14 Kasım 2014
Sayı: KB 2014/45

Devrimci Gençlik Birliği 30 Kasım’da kuruluyor
Polise sınırsız yetki!
Düzen partileri Alevi oylarının peşinde
Sefalet ücreti dayatmasına karşı birleşik mücadele!
2015 hedefi: Daha fazla sömürü ve kölelik
Ermenek’te AKP-patronlar göçük altında
Yırca’da yürütme durdu, direniş sürüyor!
9 ayda 5 milyar lira ciro! Nasıl mı?
Sömürünün yolu Ülker’den geçer
GOP’ta örgütlenme tartışıldı
Metal TİS’lerinde 'uyuşmazlık'
GÜRMAK’ta kıyım ve eylem
Mersin Belediyesi işçi ve emekçi düşmanı
Sermaye işçi kanıyla besleniyor
Kürt sorunu, “çözüm süreci” ve devrimci çözüm
Kobanê direnişi 2. ayında
Şimdi bir savaş var ya yüzyıllardır... - G. Umut
Emekçi kadınlar 25 Kasım’a hazırlanıyor!
Kadına yönelik şiddetin son bir yılı
“Demokrasi tehdidi“ ve bitmeyen anti-komünist histeri - A. Eren
Kudüs’te intifada rüzgarı
Meksika’da öfke dinmiyor
Gençlik hareketine müdahale olanakları
DGB genel kurula hazırlanıyor
Savaşımız aynı...
Sverdlov’dan Habipler'e, Habipler'den Alaattin’e!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kudüs’te intifada rüzgarı

 

Filistin halkı İsrail’in sınır tanımaz terörüne karşı bir kez daha sokaklarda. Geçtiğimiz aylarda Gazze’ye saldıran İsrail, çocuk ya da kadın demeden büyük bir katliama imza atmıştı. Siyonist rejim bu saldırının ardından Filistin halkını cezalandırmak için Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki yerleşim birimleri inşasına hız verdi. 1980’li yılların başından beri işgal güçleri tarafından parça parça gasp edilen Doğu Kudüs’teki halk, simgesel bir öneme sahip olan Mescid-i Aksa’ya girişlerinin de kısıtlanması ile birlikte haftalardır siyonistlere karşı direniyor.

İşgal devletinin Kudüs’e ve Batı Şeria’ya yönelik yeni yerleşimler birimleri kurması elbette son haftalarda gündeme gelmedi. Senelerdir hemen hemen her gün gazetelerde ya da internet sitelerinde ‘İsrail’den yeni yerleşim birimleri kuracak’ şeklinde haberler görüyoruz. Filistinliler ise karşılarında dünyanın en modern ve yıkıcı silahlarına sahip olan bir güce karşı taş atarak ya da kendi bedenlerini siper ederek topraklarını korumaya çalışıyor.

İntifada ruhu sokaklarda...

Sadece bu sene içerisinde değil, 2’inci İntifada sona erdiğinden beri Filistin halkı 3’üncü İntifada’nın ihtiyacını hissetmeye başladı. Çünkü düşman, Filistin yönetiminin her seferinde el sıkışmasına rağmen hiçbir hak, hukuk ya da kural tanımadı. Zaman içinde Doğu Kudüs Batı Şeria’dan, Batı Şeria ise Doğu Kudüs’ten koparıldı. Batı Şeria’da yaşayan halkın Kudüs’e girmesi yasaklandı. Gelinen yerde Doğu Kudüs’te nefes alınacak yer bırakmayan işgal gücüne karşı isyan bayrağı yükseltildi. Haftalardır İsrail askerleri ile çatışan Filistinli gençler, yeni bir intifadanın yolunu açtı.

Mescid-i Aksa önünde direnen kadınların ya da Kudüs’ün sokaklarında düşmana kök söktüren gençler, İsrail vatandaşı olan Arapları da eyleme geçirdi. Batı Şeria’nın birçok kentinde Doğu Kudüs halkı ile dayanışmak için eylemler düzenlendi. İsrail vatandaşı olan Araplar ise silahsız bir Filistinli’nin İsrail askerleri tarafından öldürülmesinin ardından 1 günlük genel grev ilan etti. Eylem sonucunda İsrail’de Araplar’ın yaşadığı birçok bölgede kepenkler açılmadı, çocuklar okula gitmedi.

İşbirlikçi Abbas hiçbir adım atmıyor

Mahmud Abbas yönetimi, hiçbir değeri olmayan sözlerin dışında ne Mescid-i Aksa ne de yeni yerleşim birimleri için kayda değer bir adım attı. Batı Şeria’da Kudüs için yapılan eylemlere hem İsrail askerleri, hem de Filistin güvenlik güçleri saldırdı. Öyle ki yönetim kendi yasalarında dahi yerleşim birimlerini zorlaştıracak yasalar dahi çıkarmadı. İsrail’i, son bir yıl içerisinde binlerce kişiyi öldürmesine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikayet etmedi. Gazze’ye yapılan son saldırının ardından İsrail’e bu suçlamanın yapılacağı söylendi ancak yönetim buna ilişkin prosedürleri yerine getirmedi. İsrail, onun hamisi olan ABD’ye şikayet edildi ancak ABD her zaman olduğu gibi ‘derin kaygılarını’ iletmek dışında bir adım atmadığı gibi yeni Filistin yönetiminin tanınmasını da engellemeye çalıştı.

Bunun karşılığında işgal devleti ise Filistinlileri baskı altına almak için yeni yasa tasarılarını gündeme aldı. Tüm terör yöntemlerine rağmen Filistin gençliğinin militan direnişinin önüne geçemeyen siyonist devlet, eylemlerde taş atan herkesin 20 yıla varan hapis cezalarına çarptırılabileceği gündeme getirdi. Siyonist yerleşimcilere ve askerleri yapılan bıçaklı saldırıların ardından ise eylemlere katılanların evlerinin yıkılması önerisi getirildi.

Netanyahu Nazileri aratmıyor

Siyonist devletin başbakanı Binyamin Netanyahu, ‘Kudüs başkentimiz’ diyerek yıllar önce gerçekleşen ilhak kararının arkasında dururken gelişen eylemliliği Ebu Mazen’e (Mahmud Abbas) yükledi. Filistin direnişinin önünde barikat gibi duran Abbas’a yapılan sataşmanın altında ise her zamanki gibi emperyalist barış sürecini mümkün olabildiğince uzatmak ve yeni toprakların gasp edilebilmesi için zaman kazanmak yatıyor. Netanyahu’nun asıl hedefi ise İsrail sınırları içerisindeki Araplar ile Filistin’de denetimin İsrail kolluk güçlerinde olduğu bölgelerde yaşayan halk oldu. İntifada günlerini andıran boykot, grev ve feda eylemlerinde artış üzerine siyonist şef, İsrail topraklarında asla Filistin devleti kurulamayacağını, bunu isteyen herkesin Filistin yönetimi tarafına geçebileceğini söyleyerek, siyonist olmayan herkesi tehdit etti. Uzun yıllardır zindanda tutulan el Fetih liderlerinden Mervan Barguti direnişin her araçla büyütülmesi gerektiği üzerine yaptığı çağrının ardından hücreye atıldı.

Siyonist barbarlığa karşı emperyalist güçler ‘itidal’ çağrısında bulunurken, Arap ülkeleri de her zamanki gibi kuru ‘kınama’ açıklamalarının ötesine gidemedi. Gerici Ürdün devleti, Mescid-İ Aksa’nın resmi hamisi olduğu için İsrail büyükelçisini geri çağırmak zorunda kaldı.

AKP için önce para sonra Aksa

Gerici AKP iktidarı da İsrail karşıtı söylem ile prim yapma fırsatını kaçırmadı. Türkiye’nin birçok yerinde Mescid-i Aksa için eylemler düzenlendi. AKP yandaşı sendikalar açıklamalar ve eylemler yaptı. Her zaman olduğu gibi İsrail saldırıları, kitlelere gerici propaganda yapmanın bir aracı haline getirildi ve mesele din eksenine çekildi. Tekrar fetih nutukları devreye sokuldu, hatta kendini bilmez AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya postalları ile girmesine karşı ‘O postalı elinize veririz’ dedi.

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasındaki milyarlık ticaret hacmi büyümeyi sürdürüyor. 2014’ün ilk yarısında yüzde 30’a yakın büyüme gösteren ticaret hacmi 3.1 milyar dolara ulaştı.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de açıklama yapan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Genel Sekreter Danışmanı Halid Barakad’da benzer sözler söyledi. Barakad şunları söyledi: “Bizler Filistin davasını, Mescid-i Aksa davasını kendi menfaati için kullanmaya çalışan bir dizi güçlerin olduğunun da farkındayız. Bu bölgesel güçler Filistin’deki çatışmayı bir dinsel çatışmaymış gibi göstermeye çalışıyor ve böylelikle Filistin davası üzerinden kâr elde etmeye çalışıyor. Filistin halkına gerçek bir destek sunmak yerine bu davanın destekçisiymiş gibi görünerek kendi menfaatleri için çalışan ülkeler var. Bu ülkeler arasında Türkiye’de bulunuyor.”

Filistin halkının ise ne Abbas gibi işbirlikçilere ne de Erdoğan gibi müttefiklere ihtiyacı var. Tecrit altında giderek ağırlaşan yoksulluk koşullarına mahkum edilen Filistinli emekçiler terör, asimilasyon, yoksulluk ile topraklarından kovulmaya çalışılıyor. Ancak uzun yıllardır nice katliamlara karşı emekçilerin Siyonizm’e karşı öfkesi dinmedi. Gazze dışında tekrar kendini gösteren direnişin ise din karşıtlığı ekseninden çıkartılarak, daha bütünlüklü bir sosyal çizgide derinleştirilmesi gerekiyor.

 
§