29 Eylül '01
Sayı: 28


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalis savaş, ABD ve Türkiye

  Temel demokratik hak ve özgürlükler hedef tahtasında

  Emperyalist savaşın faturasını ödemeyi reddedelim!

  Dünya jandarmalığını pekiştirme hesapları

  Emperyalist savaş ve Türkiye
  İMF yeni saldırılar peşinde
  Tekel işçisine kapsamlı saldırı
  Aymasan dayanışma gecesinden notlar...

  Amerikancı iktidar ülkeyi emperyalizmin savaş arabasına koşuyor

  Yılgınlık teslimiyete direniş zafere götürür!..
  ON'lar devrime adadıkları yürekleriyle yolumuzu aydınlatıyorlar!
  Ölüm Orucu Direnişi 345. gününde sürüyor...
  "Yaşamı, onuru, umudu ve geleceği savunuyoruz"

  Ekim Gençliği'nden

  Emperyalist savaşa hayır!
  Mücadele Postasi

 Tüm yazılar

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Sevgili dostum Abdulbari'ye...

Kanla yazılan tarih yenilmez!

Ölüm Orucu eylemi başlamadan önce tanışmıştık. Arada bir TAYAD'da, İHD'de de, basın açıklamalarında birbirimizi görürdük. Merhabalaşır, ayaküstü sohbetler yapardık. Önce Burdur , sonrasında Bergama'ya yapılan saldırılarda birlikte hareket etmiştik. İzmir Hücre Karşıtı Platformda neler yapacağımızı tartışıp duruyorduk. Kurumları kapı kapı dolaşarak neler yapacağımızı/ yapmamız gerektiğini konuşuyorduk. Herkesi her kesimi duyarlı olmaya (F) hücre tipi saldırısı karşısında devrimci tutsakları sahiplenmeye çağırıyorduk. Çeşitli yerlerde ve mekanlarda etkinlikler ve eylemlikler örgütleyip hayata geçiriyorduk. Hücre (F) tipi tabutluklar kapatılsın diye...

İzmir'in bilinen yapısından kaynaklı, genelde biz bize kotarıyorduk birçok şeyi. Ailelerle gittiğimiz her yerde, devletin bu saldırısı aslında hepimizin geleceğine yönelik bir saldırıdır. Karşı koymalıyoz. Yoksa bedeller ağır olur diye!.. Evet gelinen yerde bedeller ağır olmakta, olmaya da devam etmektedir. Ne zaman sonlanacağı (zaferin kazanılacağı) belli de değil. Ama şunu herkes bilmeli ki "içerde bir can kalana dek sürecek. Hiç kimse bundan kuşku duymasın...

Ölüm Oruçları başladığında TAYAD'lı ailelerle partilileri ve sendikaları dolaşarak yer talep etmiştiniz. Hiç kimse yer vermmek istemiyordu. Değişik kaygılarını üstü kapalı olsa da bir biçimde dile getiriyorlardı. Kendilerince "haklı" gerekçeler sıralayaram...

ÖO kırklı günlere girdiğinde Buca ÖDP yer vermişti. Artık İzmir'de de, Ölüm Orucu ve açlık grevi dışarıda da sürdürülüyordu. 19 Aralık'ta 20 hapishaneye yapılan kanlı operasyonda 28 insanımız katledilmiş, yüzlercesi de yaralanmıştı. Sağ kalanlar F tipi hapishanelere nakledilmeye başlamıştı. Polis zorla TAYAD'lı aileleri Buca-ÖDP binasından alarak Yeşilyurt Devlet Hastanesine götürmüştü. Direnişi daha sonra Nakliyat-İş sendikasında sürdürmeye başlamıştınız...

Sevgili dostum, seninle Buca hapishanesi önünde, Konak meydanında, Ankara'da yapılan eylemlerlede beraber olduk. Gerek eylem öncesi, gerek eylem sonrası, duygu ve düşüncelerimizi birbirimize açıkça aktarıp sohbet edebiliyorduk. Değişik vesilelerle ne yapılması gerektiği konularında fikirlerimizi açıkça ortaya koyup tartışabilirdik. Gereken sonuçları çıkartıp yolumuza devam ediyorduk.

2001 Mayısında Ölüm Orucu'na başladığında sana mesaj göndermiştim "Zafere adım adım yaklaşıyoruz"diye. Sen ise kendi cephenden zaferi kazanmış gibiydin. Kendini o kadar inandırmıştın ki, İstanbul'a Sevgi Erdoğan'ı son yolculuğuna uğurlamaya geldiğimde "zaferi şimdiden kazandım" ifadesini kullanmıştın. İnsanlar da senin gibi "zaferi kazanmaya" bu kadar inandırabilselerdi kendilerini!..

Gençliğin baharında bedenini ölüme yatırarak, fiziki olarak ayrıldın bizlerden. Ama mücadeledeki kararlılığın, devrim davasına olan bağlılığın, sıcak dostluğun hep bizimle olacak. Bundan hiç kimse kuşku duymasın. Sanmasınlar ki ölüme yatan bedenler, öldükleri ile kalacak. Sanmasınlar ki bu sessizlik devam edecek.

İdealleri ve inançları için bu yolu seçenler, tarihe adlarını kalın harflerle yazdırmışlardır.

Kanla yazılan tarih yenilmez!

İzmir'den bir dostun

 


 

Ali Rıza Demir Ölüm Orucu eyleminin
343. gününde yaşamını yitirdi

Ali Rıza Demir 343 gün inanç ve irade ile zafere kilitlendi. "Bir gün mutlaka karanlıklar çıkacak aydınlığa ve bedenimi tetikledim zafere" diyerek Zeynep Arıkan'ın arkasından son kez çırptı kanatlarını. Son yolculuğa uğurlarken Zeynep'i yalnız bırakmadı. Arkasından yürüdü ölümün üstüne üstüne...

Ali Rıza Demir "Sizin için ölüme yürüyoruz. Size herşey layık. Canımız kanımız size feda olsun. Sizin için herşeyi ama herşeyi yapacak kadar fütursuz ve pervasısız" demişti halkına ve dostlarına seslenirken. Öyle de yaptı. Verdiği söze bağlı kalarak, son anına kadar tereddüt etmeden gülümseyerek koştu ölümün üstüne.

Ali Rıza Demir 1973 Adıyaman doğumluydu. Kürt milliyetindendi. İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Tekstil Mühendisliği bölümünde okurken, 1994 yılında tutsak düştü. DHKP-C davasından tutukluydu, idamla yargılanıyordu. 19 Aralık operasyonundan sonra kaldığı Ümraniye Hapishanesi'nden Kandıra Hapishanesi'ne götürüldü. Zorla müdahale için götürüldüğü İzmit Devlet Hastanesi'nde tedaviyi kabul etmedi. Devletin Ölüm Orucu eylemini bitirmek için uyguladığı şartlı tahliyelerle serbest bırakıldı. Ölüm Orucu eylemini Armutlu'da sürdürdü.

Ali Rıza Demir'in yaşamını ytirmesiyle F tipi hapishanelere karşı içeride ve dışarıda 70 kişi yaşamını yitirdi. Hapishanelerde 7. ekiplerin başladığı şu günlerde bir an önce talepler kabul edilsin, ölümler durdurulsun.

Cenazesi, 28 Eylül 2001 günü saat 20:30'da yapılacak tören ile Armutlu Cemevi morguna kaldırılacak.

28 Eylül 2001 günü saat 12:30'da Adli Tıbba oradan da memleketi Adıyaman'a uğurlanacak.

27 Eylül 2001
TAYAD'lı Aileler

 


 

Zeynep Arıkan Ölüm Orucu eyleminin
343. gününde ölümsüzleşti
Direndiler, ölümsüzleştiler...

345. günü geride bırakan Ölüm Orucu direnişinde ölümler peşpeşe geliyor. Son olarak iki yiğit kadın devrimci; Ayşe Baştimur ve Özlem Durakcan direnişin 344. gününde ölümsüzleştiler. Devrimci tutsaklar, olanca kararlılıkları ve fedekarlıklarıyla direnişi sürdürüyorlar. Faşist sermaye iktidarının elindeki bütün kirli silahlarını boşa çıkaran devrimci tutsaklar, 26 Eylül günü Ölüm Orucu'na başlayan 7 . ekiple zafere olan inançlarını bir kez daha dosta düşmana gösterdiler. Hiçbir güç haklı ve meşru talepleri için ağır bedeller ödeyen devrimci tutsakların direnişlerini zaferle taçlandırmasını engelleyemeyecektir.

Ayşe Baştimur: DHKP/C Dava Tutsağı, Ölüm Orucu direnişçisi. 34 yaşında, 23 Ekimde bulunduğu Çanakkale Hapishanesinde Ölüm Orucu Direnişine başladı. 19 Aralık'ı yaşadı. Yanıbaşında en sevdiklerini katlettiler. Arkadaşlarının yanıbaşında katledilmesi onu daha hırslandırdı. Ne sevkler, ne baskılar, ne de zorla müdahaleler... hiçbir şey direnişini kıramadı. Tahliye edildi, direnişine dışarıda devam etti. Son sözü "Biz kazanacağız" oldu.

Özlem Durakcan: Ölüm Orucu direnişçisi. Tutsak değildi. Tutsak yakını da değildi. Fakat çevresinde olan biten haksızlıklara sessiz kalmayanlardandı. Hiçbir zaman "bana ne" demedi. Daha 19 yaşında gencecik bir fidandı. Yaşı küçük, bedeni küçüktü. Fakat yüreği dağlar kadar büyük, denizler kadar engindi. "Ben gencim ve geleceği gördüm. Bu ülkede zulüm varsa direniş de olacaktır. Bu ülkede anlı şanlı partiler, kitle örgütleri yüzlerce insanın ölümünü sessiz kalarak seyredecekse ben ölümü göze alıyorum." dedi. Dediğini yaptı.