalist-siyonist gericiliğin borazanı medyanın İran'a ateş püskürmesi anlaşılır bir durumdur. Bunlar zaten yıllardır İran'ı hedef alan küstahça tehditler savurup duruyorlardı. Elbette bunlara Bush'un “fino köpeği” Blair yönetimindeki İngiliz emperyalizmini de eklemek gerek. Bu gerici cephe, 40 yıldır nükleer silah stoklayan İsrail rejimi ortada dururken, beş yıl sonra nükleer silah üretebileceği iddia edilen İran'a saldırmayı adet edinmiştir. Ortadoğu'da Amerikan kuklalarını başa geçirme planı önündeki en ciddi engelin İran olması da, bu saldırganlığı anlaşılır kılmaktadır.

Güvenlik Konseyi üyeleri anında İran'ı kınadı. Siyonist İsrail ise İran'ın BM'den çıkarılması gerektiğini ileri sürdü. Oysa İsrail devleti, Güvenlik Konseyi'ni kaale bile almayan küstahça tutumunu kurulduğu günden beri sürdürmektedir. Bu ırkçı rejim, Güvenlik Konseyi kararlarını, ABD'nin verdiği sınırsız destek sayesinde her zaman hiçe sayabilmiştir.

Hal böyleyken Kofi Annan İran'a yapmayı planladığı ziyareti ertelemiştir. Belli ki siyonist baskılara boyun eğdiği için bu küçük düşürücü kararı almak zorunda kalmıştır. Zira hem siyonist medya, hem de siyonist lobiler Tahran ziyaretinin engellenmesi için yoğun çaba harcamıştır. İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Danny Gillerman, “Annan'ın bu ziyareti, bir ülkenin haritadan silinmesini isteyen İran'a özgüven kazandırır ve meşruluk mesajı verir. Annan ziyaretin amacını aştığını anlayacak ve İran'a gitme planından cayacaktır” diyerek, BM Genel Sekreteri'nin iradesinin sınırlarını çizebilmiştir.

Annan'ın utanç verici kararını açıklamasından sonra basına yansıyan haberler, Bush liderliğindeki neo-faşist çetenin saldırgan politikayı yeni araçlarla sürdürme hazırlığı içinde olduğu kanısını güçlendirdi. Çıkan haberlere göre Bush yönetimi, Hürmüz Boğazı'nda İran'a karşı Şubat ayında birçok Körfez ülkesinin de katılacağı geniş çaplı bir deniz tatbikatına hazırlanıyor. İran'a yönelik ABD tehditlerinin yoğunlaştığı dönemde yapılması planlanan tatbikatın olası İran saldırısı için ön hazırlık olduğu bildiriliyor.

Şubat ayında yapılacağı söylenen tatbikat için NATO'nun da bazı savaş gemileri ve askeri personelle katkıda bulunabileceği belirtiliyor. Tatbikata ABD'nin yanısıra Umman, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri'yle Yemen'in katılacağı söyleniyor. Ayarıca İngiltere, Hollanda, İspanya, İtalya gibi ülkelerin de tatbikata destek vereceği belirtiliyor.

Tehditlere yanıt veren İranlı yetkililer, emperyalist güçlerle BM'nin ikiyüzlü tutumlarını teşhir ettiler. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “BM'nin bir üyesi olarak kurallara bağlı olduklarını ve hiçbir zaman başka bir ülke aleyhine güç ve tehdit kullanma girişiminde bulunmadııklarını” hatırlattı. Açıklamada, “ABD ve İsrail'in İran'ı defalarca tehdit ettiği” vurgulanarak, “Güvenlik Konseyi'nin bu tehditlere karşı herhangi bir önlem alıp almayacağı” soruldu.

İran'ın BM'den Filistin halkına yönelik katliamı kınamasını istediği belirtilen açıklamada, “Eğer BM Güvenlik Konseyi herhangi bir nedenden dolayı Filistin halkının hakkını korumakta yeterli güce sahip değilse, en azından İsrail'in cinayetlerini kınasın” ifadesi kullanıldı. Güvenlik Konseyi'nin Ahmedinecad'ı kınamasının siyonist rejimin önerisi doğrultusunda yapıldığı belirtilen açıklamada, “Bu açıklama, cani rejimin cinayetlerini örtbas etmek ve gerçekleri saptırmak için yayımlanmıştır” denildi.

İran yönetimi hem AB emperyalistleri hem de BM ile işbirliği yapıyor. Ancak bu çevrelerden gelen dayatmalara da boyun eğmiyor. Özellikle Bush yönetimiyle paralel düştükleri zaman, tümüne birden rest çekebiliyor. Emperyalist-siyonist namluların hedefinde olduğu halde İran, halen Büyük Ortadoğu Projesi önündeki en ciddi engellerden biri olmaya devam ediyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

Amerikalı işkenceciler katletmeye devam ediyor!

ABD'li insan hakları kuruluşu “Sivil Özgürlükler Birliği” (ACLU), Amerikan yönetiminin işkenceci niteliğini ortaya koyan yeni belgeleri basına açıkladı.

ACLU, gizli otopsi raporlarına dayandırdığı açıklamasında, “ABD sorgularının, ölümle bitmeyeni neredeyse yok. ABD hükümeti, işkence yapanlara göz yumuyor, hatta onları el altından destekliyor” değerlendirmesini yaptı. ACLU Genel Başkanı Anthony D. Romero, “ABD'li sorgucular, ‘terörist' olduğunu iddia ettiği kişilerin ‘işbirliği' yapması için en acımasız yöntemleri kullanıyor. Elektrik, Filistin askısı, demir sopalarla dövmek, günlerce uykusuz bırakıp, çok sıcak ya da çok soğuk tazyikli su sıkmak bu yöntemlerin bazıları” dedi.

Irak ve Afganistan cezaevlerinde işkence nedeniyle gerçekleşen 44 ölümü raporlarıyla kamuoyuna sunan ACLU Başkanı, “Sorgular sırasında kullanılan ve ölümle sonuçlanan yöntemler, bizzat ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve gizli servis CIA tarafından planlanmış” dedi. Romero, işkencehanelerde ölen 44 kişiden 21'nin “boğulduğunu”, 8'inin “demir sopalarla dövülürken” hayatını kaybettiğini, geriye kalanların ise “halen belirlenemeyen nedenlerle” katledildiğini belirtti.

İnsan hakları savunucularının ulaşabildiği bazı gizli belgeler, işkence vahşetinin bizzat haydutbaşı Bush'un onayından da geçtiğini ortaya koydu. Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ile ABD Başkanlık Özel Kalemi arasındaki yazışmalar, sözkonusu onayı gözler önüne seriyor. İnsan hakları kuruluşları, “2003-05 tarihleri arasındaki mesajlarda, FBI yetkilileri, Bush'a Ebu Garib'le diğer cezaevlerindeki işkence yöntemlerini ayrıntılarıyla anlatıyor. Bush da bunlara onay veriyor.” dediler.

“İsa Mesih” havalarındaki Bush, basın karşısına çıkarak, emperyalist savaşa destek vermeyenlere “kötü ruhlu adamlar” yaftası asıyor. Oysa ortaya çıkan belgeler, kendini “yeryüzünde zuhur eden son melek” mertebesinde gören bu meczubun, işkencecilere şeflik yapacak kadar düşkünleştiğini gözler önüne seriyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

Bush liderliğindeki neo-faşistler işkencecilere dokunulmazlık zırhı örüyor

ABD Kongresi'ne sunulan yeni bir tasarı, işkenceci askeri personelin, CIA ajanlarının yargı karşısına çıkmasını engelleyen maddeler içeriyor. İşkencecilere “dokunulmazlık” veren karar tasarısı, bizzat Bush'un Yardımcısı Dick Cheney, Cumhuriyetçi Senatör John McCain ile CIA şefi Porter Goss tarafından hazırlandı.

Tasarıda, “Zorunlu acımasız uygulamalar (yani her tür işkence), terörizme karşı savaş ve operasyonları yürüten kişilerin işlerini yapmasına engel olamaz. Bu tür uygulamalardan dolayı ABD hükümetinin temel taşları ve diğer Savunma Büroları sorumlu tutulamaz” deniliyor. “Terörizm zanlıları”nın askeri üslerde maruz kaldığı işkenceyi “olağan prosedür” diye niteleyen yasa, “Bu tip operasyonlar, ABD ulusal güvenliği ile ABD'lilerin korunması çabalarının kaçınılmaz sonucudur” tespitine yer veriyor.

Tasarının “kabul edilemez” olduğunu vurgulayan İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Yasa, işkence ve acımasız uygulamaları meşru kılıyor. İşkenceciler devlet korumasına alınıyor” değerlendirmesini yaptı.

Bu gelişmeler yaşandığı günlerde, Amerikan Senatosu ABD cezaevlerinde işkenceyi yasaklayan bir maddeyi kabul etmişti. Bu noktada devreye giren Bush'un Yardımcısı Dick Cheney, CIA ajanlarının işkence yasağından muaf tutulmasını talep etti. Konuya ilişkin olarak hitap ettiği senatörlere, “ABD işkenceye karışmaz” diyen Cheney haydudu, “yine de ABD Başkanı George Bush'un ‘terörle savaş' çerçevesinde gerekli görmesi durumunda hükümetin vahşi, insanlık dışı ve aşağılayıcı davranışları yasaklayan yasasından muaf olmaya ihtiyaç duyacağını” söyledi.

Yalnızca birkaç gün önce, eski dışişleri bakanı Colin Powell'in özel kalem müdürü Albay Laurence Wilkerson, işkence emirlerinin doğrudan Cheney'in bürosundan verildiğini açıklamıştı.