Sınıf çalışmasında yaratıcı yol ve yöntemler...
Sportif aktiviteler işçileri kaynaştırıyor
Kapitalist-emperyalist sistem her geçen gün toplumsal çürümeyi ve kültürel yozlaşmayı hızlandırıyor. Böylelikle sınıfsal çelişkiler bastırılmaya çalışılıyor. İki sınıf arasındaki onulmaz çelişkinin kapitalizmin nihai sonunu hazırlayacağı tarihsel bir gerçek. Sistem bunu biliyor ve bunun önünü her yolla almaya, hiç değilse geciktirmeye çalışıyor.
Kapitalistlerin toplumsal çürümeyi hızlandırmak için kullandıkları en etkin silahlardan birisi de spordur. Burjuvazi, sporu yalnızca toplumsal tepkiyi dizginlemek için değil aynı zamanda muazzam kârlar sağladığı için de olabildiğince kullanmaya çalışır: ...Böylesi toplumsal bir etkinliğin sınıflı toplumlarda egemen sınıf tarafından iktidarın pekiştirilmesi için kullanılması kaçınılmazdır. Günümüzde de burjuvazi spordan çok büyük faydalar görmektedir. Bir yandan sporu ticarileştirerek muazzam kârlar elde ederken ve kirli işlerden kazandığı paraları bu yolla ekonomik dolaşıma sokarken, bir yandan da emekçiler arasında düşmanlık tohumları ekmek ve onları uyutmak için bu alana yatırım yapmaktadır. (Ekim, Şubat 04, sayı: 234)
Spor ve sporun birçok dalı kapitalist sistemin kültürel dayatmasıyla karşı karşıya kalır. Fakat kapitalistler sporu, özelde futbolu toplumsal bir etki yaratmasından kaynaklı kendi çıkarları ve kârları için kullanmaktadır. Spor, kurallı ya da kuralsız, takım halinde ya da kişisel, nizami ya da anarşik bir tarzda spor, insanlık tarihinin en eski etkinliklerinden birisidir. İnsanın bedensel ve zihinsel gelişiminde etkin bir rol oynayan spor, beceri ve zekayı geliştirmesi, kendine güven hissini pekiştirmesi gibi özellikleriyle bireyin kişilik gelişiminde de önemli bir etkendir. Bunların dışında spor, tümüyle toplumsal bir etkendir. Kolektif başarı/başarısızlık, sevinç/üzüntüler yoluyla insanları biraraya getirir, sosyalleştirici bir işlev yüklenir. (Ekim, Şubat 04, s. 234)
Spor toplumsal bir etkendir ama kapitalist sistem kendi sınıfsal çıkarları için bunu yozlaştırır ve kendi sefil amaçları için kullanır. Ama burjuvazinin sporu ve sporcuyu metalaştırması ile başlayan saldırı burada kalmaz. Kimi zaman egemen sınıfın direk müdehalesi, kimi zaman onun kirlettiği toplumun kültürü ile şekillenen yozlaşma boyutlanarak artar. Taraftarların en basit karşılaşmalardaki küfürleşme ve kavgaları, spora ilgi nedeni ile gidilen kahvehaneler/bilardo salonları, spor kulüplerinin lokalleri, ganyan bayileri vb. mekanlar, sporun burjuva sınıf egemenliği altında ortaya çıkan bu kirli yüzünü belirginleştirmektedir. (Ekim, Şubat 04, s. 234)
Bugün burjuvazinin etkisinde bulunan spor, kendi içeriğine uygun bir kullanıma konu edilirse eğer ortaya yararlı sonuçlar çıkaracaktır. Bu da sınıf devrimcilerinin çalışma yürüttüğü alanlarda bu aracı iyi değerlendirmesi gerektiğini gösterir. Ekimden yaptığımız aktarmaların ve bir bütün olarak sözkonusu yazının taktik yönlendirmesi de budur zaten. Sporun özelde futbolun sanayi alanları ve fabrikalar içerisinde işçiler arasındaki kaynaşmayı hızlandıracağı açıktır.
Bu bakış ve bilinçle biz de sınıf çalışması yürüttüğümüz Topkapı bölgesinde bu aracı etkili ve amaca uygun biçimde kullanabilmek için bir çalışma başlattık.
Çalışmanın yönlendirilmesi süreci
İlk olarak bu faaliyeti nasıl yönlendireceğimizi planladık. İşe öncelikle sıcak ilişkilerimizin olduğu bir metal fabrikasından başlamaya karar verdik. İçeride ilişkilerimizin ve yoldaşlarımızın bulunduğu bu fabrikada konuyla ilgili sohbetler açarak işçilerin ilgisini çektik. Ardından takımları oluşturduk. Yapacağımız maçın iddalı bir maç olması gerekiyordu. Bunun için imalat ile kaplama bölümü arasında ilk maçımızı düzenledik.
Bu etkinlik bize ciddi olanaklar yarattı. Öncelikle birçok işçiyi bir maçla biraraya getirebilmenin olanağını yakalamış olduk. Bu olanağı maçtan önce ve maçtan sonra en iyi şekilde değerlendirdik. Yapacağımız futbol maçının dostluk ve kardeşlik maçı olacağı üzerinden bir bilinç açıklığı sağlayarak olası bir tartışmayı önden engellemeye çalıştık. Bu konuda başarılı da olduk. Maç aralarında konuştuğumuz birçok konunun yanısıra, işçilerle yaşam koşulları ve çalıştıkları fabrika üzerine de sohbetlar yaptık. Böylece işçilerin birbirleriyle diyalogları hızla gelişti, ortak sorunlar doğalında ortak sohbetlere yansıdı. Örneğin bu fabrikada 6. ay zamları henüz belirlenmemiş ve bunun üzerinden işçilerde ciddi rahatsızlıklar oluşmuştu. Aradan iki ay geçmesine rağmen ücretlerini zamsız almışlar ve bu durumdan hayli rahatsızdılar. Maç vesilesiyle biraraya geldiklerinde tüm bu rahatsızlıklarını tartışmaları anlamlı oldu.
Maçla beraber, işçilerle anlamlı sohbetler örgütlemiş ve birbirileri ile kaynaşmalarını sağlamıştık. İşçilerde spor üzerine belli bir bilinç açıklığı sağlandığında kolektif davranma duyguları gelişiyor. Bir takım oluşturmaları kolektif uyumu zorunlu kılmakta ve bununla beraber birlikte davranma eğilimi artmaktadır.
Bu aktivitelerimizin ardından bu fabrikada sekiz ayrı maç daha gerçekleştirdik. Bu maçları organize ederken maç öncesi ve sonrasında sohbetlerimizi ve paylaşımlarımızı geliştirdik. Bir başka çalışma alanımız olan matbaa işçileriyle de bir takım çıkartarak diğer fabrikadaki arkadaşlarımızla maç yapmaya karar verdik. Bu sefer iki farklı alandaki işçileri biraraya getirdik. Bu etkinliğimizde de işçiler arasında anlamlı diyaloglar oluştu. Farklı çalışma alanlarından işçileri biraraya getirerek birbirleriyle sıcak ilişkiler kurmalarını sağladık.
Aktivitelerimizi yaklaşık 12 ayrı maçla şimdilik sonlandırdık. Sportif aktiviteler, özellikle sınıf çalışması alanında iyi bir örgütlenme aracı olarak kullanılırsa olumlu sonuçlar verebileceğini somutta gördük.
Direnen Castleblair işçileri direnişteki Polaris işçilerini ziyaret etti...
Kurtuluş yok tek başına,
ya hep beraber ya hiçbirimiz!
9 Haziran Perşembe günü direnişteki Castleblair işçileri, direnişçi Polaris işçilerini ziyaret etti. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!, İşten atılmalara, sendikal ihanete karşı direniyoruz!, Baskılar bizi yıldıramaz! dövizlerini taşıyan Castleblair işçileri sloganlarla Polaris işçilerinin yanına geldi. Sık sık Polaris işçisi yalnız değildir!, Yaşasın sınıf dayanışması!, Susma sustukça sıra sana gelecek!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganları atıldı. Önce Castleblairden bir işçi kendi süreçlerini aktardı. Ardından Polarisi temsilen bir işçi direnişlerini anlattı. Daha sonra tüm işçiler hep beraber halaylar çekip sıcak sohbetler yaptılar.
Kızıl Bayrak/Küçükçekmece
Adanada 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingi
Adanada 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingi 5 Eylülde Uğur Mumcu alanında yapıldı. Miting alanına kortej oluşturup yürüyüş yapılarak girildi. Teslimiyetçi platformun gölgesinde geçen mitingte öteki konuşmacıların yanısıra İHD Adana Şubesinde Ceza İnfaz Yasasına karşı başlatılan dönüşümlü açlık grevine katılan bir eylemci de konuştu.
Mitinge yaklaşık 3 bin kişi katıldı. Mahallelerde şenlik yapmasına ve mitinge çağrı yapan broşür dağıtmasına rağmen DEHAP kitlesinin katılımı zayıf kaldı. Eyleme DEHAPın yanısıra BDSP, Alınteri, Barikat, Mücadele Birliği, SDP, EMEP, ESP, Halkevleri, Genç Umut, KESK ve Antakya KESK şubeleri katıldı. Biz komünistler mitinge Barış ve özgürlük sosyalizmle gelecek! şiarının yazılı olduğu pankartla katıldık. Mitingte Kürt halkına özgürlük!, Kurtuluş devrimde kurtuluş sosyalizmde! vb. sloganları haykırdık.
Hak gaspları protesto edildi
DİSK/Tekstil İşçileri Sendikası Adana şubesi, 2 Eylül günü İnönü Parkında yaptığı basın açıklamasıyla 20. dönem TİS görüşmelerinde yapılmak istenen hak gasplarını protesto etti. Basın açıklamasına yaklaşık 150 kişi katıldı. BOSSA Şube Başkanı Recep Türkyılmaz yaptığı açıklamada, işverenin işçileri yeniden sefalete mahkum ettiğini belirterek; Yıllar yılı bedel verilerek alınmış olan haklarımızı vermemiz asla mümkün değildir. Vermek de kimsenin, hiçbir sendikanın insiyatifinde değildir dedi. Eylemde işçiler Yaşasın sendikal mücadelemiz!, Ya hep beraber ya hiçbirimiz!, Hakkımızı kimseye vermeyeceğiz! sloganlarını attı. (Kızıl Bayrak/Adana)
|