25 Mayıs 2012
Sayı: SYKB 2012/21

 Kızıl Bayrak'tan
G-8 ve NATO zirveleri
Sermaye düzeni Roboski katliamını
açıkça sahiplendi!..
HDK Genel Kurulu’nun
gösterdikleri
42. TMMOB Genel Kurulu’na doğru
Metin Lokumcu’nun katillerinden hesap sormak için mücadeleye!.
BDSP’den TOGO işçilerine ziyaret
CEHA işçileri: Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız!..
Avrupa Serbest Bölgesi’nde ilk grev, ilk kazanım
Soda Sanayi’de 530 işçi grevde
“Sokakları kazanmak lazım!”
Emekçiler grev alanlarında
birleşti!
Kamu emekçileri sefalet dayatmasına grevle yanıt verdi
“Mücadelemiz sürecek!”
Fransa’da “sosyalist” François Hollande dönemi
Uluslararası Otomobil İşçileri toplantısı Münih’te yapıldı
“Opel Bochum’dur, Bochum kapatılamaz!’
“21. yüzyılda devrimin güncelliği”
Öğrenciler Şili’yi salladı!
Yaz dönemi üzerine
ÇOMÜ’de muhbirlik dayatması
BDSP Mayıs şehitlerini andı
Mayıs şehitleri anmaları
Psem Yipe Nap
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye düzeni Roboski katliamını açıkça sahiplendi!

34 köylünün katledildiği Roboski katliamı ABD’de yayınlanan Wall Street Journal gazetesinin haberi ile yeniden gündeme geldi. Ancak konu ne yaşanan trajedi, ne de bu vahşetin gerçekleşme biçimiydi. Gazetenin derdi istihbaratı ABD’nin verdiğini söylemekti. Buna AKP ve TSK’nın yanıtı ise benzer oldu: “ABD’den almadık, kaynak milli!” işte 34 Kürt köylüsünün katli 150 gün sonra böyle bir kez daha gündeme taşındı, kaynak milli mi yoksa dışarıdan mı...

90’ları aratmayan vahşi katliam!

Roboski katliamı tarihe sermaye devletinin belki de ‘90’ları dahi aratmayacak denli trajik bir katliamı olarak geçti. Tabii ki faşist Türk ordusunun hem gerillaya hem de sivil halka yönelik katliamlarına kimse yabancı değil. Ancak bu kez durumu farklı kılan katliamın adeta naklen yaşanmasıydı. Belki basın 24 saat haberleri vermemişti ama önce Kürt hareketi, ardından muhalif basın durumu tüm vahameti ile yansıttı. Ardından sermaye devleti tam bir acizlik içinde açıklamalar yapmaya çalıştı. Ancak bu kez ne yanlarına silah koyarak katledilenlerin terörist olduğunu söyleyebildiler ne de 12 yaşında çocukların kendilerine ateş açtığını. Çünkü katliam çok açıktı ve geride hem tanıklar hem de insansız hava uçaklarından alınmış görüntüler vardı.

Eli ayağına dolanan AKP şefleri yine günü kurtaracak açıklamalar yapmaktan geri durmadılar tabi. Önce meselenin araştırılacağı söylendi, ardından o sınırı “teröristlerin” kullandığı söylenerek yapılan askeri bir hata olarak nitelendi. Ancak bir katliamdan çıkan Kürt halkı ve katledilenlerin yakınları sermaye devletinin Kaymakamını tekme tokat döverek AKP’nin yalanlarına gerekli yanıtı verdiler. Böylece AKP’nin şov girişimleri başlamadan bitti ve bu kez sessizlik başladı. Düzen muhalefeti dahi meseleyi kendi çıkarına kullanmak için pek çok önerge verdi, girişimde bulundu ancak yanıt alınmadı. Roboski 34 köylünün göz göre katledildiği bir katliam olarak tarihte yerini aldı.

Düzen cephesinin derdi istihbaratın menşei!

Wall Street Journal gazetesinin haberi katliamı yeniden gündeme getirdi. Geçtiğimiz haftalarda Heron görüntülerinin olayı araştıran meclis komisyonu tarafından izlenmiş olması ile birleşince WSJ’nin haberi önemli bir etki de yarattı. Zira haberde görüntülerin yani istihbaratın ABD tarafından sağlandığı belirtiliyordu.

Habere göre sermaye devleti ve ABD 2007 yılında Ortak İstihbarat Bütünleşme Hücresi kurmuş ve bu doğrultuda ABD Predatörlerden aldığı görüntüleri Türk sermaye devleti ile paylaşmaktaydı. 28 Aralık 2011’de ise ABD yine sınırda köylülerin görüntülerini tespit etti ve kim olduklarını tanımlayamadığını söyleyerek yakından çekim yapmayı önerdi. Ancak TSK buna gerek olmadığını söyledi ve aracın çekilmesini istedi. Ardından ise katliam başladı.

Bu haberin ardından düzen güçleri hızla açıklamalar yapmaya başladı çünkü bu haber istihbaratın milli olduğu biçimindeki açıklamalar ile ters düşmekteydi. Bu kez hep bir ağızdan haberin yalan olduğu ve Amerikan iç kamuoyuna dair yazıldığı, ayrıca Türkiye’nin Predatör almasını engellemek için ortaya atıldığı gibi gerekçeler sıralandı. TSK da yaptığı bir açıklamayla katliamı milli kaynaklardan aldıkları bilgiyle yaptıklarının müjdesini vermekten çekinmedi.

Bu tartışmalarda en çarpıcı olan ise yapılan açıklamalarda Heron görüntülerinde zaten tüm katliamın alenen görülüyor oluşunun anlatılması oldu. Öyle ki 9 saatlik görüntüleri izleyen Uludere Araştırma Komisyonu üyesi ve CHP Milletvekili Levent Gök’ün açıklamaları tüyler ürpertecek cinstendi. Gök açıklamalarında 9 saatlik Heron görüntüsünde önce köylülerin mazot yüklemeye gidişlerini ardından ise dönüşte bombalanmalarını açıkça izlediklerini ifade ediyordu. Gök, ayrıca ölenlerin gerilla olmadıklarının kolaylıkla anlaşıldığını da özellikle vurgulamaktaydı.

Erdoğan ve Şahin katliama sahip çıktı!

Son olarak ise sessizliğini bozan isimler Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin oldu. Her zamanki pervasızlığını takınan Erdoğan’ın konuşmasının merkezi yine istihbaratın kendilerine ait olmasıydı. Heron görüntülerini de izlediğini söyleyen Erdoğan “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil” diyerek aslında katledilenlerin gerilla olmadıklarını da itiraf etmiş oldu. Yani Erdoğan’ın açıklamaları dahi kim olduğu tespit edilemeyen kişilerin katlini alkışlıyordu. Milli istihbaratla katlettiklerini gerine gerine söyleyen AKP şefi parası neyse veririz tutumunu da sürdürdü ve tazminatı fazlasıyla ödediklerini söyleyerek konuyu kapatmak istediğini söyledi.

Erdoğan’ın ardından ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Başbakan’ı bile gölgede bırakan açıklamalarıyla katliamı sahiplendi. Bakan, ölenlerin kaçakçı olduğunu ve PKK’ye çalıştıklarını söyleyerek katli vacip ilan edecek kadar ileri gitti. Bakan Şahin, Erdoğan’ın açıklamalarıyla da çelişerek şunları söyledi: “Terörist görünümlü bir gruba yönelik ateş açılması olayı soruşturulmaktadır. Bu olay, güvenlik güçlerimizin tecrübe hanesine kaydedilmiş bir olaydır. Daha dikkatli, daha doğru tespitler yapıp ona göre hareket etme durumundayız.” Oysa Erdoğan daha bir gün önce görüntülerdekilerin kim olduğunun anlaşılmadığını söylemişti.

Yine katledilenlerin suçsuz olmadığını ve kaçakçılık yaptığını söyleyen Şahin, daha da ileri giderek bölgenin KCK kontrolünde olduğunu ve kaçakçılığın da örgüt tarafından kontrol edildiğini belirtti. “Büyük film, bölücü terör örgütünün yönettiği kaçakçılık olayıdır. Bu gençler de oraya götürülmüşlerdir, kaçakçılık yaptırılmışlardır” diyen Şahin böylece katledilenleri “terörist” ilan edecek kadar ileri gitti.

Katliamı olumlamak için bunlarla da yetinmeyen Şahin, aşağılık gerekçelerini “34 hayatını kaybeden kişinin dışında orada, onlarla birlikte bir yere kadar gelip sağ geri dönen bir­­takım insanlar da olabilir ve bunlar terör örgütünün doğrudan militanları da olabilir” diyerek sürdürdü.

Erdoğan’ın ve Şahin’in açıklamaları aslında devletin tutumunun belki de en açık özeti. Bir yanda katliamı milli kaynaklarla yaptık diye övünen, parasını da verdik artık unutun diyen devletliler. Ölenler zaten kaçakçıydı, kaçakçılar da zaten teröristti diyen bir içişleri bakanı. Karşılarındaysa istihbarat dışardanmış diye kendilerince iktidarı sıkıştırmaya çalışan düzen muhalefeti. Her iki taraftakiler de aslında düzenin yüzyıllık “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” düşüncesinin takipçisi ve uygulayıcısı.