15 Mart '03
Sayı: 10 (100)


  Kızıl Bayrak'tan
  Savaşa karşı sınıf savaşını yükseltelim!
  Amerikancı generaller sayesinde Türkiye işgal ediliyor!
  Sermaye ordusu ve hükümeti ABD emperyalizmine hizmette sınır tanımıyor...
  Siirt seçimlerinin gösterdikleri
  BM’nin Kıbrıs planı rafa kaldırıldı
  Kitlesel işçi kıyımları başladı...
  Bıçakçılar fabrikası işçileri bıçak sırtında!
  İstanbul Sendika Şubeleri toplantısı üzerine...
  İstanbul Sendika Şubeleri toplantısı yapıldı
  İstanbul Sendika Şubeleri toplantısında işyeri ve şube temsilcilerinin yaptığı konuşmalardan...
  “Emperyalist savaşa geçit vermeyeceğiz!”
  Dünya egemenliğine oynayan ABD emperyalizmi yenilmeye mahkumdur!
  Savaşın getirdiklerine farklı bir bakış
  Emperyalist savaş karşıtı eylemler sürüyor...
  ABD-İngiliz savaş koalisyonunun sahtekarlığı belgelendi
  Filistin emperyalist/siyonist kıskaç altında
  İşgale karşı durma ve ulusal bir stratejide buluşmanın sorunları
  8 Mart etkinliklerinden...
  8 Mart etkinliklerinden...
  Fildişi Kıyısı'nda iktidar mücadelesi ve emperyalist müdahale
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu Girişimi bülteninden...
  Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
  DİSK Bölge Temsilciler Kurulu yapıldı
  "Irak fayı" küresel depremi tetikler mi?
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Esenyurt İşçi Bülteni’nden...

Merhaba,

Uzunca bir aradan sonra yine birlikteyiz.

İçinde bulunduğumuz Mart ayı işçi ve emekçiler açısından önemli gelişmelerin yaşanacağı bir dönem olacak.

Kuşkusuz bunlardan en önemlisi savaş. Türkiye’yi yönetenler Amerikanın yanında bu savaşa girmek için çabalıyorlar. Ne var ki meclis, Amerika’nın emrinde savaşa girilmesi anlamına gelen tezkereyi onaylama gücünü kendinde bulamadı. Fakat Mart ayı içinde bu konuda kesin bir karar verilmesi, Amerika’nın isteklerinin hükümetçe bir biçimde yerine getirilmesi gerekiyor.

Öte yandan işçiler için Ortaçağ köleliği koşullarına dönüş anlamına gelen yeni iş yasası da önümüzdeki haftalarda meclisin önüne gelecek. Büyük bir ihtimalle de fazla bekletilmeden onaylanacak. Patronlar en geç 15 Mart’ta bu yasanın meclisten geçmesini istiyorlar.

İMF ile görüşmeleri tamamlayan AKP hükümeti, oradan aldığı talimatlar doğrultusunda bütçeyi hazırladı. Savaş bahanesiyle bütçede bir çok yeni vergi ve zamların yanı sıra hak gaspları da yer alıyor.

Bütün bunların da gösterdiği gibi Mart ayında ülkenin, işçi ve emekçilerin yaşamını, geleceğini belirleyecek gelişmeler yaşanacak. Fakat Mart aynı zamanda isyan ayı. 8 Mart’ı yaratan emekçi kadınlar, Newroz’u yaratan Kürt halkı, Paris Komünü’nü yaratan işçi sınıfı hep de Mart ayında kavgaya durmuşlar. Baharın gelişini mücadele ateşini daha da gür yakarak karşılamışlar. Devrimci isyan tohumlarını ülkemizin topraklarına serpenlerden Mahir Çayan ve 9 yoldaşı da gene bir Mart günü Kızıldere’de mücadele bayrağını bizlere bırakarak ölümsüzleşti.

1 Mart’ta Ankara’da toplanan on binlerce işçi ve emekçi emperyalist savaşa karşı tepkisini haykırarak Mart’ın mücadele mirasının sahipsiz olmadığını göstermiş oldu. Şimdi bu yoldan daha da ileriye yürümek, Mart’ı ve baharı kazanmak gerekiyor.

(Esenyurt İşçi Bülteni’nin
Mart sayısından...)



Savaş hazırlıkları ve iğrenç kan pazarlığı

Savaş hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. ABD emperyalizmi Afganistan’ın ardından şimdi de Irak’ı kana bulamaya hazırlanıyor. Saldırmak için gün sayıyor.

Dünya alem ABD’nin niye Irak’a saldırmak istediğini biliyor. Fakat o gene de büyük bir ikiyüzlülükle sahte bahaneler üretmeye çalışıyor. Onun derdi petrol, onun derdi dünya egemenliği. Ne Ira’ ın ürettiği kimyasal silahlar ne de Saddam’ın diktatörlüğü Amerika’yı ilgilendirmiyor. Onun tek derdi şiddet ve askeri güçle dünya üzerinde egemenliğini sürdürmek.

Bu saldırıda Amerika’nın en önemli destekçilerinden biri de Türkiye. Bu saldırı gündeme geldiğinden Amerikalılarla Türkiye’yi yönetenler arasında kapalı kapılar ardında halktan gizli, pazarlıklar yapıldı. Türkiye’yi yönetenler sonunda ülkenin limanlarını, havaalanlarını Amerikan ordusunun kullanımına açtılar. Amerika’dan alınacak krediler karşılığında Türkiye’nin işgal edilmesine göz yumdular.

Yapılan pazarlıklar sonucu İncirlik, Malatya, Diyarbakır ve Batman üsleri havaalanları, Antalya, Mersin, İskenderun limanları Amerikan ordusunun hizmetine sunuldu. Amerika günlerdir gemilerle, uçaklarla Türkiye’ye asker ve silah taşıyor.

Tüm bunlar Türkiye’nin savaşa katılması anlamına geliyor. Ve bunlar dost ülke, müttefik ülke adına yapılıyor. Bu pazarlıklar bizzat ABD ile Genelkurmay arasında yürütülüyor. Abdullah Gül ise bir süre önce barış elçisi gibi Ortadoğu ülkelerini dolaşıyordu. Sık sık biz barıştan yanayız açıklamalarını yapıyordu. Daha sonra ise “günah bizden gitti, artık kendi ulusal çıkarlarımızı savunacağız” şeklinde açıklamalar yaptı. İşledikleri suçu meşrulaştırmak, halkı buna inandırmak içinse “dışında kalırsak zarar ederiz, katılırsak kâr ederiz” diyorlar. Bu kadar çirkef, bu kadar aşağılık, bu kadar insanlıktan uzaklaşmış haldeler. Yüzbinlerce insanın ölümüne neden olacak bir savaş söz konusuyken onlar kâr zarar hesabından başka bir şey yapmıyorlar. Ondan sonra kalkıp bir de dinden imandan, insan sevgisinden bahsediyorlar

Bir de şu var. ABD kendi çıkarları için girdiği bir savaşta elde ettiği yağmayı niye uşaklarıyla paylaşsın ki. ‘91’de Körfez Savaşı’nda zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal “bir koyup üç alacağız” demiş ve Türkiye’yi savaşa sokmaya heveslenmişti. Şimdikiler Turgut Özal’ı Amerika’ya uşaklık ve halka ihanette geride bıraktılar.

İşte üç beş kuruş karşılığında askerinin kanını pazarlayan, bir emperyalist gücün onbinlerce askerinin kendi topraklarında üslenmesine izin veren bir ülke. İşte ekonomisi İMF, ordusu Amerika tarafından yönetilen BÜYÜK TÜRKİYE!!!

Son bir nokta olarak şunu da belirtmek gerekir ki AKP hükümetinin getirdiği tezkere meclisten geçmedi diye Türkiye’nin bu savaşın dışında kalacağını düşünmek saflık olacaktır. Amerika ve AKP hükümeti Mart ayı içinde ne yapıp edecek Türkiye’yi savaşa sokmanın yeni bir yolunu bulacaklardır. Zaten biraz önce de değindiğimiz gibi tezkerenin meclisten geçmemiş olması Amerika’nın Türkiye’deki hazırlıklarını zerre kadar etkilememiştir. Bu da meclisin tek işinin görüntüyü kurtarmak olduğunu, başkaca bir fonksiyonunun bulunmadığını göstermektedir.

(Esenyurt İşçi Bülteni’nin
Mart sayısından...)