İçindekiler:

27 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/33

Birleşik, militan, kitlesel direniş!
İstiklal saldırısı, savaş ve düzen muhalefeti
Rejimden pis kokular yayılıyor
Saray rejiminin savaş histerisine uyarılar
Türk sermaye devletinin kanlı oyunu
BDSP: Şovenizme ve kirli savaşa hayır!
Yüzyılın yalanlarının amacı
Boş vaatlere kanmak sefaleti kabul etmektir!
Suç ortağı sendika bürokrasisi
TOMİS: Şiddet varsa direniş de var!
Nersoy Tekstil'de direniş
Seçimler ve sol ittifaklar
İklim Konferansı'nın ardından...
Taliban'ın kadınlara yasakları
Almanya'da kirli savaşa karşı eylemler
Dünya Kupası ve batının iki yüzlülüğü
Almanya'da devrimci yıl dönümü etkinliği
"Tüm sorunları grevde olduğu gibi çözebiliriz"
Kadınlar yasaklara rağmen sokaklardaydı
Mesleki eğitimde güncel gelişmeler
MEB- Köfteci Yusuf işbirliği...
Güvenli barınma haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

BDSP: Şovenizme ve kirli savaşa hayır!

 

Geçen hafta Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen bombalı katliam, saray rejimi tarafından Kürt hareketinin üzerine yıkılmak istendi. Oysa bombayı bıraktığı söylenen kadının profili, ona yardım edenlerin Türk devleti korumasındaki cihatçılarla bağlantılı olması, MHP Güçlükonak İlçe Başkanı’nın bombayı bırakan kadınla telefon görüşmesi yapmış olması, saray rejimi tarafından yapılan açıklamaların birbiriyle çelişmesi gibi olgular suçu Kürt hareketine yıkma planını çökertti. Tüm bunlara rağmen saray rejim, tam bir pişkinlikle, bombalı saldırıya karşılık vermek adına Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı havadan bombaladı.

Hem PYD hem Suriye ordusu askerlerini vuran Türk savaş uçakları, asker sivil onlarca kişiyi katletti. Saldırıda hastane, elektrik santrali, okul gibi sivil hedeflerin de vurulduğu bildirildi. Önce ırkçı-şoven söylemi yükselten rejim, bunun ardından saldırıyı gerçekleştirdi.

Komşu Irak ve Suriye topraklarına gerçekleştirilen bu bombardıman vahşi olduğu kadar gayrı meşrudur da. Bu küstahlık belli ki ABD emperyalizminin yeşil ışık yakmasıyla mümkün olmuştur. Zira vurulan yerlerin çoğu PYD/YPG kontrolü altında bulunuyor. Bu alanların hava sahası ise ABD ordusu tarafından kontrol ediliyor. Her zaman yaptıkları gibi, YPG’ye saldırırken birkaç noktada Suriye askerleri de hedef alındı. Aynı anda Irak’taki bazı hedefler de bombalandı. AKP şefiyle arası iyi olan Vladimir Putin’in de saldırıyı suskunlukla geçiştirmesi tesadüf değil.

Yapılan saldırıya “Pençe-Kılıç Hava Harekatı” adı verildi. Sarayın Savunma Bakanlığı, 70’e yakın hava aracının kullanıldığı saldırıda 89 hedefin imha edildiğini iddia etti. Mafyatik rejimin şefleri şov yaparak saldırıyı anlatırken, “uluslararası toplum” tam bir kepazelikle sessiz kaldı.

AKP-MHP rejimi ABD’nin izniyle saldırı düzenlerken, güya muhalefette olan düzen partileri de vahşi saldırıyı alkışladı. Utanç verici bir tutum alarak dinci-faşist rejimin kuyruğuna takıldılar. Oysa saray rejimi bu kanları tam da seçimlere hazırlık kapsamında döküyor. Irkçı-şoven zehirle malul olan düzen muhalefeti, kendi ayağına kurşun sıkmak pahasına da olsa, saldırganlığa destek verdi.

İşçileri emekçileri sefalete mahkum eden rejim, milyarları Kürt halkı başta olmak üzere komşu ülke halklarını katletmek için harcıyor. Bütün onurlu işçi ve emekçiler her tür saldırganlığa karşı durmalı, militarist politikanın faturasını ödemeyi reddetmeli, şoven ırkçılığa karşı halkların kardeşliği şiarını yükseltmeleridirler.

Saldırganlığa, şovenizme ve kirli savaşa hayır!

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

 

 

Din tüccarlarına dev bütçe!

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 21 Ekim’de başlayan 2023 Yılı Bütçe Teklifi müzakerelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile Saray’a ayrılan bütçeler açıklanmasıyla tamamlandı. Açıklamayı yapan AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın yardımcılarından Fuat Oktay, Saray rejiminin “başarı hikayeleri yazdığını” iddia etti. Saray rejiminin bütçesinin de artık ‘yerli/milli’ olarak hazırlandığı ‘müjdesini’ veren Saray görevlisi Oktay, AKP’nin 20 yıl boyunca ‘yerli/milli olmayan’ bütçeler hazırladığını ama bu dönemin sona erdiğini ‘müjdelemiş’ oldu.

Saray rejiminin yazdığı başarı hikayelerinin mahiyetini anlatmayan Fuat Oktay, bütçeden Saray’ın lüks ve şatafatı için ayrılan payı açıkladığında ‘başarı hikayesinin’ nasıl yazıldığı da anlaşılmış oldu. Saray’ın bir önceki yıla oranla bütçesi yüzde 72 arttırılarak 6 milyar 637 milyon TL olarak belirlenmiş. Dünyada bütçesi bu kadar yüksek olan başka bir saray bulunmadığına göre, bir şeyleri başardıkları söylenebilir. Sefalete mahkum ettikleri halkı soyup sarayda lüks/şatafat içinde yaşayanların bu noktada bir ‘başarı hikayesi’ yazdıklarını söylemeleri şaşırtıcı değil. Bu ise bütçenin nasıl da ‘yerli/milli’ olduğunu gösteren emarelerden bir sayılabilir. Kendisi de Saray’da sefahat süren zatlardan olan Fuat Oktay’ın başarı hikayelerinden iftiharla söz etmesi dinci-ırkçı rejimin zihniyetine yakışan bir tutum.

***

Saray rejiminin bir başka ‘başarı hikayesi’ ise DİB’e yüklediği misyon ve bunun için ayırdığı bütçenin on milyarları bulmasıyla anlatılıyor. Konuşmasında DİB’e övgüler dizen Saray görevlisi Fuat Oktay, Diyanet İşleri Başkanlığı 2023 yılı bütçesi için teklif edilen ödenek tutarının yüzde 56,6’lık artışla 35 milyar 910 milyon 653 bin TL olarak öngörüldüğünü söyledi.

Verdiği sapkın fetvalarla, Saray’ın militanı misyonuyla ekonomiden siyasete kadar her alana burnunu sokan DİB, kokuşmuş mafyatik Saray rejimine güya ‘ilahi’ bir kılıf uydurmaya çalışıyor. Milyonlarca lira değerinde makam arabasıyla gezip caka satan DİB’in şefi Ali Erbaş, tam bir utanmazlıkla Saray rejiminin sefalete mahkum ettiği emekçilere ‘ahiret adına’ sabır telkin ediyor. Bütçesini 7-8 ayda tüketen DİB’in ek ödeneklerle yıl sonuna kadar en az 50 milyarlık bir serveti har vurup harman savurması bekleniyor.

 Saray rejiminin bu ‘en yerli/milli’ kurumu, işçi ve emekçilerin sırtına yapışmış, durmadan kanlarını emen dev bir keneye benziyor. Sultana bu kadar militanca hizmet eden bu yozlaşmış kuruma Saray’ın ‘yerli/milli’ bütçesinden dev bir payın ayrılması beklenen bir şeydi. Zira rejim yozlaştıkça ve zulmünü arttırdıkça, bu din tüccarlarına daha çok ihtiyaç duyuyor. Onlara yüklediği görev alanları genişliyor, onları tepe tepe kullanıyor. Zira Saray’daki şatafatın devamı için zorbalıkla din istismarının birbirini tamamlaması gerekiyor.

Görünen o ki, işçi ve emekçiler bu kokuşmuş saltanatı çökertene kadar Saray’ın lüks ve şatafatına da din tüccarlarına da ‘yerli/milli’ bütçelerden ayrılan paylar artmaya devam edecektir.