İçindekiler:

31 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/05

Yatağını arayan toplumsal öfke
Demokrasi mücadelesi ve işçi sınıfı
IŞİD baskını ve yayılmacı hevesler
Enerjide "kademeli satış"!
Zam yağmuru ve AKP yalanları
6. Yargı Paketi'yle nafaka hedefte
Metal TİS süreci üzerine
Farplas'ta kıyıma karşı işgal
İnisiyatif tekstil işçilerine!
Sinbo yönetiminden kumpas
Marksizm ve sosyal-şovenizm / 3 - H. Fırat
Sınır tanımayan bir dava insanı
Kazakistan'da Çin-Rusya işbirliği
"LL Konferansı"nın ardından
Yemen'de çatışmalar şiddetleniyor
DGB MYK ocak ayı toplantısı
Eğitim Sen'in eğitimde yarıyıl raporu
Gelecek ve özgürlük buluşmaları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Yatağını arayan toplumsal öfke...

Sorunlar ve olanaklar

 

İktisadi, siyasi, sosyal, kültürel vb. çok yönlü sorunların üst üste bindiği ve emekçilerin üzerinde büyük bir ağırlığa dönüştüğü dönemlerde toplumun derinliklerinde enerji birikimleri oluşmakta, bunun kendisi yılların, on yılların birikimi üzerinden sert kırılmalara yol açabilmektedir. Bu yönüyle toplumsal yaşamda ani ve sarsıcı şekilde ortaya çıkan sosyal patlamalar, yerin derinliklerindeki fay hatlarındaki kırılmalara, sarsıcı depremlere benzetilir.

Birken öfke ve sermaye düzeni

İçinden geçmekte olduğumuz süreçte Türkiye toplumunda ciddi sarsıntılara yol açacak kırılmaların yaşanabileceği farklı sınıf ve kesimler tarafından sık sık dile getiriliyor. Gerek burjuva köşe yazarları ve araştırmacıların kaleme aldığı makalelerde, gerekse TÜSİAD vb. sermaye örgütlerinin raporlarında çeşitli vesilelerle bu “tehlike”ye işaret ediliyor. Gerici-faşist rejimin sözcüleri bu gerçeği henüz açıktan kabullenmese de zaman zaman dışa vuran “sokak” korkuları onların da durumun farkında olduğunu gözler önüne seriyor.

Bütünlüğü üzerinden bakıldığında, sermaye düzeninin “sosyal patlama” ya da sokak mücadelelerine yaklaşımları yöntemsel farklılıklar taşısa da, ortak sınıf çıkarlarını korumayı esas alıyor. Bu bağlamda, sermaye iktidarının olası kitle hareketlerine dönük hazırlıkları üzerinden öne çıkan başlıklar şöyle sıralanabilir:

- Sınıf ve emekçi yığınlar üzerindeki katı kuşatmayı tahkim etmek, baskı ve zorbalığın dozunu her geçen gün arttırmak, hali hazırda en temel yönelim durumunda. Gerici-faşist iktidarın olası kitle hareketlerine dönük saldırı hazırlığının bir diğer boyutunu ise gerici-faşist çetelerin böylesi süreçlere hazırlanması ve bizzat düzenin silahlı aygıtlarının buna göre dizayn edilmesi oluşturuyor.

- Başta dinsel gericilik ve ırkçı şovenizm olmak üzere her türden burjuva gericiliğini sistemli olarak topluma enjekte etmek, bu yolla işçi ve emekçilerin bilinçlerini dumura uğratmak ise bir diğer yönelim olarak öne çıkıyor.

- Toplumun derinliklerinde biriken enerjiyi farklı kanallara akıtma yöntemi ise sadece Türkiye’de değil benzer gelişmelerin yaşandığı birçok ülkede sermaye iktidarlarının en temel yönelimlerinden biri. Kitlelerin kabaran öfkesi düzen içi iktidar ve rant kavgasının malzemesi yapılarak paralize edilmek isteniyor. Gerici-burjuva örgütlenmelerin, tarikatların, cemaatlerin ve her türden paramiliter yapının önü açılarak, emekçilerin çıkış arayışları bu kanallar üzerinden etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

- Provokasyonlar, katliamlar, savaş çığırtkanlığı ya da temelsiz “müjdeler” ve sözde “zaferler” aracılığı ile gerilim ve enerjiyi boşaltmak ise son yıllarda gerici-faşist iktidarın kullandığı önemli araçlardan biri olarak öne çıkıyor.

- İçinde bulunduğumuz seçim sürecini istismar ederek emekçi kitlelerin öfkesini sandığa tahvil etme çabası ise güncel planda iktidarı ve muhalefetiyle düzenin tüm güçlerinin ortak yönelimi durumunda.

Yatağını arayan toplumsal öfke: Sorunlar ve olanaklar

Türkiye toplumunun derinliklerinde yer alan fay hatlarında büyük bir enerji birikmiş bulunuyor. Bunun kendisi sadece AKP’li yılların alabildiğine ağırlaştırdığı sorunlar yumağının değil, aynı zamanda önceki dönemlerden devralınan, yıllara yayılan ve işçi ve emekçilere kesintisiz olarak dayatılan çok yönlü saldırıların dolaysız bir ürünü.

Ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda büyük yıkımlara neden olan neoliberal saldırı programı ve buna eşlik eden demokratik hak ve özgürlüklerin tırpanlanması süreci özellikle son yıllarda görülmemiş boyutlara ulaştı. Bu süreçte işçi ve emekçiler açlık sınırında bir yaşama mahkûm edilirken en temel ve insani haklarından yoksun bırakıldı. Devrimci-sosyalist harekete etkili darbeler indirilerek güçten düşürüldü. İlerici-demokratik örgütlenmeler, basın-yayın kuruluşları kuşatma altına alındı, sermaye iktidarının arka bahçesine dönüştürülen sendikal düzen üzerinden işçi sınıfı üzerinde belli açılardan kontrol sağlandı. Toplumun nefes boruları adeta bir bir tıkandı. Böylece başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere, toplumsal mücadele dinamiklerinin sinir uçlarına önemli darbeler vurulmuş oldu. Emekçi yığınlarda bugün için kendini ortaya koyan “edilgenliğin” gerisinde “geçici felç” etkisi yaratan bu çok yönlü saldırıların olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor.

Lakin, aynı gelişmelerin öteki yüzünde açlığa, sefalete mahkûm edilen, söz-eylem ve örgütlenme hakkı başta olmak üzere en demokratik hakları ellerinden alınan, yoksulluk ve yoksunluk cenderesinde bunalan emekçi yığınların biriktirdiği patlama dinamikleri yer alıyor. Söz konusu dinamikler henüz yatağını bulup kendisini ortaya koyamasa da diyalektik gelişimin ürünü olan ve bugün için öfke-edilgenlik çelişkisi üzerinden kendini ortaya koyan denge geçici olmaya mahkumdur. Zira, çelişki gelişmenin en temel dinamiğidir ve ilelebet aynı denge üzerinden varlığını devam ettiremez. Tıpkı sarsıcı depremlerde olduğu gibi, toplumun derinliklerinde mayalanan öfke de kendi başına dışsal müdahalelerle ilelebet bastırılamaz. Hele ki, kapitalist sistemi belirleyen kriz dinamiklerinin bu denli ağırlaştığı günümüz koşullarında.

Çok yönlü hazırlığın hayati önemi!

Olgusal olarak toplum yaşamında ortaya çıkabilecek sarsıntıları öngörmek ile bu süreçlere hazırlanmak iki ayrı şeydir. Yukarıda, burjuvazinin böylesi süreçlere dönük kesintisiz bir hazırlık içerisinde olduğunu öne çıkan yönleri üzerinden özetlemiş olduk.

Sınıf hareketi ve ona önderlik eden güçler için de bu sarsıntılı çıkışlara, güçlü sosyal mücadelelere dönük çok yönlü hazırlık hayati bir önem taşımaktadır. Zira, toplumsal mücadeleler nesnel olarak gelişip patlak verirler, ancak bu mücadelelerden kazanımla çıkmak çoğu zaman böylesi dönemlere hazırlıklı olan sınıf ya da sınıflarla mümkündür.

Bunun çarpıcı örneklerine Mısır, Tunus vb. bir dizi ülkede yaşanan yakın dönem olayları üzerinden tanıklık etmiş bulunuyoruz. Bu deneyimlerin bize sunduğu derslerin başında ise, olağan süreçlerde işçi sınıfı içerisinde gelişen mücadele potansiyellerine de yaslanarak devrimci partinin güç haline getirilmesi, mevziler kazanması, bu çaba içerisinde sınıf hareketinin yapısal sorunlarına etkili müdahalelerde bulunması geliyor. Sınıf hareketinin kendini tabandan yukarıya doğru devrimci temeller üzerinde inşa etmesi için atılacak adımlar da geleceğin fırtınalı süreçlerine hazırlığın bir diğer önemli ayağını oluşturuyor.

Bu çok yönlü hazırlık başarılı bir şekilde sürdürülebilir ve devrimci sınıf partisi işçi sınıfı içerisinde ve merkezlerinde sağlam mevziler kurabilirse, gelişecek toplumsal mücadelelerin ve sınıf hareketinin devrimci önderlik ihtiyacına yanıt vermek adına bugünden önemli dayanaklar inşa edilmiş olacaktır.

“Devrimler büyük birikimler üzerinden kendiliğinden patlamalar biçiminde yaşanabilir. Devrimler derken, isyan, ayaklanma ayırmıyorum. Sosyal olaylar, büyük sosyal çıkışlar, patlamalar diyelim biz bunlara. Ama nasıl geldikleri, toplumdaki hangi birikimlerin üzerine geldikleri gene de çok önemli. Hangi mücadele birikimlerinin, hangi örgütsel birikimlerin, hangi deneyimsel birikimler üzerine geldikleri...” (Ortadoğu’da halk hareketleri-3/Tunus-Mısır dersleri,  H. Fırat)