10 Kasım '01
Sayı: 34


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf ve kitle hareketinin gerçek ihtiyacı
  Taban inisiyatiflerini örgütleyelim!
  Sınıf hareketinde çıkış arayışları
  Ankara Yürüyüş'nde üçüncü gün, Anadolu Yakası... Coşkulu e kitlesel karşılamalar...
  Sermaye devleti ÖO direnişini kırmak için kapsamlı bir saldırı hazırlığında!
  4 Kasım İzmir mitinginden gözlemler...
  Burası Armutlu, Afganistan değil!
  TAYAD'lı ailelerin açıklaması:
  Emperyalist savaş ve Türkiye...
  Filistin'de vahşi katliam devam ediyor
  Amerikancı medya: Halkların beynine çevrilmiş namlu
  ÖO Direnişi ve devrimcilerin ataleti
  6 Kasım'ın gösterdikleri
  DTÖ toplantısına karşı dünya çapında protesto hazırlıkları
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TKİP’nin 3. kuruluş yılında...

Güçlenerek İlerliyoruz!


Dünya üzerinde hakimiyet kurmuş egemen sınıflar, sebep oldukları savaşlarda halklara yıkım ve ölümden başka birşey vermemiştir. Bütün düzensizliğin, kuralsızlığın, kapitalist sistemin tek değer ölçüsü paradır. Bu yolla tekellerin çıkarlarının olduğu her yerde savaşlar gündeme gelmiştir. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nın çöküşü, emperyalistlerin pervasızlığını daha da arttırmıştır.

Türkiye’yi yöneten sermaye temsilcileri, emperyalistlerin hizmetine her geçen gün daha da fazla koşmaktadır, onların dediklerini derhal yerine getirmekte, bu hizmet aynı zamanda işbirlikçi burjuvazinin çıkarlarıyla da örtüşmektedir. Defalarca ortaya çıkan krizlerde işçisi, emekçisi, ezilen tüm kesimlerin hakları gaspedilmiş, emekçiler toptan yoksullaştırılmıştır. Devrimcilere karşı toplu katliamlar gerçekleştirilmektedir. Sistemin uyguladığı yıkım, örgütlü bir tepkinin ortaya konulmadığı koşullarda daha da derinleşecektir.

Dünyada son birkaç yılda gelişen kitle eylemleri, milyonlarca insanın yaşadığı açlığı ve işsizliğin boyutlarını göstermiştir. Emekçi kesimler, yoksullar yeniden kapitalizme karşı sosyalizm şiarını gündeme yükseltmeye başladılar.
TKİP, bu koşullar altında güçlenerek yoluna devam ediyor. Partimiz sermaye sınfına karşı proletarya devrimini ve işçi sınıfının devrimci iktidarını hedef almıştır. Partimiz bu amacının 3. yılında ilerliyor. O gücünü 150 yıllık mücadele mirasından, bu günlere kadar değerinden hiçbir şey yitirmeyen Marksist-Leninist birikiminden alıyor.

Partimizin geçirdiği süreç, aynı zamanda zorlu sınavlar içinde bir sınama süreci oldu. Ödenen bedellerle, sergilenen sarsılmaz pratiğimizle, partimizle yeni döneme güçlü bir şekilde giriyoruz. 3 yıl içinde ikisi 26 Eylül Ulucanlar katliamında, diğeri ölüm orucunda ytirdiğimiz üç yiğit komünist yoldaşımız; Ümit Altıntaş, Habip Gül ve Hatice Yürekli yoldaşlar, partinin kadrolarına ve genç komünistlere partili kimlikleriyle her zaman yol göstereceklerdir. Partimizin 3. kuruluş yılında şehitlerimiz önünde saygıyla eğiliyoruz.
TKİP pratiği ve teorisi ile geleneksel devrimci hareketlerden farkını ortaya koydu. Yapılan çalışmalar ve katedilen mesafe de, öncü işçilere güven vermektedir. Birçok ilde partimizin legal ve illegal alandaki faaliyetleri, partinin çevresinin genişlemesi, darbelerin bizleri deviremeyeceğini gösteriyor.

İşçi-emekçi ezilen tüm kesimlerin tek umudu, komünist partisi önderliğinde sermaye düzeninin yerle bir edilmesidir. Devrimi gerçekleştirecek öncü kuvvet proletarya, bu gücü ete kemiğe büründüren partisiyle ezen sınıfı yok edecek, sosyalist devrimi inşa edecektir.

Herşey parti için!
Yaşasın proletarya devrimi!
Yaşasın sosyalizm!

A. Engin/İstanbul




Parti ve devrim haftasının anlamı


Değerli işçi ve emekçi kardeşlerim,

Öncelikle içinden geçtiğimiz bu süreçte, sınıf olarak bizim için her bakımdan önem taşıdığını düşündüğüm iki gündemden bahsetmek istiyorm.

Biri 20. yüzyılın en büyük tarihsel olayı Ekim Devrimi’nin 84. yıldönümü, bir diğeri ise devrim tarihimizde bir kilometre taşı olan Türkiye Komünist İşçi Partisi’nin (TKİP) 3. kuruluş yıldönümü.

Her bakımdan önem taşıyan denildiği zaman, işçi sınıfı olarak bizlerin tarihsel ve sınıfsal çıkarları başta gelir. Bu çıkarlar nedir diye düşündüğünüzde, bunlar; günlük olarak acil ekonomik sorunlar, tarihsel olaraksa ezen ile ezilenin, sömürülen ile sömürenin olmadığı, insanca yaşam ve çalışma koşullarının olduğu sosyalizmdir.

Şu an içinde bulunduğumuz ortama bir bakalım. Emperyalist dünyanın jandarması ABD dünyamızı yeni bir emperyalist savaşa sokmuş durumda. Bunun önceki savaşlardan görünen farkı, en başta dünya devrimci hareketi olmak üzere sistem karşıtı toplumsal muhalefeti, bunlar şahsında işçi sınıfını, emekçileri ve ezilen halkları hedeflemesidir. Başka bir ifadeyle, şu anda Afganistan’da başlayan savaş, emperyalizmin dünya işçi sınıfı ve ezilen halklara yönelttiği bir savaştır. Bu savaşın kime karşı yürütüldüğünü, Afganistan halkının çektiği ve içine sürüldüğü sefalet tüm çıplaklığıyla gösteriyor bize.

Bundan daha gerilere bakacak olursak, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, tüm dünyada kapitalist sistem “sosyalizm öldü, işçi sınıfı tarihe karıştı” spekülasyonlarına girişerek her türlü kirli karalama yöntemini kullandı. Ama bu fazla uzun sürmedi. Bu kafa ütüleme yöntemi, dünya ölçüsünde işçi sınıfının ve emekçilerin eylemleriyle kırılmaya başladı. Örnek olarak, son bir kaç yıldır dünya çapında yapılan küreselleşme karşıtı kitlesel eylemler bunun bir ifadesidir.

Son on yıldır en çok İMF ve DB hedef haline geliyor. Bu rastlantı değil. Dünya çapında hızla artan açlık, yoksulluk, işsizlik vb. sonuçlar, bu emperyalist kurumların dayatmaları sonucu oluyor. Yine bazı ülke emekçilerinin İMF karşıtı eylemleri, yer yer militan çatışmalara sahne oluyor.

Yani Türkiye’de emekçiler olarak bize dayatılan yıkım faturalarının benzerlerini bir çok başka ülkenin emekçileri ağır bir şekilde ödüyor. Türkiye’deki bariz fark ise, sermaye hükümetinin uşaklıkta ve sadık bekçilikte hiçbir sınır tanınmıyor olmasıdır.

Türkiye’de yaşayan emekçiler olarak son 50 yıldır aynı politikalarla yani fedakarlık masallarıyla yönetiliyoruz. Ne zamanki toplumsal muhalefet yükseldi, o zaman askeri darbeyle bastırdı düzen. Ancak her darbenin ardından toplumsal muhalefet ve sınıf hareketi tekrar mücadele sahnesine çıkmıştır. En büyük eksiklik ise, işçi sınfını temel alan, onun öncü rolünü kavrayan bir sınıf partisinin yokluğuydu.

Şimdiki sürece baktığımızda, işçi sınıfı nispeten en hareketsiz dönemini yaşıyor. Tabanda yaygın bir tepki ve mücadele isteği var, ama halen birilerinin yol göstermesi beklentisi var. Örgütsüzlüğün en yoğun, tepkinin ve öfkenin en yaygın, devletin saldırılarının en kapsamlı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Sermaye devletinin çözüm reçeteleri işçisiyle, emekçisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla geniş bir kesimi kapsıyor. Hoşnutsuzluk ve tepki şimdiye kadar görülmedik düzeyde en geri kesimlerde rastlanıyor.

Komünistler, mücadele sahnesine ilk çıktıkları andan itibaren, işçi sınıfını devrimci partisini yaratma bilinciyle hareket ettiler. Zorlu bir süreçten sonra partiyi kazandılar. TKİP artık 3. yaşında. Bu yıldönümü, önümüzdeki dönemde partiyi daha da güçlendirme ve öncü işçilere ve emekçilere ulaşma görevini anlatıyor. En çok sınıf devrimcilerine görev düşüyor.

Parti ve Devrim haftasını bu bilinçle karşılıyoruz.

H. Eren/İstanbul




Sincan hücrelerindeki Ozan Demir’e mektup


Merhaba Ozan abi;

Ben İnan, lise 1 öğrencisiyim. Kırşehir’de oturuyorum. Senin hakkında geniş bir bilgiye sahip olmadığım için birşeyler diyemiyorum. Ama şunu bilmeni istiyorum ki; senin orda olman, ne seni bizden farklı kılıyor, ne de bizim burda olmamız bizi farklı kılıyor. Hepimiz aynı yaşam mücadelesini veriyoruz. Belki yaşım o kadar büyük değil; sizin göze aldığınız şeyleri ben göze alamam, çünkü sizin kadar cesaretli değilim. Ama sana söz veriyorum; senin kadar cesaretli olursam, hiç düşünmeden kendimi “sizin mücadelenize” atacağım.

Seni çok merak ediyorum, yüz olarak da, kişilik olarak da... Bir gün olur da imkan bulursak, karşılıklı sohbet etmek isterim. Sizlerden öğreneceğim çok şeyler var. Bilmiyorum, bana mektup yazma imkanın var mı? Hani birileri elinde olsa yaşamamıza bile izin vermeyecek ya, mektup yazmana izin verecekler mi?

Biraz ordaki günlerinden bahseder misin? Kaçta kalkarsın, kalkınca ne yaparsın? Kaçta yatarsın, neler yapmaktan hoşlanırsın? Daha önceki hayatın nasıldı?

Şimdilik bu kadar. Ama şunu söylemek istiyorum senin gibi binlerce ablalarım, abilerim hak ettikleri yaşam için mücadele ediyor. Eminim ki hak ettiğiniz yaşam için mücadelenizi kazanacaksınız ve daha sonra zafer bayrağını bizlere devredeceksiniz ve biz de onu gururla gelecek nesle teslim edeceğiz.

Kırşehir’den bir lise öğrencisi