14 Kasım 2014
Sayı: KB 2014/45

Devrimci Gençlik Birliği 30 Kasım’da kuruluyor
Polise sınırsız yetki!
Düzen partileri Alevi oylarının peşinde
Sefalet ücreti dayatmasına karşı birleşik mücadele!
2015 hedefi: Daha fazla sömürü ve kölelik
Ermenek’te AKP-patronlar göçük altında
Yırca’da yürütme durdu, direniş sürüyor!
9 ayda 5 milyar lira ciro! Nasıl mı?
Sömürünün yolu Ülker’den geçer
GOP’ta örgütlenme tartışıldı
Metal TİS’lerinde 'uyuşmazlık'
GÜRMAK’ta kıyım ve eylem
Mersin Belediyesi işçi ve emekçi düşmanı
Sermaye işçi kanıyla besleniyor
Kürt sorunu, “çözüm süreci” ve devrimci çözüm
Kobanê direnişi 2. ayında
Şimdi bir savaş var ya yüzyıllardır... - G. Umut
Emekçi kadınlar 25 Kasım’a hazırlanıyor!
Kadına yönelik şiddetin son bir yılı
“Demokrasi tehdidi“ ve bitmeyen anti-komünist histeri - A. Eren
Kudüs’te intifada rüzgarı
Meksika’da öfke dinmiyor
Gençlik hareketine müdahale olanakları
DGB genel kurula hazırlanıyor
Savaşımız aynı...
Sverdlov’dan Habipler'e, Habipler'den Alaattin’e!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Savaşımız aynı...

 

Düşünün ki karanlık bir yerdesiniz, etrafınız yarım metre genişliğinde duvarlarla çevrili ve başınızda ellerinde kanlı satırlarıyla cellatlar... Vücudunuzun her bir tarafını lime lime kesiyorlar, canınızın her bir parçası tarif edilmez bir acıyla sızlıyor, tek başınasınız, dimdik boyun eğmeden acıya direniyorsunuz.

Ama elleriniz bağlı ve karşılık veremiyorsunuz ve yanı başınızda yani yarım metre genişliğindeki duvarların hemen ötesinde yüz binlerce insan var. Haykırıyorsunuz: Sesimi duyan var mı? Ses yok!.. Evet bu hikayede acı çekenin Türk, Kürt, Alevi, Sünni olması sizin için bir şeyi değiştirir mi, eğer değiştirir diyorsanız insanlığınızı kalbinizin karanlığına gömmüşsünüzdür. “Hayır değiştirmez” diyorsanız o zaman kalbiniz şu anda kızıl düşler ülkesini kurmaya çalışan Kobanê’dedir.

Merhaba dostlar; ben Çiğli Organize’de çalışan bir metal işçisiyim ve bu satırları şu anda fabrikada öğlen paydosunda yazıyorum. İçimi kasıp kavuran bu sözleri satırlara dökerken siz emekçilerle duygularımı paylaşmak istiyorum. Sen, ben, bizler yani emekçiler, gündüzleri sömürülen geceleri aldığımız sefalet ücretiyle ay sonunu nasıl çıkartmanın hesabını yapıyoruz. Ne bir sosyal faaliyet ne de düzenli bir yaşamımız var. Fazla mesailer, stres, yorgunluk ve güvencesizlik her yerde kaderimiz. Kazandığımız bu sefalet ücretiyle yeri geliyor yerin binlerce metre altında maden işçisi, yeri geliyor bozuk asansöre binen inşaat işçisi oluyoruz. Nerde ezilsek nerde ölsek ya “iş kazası” derler ya da “fıtrat”ımızda vardır. Bize sunulan bu hayat sadece bizi değil çocuklarımızı da geleceksizleştiriyor. Alın terimizle ödediğimiz vergilerse milyonlarca dolarlık vurgunlara, hırsızlıklara ve Ortadoğu’da mazlum halklara sıkılan kurşunlara gidiyor. Televizyonu her açtığımda internete her baktığımda sınırda ağlayan çocukları görüyorum. Ayaklarında lastik, ellerinde bir parça ekmek var. Yoksullukları her taraflarından okunuyor. Ve aklıma Soma'da babasız kalan onlarca çocuk geliyor. Onların da gözü yaşlıydı onların da üzerinde eski elbiseleri ve ayaklarında yırtık ayakkabıları vardı. Kaderleri aynıydı; yoksulluk! Bu kavga Türk-Kürt, Alevi-Sünni kavgası değildi. Bu kavga zenginle yoksulun kavgasıydı.

Dostlar, bugün Kobanê’ye destek için düzenlenen eylemlere ben de katıldım.

Yalnız bu eylemlere bakarken marketlerin okulların yakılmasını onaylamıyorum.

Fakat sırf bu gözle de bakıp değerlendirmiyorum. Ben olaya ellerinde pompalı tüfeklerle, satırlarla, kalaslarla sokağa salınmış ve ipleri sermaye devletinin elinde olan Hizbullah gibi gerici çetelerin polisin arkasında yaptığı gövde gösterileri ve öldürdükleri Kürt gençleri üzerinden bakıyorum.

Bugün sokağa salınan bu gerici çeteler devletin ihtiyacı olduğunda tetikçilerinden başka bir şey değildir.

Unutmayalım ki daha dün, “gerekirse Suriye’ye adam göndertir Türkiye'ye füze attırırım” diyen bir MİT başkanının bunu yaparken kimleri maşa yapacağı bellidir. Bu çeteler sözde vatan-millet ve tekbir sesleriyle sokakta geziyorlar, fakat ben bu ucubeleri daha önce ne bir işçi eyleminde ne de bir ABD ya da İsrail üssüne yürüdüğünü görmedim. Bu gerici çeteler toplumda var olmanın değil toplumsal olarak gerilemenin sembolüdür.

Dostlar, Kobanê’ye gelince, sözlerimi şunlarla tamamlamak istiyorum. Hatırlarsanız ABD Irak’a girdiğinde istediği şey, kendi diktatörlüğüne boyun eğmiş ve demokrasiyi kendi sınırlarında kabullenmiş bir Irak halkıydı.

Bunu da Irak’ı bölerek, parça parça ederek ve 2 milyona yakın insanı öldürerek kendi özgürlük anlayışını Ortadoğu’nun bu bölgesine yerleştirdi. Bunu bugün kendi çıkarları el verdikçe Ortadoğu’nun her bölgesine yerleştirmek istiyor. Aynı senaryo Suriye’ye karşı da oynanacak. Bunun için de ABD-İsrail-TC işbirliğiyle karanlık çetelerini ve kirli ilişkilerini bu noktada devreye soktular.

Fakat bu kirli tezgaha alet olmayan Rojava kendi özerkliğini ilan etti. Irak’ta istenilen boyun eğişi Rojava’daki Kürt halkında göremeyince deliye dönen bu emperyalist güçler ve uşakları her zamanki oyunlarına Ortadoğu'yu yeniden karanlığa ve katliamlarla boğma hareketine giriştiler ve IŞİD denen acımasız güruhu yaratıp ortalığa saldılar. Başta Kürt halkı olmak üzere Alevi, Türkmen ve Ezidileri yok eden bu caniler Rojava’nın kalbi Kobanê’ye gelince sert bir kayaya çarptılar.

Dostlar;

Kobanê’yi yıkmak isteyenlerin bizleri Soma›da, Torun Center'da, Tuzla'da katledenlerden farkı yoktur. Bizleri emekçiler olarak yoksulluğa mahkum eden sistemi koruyan sermaye devletidir ve sermaye devletinin hizmetkarı olduğu yapıysa emperyalist-kapitalist sistemdir. IŞİD denilen cani güruhsa bu emperyalist kapitalist sistemin yarattığı bir beslemedir. IŞİD çetesi bugün ABD’nin Irak’ta yapmak istediği şeyin aynısını Kobanê’de, Rojava’da ve Suriye’de yapmasına hizmet ediyor. Bu gerici, cani güruha en büyük desteği verense Türk sermaye iktidarıdır.

Ortadoğu’da halklara karşı yapılan bu katliamı yok edecek tek güç biz emekçilerin birliği ve halkların kardeşliğidir. Bu yüzden safımızı zalimden yana değil ezilenden ve direnenden yana kullanmalıyız. Unutmayalım ki, bizler sermaye tarafından sömürülen emekçileriz ve kaderlerimiz aynıdır. Ortadoğu karanlığında bizlerin önünü aydınlatan bir ışık olan Kobanê’ye ve orada kızıl düşler ülkesini kurmaya çalışan halka vereceğimiz destek emperyalizme ve uşaklarına vurulmuş en büyük darbedir.

İzmir Çiğli'den bir metal işçisi

 

 

 

 

 

Kader Ortakaya onurumuzdur!”

 

Kobanê sınırında asker kurşunuyla katledilen Kader Ortakaya 9 Kasım’da Ankara’da anıldı.

İlerici ve devrimci güçler tüm gün açık duran Kader Ortakaya anma standının önünde toplanarak burada bir eylem gerçekleştirdiler. Eylemin ardından anma programı başlatıldı. Önce basın açıklaması gerçekleştirildi. Ardından serbest kürsü ile Kader Ortakaya şahsında konuşma yapmak isteyenlere söz verildi.

Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi adına yapılan basın açıklamasında, Ortakaya’nın, halkların özgürlük mücadelesine omuz vermek için gittiği Kobanê’de direnişin saflarına katılırken katledildiği belirtildi. Ortakaya’nın enternasyonalist komünist bir kimliğe sahip olduğu ifade edildi.  

Kader’in bıraktığı mücadele bayrağını yükseltme ve katillerden hesap sorma çağrısı yapılarak basın açıklaması sonlandırıldı. Serbest kürsü bölümünde ise pek çok ilerici-devrimci kurum adına konuşmalar yapıldı. Bu bölümde söz alanlar Kader’i anlattılar.

Kızıl Bayrak / Ankara


 
§