21 Mart 2014
Sayi: KB 2014/12

Düzenin krizine devrimci yanıt
Greif işçileri saldırılara karşı saldırıyla yanıt verdi
DİSK’in seçim taktiği ve örgütlenme seferberliği üzerine
Düzenin korkusunu büyütmek için!
Düzenin seçim oyununu bozalım!
Sömürü ve kölelik düzenine oy ve onay vermiyoruz!
Devrimci sınıf çalışmalarından...
Gençlik 16 Mart’ı unutturmadı
Liseliler Berkin’in sapanını devraldı!
Halepçe katliamını
protesto eylemleri
İllerde KESK eylemleri
“Hakları kazanmanın yolu direniş!”
Bosch’un ikinci yılında çıkarılacak en büyük ders...
DİSK Greif’tir! DİSK’in fiili-meşru mücadele değerlerine işçiler sahip çıkmalıdır!
Greif işçileri göreve çağırıyor!
Ya Greif işçisi kazanacak her yer Greif olacak ya da...
İhanetin ve işbirlikçiliğin belgesi!
DİSK/Tekstil’de inisiyatif Greif işçilerinde!
Tekel’den Greif’e direniş sürüyor,
sendikal bürokrasi ise engelliyor!
Greif direniş günlüğü
Çanakkale, sosyal şovenizm ve enternasyonalizm - M. Yılmaz
Suriye krizi 4. yılında… - M. Dağlı
Batılı emperyalistlerde “Kırım hezeyanı”
Gezi’den Greif’e Greif’ten 1 Mayıs’a...
Çocuklar alacak dünyayı ellerimizden!*
30 Mart'ta seçiminiz Kızıldere olsun!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Batılı emperyalistlerde “Kırım hezeyanı”

 

Kırım’da yapılan referandumda, Rusya’ya katılma yönünde oy kullananların oranı %96’yı aştı. Rusya parlamentosu, Kırım’ın “anayurda” katılma isteğini hemen onaylardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’de, Kırım’ın Rusya’ya katılma kararını onayladı.

Bu gelişme, Kırım ve Ukrayna’nın doğu ve güneyindeki kentlerde, kitlesel kutlamalara vesile oldu. Farklı kentlerde sokaklara çıkan on binlerce kişi, Rusya’nın anayurt olduğunu ve Kırım’ın katılımının tarihsel önemde bir gelişme olduğunu belirttiler.

Ukrayna’nın doğu ve güney kentlerinde yaşayan halkların eğilimi de, Kırım’ın izinden gitmek. Zira son günlerde o kentlerde Kiev’deki batı kuklası yönetime karşı kitlesel eylemler yapılıyor. Göründüğü kadarıyla Putin yönetimi, en azından şimdilik bu kentlerin Rusya’ya katılımından yana değil. Zira bu, ABD ile müttefikleriyle yaşanan gerilimi daha da sertleştirir. Buna karşın Kiev’deki kukla hükümetin gerilimi arttırması ve yeni Naziler’in bu kentlerde giriştikleri provokasyonların yayılması durumunda, Putin yönetiminin kararı değişebilir.

Rusya’dan geri adım yok

Kırım’ın Rusya’ya katılmasıyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Putin, ABD ile AB’den yükselen kınayıcı açıklamalara yanıt verdi. Batılılar’ın uluslararası yasa ve kuralları ayaklar altına aldığını belirten Putin, hal böyleyken Rusya’yı suçlanmalarının anlamsız olduğunu belirtti. Kırım’daki referandumun yasal ve meşru olduğunu savunan Putin, bu konuda geri adım atmaya niyetli olmadıklarını ortaya koydu.

Washington, Londra, Paris, Brüksel gibi merkezlerden yapılan tehditkar açıklamalar ve Rusya’ya yaptırım uygulama kararı, Rusya’yı rahatsız etse de, bu geri adım atılması anlamına gelmiyor. Moskova’dan batılı güçlere verilen mesajlar net: “Rusya’yı kuşatma planından vazgeçin. Biz çıkarlarımızı her koşulda savunacağız. Çatışma, gerilim istemiyoruz. Ama artık dünyada istediğiniz gibi at oynatamazsınız. Adımlarınızı atarken, bizim çıkarlarımızı da hesaba katmalısınız. O durumda ortak çalışmaya devam edebiliriz”

ABD tehditlere devam

Batılı emperyalistlerin Ukrayna’yı ele geçirme hamlesini Rusya’nın verdiği karşılık, en çok Barack Obama yönetimini rahatsız etmişe benziyor. Üslubunu sertleştiren Obama, tehdit üstüne tehdit savuruyor. Yasa kural tanımaz ABD emperyalizminin başı Obama, ortada Afganistan, Irak, Libya işgalleri varken, utanmadan uluslararası hukuktan söz etmeye başladı.

Kırım’daki referandumu gayr-ı meşru ve uluslararası hukuka aykırı ilan eden Obama, Putin’i geri adım atmaya da çağırıyor. Ancak bu çağrılar beklenen karşılığı yaratamadığı için, önümüzdeki günlerde Avrupalı kuyrukçularını toplamaya hazırlanan Obama, Rusya’ya karşı daha sert önlemlerin alınmasını isteyecek.

AB şefleri aynı telden çalıyorlar

ABD’nin kuyruğundan ayrılamayan AB emperyalistleri de, Rusya’yı hedef alan açıklamalar yapıyorlar. Afganistan, Irak, Libya işgallerinde ABD ile suç ortaklığı yapan AB devletleri, şimdi uluslararası hukuktan söz ediyorlar.

Rusya’ya yaptırım uygulayalım, G8’den tamamen uzaklaştıralım, anlaşmaları askıya alalım, Ukrayna’yı biran önce NATO üyesi yapalım, Putin Kırımı işgal etmekten vazgeçmelidir, türünden açıklamalar yapan AB şefleri, gerçekte, kendilerine de zarar verecek olan ekonomik yaptırımı bile göze almaktan acizler. Ancak hegemonya çatışması olunca, ABD emperyalizminin arkasında hemen saf tutular.

Savaş aygıtı NATO’nun şefi de kervana katıldı

ABD’nin başkenti Washington’da bulunan “düşünce” kuruluşu Brookings Enstitüsü’nde, Kırım’la ilgili bir açıklama yapan NATO şefi Anders Fogh Rasmussen de, Obama ve diğerleri gibi saldırgan bir üslup kullandı.

Rusya’nın Ukrayna’daki askeri saldırganlığı, uluslararası yükümlülüklerin apaçık ihlali ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına saldırıdır. Silah tehdidi altında sözde bir referandum ile Kırım’ın ilhakı, hukuka ve yasalara aykırıdır. Bu, Avrupa-Atlantik toplumu, NATO ve tüm, özgür ve barış içindeki bir Avrupa’ya taahhüdü bulunan diğerleri için bir uyarı işaretidir” şeklinde konuşan NATO’nun şefi, Kırım’ın Rusya’ya katılmasını, adeta bir felaket gibi sundu.

Tam bir arsız gibi konuşan Rasmussen, Afganistan, Irak ve Libya’nın yakılıp yıkılmalarından ve bu ülkelerde toplam milyonlarca kişinin öldürülmesinden, bizzat NATO’nun sorumlu olduğu gerçeğini örtmeye çalıştı.

Görünen o ki, ABD ile onun güdümündeki AB emperyalistleri, Kırım merkezli gerilimi daha da tırmandırarak, olası bir askeri çatışma için de zemin hazırlıyorlar.

Suriye’de ve Ukrayna’da savaş tamtamları çalanlar. Halkların geleceğini de tehdit ediyorlar. Bu durumda anti-emperyalist mücadelenin önemini birkez daha öne çıkartmak gerekiyor.

 

 

 

 

Filistin halkı kuşatmaya karşı direniyor

 

ABD güdümündeki Filistin-İsrail görüşmelerinin fiyaskoyla sonuçlandığı, kısa süre önce ilan edilmişti. Fiyaskoyu ilan eden Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas, kendilerine dayatılan koşullarda görüşmelere devam etmeyeceklerini, zira İsrail’in anlaşmayı baltaladığı, ABD’nin ise çözüm üretmekte aciz kaldığını belirtmişti. 

Fiyaskonun bizzat Abbas tarafından ilan edilmesi dikkat çekici, çünkü Abbas, “ABD barışı” safsatasına umut bağlayanların başını çekiyor.

Bu aşamadan sonra ABD ile AB emperyalistleri, Abbas ve Filistin Yönetimi üzerindeki baskıyı arttırdılar. Emperyalistler, görüşmelerin uzatılmasına onay vermesi ve siyonist İsrail’le yeniden masaya oturması için, Abbas’a kaba dayatmalarda bulunuyorlar.

ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün, Filistin yönetimi üzerindeki diplomatik baskıları pervasızca devam ederken, işgalci İsrail ordusu ise, Gazze’yi bombalamaya başladı. Bombardımanlar sonucu altı Filistinli genci katleden siyonist rejimin parlamentosu (Knesset), yıllardan beri kuşatma altında bulunan Gazze’nin yeniden işgalini tartışmaya açtı.

Gazze’yi bombalayarak, 2012’de imzalanan ateşkes anlaşmasını ayaklar altına alan İsrail’e, Filistinli direnişçiler füzelerle karşılık verdiler. Gazze sınırına yakın bölgelerdeki İsrail yerleşimlerine 50’yi aşkın füze atan Filistinli direnişçiler, siyonist rejimin saldırılara devam etmesi durumunda, füze saldırılarının da devam edeceğini ilan ettiler.

Üç gün süren olayların ardından, Mısır’ın arabuluculuğu ile anlaşma sağlandığı bildirildi. Anlaşmayı doğrulayan Filistinli direnişçiler, İsrail ihlal etmediği sürece, anlaşmaya uyacaklarını açıkladılar.

Anlaşma sağlanmış olsa da, bunun geçici olacağı ve ırkçı-siyonist İsrail rejiminin yeniden saldırıya geçeceği, farklı kaynaklar tarafından dile getiriliyor. Zira İsrail Dışişleri Bakanı gibi ırkçı-faşistler, Gazze’nin yeniden işgal edilmesi gerektiğini açıkça dile getirmeye başladılar.

Bu arada İsrail bombardımanı devam ederken, Tel Aviv’i ziyaret eden İngiltere Başbakanı David Cameron, birkez daha İsrail’in arkasında olduğunu ilan etti. Aynı günlerde ABD, BM ve Fransa tarafından yapılan açıklamalarda da, ırkçı-siyonist rejim fütursuzca savunuldu. Bilindiği üzere İsrail’in pervasızlığının temel nedenlerinden biri, emperyalist güçlerin sunduğu bu sınırsız destektir.

Emperyalist/siyonist kuşatmaya ve olası Gazze işgaline karşı direnmeye hazır olduklarını ilan eden Filistinli direnişçiler, siyonist işgale ve katliamlara karşı direnişin meşru bir hak olduğunu ve kendilerinin her olasılığa karşı hazırlıklı olduklarını beyan ettiler.

Filistin işgalinin Suriye ve Ukrayna’daki olayların gölgesinde kalmasını fırsat sayan İsrail’in, emperyalist güçlerden aldığı desteğe de dayanarak, saldırılara devam etme ihtimali yüksektir. Buna karşın Filistin halkı ve direnişçi örgütler de, emperyalist/siyonist kuşatmaya karşı direnmeye kararlı olduklarını, yeniden gösterdiler.

 
§