21 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/32

Kürt halkının onurlu direnişi ile eylemli dayanışmayı büyütelim
Kendi kaderini tayin hakkı meşrudur!
Sahibinin sesi medya da kirli savaşın suç ortağıdır
Sermaye devleti infazlara devam ediyor
Tüm katlettikleriniz için kavga sonuna kadar sürecek!
Bütçe kirli savaşa ayrılıyor
Burjuva hümanizmiyle göğsünün sol tarafında yürek taşımayan “hümanistler”!
Sermayenin gözaltı saldırısı sürüyor
Efendileri hizaya getirdi: PYD’ye operasyon yok
“İster kabul edilsin, ister edilmesin” dönemi
Belirsizlikler ve krizler düzenin doğasında var - C. Ekin
Hacı Bektaş-i Veli’yi anma törenlerinin ardından...
“Güne devrimci müdahalede bulunmalıyız”
Ortadoğu’da gericiliğin başaktörleri AKP iktidarı-Katar emiri ikilisi siyonist İsrail için çalışıyor!
Emperyalizmin Çin çıkmazı - C. Ekin
İran’daki antlaşma emperyalist hegamonya savaşının bir parçası
Kapitalizm öldürür: Yaşanılabilir yegane sistem sosyalizmdir
Kamuda toplu sözleşme görüşmeleri üzerine
MİB MYK Ağustos Ayı Toplantısı Sonuç Bildirgesi
Enpay direnişi üzerine
DEV TEKSTİL Ağustos Ayı Genişletilmiş MYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İşçiler katledilmeye devam ediliyor
Tutsak sınıf devrimcilerinden mektup var
Sacco ve Vanzetti: İyi bir kunduracı ile yoksul bir işportacının zaferi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tüm katlettikleriniz için
kavga sonuna kadar sürecek!

 

Boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun.
Fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan
ve hayata seslendi İNSAN:
“- Kardeşler
hoşça kalın.
Kardeşler
kavga sonuna kadar.
Duyuyorum nal seslerini
geliyor bizimkiler!”*

Zoya Kosmodemyanskaya, Nazi subayları tarafından asılarak katledildiğinde 18 yaşında Sovyet bir partizandı. Nazi subaylarının işkenceli sorgusu sırasında hiçbir bilgi vermeyen Zoya “İsmim Tanya” demişti. Nazım Hikmet’in deyimiyle “Sevdi, anladı, inandı ve geçti harekete.” Nazi işgaline karşı savaşırken tutsak düştü, ağır işkenceler gördü, ardından da asıldı. Tanya’nın ölmüş bedeni bir kaç hafta köy meydanına kurulmuş darağacında asılı bırakıldı. Tanya’nın yarı çıplak, işkence görmüş ölü bedeni karlarda sürüklendi.

Nazi faşizmi Tanya’nın dik duruşu karşısında o kadar acze düşmüştü ki ölü bedenine dahi işkence yaparak, yaptıklarını sergileyerek onu küçük düşürmeye, bir yandan da Tanya’nın yolunda mücadele edecek “diğerleri”ne korku salmaya çalışıyordu. Tıpkı Türk sermaye devletinin YJA Star gerillası Ekin Wan’ın işkence görmüş, çıplak ölü bedenini fotoğraflayıp sergilemesinde olduğu gibi. Tıpkı askerlerin çatışmada katledilen üç gerillayı yan yana dizip, elbiselerini çıkarıp üzerlerine basarak “zafer pozu” verdikleri fotoğrafın sergilenmesinde olduğu gibi.

Katliamlar, işkenceler
Türk sermaye devletinin aynasıdır

7 Haziran seçimlerinde beklediği sonucu alamayan AKP hükümeti savaş ve saldırganlık politikalarına Suruç katliamı ile start verdi. AKP şefi Erdoğan’ın “Ya boyun eğin ya da ölün” mesajı ile birlikte devrimci ve ilerici güçler ile Kürt halkına karşı devlet terörü estirilmeye başlandı.

Özel harekat polisleri Yüksekova’da bir şantiyeyi basıp 52 kişiyi ellerini arkadan bağlayıp, yan yana dizerek yere yatırırken bir özel harekat polisi “Ne yaptı lan size bu devlet? Ne yaptı devlet size? Hepiniz karşılığını görecektir. Türkün gücünü göreceksiniz” diye tehditler savururken Kürt illerinde OHAL uygulamaları devreye sokuldu. Sıcak çatışmada hayatını kaybeden gerillaların ölü bedenlerine yapılan işkenceler, sivil halkın üzerine yağdırılan kurşunlar, bombalarla gerçekleştirilen katliamlar sermaye devletinin aynası oldu adeta. HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun Silvan ziyareti sonrasında yaptığı açıklama ise yaşananların ‘90’larda yaşanan imha ve inkar politikalarından bir farkının olmadığını gözler önüne seriyor:

Bazı mahallelerden haber alınamadığı için ise daha fazla kayıp olmasından endişe ediyoruz. Halkın ekmek almak için bile sokağa çıkmasına izin verilmiyor. Tüm dükkanlar kapalı. Biz Valilikle görüşmek üzere Diyarbakır’a döndükten sonra Silvan’da kalan vekillere dahi silah gösterip gaz bombası attıkları haberi geldi. Barış ihtimalini yok eden bu savaşın ‘90’lardaki imha politikalarından farkı; özellikle Kürt halkına yönelik bu saldırılara artık hepimizin tanık olması!”

Hesap sormak için
sosyalizm mücadelesini büyütelim!

Sermaye devleti Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikalarına yeni katliamlara imza atarak, baskı politikalarını arttırarak devam ederken Kürt halkının yanıtı direniş ve mücadele oluyor. Bu mücadele ve direniş ise Ekin Wan’ın işkence görmüş çıplak bedeninin teşhir edilmesiyle, Erdal, Hêja ve Helo’nun başına basılan asker postalıyla ezilmeye çalışılıyor. Bir yandan da açlığa, sömürüye mahkum edilen Türk işçi ve emekçilerin beyinleri milliyetçi-gerici politikalar ile dumura uğratılmaya, sermaye devleti ve onun temsilcilerinin kirli politikalarına alet edilmeye çalışılıyor.

Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikaları, katliamlar, savaş ortamı sermaye devleti var olduğu sürece devam edecektir. Açıktır ki böylesi bir tabloda “barış ihtimali” gibi bir durum söz konusu değildir. Kürt halkının özlemini duyduğu özgürlük, eşitlik ve barış ortamının sağlanması hiç de erken seçimin gündeme gelmesiyle dillendirilmeye başlanan “Seni tekrar başkan yaptırmayacağız!” politikası ile gerçekleşmeyecektir. Kuşkusuz ki aynı şey baskı ve sömürüden bunalan, savaş istemeyen Türk işçi ve emekçiler için de geçerlidir.

Barış isteyen Kürt halkının ve Türk emekçilerin sermaye devletine verecekleri en güzel cevap işçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesini büyütmekten, gerçek ve kalıcı kurtuluş olan sosyalizm için mücadele etmekten geçmektedir. Kuşkusuz ki sermaye devleti de bu mücadelenin büyümesinden korkmaktadır. Bu nedenle başta Kürt halkı olmak üzere, tüm toplumun üzerindeki baskısını arttırmakta, en ağır işkence ve katliam yöntemlerini devreye sokmaktadır. Ancak sermaye devletinin tüm bu çabaları nafiledir. Er ya da geç tüm katledilenlerin hesabı sorulacak, özlemi duyulan özgür ve eşit günler gelecektir.

Ne demişti Tanya darağacına çıkarken kendisini seyreden köylülere?

“Yoldaşlar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Ölmek için korkmuyorum! Halkım adına öleceğim için mutluyum!”

Ve ne demişti Tanya Nazi faşizmine karşı?

“Siz şimdi beni asıyorsunuz ama yalnız değilim. Biz iki yüz milyon insanız. Hepimizi asamazsınız.”

B. Bahar

* Nazım Hikmet’in “Tanya” şiirinden...

 

 

 

 

Ekin Wan’a…

Çocuklarının kanlı saçlarını tarayan anneler,
Ceylan’larının her bir parçasını
dağ eteklerinden değil,
kendi eteklerinde toplarlar.
O ülkede masallarla büyümez çocuklar.
Çoğu zaten hiç büyüyemezler.
Kimisi on ikisinde,
on üç kurşunla Uğur’lanırlar.

Ölüm oyun arkadaşları gibidir.
Sobelemek için hep peşlerinden koşturur.
Nerede yakalanırlarsa

orada öldürülürler.
Oyunun birisi bitmeden,
bir diğeri başlamıştır.

Ne kadar büyüdükleri,
duvara işaretlenen çiziklerle değil,
bedenlerini sıyırıp duvara saplanan mermilerle
ve üstünden atladıkları
Newroz ateşleriyle hesaplanır.
Ne kadar yüksekten atlarlarsa,
o kadar büyümüşlerdir.

Kan tarlasında,
pimi çekilmiş bombalar ortasında
pimi çekilmiş yürekleriyle büyürler.
Erken ölmezlerse erken büyürler.
Esmer gülüşleri hep çocuk kalır.

Gün olur;
Zilan olurlar, Beritan olurlar!
Gün olur;
Arin olurlar, Ekin Wan olurlar!
Çırılçıplak tenlerinde
insanlığın onuru,
gururla dalgalanan bayrak olur.

Dağ çiçekleriyle örtündükleri tenleri,
adı yasak ülkelerinin haritasıdır.
Yağmalanır, yakılır, yıkılır,
harab edilir, talan edilir.
Ama tertemiz kalır.
Ne kadar ilhak edilirse edilsin,
sadece işgalciler kirlenir.

H. Eylül

 
§