İçindekiler:

27 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/33

Birleşik, militan, kitlesel direniş!
İstiklal saldırısı, savaş ve düzen muhalefeti
Rejimden pis kokular yayılıyor
Saray rejiminin savaş histerisine uyarılar
Türk sermaye devletinin kanlı oyunu
BDSP: Şovenizme ve kirli savaşa hayır!
Yüzyılın yalanlarının amacı
Boş vaatlere kanmak sefaleti kabul etmektir!
Suç ortağı sendika bürokrasisi
TOMİS: Şiddet varsa direniş de var!
Nersoy Tekstil'de direniş
Seçimler ve sol ittifaklar
İklim Konferansı'nın ardından...
Taliban'ın kadınlara yasakları
Almanya'da kirli savaşa karşı eylemler
Dünya Kupası ve batının iki yüzlülüğü
Almanya'da devrimci yıl dönümü etkinliği
"Tüm sorunları grevde olduğu gibi çözebiliriz"
Kadınlar yasaklara rağmen sokaklardaydı
Mesleki eğitimde güncel gelişmeler
MEB- Köfteci Yusuf işbirliği...
Güvenli barınma haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nersoy Tekstil’de kölelik koşullarına karşı direniş!

 

Zonguldak Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bulunan Nersoy Tekstil’de sendika üyesi 25 işçi işten atıldı. Zonguldak Valiliği’nin yasaklaması nedeniyle OSB’ye girişlerine izin verilmeyen işçiler, iki aydır direnişlerini OSB önünde sürdürüyor. Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan kadın işçilerle konuştuk…

“Hamile kalan kadınlar işten çıkarılıyordu”

Fatma, Nersoy Tekstil’deki çalışma koşullarını, sendikalaşma ve direniş sürecini şu şekilde aktardı:

“11 aydır Nersoy Tekstil’de çalışıyordum. Sendikaya üye olunca işten atıldım. Asgari ücrete çalışıyorduk, prim vs. başka bir şey de yoktu. Sendikacıları kapının önünde gördüm, pankartlarından numara aldım ve daha iyi şartlarda çalışmak için sendikaya üye oldum. Fabrika yönetimi öğrenince işten çıkarıldım.

Hamile kalan kadınlar işten çıkarılıyordu. Senelik izinlerimiz kullandırılmıyordu. Acil işimiz olunca bile önceden söylememizi istiyorlar ve izin vermiyorlardı. İzin alırken hep problem oluyordu. İzin alırken çekiniyorduk. İzin istediğimizde ‘Şu gün gitsen olmaz mı, gitmesen olmaz mı, işler yoğun’ gibi gerekçelerle izin vermiyorlardı. Tuvalet yasağı uyguluyorlardı. Her zaman tuvalete gidemiyorduk, gittiğimizde kameralardan görüp uyarıyorlardı. Kadın işçiler sözlü tacize maruz kalıyordu. Sayı baskısı vardı.”

Fatma son olarak kadın işçilere “Hiçbir şeyden çekinmeden sendikaya üye olsunlar, haklarını arasınlar” diye seslendi.

“İşyeri küçülüyor diye çıkarıldık ama fabrika büyüyor”

Bir başka direnişçi işçi üç ay önce işten çıkarıldığını ve bir aydır direnişte olduğunu belirterek şunları ifade etti:

“Sendikaya üye olduğumuz öğrenilince işten atıldık. ‘İşyeri küçülmeye gidiyor’ diyerek işten çıkardılar bizi ama küçülmüyor. Fabrika inşaat halinde, bir yandan büyüyor.

İçerde baskılar yoğundu. Özellikle tuvalet ve seri üretim baskısı çoktu. Seri üretim ve sıfır hata iş bekliyorlardı. Küçücük bir hatada tutanak tutuluyordu. Erkek-kadın ayırmaksızın sürekli bir baskı altındaydık.

Arkadaşlarımız taciz yaşadığını söyledi. Bir arkadaşımız kaza geçirmiş, inanmamışlar, rapor almış. ‘Bakalım nerende yara, morluk var mı?’ diye bakmak istemişler. Başka şeyler yaşayan arkadaşlarımız da var.

Sendikayla birlikte işimize iade edilmek istiyoruz. Sendikalı çalışmak istiyoruz. İçerde çalışan arkadaşlarımız korkuyorlar. Ben onlara ‘Korkmasınlar. Sendika bizim yasal hakkımız’ demek istiyorum.”

“Baskı ve ayrımcılık son bulsun istiyoruz”

16 Ağustos’tan beri mücadele ettiklerini belirten Özlem, Nersoy Tekstil’de işçiler arasında ayrımcılık yapıldığını belirterek şunları ifade etti:

“Psikolojik baskı, mobbing ve ayrımcılık çoktu. Mola saatleri dışında tuvaletlere gitmemiz izin vermiyorlardı. Çalışırken başımızda dakika tutuyorlardı. Seri şekilde ama sıfır hata ile çalışmamız isteniyordu. İkisini birden yapmamız mümkün değil. Sıfır hata ile çalışırken adetlerimiz düşüyor, adetleri yüksek tutunca da hata çıkıyordu. Hata çıkınca da ‘bunu nasıl görmezsin, utanmıyor musun?’ diye fabrikanın ortasında bağırıyorlardı. Hata çıkacak, bağıracaklar diye çok tedirgin oluyorduk.

Tuvaletleri kilitlediler. ‘Mola saatleri dışında gitmeyeceksiniz’ diyerek yasakladılar.

Sendikalaşma başlayınca fabrika bahçesine çıkmamız da yasaklandı. Arka tarafta tuttular bizi. Servisleri bile sendikacıları görmeyelim diye fabrikanın kapısının önüne dibine getirip, bizi kapalı yerde beklettiler. Mola saatlerinde bile fabrika bahçesine çıkıp dolaşamıyorduk.

Üretim sorumlusu bir gün bizi topladı. ‘Adetleriniz çok düşük. Sizi servislere bindirir hepinizin çıkışını veririm. Daha önce nerde çalıştığınızı biliyorum, resmen bokun içinden geldiniz burada çalışıyorsunuz. Buradan daha iyisini bulamazsınız. Buradaki en iyi imkanları biz veriyoruz’ diye bağırdı, küfürlü konuştu. Halbuki diğer yerlerden hiçbir farkı yok. Onlar da asgari ücret onlar da mesai veriyor. Kıdem tazminatı yok, 10 yıllık çalışanla yeni giren arasında en fazla 100 TL fark var.

Sendikalaşmak bizim anayasal hakkımız. İçerdeki baskı ve ayrımcılık son bulsun istiyoruz. Hem sendikanın tanınmasını hem de bizim işe alınmamızı istiyoruz. Özellikle içerdeki arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: ‘Korkmayın. Güçlü olun, bize destek olun.’”

Kızıl Bayrak / İstanbul