19 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/07

Savaş kundakçılarına geçit verme!
Suriye politikasının iflası ve maceracı çıkış arayışları
Türkiye ve Suudi Arabistan...
AKP’den polise rüşvet, emekçiye sefalet!
Patronlardan AKP’ye “asli görev” hatırlatması!
Metal fabrikalarında ek zam talepleri yükseliyor
İşçi sınıfı eskiyi yıkarken "yeni"yi elleriyle inşa ediyor!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
“Sorunsuz” sendikacılık
DİSK 15. Genel Kurulu
Sınıf çalışmasının sorunları
19. yüzyıl Britanyası ve Kibritçi Kızlar Grevi
Emeğin özgürlüğü için Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
8 Mart’ta alanlara
Mücadelede biz de VARIZ!
Asalak bir burjuvanın ardından...
Meslek liseleri devrim meselesidir!
Katliamlar sürüyor
Sesimizi boğmaya gücünüz yetmez..
Bu doyumsuz dünyada soluğu hiç tükenmeyenlere
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfı eskiyi yıkarken "yeni"yi elleriyle inşa ediyor!

 

Sınıflar mücadelesinin seyri içinde oluşan denge, toplumsal yaşama rengini veren temel belirleyendir. Kapitalist dünyada iki temel sınıfın birbirine karşı konumlanışı ve ortaya koyduğu irade, yaşamın ilerletici dinamiği olan savaşımın niteliğini ve günün içinde karşılaşılan gelişmelerin içeriğini belirler.

İşçi sınıfı mücadelesi ayrıştırıcıdır. Sınıf mücadelesi içinde sermaye sınıfının yaşamın bütününe tam hakimiyeti kurduğu evreler, işçi sınıfının iradi olarak zayıfladığı, toplumsal yaşamda taraf olma pratiğini hayata geçirmede yaşadığı zorlanma dönemlerine tekabül eder. Böylesi dönemler safların karıştığı, çelişkilerin bulanıklaştığı, mücadele gücü, araç ve yöntemlerinin sınırlandığı, olduğu kadarıyla da sermaye sınıfına tabi olduğu süreçler olarak yaşanır. Sermaye toplumsal yaşamın temel belirleyeni haline gelir. Emekle sermaye arasındaki çelişki varolduğu sürece sınıflar arası denge sürekli değişim gösterir, ta ki çelişkiyi ortadan kaldıracak tarihsel adım atılana, savaşım işçi sınıfı lehine sonuçlanana kadar.

Sermaye sınıfının bu savaşımda geçici bir süreliğine kurduğu denge bozulmaya, bu denge üzerinden yaratılan gerici atmosfer kırılmaya başlamış bulunuyor. Çok yönlü sosyal hoşnutsuzluk ekseninde mayalanan, ardı arkası kesilmeyen ekonomik saldırıların tetiklediği sınıf mücadelesi, kuşatmayı yaracak pratikler ortaya çıkartan hareketlilikler olarak yaşanıyor. Sınıf saflarında giderek artan kaynama süreci, sınıflar mücadelesinde yeni bir dengenin oluşacağı ana kadar devam edecek içerikte seyrediyor.

Son yıllarda başta metal işkolu olmak üzere bir dizi işkolunda önemli çıkışların yaşandığı, mücadele-direnişlerin örgütlendiği bir süreç yaşanıyor. Ekonomik ve sosyal hoşnutsuzluklar temelinde mayalanan mücadele süreçleri, yeni birikimler yaratarak ilerliyor. On yıllardır işçi sınıfını hareket edemez hale getiren kuşatma yeni darbeler alıyor, sınıf hareketi güç ve deneyim biriktiriyor. On yıllardır sermaye sınıfının ve sendikal korucular düzeninin gerici kuşatması altında tutulan işçi sınıfı edilgen bir nesneye dönüştürülmeye çalışılmış, çok yönlü saldırı sürecinin muhatabı haline getirilmişti. Gerici kuşatmaya, ekonomik, sosyal saldırılara karşı gerçekleşen kimi lokal direnişler ise düşmanca tutumlarla karşılaşmış, en iyi ihtimalle sermayenin yasal cenderesi içinde boğulmaya çalışılmıştı.

Saldırılar sürüyor, sınıf cephesinden saldırılara karşı daha güçlü yanıtların üretildiği bir dönem yaşanıyor. İşçi sınıfı bugün henüz sınırlı da olsa yapılamaz denileni yapıyor, on yıllardır telkin edilen edilgenlik zincirini kırmaya başlıyor. İşçi sınıfının iradesine ipotek koymaya çalışan sendikal korucuların ve yasal-icazetçi bakışın zeminleri sarsılıyor. Özetle işçi sınıfı eskiyi yıkarken “yeni“yi elleriyle inşa ediyor.

Hareket gericiliğin parçalanacağı yegane zemindir. Kapitalizmin başta işçi sınıfı olmak üzere toplumsal yaşamın bütününe doğası gereği sunduğu onulmaz çelişkiler hareketin maddi zeminini oluşturuyor. Şu ana kadar yaşanan gelişmeler sınıf hareketinin kabuğunu kırmaya başladığını, yaşamın gerçekliğinde yeşeren ihtiyaca yanıt üretme arayışının hızlandığını gösteriyor. Yapılması gereken gerçeklikle kurulacak bağın kuvvetli olmasını sağlamak. Yol gösterici bir pratiğin temsilcisi olabilmek.

Geçmişin edilgenliğini fırsata çevirenler yenilmeye mahkumdur. Yeniyi arayış bir kez başladı mı, er ya da geç bu arayış kendi yatağını bulacaktır. Ayak direyenler, konumlarını kaybetmemek için gericiliğe sarılanlar sınıfın iradesi ve yeniyi yaratma çabası karşısında hiçleşeceklerdir. Kanıt mı? Kanıt Greif’te, Metal Fırtınası’nda. Ya da şu sıralar kaynayan sınıf bölüklerinin pratiğinde.

O. Ekim

 

 

 

 

Metal işçileri ek zamlar için meydana çıkıyor

 

Asgari ücrete yapılan zammın diğer ücret gruplarına da yansıtılmasını isteyen metal işçileri, bir kez daha meydana çıkacak.

21 Şubat’ta Kent Meydanı’na!

Metal işçileri, 2016 itibarıyla asgari ücrete yapılan zammın diğer ücret gruplarına da yansıtılmasını talep ediyor. Başta Bursa’dakiler olmak üzere, birçok metal fabrikasında işçiler bu talebi dile getirirken, MESS’in arkasına sığınan patronlar toplu sözleşmeleri bahane ederek zam yapılmayacağını belirtiyorlar.

Metal işçileri ise ek zamlar konusunda kararlılıklarını göstermek için Bursa’da meydana çıkacak. 21 Şubat’ta Kent Meydanı’nda buluşacak işçiler, MESS’e ve patronlara karşı tek yumruk olarak seslerini yükseltecekler.

En son 26 Nisan 2015’te binlerce metal işçisi Kent Meydanı’nda bir araya gelmiş ve bu eylem metal fırtına için önemli bir eşik olmuştu.

MİB: MESS’e karşı tek yumruk!

Metal İşçileri Birliği (MİB) de, eyleme ilişkin yaptığı açıklamada, birçok fabrikadan işçilerin girişimiyle gündeme gelen bu eylemi desteklediğini belirterek tüm metal işçilerini 21 Şubat’ta Kent Meydanı’nda buluşmaya çağırdı.

MİB tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Arkadaşlar!

Asgari ücret zammıyla büyük bir adaletsizlik yaratıldı. Haklı olarak işçi kardeşlerimiz öfkeli. Reno başta olmak üzere pek çok fabrikada sesler yükseliyor. En az 6 dönemlik sözleşme çöpe gitti. Bunca yıllık emeğin karşılığında asgari ücrete talim etmek işçinin kanına dokunuyor. Geçim zor, hayat pahalı. Fakat ne TM ve patronlar sesimizi duyuyor ne de MESS!

Bazı patronlar da topu MESS’e atıyor. “Biz veririz sıkıntı yok ama MESS izin vermiyor” diyorlar. MESS düzeni korumak için patronları işçiye karşı birleştiriyor.

Bu durumda ortak hareket etmekten, patronların birliğine, MESS’e karşı tek bir yumruk olmaktan başka seçeneğimiz yok.

İşte Bursa’da pek çok fabrikadan işçi arkadaşımız ortak bir ses verelim diyerek bir girişim başlattılar. Bu büyük adaletsizlik ve kölelik düzenine karşı Kent Meydanı’nda patronların birliğine karşı işçinin birliğiyle çıkmaya çağırıyorlar.

MİB bu çağrıya sahip çıkıyor. Tam destek veriyor.

Madem MESS’i yenmekten başka bir çaremiz yoksa o halde Kent Meydanı’na bir sel gibi akalım. Renocusu, Tofaşçısı, Coşkunözcüsü, Delphilisi, tüm fabrikalardan işçiler olarak tıpkı 26 Nisan’da yaptığımız gibi gücümüzü gösterelim. Kent Meydanı’nda MESS’e ve patronlara karşı Büyük İşçi Buluşması’nı gerçekleştirelim.

Haydi arkadaşlar!

Bir kez daha Kent Meydanı’na!

Bir kez daha tek yumruk olmaya!

O sendika bu sendika demeden, sendikalı sendikasız demeden Kent Meydanı’nda tek yumruk tek bilek olmaya!

Bulunduğumuz fabrikalarda hazırlıklara başlayalım. Duymayan kimse kalmasın. Organize olup 21 Şubat’ta buluşalım.

Gündüzlerinde sömürülmeyen gecelerinde huzur içinde başımızı yastığa koyacağımız günler için HAYDİ!!!”


 
§