3 Kasım seçimlerinden bu yana Aydosda yıkım olacağı söylentileri dolaşıyordu. Öyle ki son 3-4 aydır mahallede yaptığımız her pratik çalışmada insanlar yıkımla ilgili olup olmadığını soruyorlardı. Bir süre önce belediyenin Aydos için hazırladığı plan mahalledeki kahve camlarına asıldı. Bundan sonra yıkım mahalleli için her an beklenir oldu, insanlardaki huzursuzluk had safhaya ulaştı.
Aydos, Anadolu Yakasındaki diğer gecekondu mahallelerine nazaran yeni sayılabilecek bir yerleşim yeri. 80lerin ikinci yarısından sonra köylerden ve İstanbulun çeşitli yerlerinden göçlerle kurulmuş. Aydostaki ilk yıkım girişimi de 88-89 yılları arasında yaşanmış, askerle yaşanan arbedenin ardından yıkımlar engellenmişti. Sonrasında ise mahalle halkı kendi arasında yardımlaşarak kanalizasyon, yol, su, elektrik, okul vb. ihtiyaçlarını karşıladı. Altyapının büyük bölümünün halk tarafından karşılanmış olmasına karşın devlet halktan yol, su, emlak vb. vergileri yıllardır topluyor. Aydosta belli seçim dönemlerinde göstermelik olarak yapılan asfalt yollar ve birkaç küçük park dışında belediye hizmeti yok denecek kadar azdır. Fakat her seçim döneminde bütün düzen partileri (özelikle CHP ve AKP) Aydosluları oy deposu olarak görduuml;, makarna ve kömür dağıtarak insanları kandırdı ve oylarını çaldı. Halkın ise her dönem temel talebi tapuların verilmesi oldu. Her partiye de bu vaat üzerine oy verdiler. Fakat aradan yirmi yıl geçmesine ve vaadi verenlerden AKP son üç dönemdir belediyede olmasına rağmen hala tapular verilmiş değil.
Aylardır dönen yıkım söylentileri geçtiğimiz hafta somutlandı. Pendik belediyesi geçtiğimiz Haziran ayında 13 eve tebligat göndererek evlerin boşaltılmasını söyledi. Karşılığında ise Kartal F Tipi Cezaevi arkasında bulunan arazide ev yapılması için yer gösterdi, ek olarak ise 3 milyar lira para istedi. 13 ev sahibi çaresiz bir şekilde son güne kadar beklediler ve kiremitleri sökmeye başladılar. 30 Haziran günü belediyenin yıkım ekipleri mahalleye girdiklerinde, mahalle halkı camiden yapılan anonslarla yıkım alanına toplandı. Yıkım ekipleri mahalleyi terketmesi için uyarıldı, uyarılara kuluk asmayan dozerler taşlanmaya başlandı. 15-20 dakikalık bir taşlamanın ardından az sayıdaki polis ekibiyle yıkım ekipleri kaçarcasına mahalleyi terkettiler. 4-5 saat süren eylem boyunca yol trafiğe kesildi, dolmuş ve belediye otobüsleri durdurularak geçişleri engellendi. Yıkımcıların tekrar d&oul;nmeyeceğinden emin olunduktan sonra mahalle halkı akşam saatlerinde evlerine döndü.
Ertesi gün gelecekleri düşünülerek yıkımın olacağı evlere çıkan yollara barikatlar kuruldu, mahallenin gençleri de barikat için seferber oldular. Barikat çalışması sabah saatlerine kadar devam etti. Ertesi gün erken saatlerde insanlar toplanmaya başlayarak, işe gidenler durumdan haberdar edilerek barikatlara çağrıldılar. Perşembe günü halk kalabalık bir biçimde geceye kadar barikatlarda bekledi, fakat yıkım ekipleri gelmediler. Bir kısım genç ise barikatta sabahladı. Cuma günü erken saatlerde yıkım ekiplerinin geleceklerinin öğrenilmesinden sonra halka haber verilmeye başlandı. Caminin imamı önceki anonstan kaynaklı gözaltına alındığı ve caminin hoporlörleri polis tarafından söküldüğü için, bu sefer kamyon kornaları ve arabaya bağlanan amfi yardımıyla halka haber verildi. Yollar tekrar kesildi, bu sefer yolcular da indirilerek dienişe ortak edildi. Yoğun bir çevik kuvvet eşliğinde yıkım ekipleri mahalleye girdiler. Ekipler görülür görülmez yeni barikatlarla yol kesildi, barikatlar ateşe verildi. Dumanı gören Şahintepe halkının da yola inmesiyle yıkım ekipleri ve çevik kuvvet fiilen ablukaya alınmış oldu. Gergin bekleyişin ardından muhtarlığa doğru yürüyüşe geçildi, yürüyüş sırasında AKPnin seçim bürosu olark kullanılan yer gençler tarafından taşlandı. Bir süre sonra polis amiri size üç gün mühlet diyerek çevik kuvveti ve diğer yıkım ekiplerini geri çekti. Aslında zaman tanımaları ikinci kez yaşadıkarı yenilginin örtbas edilmesi niyetini yansıtıyordu. Zira aradan neredeyse bir hafta geçmesine karşın ortalıkta ne yıkım ekipleri var ne bir muhatap. Yaklaşık bir haftadır süren belirsizliğin ardından halk da artık muhatap aramaktan vazgçti, muhatapların kendisinin gelmesini bekliyor.
Aydosta böyle bir hareketlilik ilk defa yaşanıyor, aslında halkın kendisi de bu denli bir birlikteliğin ve karşı koyuşun olacağını düşünmüyordu. Şimdi ise üç-dört günlük bir deneyimin ardından kendilerine daha güvenliler. Pendik Belediyesinin yıkım planı Aydosla da sınırlı değil. Pendikte toplam 1800, Aydosda ise 158 evin ilk etapta yıkılacağı söyleniyor. Belediye belli ki işe zayıf olan halkadan başlayarak genelleştirmeyi hesaplamıştı. Fakat hesap bu kez tutmadı. Yıkımın genelleşeceği bilinci halkı kendiliğinden birleştirdi. Belediyenin yıkacağı yerler için bahanesi okul yeri olacağıydı. Oysa mahallede okul için ayrılmış özel bir alanın yanısıra okul yapılabilecek elverişli yerler fazlasıyla mevcut. Elbette ki asıl sebep son üç-dört yıldır mahallenin çevresini saran villalar. Aydosun temiz havası ve güzel manzarası zengi asalak takımını cezbediyor. Villaların dibinde duran gecekondular eski Kartal belediye başkanı şimdi ise AKP millet vekili olan Mehmet Sekmenin deyimiyle görüntüyü kirletiyor, onlar da bu kirlilikten kurtulmak istiyorlar. Asıl mesele bu.
Aydosdaki tablo belediyenin hesap ettiğinin çok ötesine geçmiş bulunuyor. Evlerini terketmeye zorla ikna ettikleri insanlar, halkın sahiplenmesiyle birlikte evlerini terketmemekte kesin kararlılar. Öyle ki ilk saldırının püskürtülmesinden sonra çatılar tekrar inşa edildi, boşaltılan eşyalar tekrar içeri alındı. İnsanların öfkesi hala dinmiş görünmüyor. Hem kandırılmanın kızgınlığı, hem de evsiz kalmanın çaresizliği öfkelerini daha da arttırıyor.
Tarla diye tabir edilen alan (yıkılacak 13 evin bulunduğu yer) daha çok sağ eğilimli insanların barındığı yer. Hemen aşağıda ise alevi sol kesimin oturduğu yerler (bu iki bölgeyi barikatların kurulduğu yol ayırıyor). Direniş öncesine kadar pek diyaloğu olmayan bu insanlar kısa bir zaman diliminde kaynaşabildiler. Fakat bu kaynaşmaya rağmen yıkıma karşı koymayanların sayısının da az olmadığını belirtmek gerek. Onlar da 13 evin belediyeyle anlaşmış olmasından ve belediyenin onlara para yedirdiği söylentisinden kaynaklı yıkıma karşı durmuyorlar. Bunlara ek olarak birkaç MHPlinin Alevi sol kesimi kızdıran söylemleri bulunuyor (MHPliler çatışma sırasında polis amirine gidin önce Gülsuyunu yıkın demişti). Ayrıca belediye kendi adamları aracılığıyla halkı bölmek için asılsız dedikodular çıkartıyor. Tabii polis de boş durmuyor, devrimcileri halktanyalıtmak için, bu barikatlar halkın işi değil, birkaç solcu sizi kandırıyor, galeyana getirmeye çalışıyor vb. iddialarda bulunuyor. Bir yandan da nereden geldiği belli olmayan bir dizi sivil ekiple işin önünü tutanları arıyorlar. İnsanlara barikatı kuranları, molotofları hazırlayanları vb. soruyorlar. Evet barikattan, molotoftan birçoğu anlamıyor, ama çok çabuk öğreniyorlar ve bu bilgi aktarımı hızla yaygınlaşabiliyor.
Söylenenlere ek olarak Aydosda son bir haftadır yaşananlara dair birkaç söz de söylemek gerekli. Öncelikle haddinden fazla kaynağı belirsiz laf dolaşmaktadır ve çoğu da dedikodudur. Diğeri ise yıkılacak ev sahiplerinin anlaşıp para yediği söylentisidir. Bu insanların anlaştığı haftalardır bilinmektedir, fakat insanların yalnız kaldıkları için anlaştığı unutulmamalıdır. Bu yönüyle herkes kendini sorgulamalıdır. Para yedikleriyse tam bir dedikodudur, aslını öğrenmek isteyenler muhataplarına sorabilirler.
Sonuçta bu insanlar halk sahip çıktıkça evlerinden çıkmamakta kararlıdırlar. Yıkım ekiplerinin kovulmasından sonra gecekondu emekçileriyle röportaj yapmak için gittiğimizde öfkelilerdi, fakat bu kez öfkeleri eylemlerini bilinçli olarak çarpıtan boyalı basına idi. Star gazetesinin işgalci terörü başlığıyla verdiği haberden ve sivil polislerin basın kılığında bilgi almaya çalışmasından sonra basınla konuşmuyorlar. Röportaj yapamasak da sohbet etttik. Herbiri de gidecek yerlerinin olmamasından ve çaresizliklerinden yakınıyorlar, ölmeden evlerini terketmeyeceklerini belirtiyorlar. Kendilerinin de villa sahipleri kadar bu memleketin insanları olduklarını ekliyorlar.
Sonuç olarak Aydoslu emekçiler ne pahasına olursa olsun evlerini yıktırmamakta kararlılar. Fakat bu kararlılıklarını örgütlü bir tepkiye dönüştürmek zorundadırlar. Sokak komiteleri ve yıkıma karşı direniş komiteleri artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Belediyenin tepkiyi yatıştırmak için yıkımı zamana yayacağını düşünülürse bu ihtiyaç daha iyi anlaşılacaktır.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep berabar ya hiçbirimiz!