165 sendikacı katledildi Kolombiyada kamuoyu araştırmalarına göre, ultra-sağcı Avaro Uribenin en yüksek oyu alacağı başbakanlık seçimlerine beş hafta kala, aktif sendikacılar katledilmeye devam ediliyor. Geçtiğimiz haftalarda yine 2 sendikacı paramiliter ölüm mangaları tarafından katledildi. Sendika konfederasyonu CUT sendikacıların katledilmesine karşı 1 Mayısta bir yıl sürecek bir kampanya başlatacaklarını açıkladı. Aşağıda Kolombiya Sendikalar Birliği (Union Sindical Obera-USO) Ulusal Başkanı Pedro Julian Cote ile yapılan röportajı yayınlıyoruz: Junge Welt: Kolombiyada geçtiğimiz aylarda onlarca aktif sendikacı sağcı gruplar, özellikle de paramiliter gruplar tarafından katledildi. Özellikle USOda buna maruz kaldı. Neden bu ölüm mangalarının hedef tahtası durumundasınız? - Sendikamız 80 yıldır var. Bugün 7 bin üyeye sahibiz. Kolombiyada solcu sendikaların yeraltı zenginliklerinin ulusallaşmasını savunması geleneği var. USO da kurulduğu günden beri bunu savunuyor. Junge Welt: Son yılların olgusu değil mi bu? - 1905 yılında çokuluslu tekeller Kolombiyaya geldiklerinde, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin yağmalanması başladı. Maalesef o tarihlerde tekellerin kârının sadece yüzde 5inin devlete ödenmesi anlaşması imzalanmıştı. Petroldeki kârın yüzde 95i yabancı firmaların cebine giriyordu. Bu anlaşma Başbakan Lopezin 1974deki reformlarına değin sürdü. Yapılan yeni anlaşma sistemine göre, satıştan elde edilen kârın yüzde 20si sosyal kasaya ödendikten sonra, yarı yarıya paylaşılacaktı. Junge Welt: Bu ileri bir uygulama gibi görünüyor. Halkın büyük bir kısmının sosyal yaşamı buna rağmen neden kötüleşti? - Son üç hükümet döneminde bu uygulamada giderek gedikler açıldı. Özellikle de Pastrana hükümeti döneminde. Bugün biz yine 1905lerdeki anlaşma koşullarını yaşıyoruz. Junge Welt: Siz nasıl çalışıyorsunuz? - Örneğin Cicucu da Barrancabermeja yakınlarındaki çok verimli bir petrol bölgesinde tipik anlaşma uygulanıyor. Orada 95e 5 ilişkisi geçerli. USO sık sık hammaddelerin satışına karşı çıktı ve bunu sendikal mücadelenin merkezine koydu. Böylece biz, bir makinadaki kum misali, uluslararası tekellerin çıkarların olduğu gibi ulusal burjuvazinin çıkarlarına da karşı çıkmış oluyoruz. 1996dan beri sendika barış sürecinde de söz sahibi oldu. Biz o süreçten beri, petrol barış getirmeli savaş değil sloganını atıyoruz. Bu, silahlı sosyal savaşta sendika da anlaşma masasına oturmalı anlamını taşıyor. Junge Welt: Bu konumunuz mu sizi militarist saldırılarla karşı karşıya getiriyor? - Son on yıldır yüzlerce çalışanımız ve aktivistimiz katledildi. Sadece son 3 ay içinde 5 kişi öldürüldü. Bunları gerçekleştirenler paramiliter gruplar. Junge Welt: Peki hükümet bunu neden kontrol altına almıyor? - Paramiliterlik devletin bir projesi. Hayvan besleyicileri, ordu, yerel politikacılar, Texaco Oil Company ve Medeinkartellsin kokain tüccarları tarafından finanse ediliyor ve lojistik destek sağlanıyor. Bu sorun Pastrana hükümeti döneminde daha da arttı. Özellikle ülkenin petrol bölgesinde silahlı güçlerin sayısı 6 binden 20 bine çıkarıldı. Kolombiya ECO petrol çıkarma hakkı olarak yılda 200 milyon Euro alıyor. Bu onların özellikle savaş ekonomisinde önemli bir yer tutmasına olanak sağlıyor. Petrol bu nedenle sendikamızın faaliyetinin merkezinde yeralan temel bir sorun. Junge Welt: Son bir yıl içinde 165 sendikacı katledildi. Bu rakam dünyada rekor. Ultra sağ başbakan adayı Avaro Uribe Velezin seçimleri kazanması durumunda ne tür sorunlar bekliyorsunuz? - Uribe Velez paramiliter aday. Birçok bölgede paramiliter gruplar ona oy vermesi için insanlara baskı yapıyorlar. Biz sendika olarak üretimi durdurarak bu baskılara karşı durmalı ve tüm sosyal hareketlilikleri yoketme stratejisini geri püskürtmeliyiz. Junge Welt: Siz özelleştirmelerin sürdürülmesine karşısınız, ama paramiliter güçler özelleştirme programlarını destekliyorlar... - Tabii ki onlar kapitalist tekellerin ve büyük toprak ağalarının çıkarlarını temsil ediyorlar. Barrancabermeja sosyal mücadelenin merkeziydi. Bugün kentte büyük bir korku hakim. Özellikle paramiliter güçlerden ve günlük terörden korkuluyor. Bu zor dönemde uluslararası dayanışmanın yükseltilmesini umuyoruz. Alman sol günlük gazete
Dünyadan kısa kısa... Almanya: Anti-terör yasasıyla ilk icraat Bundan böyle yurtdışında kurulmuş ve faaliyet gösteren örgütler Almanyada cezai kovuşturmaya tabi tutulabilecekler. SPD-Yeşiller koalisyonu bu uygulamanın yeraldığı 129-b maddesini onayladı. Geçtiğimiz hafta Tunusta bir sinagogda patlama sonucu 11 Almanın ölmesi, bu maddenin kabulü için büyük bir fırsat sayıldı. Bugüne değin Alman yasalarına göre suç işlemeyenler hakkında kovuşturma yapılamıyordu. Şimdi ise kendi ülkelerinde bu örgütlere üye olmaları Almanyada cezalandırılabilmek için yeterli olacak. Yasanın onaylanmasının hemen ardından onlarca kentte Filistinlilerin evi basılarak 11 kişi gözaltına alındı. Polis tarafından Filistinlilerin AL Tawhid örgüt üyesi oldukları ve Almanyada saldırılara başlayacakları yönlü bilgi edinildiği iddia edildi. Bu arada CDU üçüncü bir terör paketi talep ederek yabancıların dininin belgelere işlenmesini istedi. Bu yasanın hızla onaylanmasının ardındaki gerçekde böylece açığa çıkıyor. Yani direnen halklar ve onların örgütleri hedefleniyor. Almanya: Metal işçilerinden grev hazırlığı Almanyada metal işkolunda çalışan 3.6 milyon işçi için uyarı grevleri eşliğinde sürdürülen toplu iş sözleşmelerinin tıkanmasından sonra grev kapıya dayandı. IG Metal Sendikası, Berlin, Brandenburg ve Baden Würtemberg eyaletlerinde grev oylaması için 200 bin sendikalı işçiye çağrı yaptı. Greve gitmek için işçilerin yüzde 75inin evet oyu vermesi gerekiyor. Görüşmelerin başlamasından bu yana 900 bin işçi uyarı grevlerine katıldılar. Sermaye ve medyası, işçi ve emekçileri akıllı olmaya çağırarak, grev olursa batarız feryatlarını yükseltiyorlar. İşçilerin ve sendikanın yüzde 6.5 oranındaki ücret artışı talebinin Alman ekonomisi, istihdam ve sosyal güvenlik sistemi için ne kadar zararlı olduğunu yineliyip duruyorlar. Sendika başkanı ise greve çıkma olasılığının yüzde 100 olduğunu söylüyor. Cezayir: Berberilerden kitlesel gösteriler Cezayirde geçen cumartesi günü, geçen Nisan ayında patlak veren ve haftalarca süren Berberi isyanının birinci yılında, 100 bini aşkın kişi alanlara çıkarak protesto gösterileri gerçekleştirdi. Berberi kentleri Kabylay, Tizou Ouzouda gerçekleşen mitinglerde, hükümetin azınlıklar politikası protesto edildi ve 30 Mayıstaki parlamento seçimlerine boykot çağrısı yapıldı. Uruguay: Montevideoda 200 bin kişilik gösteri Uruguayda onbinlerce kişi hükümetin ekonomi politikalarını protesto etmek için sokağa çıktı. Başkent Montevideoda 200 bin kişi sendikaların çağrısı üzerine yürüyüş yaptı. |
|||||