19 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/07

Savaş kundakçılarına geçit verme!
Suriye politikasının iflası ve maceracı çıkış arayışları
Türkiye ve Suudi Arabistan...
AKP’den polise rüşvet, emekçiye sefalet!
Patronlardan AKP’ye “asli görev” hatırlatması!
Metal fabrikalarında ek zam talepleri yükseliyor
İşçi sınıfı eskiyi yıkarken "yeni"yi elleriyle inşa ediyor!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
“Sorunsuz” sendikacılık
DİSK 15. Genel Kurulu
Sınıf çalışmasının sorunları
19. yüzyıl Britanyası ve Kibritçi Kızlar Grevi
Emeğin özgürlüğü için Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
8 Mart’ta alanlara
Mücadelede biz de VARIZ!
Asalak bir burjuvanın ardından...
Meslek liseleri devrim meselesidir!
Katliamlar sürüyor
Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez..
Bu doyumsuz dünyada soluğu hiç tükenmeyenlere
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emeğin ve yaşamın özgürlüğü için

8 Mart’ta alanlara...

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor. Uluslararası işçi hareketi ve sosyalist hareketin işçi sınıfına armağanı olan bu gün, 107 yıldır tüm dünyada kutlanıyor. Burjuvazinin çabaları ve feministlerin özel katkılarıyla, içi boşaltılmaya, bir karnavala dönüştürülmeye, “sınıflar üstü” bir kadın gününe indirgenmeye çalışılmasına rağmen, 8 Mart tarihsel ve sınıfsal önemini koruyor. Can bedeli direnişlerle yaratılan 8 Mart, işçi sınıfının, özelde kadın işçilerin ellerinde bir mücadele bayrağı olarak dalgalanmaya devam ediyor.

1800’lü yılların ortalarında 10 saatlik işgünü, insanca çalışma koşulları, sendika hakkı,”eşit işe eşit ücret ve oy hakkı” vb. taleplerle direnişe geçen kadın işçiler, uluslararası işçi hareketinin yükselen mücadelesiyle bu taleplerini elde ettiler. 20. yüz yıl ise işçi sınıfının zafer ve yenilgilerine tanıklık etti. Emperyalizmin gerici kuşatmasının hüküm sürdüğü 21.yy’da ise, işçi sınıfının burjuvaziyle hesaplaşması devam ediyor. Dünya ölçeğinde işçi sınıfının kazanılmış hakları gaspedilirken, emperyalist savaş ve saldırganlık politikaları sonucu, başta Ortadoğu olmak üzere, dünyanın pek çok yeri kan gölüne çevrildi. Ancak ibre tersine dönüyor. Emperyalist saldırganlık, kapitalist kriz yeni bunalımlarla birlikte, sosyal mücadeleleri büyütüyor, devrimlerin kapısını aralıyor.

*

Bugün ülkemizde ise koyu bir karanlığın içinden geçiyoruz. İşçi sınıfının kazanılmış hakları gaspedilmek istenirken, işçi sınıfına tümüyle bir kölece yaşam dayatılıyor. Esnek çalışma, kiralık işçi büroları vb. uygulamalar ise öncelikle kadın işçileri hedefliyor. Kadınların cins kimliğine yönelik saldırılar bizzat AKP iktidarı eliyle tırmandırılıyor. Emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının Ortadoğu coğrafyasında yarattığı yıkım ve aynı zamanda kardeş Kürt halkına yönelik gerçekleşen vahşi katliamlarla Kürt kadınları her türlü vahşetin hedefi haline geliyor.

Kürt halkı üzerinde estirilen baskı ve terör, aynı zamanda ilerici güçleri, işçi ve emekçileri hedefliyor. Sokağa çıktığınızda, direndiğinizde gözaltına alınır, tutuklanır, sokak ortasında vahşice katledilir, kadın bedeniniz teşhir edilir mesajı verilmek isteniyor.

Bu gerici kuşatmanın yarılması, ancak işçi sınıfının devrimcileşerek mücadele sahnesine çıkmasıyla olanaklıdır.

Devrimci sınıf hareketinin yaratılması ihtiyacını ortaya koyduğumuz anda, günün güncel görevlerine de bu temelde yaklaşıyor, sınıf mücadelesinin önemli tarihsel günlerini içeren bahar sürecinin ilk halkası olan 8 Mart’a da bu temelde hazırlanıyoruz. Kadın işçileri devrimci siyasal mücadele sahnesine çekmek... 21 Şubat’ta gerçekleşecek olan ve sürecin ilk basamağı olan Kadın İşçi Kurultayı’nı da bu temelde ele alıyoruz. Kadın sorunu dahil olmak üzere, her toplumsal soruna sınıfın penceresinden bakmak, sınıfın bir parçası olan kadın işçilerin örgütlenme ve mücadelesinin önündeki engelleri aşmak için güçlü bir bilinç açıklığı sağlamak ve bu eksende devrimci eylemini örgütlemek...

Öyleyse, 8 Mart çağrımız da, emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının tırmandırıldığı, kardeş Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinin yok sayılarak vahşi katliamlardan geçirildiği, kapitalist sömürünün daha da derinleştiği ve tüm bunlarla birlikte toplum üzerinde baskı ve terörün amansız bir şekilde uygulandığı bir süreçte, kadın işçileri mücadele sahnesine çekmek, kadınıyla-erkeğiyle işçi sınıfının emeğin ve yaşamın özgürleşmesi için mücadelesini büyütmek olmalıdır.

 

 

 

 

İzmir EKK’dan coşkulu etkinlik

 

İzmir Emekçi Kadın Komisyonları’nın (EKK) örgütlediği “Emekçi kadınlar; eşitlik, özgürlük ve halkların kardeşliği için buluşuyor!” şiarlı etkinlik 13 Şubat günü Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Saygı duruşunun ardından BDSP'nin hazırladığı “Kapitalizmde kadın sorunu ve kadınların talepleri” konulu sinevizyon gösterildi.

Etkinlikte EKK adına yapılan konuşmada emperyalist savaşların yarattığı yıkım ve Kürt halkına yönelik katliamlara değinildi. Emperyalist savaşlarda en çok yıkımı kadınların yaşaması, göçmen kadınların karşılaştığı taciz, tecavüz üzerinde duruldu ve Kürt halkının direnişine destek çağrısı yapıldı.

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası temsilcisi konuşmasında, fabrikalarda erkek işçilerle birlikte aynı sorunları yaşadıklarını ama bunun yanında kadın işçi olmaktan kaynaklı daha fazla sorun yaşadıklarını anlattı. İşçi kadınların erkek işçilere göre daha az ücret aldıklarını, fabrikalarda tacize uğradıklarını belirtti.

Devrimci Gençlik Birliği (DGB) adına yapılan konuşmada yaşanan saldırılardan gençliğin de nasibini aldığı söylendi. Kadın öğrencilerin yaşadığı sorunlar, meslek liselerindeki sömürü, okullardaki dinci-gerici, baskıcı eğitim teşhir edildi.

Etkinlikte Ümmüşen - Cenk Güray - Serhan Kelleözü, Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği - Fazla Mesai Tiyatro Topluluğu ve DEV TEKSTİL Müzik Grubu sahne aldı.

Etkinlikten notlar:

* EKK, 6 Mart’ta, Karşıyaka’da yapılacak olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemine çağırdı.

* Fuaye alanına Greif Direnişi’ni anlatan kitaplar ile Kadın İşçi Kurultayı’nın çağrı bildirilerinin bulunduğu stand açıldı. Yine EKK çalışanlarının hazırladığı el işi çantalar ve ürünler sergilendi.

* İşçi kadınların çoğunlukta olduğu bir etkinlik gerçekleştirildi.

* Etkinliğe Karşıyaka Halk Formu da katıldı.

 

 

 

 

Şimdi direnişin gömleğini giymenin tam zamanı

 

Kürt halkına yönelik imha politikasından vazgeçmeyen ve giderek azgınlaşan katil devlet, kadınlar üzerinden daha da büyük kinle saldırıyor. Batıdaki suskunluk sürdükçe sermaye devletinin saldırı biçimi de günden güne dozunu arttırmakla kalmıyor, gözümüze soka soka binbir türlü işkence biçimi Kürt halkı üzerinde deneniyor. Biz sustukça yenileri ekleniyor.

Tıpkı Ekin Wan gibi dün Cizre’de bir kadının daha ölü bedeni çırılçıplak sokak ortasında teşhir edildi. Barbarlar yine aynıydı: Türk sermaye devleti ve katliam aygıtlarından biri olan JÖH! Üstelik utanmazca, bunu sosyal medyada paylaşmaktan da imtina etmeden yayınladılar. Çırılçıplak soyulan kadının bedeninde işkenceye ait izler, çekilen fotoğrafın paylaşımı, bu devletin kadına bakış açısını çırılçıplak sergilemekte.

Kirli savaş politikalarının en acımasız biçimi her zaman olduğu gibi yine kadınları vurmakta. Kürdistan topraklarında devlet terörüne karşı direnen Ekin kadınların cansız bedenleri dahi işkenceyle, tecavüzle, çıplak teşhirle teslim alınmaya çalışılsa da her defasında direnişin çıplaklığı ile karşı karşıya kalınmaktadır.

Bizler bu ülkenin emekçi kadınları olarak sermaye devletine karşı verdiğimiz direnişi Kürt kadınlarının direnişiyle birleştirirsek kadının özgürleşmesinin en önemli adımlarından birini daha atmış olacağız. “Devlet zulme soyunduğunda kadınlar direniş giyinir” demiştik Ekin Wan çıplak bedeniyle direnirken. Tüm emekçi kadınlar şimdi direnişin gömleğini giymenin tam zamanı değil mi?

A. Helene


 
§