16 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/20

İşçi katillerinden hesap sormak için meşru/militan direniş!
Sermaye, Zonguldak’tan sonra
Soma’ya da madenci mezarlığı açıyor!
İlk madenci katliamı değil!
Soma’da madenci katliamı: Yüzlerce ölü var!
Emekçiler işçi katliamına karşı
sokaklara döküldü!
DEÜ’de Soma için eylem
Faruk Çelik
saldırı programını
açıkladı
Aliağa’da direniş
ikinci haftasında
Direnişçi işçiler
Ankara’da!
Punto’da direniş sona erdi!

MİB MYK Mayıs Toplantısı…

Maden proletaryası - F. Engels
Greif Direniş Günlüğü
ICOG’dan Greif’in direnişçi işçilerine!
Otomotiv İşçilerinin Uluslararası Kongresi’ni Hazırlama Toplantısı başladı
Almanya’da
Soma için eylemler
Emperyalist politikaların halkları düşmanlaştırmasına izin vermeyelim!
Çerkes soykırımının 150. yıldönümü - M. Ak
Derinleşen Ukrayna krizinden çıkış arayışları
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri…
Bielefeld’de “Devrim yürüyüşümüz sürüyor” gecesi…
Erdoğan Berkin’in maskesi ve sapanını unutamıyor!
Korkmaz davasında
2. duruşma...
Ali İsmail’i devlet öldürdü!
“Mehmet İstif ölümsüzdür!”
Cejna Zimanê Kurdî Pîroz Be! Kürt Dil Bayramı kutlu olsun!
İş cinayetlerine karşı
mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Maden proletaryası

F. Engels

 

İNGİLTERE'NÎNKİ gibi dev bir sanayi için hammadde ve yakıt üretmek çok sayıda işçi gerektirir. Ama İngiltere, sanayi için gerekli tüm maddelerden (tarımsal yörelere ait olan yün dışında) yalnızca mineralleri üretir: metaller ve kömür. Cornwall'da zengin bakır, kalay, çinko ve kurşun madenleri, Galler yöresinde, Staffordshire'da ve başka bazı bölgelerde çok miktarda demir, ve hemen hemen İngiltere'nin tüm kuzeyi ve batısı, orta İskoçya ve İrlanda'nın bazı yörelerinde çok bol miktarda kömür vardır.

Cornwall yöresindeki madenlerde bir bölümü toprak üstünde, bir bölümü toprak altında olmak üzere yaklaşık 19.000 erkek, 11.000 kadın ve çocuk çalıştırılmaktadır. Toprak altındaki madenlerde neredeyse tamamen erkekler ve oniki yaşını geçmiş çocuklar çalıştırılır. Çocukların Çalıştırılması Hakkında Komisyonun raporuna göre, yeraltı işçilerinin koşulları, göreceli olarak maddi yönden katlanılabilir durumdadır; ve İngilizler, maden damarını denizin altına kadar izleyen cesur ve güçlü madencileri olmasıyla sık sık övünürler. Ama bu işçilerin sağlığı konusunda, aynı Çocukların Çalıştırılması Hakkında Komisyonun raporu, başka bir yargıya varmaktadır. İçinde pek az oksijen bulunan tozla ve patlamış barutun dumanıyla karışmış maden havasını solumanın, ciğerleri nasıl ciddi biçimde etkilediğini, kalp hareketini bozduğunu, sindirim organlarının çalışmasını yavaşlattığını, komisyon raporunda yeralan Dr. Barham'ın bilgi raporu göstermektedir. Aynı rapora göre, bu yorucu çalışma, özellikle gündelik çalışmadan önce ve sonra, güçlü genç erkeklerin bile yapmak zorunda olduğu, bazı madenlerde bir saatten uzun bir süre merdiven çıkıp inme hareketi bu hastalıkların oluşumuna büyük ölçüde katkı yapar; öyle ki yeraltında, madende çalışmaya erken gençlik yaşında başlayan erkeklerin boyu, yer üstünde çalışan kadınların boyu kadar bile değildir; birçok madenci hızla gelişen veremden genç yaşında, çoğu madenci de yavaş gelişen veremden orta yaşında ölür; çok erken yaşlanırlar ve otuzbeş-kırkbeş yaş arasında çalışamaz hale gelirler; şaftın sıcak havasından (ter içinde merdivenleri tırmandıktan sonra), birden yerüstündeki soğuk rüzgara çıktıkları zaman birçok işçide had derecede soluma organları yangısı nöbeti gözlenir; bu had safhadaki yangı çoğu zaman öldürücüdür. Yerüstü işleri, kömürün kırılması ve sınıflandırılması, kızlar ve çocuklar tarafından yapılır; açık havada yapıldığı için de sağlıklı diye tanımlanmaktadır.

İngiltere'nin kuzeyinde, Northumberland-Durham sınırında Alston Moor'da geniş kurşun madenleri vardır. Bu yöreden alınan raporlar, Cornwall'dan alınan raporlarla hemen hemen tıpatıp aynıdır. Burada da oksijen azlığından, aşırı tozdan, barut dumanından, havadaki karbonik asit gazı ve sülfürden yakınılmaktadır. Sonuç olarak buradaki madenciler de Cornwall'dakiler gibi, kısa boyludurlar; hemen hepsi otuz yaşından itibaren göğüs rahatsızlılığından yakınır; bu işte çalışmakta ısrar edilirse de hemen her zaman olduğu gibi, bu insanların ortalama ömrünü çok büyük ölçüde kısaltan veremden sona erer. Eğer bu yörenin madencileri, Cornwall'dakilerden bir parça daha uzun yaşıyorlarsa, bu, yerin altına ondokuz yaşından önce girmedikleri içindir; Cornwall'da ise, gördüğümüz gibi toprak altı işine oniki yaşında başlanır. Ama gene de tıbbi verilere göre, burada da çoğunluk kırk-elli yaş arasında ölür. Yörenin nüfus kayıtlarına göre, ortalama 45 yaşında ölen 79 madenciden 37'sinin ölüm nedeni verem, 6'sınınki astımdı. Çevredeki Allendale, Stanhope ve Middleton'da ortalama ömür sırasıyla 49, 48 ve 47 yıldır; göğüs hastalıklarından ölenlerin oram da gene sırasıyla yüzde 48, yüzde 54 ve yüzde 56'dır. Bu rakamları İsveç çizelgesi denen ve İsveç'in tüm nüfusunun ayrıntılı ölüm istatistiklerini içeren ve İngiltere'de İngiliz işçi sınıfının ortalama ömür uzunluğu açısından elde edilebilecek en doğru standart olarak kabul edilen çizelgelerle karşılaştıralım. İsveç çizelgesine göre, ondokuz yaşını geçen erkeklerin ortalama ömür süresi 57½ yıldır; bu ölçüye göre, kuzey İngiltere'deki madencilerin işi, onların ortalama on yılını çalmaktadır. Gene de İsveç çizelgeleri işçiler için ömür uzunluğu standardı olarak kabul edilmiştir, o nedenle de proletaryanın içinde yaşadığı aleyhteki koşullardan etkilenmiş yaşam olasılığını, yani normal standarttan daha kısa bir ömür standardını temsil etmektedir. Yöredeki pansiyonlar ve yatakhaneler, kentlerde nasıl olduğunu daha önce gördüğümüz bu yerler,, oradakiler kadar pis, mide bulandırıcı ve aşırı kalabalıktır. Komisyon üyesi Mitchell, 18 fit uzunluğunda, 15 fit eninde 42 erkek ve 14 erkek çocuk toplam 56 kişiyi, gemilerdeki gibi, yarısı üst katta yatmak üzere ranzalarda ağırlamak için hazırlanmış bir baraka-yatakhaneyi gezmiştir. Barakada kirli havanın çıkmasını sağlayacak herhangi bir hava deliği yoktur; ziyaretten önceki üç gece bu yatakhanede kimse kalmadığı halde, koku ve odanın havası öylesine kötüdür ki komisyon üyesi Mitchell, bir saniye bile dayanamamıştır. O oda, sıcak bir yaz gecesi, içindeki 56 kişiyle kim bilir nasıldır? Ve burası bir Amerikan köle gemisinin kasara altı yatakhanesi değil, özgür Britanyalıların kaldığı yerdir!

Şimdi İngiltere madenciliğinin en önemli dalma kömür ve demir madenciliğine bakalım; Çocukların Çalıştırılması Hakkında Komisyon, bu ikisini birlikte ve konunun öneminin gerektirdiği ayrıntıda ele alıyor. Bu raporun ilk bölümü, neredeyse tümüyle, bu madenlerde çalışan işçilerin durumuna ayrılmış. Daha önce sanayi işçilerinin durumunu ayrıntılı biçimde anlattığım için, şimdi burada, bu çalışmanın gerektirdiği çerçevenin gerektirdiği kısalıkta ele alacağım.

Hemen hemen aynı biçimde işletilen kömür ve demir madenlerinde dört, beş ve yedi yaşında çocuklar çalıştırılmaktadır. Bu çocuklar, madencinin damardan çıkardığı demir cevherinin ya da kömürün oradan at patikasına ya da ana şafta aktarılması ve işçilerle malzemenin geçişi için, (maden bölümlerini ayıran ve havalandırmayı düzenleyen) kapıları açıp kapatmakta çalıştırılmaktadırlar. Kapılara bakmakla en küçük çocuklar görevlendirilmektedir; böylece o çocuklar günde oniki saatlerini, karanlıkta, yalnız başlarına, rutubetli geçitlerde oturarak, hiçbir şey yapmamaktan kaynaklanan uyuşturucu ve yabanlaştırıcı bir bezginliğe kapılmamalarını sağlayacak kadar bile bir meşguliyetleri olmaksızın geçirirler. Öte yandan, kömür ve demir cevherinin taşınması ise çok ağır bir iştir; altında tekerlekleri olmayan geniş teknelerde, madenin düzgün olmayan tabanında sürüklenerek çekilir; bu aktarma işi çoğu zaman ıslak bir killi tabaka üstünden, bazan su birikintisinden geçerek, ve sık sık yokuş yukarı tırmanan tünellerden geçerek yapılır; tünellerin tavanı o kadar alçaktır ki, işçiler çoğu zaman elleri ve dizleri üzerinde emekleyerek ilerler. Bu daha yorucu iş için, daha büyük çocuklar ve büyümek üzere olan genç kızlar çalıştırırlar. Duruma göre, tekne başına ya bir erkek ya iki erkek çocuk görevlendirilir; eğer iki erkek çocuk görevlendirilirse, biri çeker, öteki iter. Kömürün ya da demir cevherinin damardan sökülmesi de çok yorucu bir iştir; erkek işçiler ya da onsekizinin üstündeki güçlü gençler tarafından yapılır. Normal işgünü onbir-oniki saattir, bazan daha uzundur; Îskoçya’da on-dört saate çıkar ve çift mesai sıkçadır: Yer altına inen işçiler, bir seferinde yirmidört hatta bazan otuzaltı saat boyunca çalışırlar. Yemek arası için belirlenmiş bir zaman çoğunca bilinmez, bu insanlar acıkınca ve zamanın elverdiği ölçüde yerler.

Büyük bir yoksulluğun egemen olduğu İrlanda madenleri ve İskoçya'nın belli kesimleri dışında, madencilerin yaşam standardının, genellikle oldukça iyi olduğu ve ücretlerinin, çevrelerindeki tarım işçilerininkinden (gerçi onlar açlık ücretiyle çalışırlar) yüksek olduğu söylenir. Bu belirlemeye ilerde döneceğiz, ama şimdiden söyleyelim ki, İngiltere'deki en yoksul sınıfla yapılan bir karşılaştırmaya dayandığı için sözü edilen yükseklik yalnızca göreceli bir yüksekliktir. Sözün bu noktasında biz bugünkü madencilik yönteminden kaynaklanan kötülükleri gözden geçireceğiz; o zaman okur, herhangi bir parasal ödemenin, madencinin çektiği ızdırabı tazmin edip edemeyeceği konusunda bir yargıya varabilir.

Demir cevheri ve kömür taşıyan çocukların ve gençlerin hepsi aşırı yorgunluktan şikayet ederler. En insafsızca yönetilen sanayi kuruluşlarında bile böylesine yaygın ve abartılı bir fazla çalışma yoktur. Raporun tümü, her sayfasında birkaç örnekle bu gerçeği kanıtlıyor. Sürekli olan şudur: Çocuklar eve varır varmaz, kendilerini şöminenin önündeki taşlığa atarlar ve bir-iki lokma yemeden uyuyuverirler; yıkanıp yatağa yatırılırken bile uyuklamaktadırlar. Bazan eve giderken yolda bir yere kıvrılıp uyuyakaldıkları ve gecenin bir vakti, ana-babaları tarafından bulundukları olur. Öyle anlaşılıyor ki, haftanın aşırı yorgunluğunu bir ölçüde atabilmek için bu çocukların bütün bir pazar gününü yatakta geçirmeleri çok yaygındır. Kiliseye ve okula gideni pek azdır; onların da çok fazla uykulu hallerinden ve öğrenme isteksizliğinden öğretmenleri yakınır. Daha yaşlı genç kızlar ve kadınlar için de aynı şey geçerlidir. En hayvanca biçimde çok aşırı çalıştırılırlar. En azap verici doruk noktasına kadar tırmanan yorgunluk, doğal ki beden yapısını etkiler. Aşırı çalışmanın ilk sonucu, adalelerin tek yönlü gelişmesi ve canlılığın bir yöne kaymasıdır; örneğin itme ve çekme işlerinde kolların, bacakların, sırtın, omuzların ve göğsün hangi adaleleri kullanılıyorsa, görülmedik ölçüde güçlü bir gelişme gösterir; buna karşılık bedenin geri kalan kısmı gıdasızlık nedeniyle az gelişmiş kalır. En çok da boy etkilenir; bodurluk ve büyüme gecikmesi gözlenir; çok ayrıksın ölçüde lehte koşullar altında çalışan Liecestershire ve Warwickshire madencileri dışında, hemen tüm madenciler kısa boyludur. Dahası, kız ve oğlan çocuklarda buluğ, –oğlan çocuklarda onsekiz yaşına kadar uzayarak– gecikir. Örneğin komisyon üyesi Symons, dişleri dışında herhangi bir buluğ belirtisi göstermeyen, onbir-oniki yaşında olduğu izlenimini veren bir erkek çocuk görmüştür. Çocukluk döneminin böylece uzaması, temelde, engellenmiş gelişmenin belirtisinden başka bir şey değildir; ileri yaşlarda da etkisini göstermekten asla geri kalmaz. Bacakların çarpılması, dizlerin içeri, ayakların dışarı doğru bükülmesi, omurganın çarpılması ve öteki formasyon bozuklukları, çalışması sırasında bedenin almak zorunda kaldığı pozisyonların sonucu olarak böylesine zayıf düşen bedenlerde çok kolay ortaya çıkar. Bu o kadar yaygındır ki, Northumberland ve Durham'da olduğu gibi Yorkshire ve Lancashire'da da yalnızca doktorlar değil, ama komisyona konuşan birçok tanık yüz kişinin arasından bir madencinin, beden biçimi nedeniyle hemen ayırdedilebileceğini söylemişlerdir. Maden çalışmasından, özellikle kadınlar çok fazla etkilenmektedir; öteki kadınlar kadar dik oldukları pek seyrektir. Bazı ifadelere göre, kadınların madenlerde çalışması, havsala deformasyonuna ve bunun sonucu olarak güç, hatta ölümcül hamileliklere neden olmaktadır. Fakat bu deformasyonların ötesinde madenciler, işin doğasından ileri geldiği kolaylıkla anlaşılan bazı özel hastalıklara yakalanırlar. İlk sırada sindirim organları hastalıkları yeralır; iştahsızlık, mide sancıları, iç bulantısı, gasyan çok sık görülür; aşırı susuzluk hissedilir ve ancak madendeki pis ılık suyla giderilebilir; böylece sindirim engellenir ve ayrıca başka hastalıklara çağrı çıkarılır. Kalp hastalıkları, özellikle kalp büyümesi, kalp ve kalp zarı yangısı, kulakçık-karıncık arasında ve aort girişinde daralmalar madenci hastalığı olarak tekrar tekrar belirtilmektedir; hepsi aşırı çalışmayla açıklanmaktadır; aynı şeyler fıtık hastalığı için de geçerlidir; o da aşırı çalışmanın ürünüdür. Kısmen aynı nedenden, kısmen kötü, toz yüklü, karbonik asit ve hidrokarbon gazıyla karışmış, aslında kolaylıkla sakınılabilecek pis havanın solunması sonucu birçok tehlikeli ve ızdırap verici akciğer hastalığı, özellikle astım ortaya çıkar; bu hastalık bazı yörelerde kırklı, bazı yörelerde otuzlu yaşlarda birçok madencide görülür ve kısa sürede, onları çalışamaz hale getirir. Islak işlerde çalışanlar arasında göğüs sıkışıklığı, doğal olarak çok daha erken yaşta ortaya çıkar; İskoçya'nın bazı kesimlerinde yirmilerde-otuzlarda görülür ve zaten etkilenmiş olan akciğerler bu göğüs baskılarının başladığı dönemde, yangıya ve başka ateşli hastalıklara çok daha fazla açık hale gelir. Bu işçilere özgü bir hastalık da "kara salyadır; akciğerlerin kömür parçacıklarıyla dolmasından ileri gelir; belirtileri takatsizlik, başağrısı, göğüste baskı ve koyu, kara balgam tükürmektir. Bazı yörelerde bu hastalık daha hafiftir, bazı yörelerde özellikle İskoçya'da ise tedavi edilemez ölçüde ciddidir. Orada, anılan ama daha yoğun belirtilerinin yanısıra kısa hırıltılı soluk, nabzın hızlanması (dakikada 100'ün üstünde), kesik kesik öksürme, giderek artan zayıflama ve takatsizlik, kısa sürede hastayı çalışamaz hale getirir. Hastalık ölümcüldür. Doğu Lothian'da Pencaitland'dan Dr. Mackellar, tanıklığı sırasında, doğru dürüst havalandırılan madenlerde bu hastalığın bilinmediğini, ama iyi havalandırılan madenlerden kötü havalandırılan madenlere giden madencilerin bu hastalığa yakalandığını söyledi. Demek ki, bu hastalıktan sorumlu olan maden sahiplerinin vantilatör kullanımını kulak ardı eden kâr açgözlülüğüdür. Warwick ve Leicestershire madencileri dışında, romatizma da kömür madenlerinde çalışan işçilerin yaygın hastalığıdır; genelde rutubetli yerlerde çalışmanın sonucudur. Tüm bu hastalıkların sonucu, istisnasız tüm maden yörelerinde, kömür madencilerinin erken yaşlanması ve kırkıncı yılından kısa süre sonra çalışamaz duruma gelmesidir; ama çalışamazlık, farklı yerlerde, farklı yaşlarda ortaya çıkar. Kırkbeş-elli yaşından sonra çalışabilen madenci gerçekten çok seyrektir. Genellikle kabul edilmektedir ki, maden işçileri yaşlılık dönemine kırkında girerler. Bu maden yatağından kömürü kazanlar için geçerlidir; ağır kömür parçalarını sürekli olarak yerden kaldırıp teknelere yükleyen işçiler yirmisekiz-otuz yaşlarında yaşlanırlar; kömür madeni yörelerindeki öz deyişle, kömür yükleyiciler genç olmadan yaşlanırlar. Bu erken yaşlanmayı erken ölümün izlemesi, işin o kadar doğası gereğidir ki, maden işçileri arasında altmışına ulaşmış birini bulmak büyük bir istisnadır. Madenlerin sağlığa daha az zararlı olduğu güney Staffordshire'da bile ellibir yaşına ulaşan pek azdır. Bu erken yaşlılık nedeniyle, doğal olarak, fabrikalarda olduğu gibi, yaşlanan işçilerin sık sık işsiz kalması ve genç çocuklarının bakımına muhtaç hale gelmesi olayıyla karşılaşılır. Kömür madenlerinde çalışmanın sonuçlarını kısaca özetlersek komisyon üyelerinden Dr. Southwood Smith'in dediği gibi, bir yanda uzamış bir çocukluk, öte yandan erken gelmiş yaşlılık arasında, insanın gücünün kuvvetinin tam yerinde olduğu erkeklik dönemi, ömür ortalamasının hayli altında kalmasına koşut olarak büyük ölçüde kısalmaktadır. Bunu da burjuvazinin borç hanesine yazmak gerekir!

Bütün bu söylediklerimiz ortalama İngiliz kömür madenleri içindir. Ama daha başka birçoğu var ki, oralarda durum çok daha kötüdür; özellikle kömür damarları çok ince olanlar böyledir. Eğer kömür damarının hemen bitişiğindeki kum ve killi tabakalar da kazılırsa, kömür çok pahalıya mal olur; o nedenle maden sahipleri yalnızca kömür damarlarının kazılmasına izin verirler; bu yüzden de başka madenlerde dört-beş fit yüksekliğinde ya da daha yüksek olabilen dehlizler, ince damarlı bu madenlerde o kadar alçak tavanlıdır ki, bu dehlizlerde ayakta durulması düşünülemez. Maden işçisi bir yanının üstüne yatarak kazar; hep dirseğini yere dayayarak kuvvet aldığı için, eklem yeri yangısı başgösterir; diz çökerek çalışmak zorunda olduğu yerlerde de aynı hastalık diz kapaklarında görülür. Kömürü taşıyan kadınlar ve çocuklar (genelde bacaklarının arasından geçen) bir zincirle bağlandıkları kömür dolu tekneyi ellerinin ve dizlerinin üstünde sürünerek çekerken, arkadan bir erkek tekneyi elleri ve başıyla iter. Teknenin başla itilmesi derinin yer yer tahriş olmasına, yaraya ve başın şişmesine yolaçar. Birçok madende de şaftlar ıslaktır, o yüzden bu işçiler birkaç inç derinlikteki pis ya da tuzlu suların içinden sürünerek geçerler ve derilerinin tahriş olması daha kolaylaşır. Madencilere özgü hastalıkları, bu dehşet verici kölece çalışmanın ne kadar büyük ölçüde besleyip geliştirdiği kolayca tahmin edilebilir.

F. Engels’in ‘İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu’ adlı yapıtından alınmıştır... (Kaynak: Eriş Yayınları)

 
§