1 Mayıs yasallaşsın! Ücretli resmi tatil ilan edilsin!
1 Mayısta iş bırakmanın anlamı 1889 yılında Pariste toplanan II. Enternasyonal Kongresi, 1 Mayıs tarihini işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak ilan etti. Fakat 1 Mayısların gerçekten kazanılması ancak uzun mücadeleler sonucunda mümkün olabildi. İşçilerin 1 Mayıslarda örgütlediği eylem ve etkinlikler ilk yıllarda hemen bütün ülkelerde sermaye sınıfının tepkisini çekti. Yasaklama ve saldırılarla karşılaştı. Israrlı mücadele ve ödenen bedeller sonucunda sermaye 1 Mayısın meşruluğunu kabul etti. Birçok ülkede 1 Mayıs kutlamaları yasal hale geldi. Mücadelenin daha ileri olduğu bir dizi ülkede ise 1 Mayısın işçiler için ücretli izin günü olması bir hak olarak kazanıldı. Ülkemizde de 1 Mayısın bir hak olarak kazanılması kolay olmadı. Cumhuriyetten önce ve Cumhuriyetin ilk yıllarında 1 Mayıs kimi zaman serbestçe kutlandı, kimi zaman da yasaklandı. 1925ten itibaren ise tamamen yasaklandı. Yasaklanmış olması kutlanmadığı anlamına gelmiyor elbette. İşçiler 1925ten sonra da imkan buldukları her koşulda 1 Mayısı kutlamaya çalıştılar. O ruhu diri tuttular. 1 Mayısın resmen yasak olması durumu 1976 yılına kadar devam etti. 51 yıl aradan sonra yapılan ilk yasal 1 Mayıs gösterilerine onbinlerce işçi katıldı. Tek başına bu bile 1 Mayısın simgelediği değerlerin işçi sınıfı içerisinde ne ölçüde dal budak salmış olduğunu göstermeye yetiyordu. Bu durum sadece üç yıl sürdü. 1979da ilan edilen sıkıyönetim ve ardından gelen 12 Eylül faşist darbesi nedeniyle 1 Mayıs, 1988 yılına kadar devletten gizli &oum;rgütlenen toplantı ve etkinliklerle kutlanabildi. 1 Mayıs kavgayla kazanıldı 1988 bir dönüm noktasıydı. O yıldan itibaren devrimciler, işçi ve emekçiler 1 Mayısı yeniden kazanmak için yasaklara aldırmadan alanlara inmeye başladılar. Her seferinde binlerce kişi alanlara çıktı. Hedef Taksimdi, Taksimi yeniden 1 Mayıs alanına çevirmekti. Sermaye devleti her seferinde bu gösterilere azgın bir polis terörüyle yanıt verdi. 1989da Taksime çıkmaya çalışan eylemci işçilerin üzerine polis tarafından ateş açıldı. Mehmet Akif Dalcı genç bir işçiydi. Polisin açtığı ateşle vuruldu. Gene yüzlerce kişi o gün polis tarafından gözaltına alındı. 1990 ve 91 yıllarında 1 Mayısın kazanılması mücadelesi daha bir yaygınlaştı. Artık sadece İstanbulda değil ülkenin bir çok yerinde fiili eylemler, gösteriler gerçekleştiriliyor, yer yer polisle çatışmalar yaşanıyordu. Devrimcilerin, işçi ve emekçilerin bu sahiplenmesiyle yasak zinciri parça parça kırılıp atıldı. 1 Mayıs gösterilerinin üstündeki yasaklar kaldırıldı. 1992 1 Mayısı onbinlerce işçi ve emekçinin katılımıyla alanlarda kutlandı. O günden beri de sermayenin içini boşaltma çabalarına, türlü provokasyonlara ve katliamlara rağmen alanlarda kutlanıyor. 1 Mayıs yasallaşsın! Ücretli resmi tatil ilan edilsin! Alanlarda kutlanıyor olmasına rağmen 1 Mayıs sermaye tarafından işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak resmen kabul edilmiş değildir. Şimdi 1 Mayısı daha ilerden kazanmak ve bu kazanımı kalıcılaştırmak için, 1 Mayısın yasallaşması ve ücretli resmi tatil ilan edilmesi taleplerinin yükseltilmesi gerekmektedir. Bu ülkede bir sürü bayram ve resmen tatil olan bir sürü özel gün vardır. Fakat işçi ve emekçiler, birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayısta çalışmak, sermaye için üretmek zorundadır. Bu durum ortadan kaldırılmalıdır. İşçiler 1 Mayısı kutlayabilmeli, o gün işe gitmek zorunda olmamalıdır. Elbette ki sermaye kendiliğinden 1 Mayısı tatil ilan edelim demeyecektir. Nasıl ki alanlarda kutlanması mücadeleyle kazanıldıysa, resmi tatil ilan edilmesi de mücadeleyle kazanılacaktır. 1 Mayısın yasallaşması için iş bırakarak alanlara! 1 Mayısta alanlara çıkmak 1992 yılına kadar yasaktı. Fakat devrimciler ve işçiler bu yasağı dinlemediler, 1 Mayıslarda alanlara çıkarak yasağı parçaladılar. Şimdi de bu yolu izlememiz, iş bırakarak alanlara çıkma tutumunu genelleştirmemiz gerekiyor. Tek tek işçilerin kendi inisiyatiflerini kullanarak işe gitmemelerinin elbette bir anlamı vardır. Fakat iş bırakarak alanlara çıkalım derken, asıl kastettiğimizin bu olmadığı da açıktır. Sözünü ettiğimiz örgütlü bir şekilde iş bırakmak, böylece fabrikadaki, işyerindeki üretimi o gün durdurmaktır. 1 Mayısı özüne uygun kutlamanın bir gereği de, zaten o gün fabrikalarda üretimin durdurmak, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasının gücünü sermayeye göstermektir. Eğer biz alanlara çıkıp pankartlarla yürüdüğümüz, taleplerimizi haykırdığımız saatlerde geldiğimiz fabrikada üretim sürüyor, patron sömürmeye ve kazanmaya devam ediyorsa, bu işte bir eksiklik var demektir. Bu tıpkı greve çıkılmış bir fabrikada üretimin sürmesine benzemektedir. O halde hedefimiz mümkün olan her işyerinde üretimin durdurularak alanlara çıkılması olmalıdır. Bugün Türkiyede sınırlı sayıda işyerinde imzalanan toplusözleşmelerde 1 Mayıs günü işe gitmemek, ücret ödenmemek kaydıyla da olsa bir hak olarak kazanılmıştır. Fakat sendikalı işçilerin ezici bir çoğunluğu böyle bir haktan dahi yoksundur. Birçok sendika 1 Mayıs ücretli izin günü olsun biçiminde bir talebi TİS masasına götürmeye bile yanaşmamaktadır. Sendikacıları bu türden talepleri TİS masasına götürmeye zorlayacak olan ise, tabandaki işçilerin 1 Mayısa sahip çıkmaları, kutlamalara katılmak için ısrarlı olmalarıdır. Bu yıl bazı sendikalar 1 Mayısa iş bırakarak katılacaklarını açıklamış bulunuyorlar. DİSKe bağlı Genel-İş tüm Türkiyede, Belediye-İş ve Yol-İş ise İstanbulda iş bırakarak alanlara çıkacağını açıkladı. 1 Mayıs yaklaştıkça, bu tutuma ortak olan başka şubeler veya işyerleri de olabilir. Bunlar (verilen sözler, alınan kararlar yerine getirildiğinde) 1 Mayısın daha ilerden kazanılması noktasında önemli adımlardır. İş bırakarak alanlara çıkma tutumu desteklenmeli, hayata geçirilmesi için her türlü çaba gösterilmelidir. Fakat öncü ve devrimci işçilerin sorumluluğu iki yönlüdür. Aynı zamanda alınan kararların eksiksiz yerine getirilmesi için sendika yöneticilerine sürekli bir basınç uygulanmalı, bu yöneticiler iş yapmaya zorunlu olduklarını net olarak anlamalıdır. 1 Mayısın olabildiğince kitlesel v yaygın, olabildiğince coşkulu ve militan gösterilerle kutlanması ve daha ilerden kazanılması için bu konuda zorlayıcı olmak gerekmektedir.
YTÜ Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformundan etkinlik... Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu olarak 24 Nisan Perşembe günü Yıldız Teknik Üniversitesi Maslak Hazırlık Kampüsünde bir şenlik gerçekleştirdik. Etkinliği sabah saatlerinden itibaren yaptığımız sınıf, kantin ve yemekhane konuşmaları ile duyurduk. Yaklaşık 1200 adet el ilanı ile öğrencilere ulaşmaya çalıştık. Afişlerimizle şenliğe çağrı yaptık. Etkinliğimize öğle tatilinde başladık. Platformdan bir arkadaş Tiyatro Manganın oyun duyurusunu yaptı. Daha sonra Tiyatro Manga, Nazımın Umut adlı şiirini oynadı. Çevrede 200ün üzerinde üniversiteli etkinliğimizi izlerken, hazırlık sınıflarında bulunan arkadaşlar da camdan etkinliği izledi. Tiyatro Manganın Umut adlı oyunu kitlede büyük beğeni topladı. Ardından Platformdan bir arkadaşımız öğrencilere, YÖK yasa tasarısını ve platformun amacını anlatan bir konuşma yaptı. Yasanın maddelerine değinen arkadaş, bu yasaya karşı platformun bugüne kadar yaptığı ve bundan sonra yapacağı çalışmalardan bahsetti. Konuşmasını1 Mayısa çağrı ile bitirdi. Konuşmanın ardından Grup Eksen türküleri ile bizlere coşkulu anlar yaşattı. Çekilen halay ve imza kampanyasına çağrı ile bitirilen şenlik oldukça olumlu geçti. Bizler YTÜ Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu olarak 1 Mayısta da öğrenci arkadaşları bizimle buluşmaya çağırıyoruz. Paralı eğitim yasası meclisten geri çekilsin! YTÜ Paralı Eğitim Karşıtı |
|||||