İçindekiler:

27 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/33

Birleşik, militan, kitlesel direniş!
İstiklal saldırısı, savaş ve düzen muhalefeti
Rejimden pis kokular yayılıyor
Saray rejiminin savaş histerisine uyarılar
Türk sermaye devletinin kanlı oyunu
BDSP: Şovenizme ve kirli savaşa hayır!
Yüzyılın yalanlarının amacı
Boş vaatlere kanmak sefaleti kabul etmektir!
Suç ortağı sendika bürokrasisi
TOMİS: Şiddet varsa direniş de var!
Nersoy Tekstil'de direniş
Seçimler ve sol ittifaklar
İklim Konferansı'nın ardından...
Taliban'ın kadınlara yasakları
Almanya'da kirli savaşa karşı eylemler
Dünya Kupası ve batının iki yüzlülüğü
Almanya'da devrimci yıl dönümü etkinliği
"Tüm sorunları grevde olduğu gibi çözebiliriz"
Kadınlar yasaklara rağmen sokaklardaydı
Mesleki eğitimde güncel gelişmeler
MEB- Köfteci Yusuf işbirliği...
Güvenli barınma haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Boş vaatlere kanmak sefaleti kabul etmektir!

N. Kaya

 

AKP şefleri seçimlere hazırlık kapsamında asgari ücrete “olağan” zamanlara göre daha yüksek bir zam yapacaklarını propaganda ediyor. Erdoğan iktidarının borazanlığını yapan medya kuvvetleri de asgari ücret konusunda şimdiden ‘seferberlik’ haline girmiş görünüyorlar. Toplumsal desteğinin düşüş halinde olduğunu gören rejimin etekleri tutuşmuş ve bu gidişatı değiştirmek için ‘sopa-havuç’ politikasına odaklanmıştır. Bir tarafta sahte vaatler, öte tarafta baskı ve zorbalıkta sınır tanımayan icraatlar…

Toplumun ezici çoğunluğu için kanayan yara haline gelen ekonomik, siyasal, sosyal sorunları derinleştiren Saray rejimi, tam bir pişkinlikle “çözerse yine biz çözeriz” safsatasını öne sürüyor. Bu tablo, saraylarda sefahat süren sahtekar takımının seçimlere kadar ‘hayal satma’ oyununu devam ettireceklerini gösteriyor. AKP-MHP iktidarı bugüne kadar sermayenin “demir yumruğu” oldu ve tabiri caizse ‘işçi sınıfının annesinden emdiği sütü burnundan getirdi.’ Hal böyleyken Saray aveneleri pişkin vaazlar veriyor, “yapacağız, edeceğiz” lafları ederek utanmadan ortalıkta dolanıyorlar.

Asgari ücreti açlık sınırının yaklaşık 2 bin lira altına düşüren AKP-MHP iktidarının utanmadan vaatlerde bulunması, işçi sınıfıyla alay etmekten başka bir anlam taşımıyor. Geçtiğimiz yıl yine aynı şekilde seçim yatırımı olarak asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı. Ancak şubat ayı gelmeden ücretler erimeye başladı. Zira enflasyon ücret atışını hızla katladı. Yani ‘yüksek zam’ yapıldıktan sonra asgari ücret açlık sınırının altına düştü.

AKP şefleri bir süreden beri asgari ücrete ‘yüksek’ bir zam yapılacağı yönünde sahte vaatler yayıyorlar. Oysa işçiler bu süre zarfında yüksek enflasyon karşısında ücretlerine yapılan zammın hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını yaşayarak gördüler. AKP şefleri de bu durumu göz önüne alarak sahte vaatlerini pazarlamaya başladılar. Pazarlamacı takımından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 11 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Enflasyonun reel ücreti gerileten etkisini ortadan kaldıran bir asgari ücret olacağından emin olun” dedi. ‘Yalandan kim ölmüş?’ demişler. ‘İşçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz’ palavrasını AKP şefi başta olmak üzere birçok kişi zaman zaman dile getiriyor. Riyakarlık iliklerine kadar işlediği için, aynı yalanı döne döne söylemekte hiçbir sakınca görmüyorlar.

Seçimler yaklaşırken, gerici-faşist rejimin asgari ücret üzerinden manevra yapmasının gerisinde işçi sınıfının geniş kesimlerinin bu sefalet ücretine mahkum edilmiş olması var. Saray rejimi Türkiye’yi bir ‘asgari ücretliler ülkesi’ haline getirdi. Asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 50’ye yükselirken, işçilerin önemli bir kesimi ise bunun da altında ücret alıyor. Sınıfın diğer kesimleri ise, asgari ücretin biraz üstünde ücret alıyor. Yani AKP-MHP suç ortalığıyla açlık sınırının altına çekilen asgari ücret, çalışanların ‘ortalama ücreti’ haline getirildi. Asgari ücret, sermaye iktidarının toplumla yaptığı en büyük sözleşme olması nedeniyle son derece önemlidir.

2022 yılı, asgari ücrete yüksek zam yapılmasına rağmen yoksul emekçilerin geçim sıkıntısını en çok hissettikleri yıllardan biri oldu. Zira Saray rejiminin körüklediği kur krizi, TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesiyle tırmanışa geçen enflasyon, işçi ve emekçileri nefes alamaz duruma getirdi. Yapılan fahiş zamlardan dolayı işçi ve emekçiler temel tüketim maddelerine ulaşmakta zorluk yaşarken, milyonlar sağlıklı beslenme imkanından bile mahrum duruma düşürüldü.

Bu felaketin sorumlusu olan AKP şefleri tam bir pişkinlikle “biz çalışanımızı enflasyona ezdirmedik” laflarını etmeye devam ediyorlar. Gerçek şu ki, işçi ve emekçilerin iliklerine kadar hissettiği enflasyonun yanından bile geçemeyen TÜİK enflasyonu baz alınarak asgari ücrete yapılacak olan zamla işçiler yine açlığa mahkûm edilecekler. Açlık sınırının bugünden 7.552 TL olduğu düşünüldüğünde, vaatlerin sahte olduğu, işçilere yine sefalet ücretini dayatacaklarını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Ayrıca göstermelik artış vaadiyle illüzyon yaratılmak istense de şubat ayı gelmeden asgari ücretin, yüksek enflasyonla pul çevrileceği şimdiden ön görülüyor.

İşçiler bu ezberi bozmalı!

Aralık ayında yine bir seremoni yaşanacak. İşçi sınıfı için ‘şer üçlüsü’ anlamına gelen kapitalistler, sendika bürokratları ve sermaye rejimi temsilcileri art arda bir araya gelecek ve sermayenin isteklerini masaya yatıracaklar. Kapının ardında kalan işçiler ise sefaletin ağır yükü altında ezilmeye devam edecek.

Türkiye’de en büyük en can alıcı toplu iş sözleşmesi haline gelen asgari ücretin belirlenmesinde sendikaların aldığı tutuma bakıldığında, içler acısı bir tabloyla karşılaşıyoruz. “İleri sendika” olduğunu iddia eden ve kendine diğerlerinden farklı bir misyon biçen DİSK, birtakım açıklamalarla süreci geçiştirirken, sermaye iktidarının aparatına dönüştürülen Türk-İş ve her zaman din tacirlerinin arka bahçesi olan Hak-İş ise rejimin söylemlerini meşrulaştıran utanç verici tutumlar alacak, bir kez daha işçi sınıfı içerisinde sermayenin ‘Truva atları’ rolünü oynayacaklardır.

Emekçilerin ezici bir çoğunluğunun hayatını cehenneme çevirenler kirli oyunlar kurarken, işçi sınıfının ‘pasif bir seyirci’ gibi süreci tribünlerden izlemesi aklın alacağı bir şey değil. Asgari ücret gibi önemli bir konuda bile edilgenliğin sürdürülmesi, işçi sınıfının kendi topuğuna sıkması anlamına gelecektir.

İşçiler, insanca yaşayacak bir ücret istiyorsa ilk önce, sermaye iktidarının estirdiği ‘zehirli havayı’ yutmayı reddedip pasif bekleyişten bir an önce çıkmalılar. AKP-Erdoğan rejimi, bu zehirli havayı işçileri sersemletip oylarını almak için estiriyor. 20 yıldan sonra bu kadar küstahlık, sarayda sefahat süren zevatın işçi sınıfıyla küstahça alay etmesi anlamına geliyor. İşçi sınıfı Saray rejiminden hesap sorma bilinciyle, insanca yaşamaya yeten bir asgari ücret için şimdiden fabrikaları birer kaleye çevirerek mücadeleye hazırlanmalıdır.