10 Ocak'04
Sayı: 2004 (15)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kerkük olayları ve Türk gericiliğinin provokatif oyunları
  Yeni özelleştirme hamlesi ve mücadele sorumluluğu
  İhanetin hesabını vereceksiniz!
  Sermaye hükümeti emeklileri de sefalete mahkum etti!
  BDSP'li tekstil işçilerinden açıklama... Haramidere'nin haramileri sömürü ve zorbalıkta sınır tanımıyor!
  Eğitim-Sen Genel Başkanı sermaye sözcüleri ile aynı dili konuşmamalı...
  Türkiye demokratikleşiyor!
  Kamu emekçileri hedef tahtasında
  Birleşik Metal Genel Kurulu üzerine...
  Soruşturma terörüne son!
  BES'te kongreler süreci ve birleşik mücadele platformu
  Yeni bir yılın başına dünya ve Ortadoğu...
  Ordu-hükümet gerilimi...
  İşgal karşıtı direniş, kirli manevraları boşa düşürecektir
  Iraklı direnişçiler "tek cephe" içinde birleşmeye hazırlanıyor!
  Suriye'ye ABD ve İsrail'in taleplerini yerine getirmesi tavsiye ediliyor!
  BMİS Genel Kurulu'nda FTM-CGS temsilcisi Jean-Francois Care ile konuştuk...
  Küba devrimi 45 yaşında
  El Salvador'da başkanlık seçimi ve FMLN
  Amerikancı besleme "gazeteci"!..
  Yerel seçimler yaklaşırken...
  Bültenlerden...
  2003 üzerine gözlemler: Soldaki ve sağdaki ideologlar ve peygamberler
  Hep aynı hikaye
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bülten’den...

Merhaba!

Fazla mesailerle evimizin yolunu unuttuğumuz, gözümüzden uyku akarken makine başlarında sabahladığımız, sefalet ücretlerine mahkum edilirken iş güvenliği ve sağlıklı çalışma koşullarından mahrum bırakıldığımız, gündüzlerinde sömürülüp gecelerinde aç yattığımız Çiğli Organize’den merhaba!

İstedik ki, esaret zincirimizi kölelik yasalarıyla bir kat daha kalınlaştıran, bizleri bir kez daha prangalayan kölelik düzenine karşı susmanın değil haykırmanın erdem olduğunu görelim. İstedik ki, patronların para kasalarını dolduran öz emeğimiz, parmaklarımızın ucundan, yorgun gözlerimizin ışıltısından, yani hayatımızdan böyle kolayca uçup gitmesin.

Çiğli Organize Sanayi işçileri, kardeşler!

Bizler Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde (AOSB) metal, tekstil, plastik, deri vb. sektörlerde çalışan işçileriz. Kimimiz Türk, Kürt, göçmen... Kimimiz Alevi, Sünni... Hayatımızı ancak alınterimizle kazandıklarımızla ama ancak açlık sınırının altında sürdürebiliyoruz. Sömürünün had safhada olduğu sitemizde birçok sorunla karşı karşıyayız. Çalışma koşullarımızın sağlıklı ve güvenli olmakla alakası yok. Kölelik yasalarıyla programlanmış bir robot gibi ev ile iş arasında mekik dokuyoruz. Patronların ve yalakalarının her geçen gün artan baskı, tehdit ve küfürleriyle karşı karşıya geliyoruz.

Ayrı sektörlerde olsak da sanayi bölgesindeki bütün fabrikalarda benzer sorunları yaşıyoruz. Fakat sorunlarımız bizi birbirimize yaklaştırmıyor. Hemen yanı başımızdaki bir arkadaşımızla bir araya geldiğimizde kafelere, birahanelere hapsolarak gerekli gereksiz her şeyden konuşuyoruz, televoleleri, futbolu tartışıyoruz, çoğu zaman sulanan sohbetler yapıyoruz. Ama, bir türlü kendi sorunlarımızı konuşup paylaşamıyoruz. Neden mi? Çünkü birbirimize karşı güvensizliğimiz en ileri boyutta. Bu düzenin sahipleri ise bize sürekli bireyciliği dayatıyorlar. Medya, polis, hükümet ve patronların ablukası altında boğuluyoruz. Çünkü toplumdan kopuk, yoz, düşünmeyen, sormayan, okumayan, yaşamı toz pembe gören ve cinsellikten başka bir şey düşünmeyen insanlar olmamızı istiyorlar. Yani beynimizi uyuşturan sadece hemen hemen her sokak başında satılan uyuşturucu değil. nlar uyku halimizin derinleşmesini sağlayan zehirli katkı maddeleri ancak.

Arkadaşlar, kardeşler!

Bu çağrımız sizedir. İşyerimizden başlayarak bir araya gelerek örgütlenelim, işyeri komiteleri kuralım. Sadece kendi fabrikamızın sınırlarıyla da düşünmeyelim. Diğer işçi arkadaşlarımızla bir araya gelelim. Tartışalım, konuşalım, birlikte neler yapabileceğimizi kararlaştıralım. Organize’de geçtiğimiz aylarda yaşanan Maktek ve Kimmet işçilerinin sendikal örgütlülüğü direnerek kazanmaları, yolumuzu aydınlatsın. Halihazırda fabrikalar içten içe kaynayan kazan gibi. Kişisel tepkiler göstererek rahatlama yolunu seçmek yerine birleşerek örgütlü tepkimizi gösterelim. Her şeyden önce Çiğli’de bir grup işçinin başlatmış olduğu Çiğli İşçi Kurultayı çalışmalarına güç katarak, Kurultayda Çiğli Organize işçisinin serbest kürsüsünü yaratalım. İMF poitikalarıyla yönetilen bir ülkenin işçileri olarak sorunlarımızın çözüm platformunu ilan edelim.

Hepimiz için olağan haline getirilmiş bu çekilmez yaşam koşulları “takdiri ilahi” değil. Kaderimiz patronların dudaklarında değil. Önce kendimize sonra işçi kardeşlerimize güvenirsek yarınımızı bir gergef gibi kendi ellerimizle örebiliriz. Güç, kapalı kapıların ardındaki lüks odaların masa başlarında emir verenlerde değil. Güç makine başlarında üretimi, yani hayatı ellerinde tutanlarda.

(Çiğli İşçi Bülteni’nin Ocak 2004
tarihli ilk sayısından...)



“Ortak sorunlara, ortak çözüm!” şiarıyla
İşçi Kurultayı hazırlığını yürütüyoruz!

Ülkemizde günden güne ağırlaşan yaşam koşulları son süreçte emperyalist savaşla birlikte daha da ağırlaştı. Emperyalist savaşın gündeme geldiği günden beri işbirlikçi sermaye sınıfı ve onun uşağı AKP hükümeti de dış politikasını emperyalist savaşa ortak olma şeklinde belirledi. İç politikasını buna paralel belirlemeyi de unutmadı. Belirlenen iç politikanın en temel hedefi sermayenin sömürü özgürlüklerini arttırırken, işçi ve emekçilerin 150 yıllık kazanımlarının yok edilmesi oldu.

Son çıkarılan “kölelik yasası”, temel sektörlerle birlikte eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesi, kamuda tasfiye vb. saldırılar bunun en açık göstergesi. Yaşama geçirilmeye çalışılan bu yoğun saldırı politikalarına tepkisel ve nitelikli bir eylem tarzı ortaya konulamadı. Sendikaların başına çöreklenmiş ihanet çetelerinin ve buralardaki bürokratik işleyişin bunda büyük bir rolü vardır. Sendikaların sınıfın önünde takındığı tutum ve belirlediği politikalar işçi sınıfının sendikalara karşı olan güvenini azaltmış, sendikal örgütlülüğün olduğu yerlerde de öncü işçilerde bir kırılma yaratmıştır. Buna rağmen son süreçte, özellikle de son çıkarılan “kölelik yasası”nın ardından, kimi bölgelerdeki fabrikalarda ve işletmelerde gerek öncülerin m&uul;dahalesi, gerekse de kendiliğinden oluşan örgütlülükle sendikalaşma çabaları hızlandı. Bu bazı bölgelerdeki fabrika ve işletmelerde de sendikalaşma çabalarını hızlandırdı, bunun ürünü mevzi direnişler yaşanıyor. Yaşanan direnişler şunu bir kez daha gösteriyor ki, taban örgütlülüğü yaratılamadığı sürece kalıcı bir kazanımın elde edilmesi mümkün değil.

Biz de, İşçi Kültür Sanat Evi “İşçi Komisyonu”ndaki işçiler olarak, bulunduğumuz bölgede taban örgütlüklerinin yaratılmasının önünü açmak için “ORTAK SORUNLARA, ORTAK ÇÖZÜM” şiarıyla bir İŞÇİ KURULTAYI’nın çalışmalarını başlattık. Attığımız ilk adım, hazırladığımız sorulardan oluşturduğumuz anket çalışması oldu. Anket çalışmamızı bölgemizde bulunan ORGANİZE SANAYİ bölgesi, çevresindeki atölye ve işletmelerde de gerçekleştirdik. İlk etapta 100 kişiyle yaptığımız anket çalışmasının sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Anketimize 15 kadın, 85 erkek işçi katılmıştır. Yaş ortalaması 16-45 arasındadır.

Anketi yaptığımız bölge olan Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, ülkenin ikinci büyük organize serbest bölgesi olarak bilinmektedir. Bölge ağırlıkla tekstil sektöründen oluşmaktadır. Anketimize katılan işçilerin sektörel dağılımı ise şöyledir: %29 tekstil, %20 metal, %13 demir-çelik geri kalan dilim çeşitli sektörlerden işçilerdir. Ankete katılan işçilerin %74’ü kadrolu, %16’sı taşeron işçisi olarak çalışmaktadır. Sözleşmeli çalışanlar %8, mevsimlik işçi ise %2’dir.

Anket katılımcılarına sorduğumuz “işyerinizde ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?” sorusuna, %36 oranında fazla mesai, %20 işveren ve usta baskısı, %15 oranında ücret düşüklüğü, %26 oranında ise sağlık sorunu dile getirilmiştir.

Mesai ücretlerinin düzenli alınıp alınmadığına ilişkin sorunun yanıtı ise %65 oranında zamanında alındığı şeklinde olmuştur.

%82’si sigortalarının düzenli yatırıldığını düşünmektedir. Ankete katılanların sadece %2’si sendikalı bir işyerinde çalışmaktadır.

“Yasalardaki mevcut haklarınızı biliyor musunuz?” sorusuna %31 “evet” derken, geriye kalan %70’lik gibi bir oran bilmediğini belirtmiştir. Yasal haklarını ne kadar kullanabildikleri sorusuna %74’ü “kullanamıyoruz” yanıtı vermiştir. Görüldüğü gibi işçilerin büyük bir çoğunluğunun haklarını bilmediği, bilenlerin çoğunluğunun ise kırıntı hakları dahi kullanamadığı ÇOS. patronlar için adeta bir sömürü cenneti gibidir. Böylece işçiler arasında yapılacak olan bilgilendirme, bilinçlendirme çalışmalarının önemi ve gereğini bir kez daha anlamış olduk.

“Yeni iş yasasından haberiniz var mı? %45 “evet”. Bu yasayla gelen hak kayıplarının önemlilik sırasına göre %26 “hepsi”, %15 kıdem tazminatı, %10 sendikasızlaştırma, %16 sözleşmeli çalışma, %5 telafi çalışması, %4 ödünç işçi, %4 çalışma saatlerinin artması, %4 taşeronlaştırma, %3 esnek üretim yanıtı vermiştir.

Diğer sorular ve yanıtları

-Sizce ülkemizde yaşanan en önemli sorun hangisidir?

%68 işsizlik, %15 ekonomik kriz %8 eğitimsizlik, %5 siyasal baskı, kültürel yozlaşma, yoksulluk, eşitsizlik, savaş, özelleştirme, düşünce özgürlüğünün önündeki engeller şeklinde yanıtlamış, %3 ulusal sorun, % 1 kayıt dışı çalışma demiştir. (...)

Sınıfa yönelik siyasal, ekonomik, kültürel vb. her yönden saldırılar sayesinde sermaye sınıfı işçilerin kendi çıkarlarının bilincinde olmasının önünü kesmekte, sömürülecek birer köle gibi olmaları için elinden geleni yapmaktadır. Uzun ve ağır çalışma koşullarında, aldıkları sefalet ücretleriyle işçiler kendilerini geliştirecek, eğitecek olanağa ve zamana sahip değildirler ve de mevcut durumlarının bilincine varamamaktadırlar. İşçi sınıfının eğitimi ve bilinçlenmesi açısından önemli işlevleri olan İşçi Kültür Evlerinin gerekliliği bir kez daha anlaşılmaktadır.

İşçi sınıfının eşit, sömürüsüz, sınıfsız ve savaşsız bir dünya için mücadelede ihtiyaç duyduğu her aracı öncü-bilinçli işçiler sağlamalı, yol göstermeli ve ön açıcı olmalıdırlar. Sınıfın dağınık, örgütsüz olduğu ve saldırıların artık herkesi etkilediği şu günlerde ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretebilmek, kendi bağımsız taban örgütlenmelerimizi yaratabilmek ve sermayenin saldırılarını püskürtebilmek için bir araç olarak İşçi Kurultayı çalışmamız devam edecektir. Yeni araçlar ve yöntemler bulmak için esas kaynağa işçi sınıfına yöneldik ve sınıfın içinde olarak, onun ihtiyaçlarını tanıyıp, yorumlayarak çalışmalarımız sürecektir. Bu çerçevede anket çalışmamız devam edecek ve daha çok işçiy ulaşarak “ortak sorunlara, ortak çözüm” için taban örgütlülüğü için çalışmamızı güçlendireceğiz.

İKE İşçi Komisyonu’ndan işçiler

(Çiğli İşçi Bülteni’nin Ocak 2004
tarihli ilk sayısından...)