Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (BMMYK) verilerine göre, dünyada, başka bir ülkede güvenlik arayan ve kendi ülkelerinde yerinden edilmiş yaklaşık 50 milyon mülteci bulunuyor. Yerinden edilmiş bu nüfusun yarısı çocuklardan oluşuyor. Sözkonusu kişilerin 21 milyonundan fazlası BMMYKnın himayesi altında bulunuyor ve tahmini 10 milyonunu 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. Geçen birkaç yılda örgüt yeni programlar başlattı, eskilerini genişletti ve bunların hepsini operasyonlarının bir parçası haline getirdi. Onmilyonlarca sahipsiz çocuk büyüdü Dünyadaki onmilyonlarca sahipsiz çocuk geçtiğimiz yıllarda büyüme ve gelişme şansına sahip oldu. Geçen yarım yüzyılda BMMYKnın başvurusunu kabul ettiği 50 milyon kişinin yarısı genç insanlardı. Çocukların hakları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi de çocuk haklarının benimsenmesi açısından önemli bir adımdı. Tahminen 25 milyon çocuk halen evlerinden ayrılmış durumda ve 10 milyonu BMMYK yardımı alıyor. Son on yılda 2 milyondan fazlası savaşlarda öldü, 6 milyonu yaralandı ve sakatlandı, 1 milyonu yetim kaldı. Özellikle mülteci kamplarında şiddetini gösteren AIDS, 4 milyona yakın çocuğun yaşamına son verirken, 13 milyonunun yetim kalmasına sebep oldu. Yaklaşık 90 ülkede çocuklar, savaşan orduların ve asilerin yerleştirdiği 60 milyon mayının tehlikesi altında yaşıyor. 300.000 çocuk kaçırılarak askere alındı ve cinsel sömürüye maruz kaldı. Perişan bir manevi boşluk Yıllar önce yayınlanan bir BM raporunda, savaşla yüz yüze gelen çocukların dünyasının tanımı içinde hiçbir şeyin muhafaza edilmediği, kutsal sayılmadığı ve korunmadığı, en temel insan haklarından mahrum, perişan bir manevi boşluk olarak yapılıyordu. Yakın geçmişte yayınlanan bir raporda, pek az şeyin değiştiğine değinilerek, modern savaşların geçmişe nazaran daha katı ve sistematik istismar olaylarına, insanların sakat kalmasına ve hatta ölümlerine yol açtığı ortaya konuluyor. (...) BİA Haber Merkezi/23 Nisan 02
Kötü çalışma ve yaşam koşullarından dolayı bir arkadaşımız ölümü seçti... Çaresiz değiliz, Arkadaşlar! Sermaye düzeni çarklarını bizlerin kanı ve canı pahasına döndürüyor. Çarklar her döndüğünde sınıf kardeşlerimizden birisi canından oluyor. Sermayenin yüz akı ODTÜde geçen hafta bir arkadaşımızın intihar etmesi, bu çarkların acımasızlığıyla bizi bir kez daha yüzyüze getirdi. Arkadaşımız, işyerindeki kötü ve yalıtık çalışma koşullarına dayanamadığı için bu yolu seçti. Sermayenin İMF patentli sömürü yöntemlerini en ince ve acımasız biçimde uygulayan ODTÜ yönetimi, çalışanları bölüp parçalayarak azami sömürü koşulları yaratmaktadır. Düşük ücretle çalışma, fazla çalışma saatleri, taşeronlaştırma, şef zulmü gibi şartlar ODTÜyü biz emekçiler için bir cehennem haline getirmektedir. İMF politikalarının sadık uygulayıcısı yönetim, krizle birlikte yoksulluğu derinleşen biz emekçilere mezarın yolunu göstermektedir. ODTÜ yönetimi bu çalışma koşullarını bizlere kabul ettirmek için kendi arkadaşlarına ihanet eden bir avuç beslemeyi kullanmaktadır. Bunlar da arkadaşımızın intiharından sorumludur. Kısacası arkadaşımızı bizzat İMF politikalarının sadık uygulayıcısı ODTÜ yönetimi ve uşakları ölüme sürükledi. Kapitalizmin yoz kültürü, alkol, kumar, kişiliksizlik, yalnızlık biz çalışanları ağır sömürü koşullarına boyun eğdirmek için patronlar tarafından kullanılıyor. Kölece çalışmak ve sessizce boyun eğmek dışında bir yol bırakılmıyor. Çaresizlik içerisinde yokoluş bizlere dayatılıyor. Oysa bizler çaresiz değiliz. Eğer bizleri bölmelerine, yoz kültür ve günlük zulüm içerisinde çürütmelerine dur dersek, insanca bir yaşamın yolunu açabiliriz. İşçi-memur, kadrolu-kadrosuz, sağcı-solcu diye bizleri bölseler de kaderimiz ortak. Aynı koşullarda çalışıyor, aynı saldırılarla yüzyüze kalıyoruz. Bunun için kader ortaklığımızı mücadele ortaklığına çevirmeli, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz şiarıyla hareket etmeliyiz. Ankara Öncü İşçi Platformu/ODTÜ çalışanları
Türkiye devleti tutuklu sığınmacıları 12 Nisan tarihinde Türkiye polisi iki ayrı operasyonda 185 "yasadışı göçmen"i Vanda tutukladı. Çoğunluğu Afganistan, İran ve Iraktan olan bu sığınmacılar güvenli bir yaşam yeri bulmak ve canlarını kurtarmak arayışındalar. Şu anda sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Türkiye devleti bu sığınmacıları "yasadışı göçmen" olarak nitelemektedir. Sığınmacılara karşı bu politika, sığınmacıların tutuklanıp sınır dışı edilmeleri, Türkiye devletinin Avrupa devletlerine bu sığınmacıların Avrupaya girişlerini önleyeceği sözü verdiğinden dolayı gerçekleştirilmektedir. HambastegiUluslararası İranlı Mülteciler Federasyonu Türkiye devletinden bu sığınmacıları sınır dışı etmeyip özgür bırakmasını talep ediyor. Bu kişilerin, sığınma talebinde bulunabilmeleri için, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine ulaşabilmeleri sağlanmalıdır. Federasyon Birleşmiş Milletlerden bu sığınmacıların sınır dışı edilmelerini önlemek için ivedilikle müdahalede bulunup onlarla görüşmelerini talep ediyor. İran, Irak, Kuzey Irak ve Afganistandan kaçan insanların sığınma hakları tanınmalıdır. Hambastegi (Uluslararası İranlı Mülteciler |
|||||