23 Mart 2012
Sayı: SYKB 2012/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz’un isyan ateşiyle
devrimci baharı kazanmaya!
Newroz provokatörü
“polis” çıktı!
İstanbul’da Newroz’a
devlet terörü
İstanbul’da Newroz coşkusu
Newroz coşkuyla kutlandı
Kürt halkı Newroz alanlarını doldurdu
Sivas katliamı davasında
zamanaşımına öfke
Elta işçileri hakları için direniyor
Bosch işçisi kazandı,
buz kırıldı yol açıldı!
Bosch işçileri yuvaya döndü
MEPA direnişi
patronlara korku salacak!
Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem
H. Fırat
Suriye’ye emperyalist saldırı için
zemin düzleniyor!
NATO’nun Libya saldırısı
birinci yılında
Dünyada grev ve
eylemlerden
8 Mart eylemlerinin
ardından
4+4+4’e karşı grev uyarısı
Ekim Gençliği’nin
çalışmalarından
16 Mart’ın yıldönümünde
katliamlar lanetlendi
16 Mart eylemleri üzerine
HEY Tekstil penceresinden
kadın sorununa bir bakış
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Newroz provokatörü “polis” çıktı!

Geçtiğimiz hafta Kızıl Bayrak’ta boyalı basının Newroz öncesi giriştiği “provokasyon” haberlerine değinmiş ve “Provokasyondan bahsedenler provokatörlerdir!” demiştik. Polis terörü eşliğinde gerçekleşen Newroz kutlamalarıyla geçen bir haftanın ardından boyalı basın kaldığı yerden devam etti. Bu kez provokasyon uyarılarının yerini eylemleri provoke edenlere, polise taş atanlara, yasadışı slogan atanlara dair haberler aldı. Ancak devlet terörünün dozu o kadar fazlaydı ki burjuva basın da fireler verdi ve bir kısmı bu durumu sayfalarına taşımak, özellikle de köşe yazarları aracılığıyla eleştirmek durumunda kaldılar. Tabii ki Zaman gibi bazı tescilli satılmışlar, halen daha iddialarını sürdürmekten vazgeçmediler.

Newroz provokasyonuna dair haberler haftalar öncesinden servis edilmeye başlanmıştı. Devletten beslenen bu gazeteler PKK’nin Newroz’u “kana bulayacağı”, “bomba patlatacağı” gibi türlü spekülatif haberler yayınlamışlardı. Başı çeken ise alışıldığı üzere dinci basın ve Zaman olmuştu. Newroz’un ardından ise aynı gazeteler hızla polisi aklayan ve devlet terörünü örten, bunu yapamadığında ise yaşananları “sulandırmaya” çalışan haberlerle doldurdular sayfalarını. Söylemeye çalıştıkları ise basitçe “bakın biz demiştik” oldu.

Oysaki ortalama bir bakışa sahip biri sözkonusu provokasyonun nasıl gerçekleştiğini anlayabilir. Sermaye devleti önce sözde bir yasak uydurup Newroz’un sadece 21 Mart’ta kutlanacağını söylüyor. Ardından ise bunu padişah fermanı belleyip önüne gelene saldırıyor, kendince eylemi yaptırmayarak irade savaşı veriyor.

Yaşanan, 1 Mayıs Taksim tartışmalarında 3 yıl boyunca trafik aksayacak bahanesiyle Taksim’i vermeyen ancak kendisi güvenlik bahanesiyle Taksim’i kapatan ve kenti gaza boğarak eylemi engellemeye çalışan devletin bildik bir hamlesi yalnızca. Ancak Taksim’i emekçiler nasıl zaptettiyse Kürt halkı da yılmadı ve kimi yerde çatışarak barikatları aştı, kimi yerde ise şehit vermek pahasına direndi.

İşte boyalı basın da uğursuz rolünü oynamak için burada devreye girdi ve devletine destek olmak için Kürt halkına yönelik kin kusmaya devam etti. Zaman gazetesi, “provokasyon” iddiasını arsızca sürdürdükten sonra buna kanıt olarak Van’da 2 kilo plastik patlayıcı bulunduğunu iddia etti. Verilen mesaj netti, eğer polis yakalamasa ve kutlamalara izin verse bomba patlayacak, birçok kişi ölecekti, polis kitleyi kurtarmış oldu. Yani basitçe “sizi dövüyoruz ama sizin iyiliğiniz için” denilmiş oldu.

Ancak polisin şiddeti o denli fazlaydı ki burjuva basın bile bunu gizlemekte aciz kaldı. Üstelik işin içine bir de polisin katlettiği BDP Arnavutköy İlçe Başkanı Hacı Zengin girince bu kez iş Güneş gazetesine düştü. Kendince zeki davranan gazete editörleri manşetten haberi “Polis 1-BDP 0” biçiminde duyurdu. Herhalde bu kadar toplumsal ve ciddi bir sorun, üstelik bir yurtseverin katledilmiş olması ancak bu kadar ciddiyetten ve insanlıktan uzak biçimde duyurulabilirdi.

Yine Ahmet Türk’ün fenalaşması ve ardından polisin saldırısına uğraması başta Zaman olmak üzere çoğu gazetede sadece “fenalaştı” biçiminde verildi. Polisin attığı yumruğa ya hiç değinilmedi ya da satır arasında “iddia etti” biçiminde yer verildi.

Basının dil birliği yapmışçasına kullandığı bir kavram da polisin aldığı “önlem”lere dairdi. Hepsi BDP ve HDK tarafından duyurulan eylem alanlarında sözde önlem alan ve tüm militarist aygıtını buralara konuşlandıran devletin her seferinde “PKK/KCK tarafından eylem yapılacağı istihbaratı alması” masalı nerdeyse tüm gazetelerde yer aldı.

Bunların dışında polisin kurtardığı eylemcilere dair hikayelerle denize düşen eylemcilerin “ilginç” hikayeleri gibi çok sayıda haber ciddiyetten uzak biçimde sayfaları doldurdu. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama bu kadarı bile olayın vahameti ile burjuva basının rezilliğini görmek için yeterli.

Kuşkusuz ki basının bu tutumu yersiz ve raslantısal değil. Aksine sermaye devletinin Kürt hareketine dönük saldırgan politikalarının organik bir parçası. Amaç ise Kürt hareketine karşı kamuoyu oluşturmak, şovenizmi körüklemek ve hareketi teslimiyete zorlamak. Ancak Kürt hareketi bu Newroz ile bir kez daha gösterdi ki ne fiziksel şiddet ne de basın eliyle yürütülen kirli savaş Kürt hareketini ezmek için yeterli olmayacak.



Zengin’i binler uğurladı

İstanbul’daki Newroz gösterileri sırasında polis tarafından katledilen BDP Arnavutköy İlçe Yöneticisi Hacı Zengin 19 Mart günü son yolculuğuna uğurlandı.

Polisin kullandığı gaz bombaları sonucu yaşamını yitiren Zengin’in cenazesini almak için sabah saatlerinde Yenibosna’daki İstanbul Adli Tıp Kurumu önünde buluşan yüzlerce kişi polis terörünü protesto etti. Halk, burjuva medyanın tutumunu protesto ederken “Katil Erdoğan!” sloganı sıkça atıldı.

Cenazeyi halk aldı

Cenaze, “işlemler bitmedi” gerekçesiyle verilmezken, Adli Tıp önünde binlerce kişi de cenazeyi almak için bekledi. Cenazenin verilmemesine tepki gösteren halkın kararlılığı karşısında cenaze teslim edildi ve Arnavutköy’e doğru yola çıkıldı.

BDP, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun, yaşamını yitiren Hacı Zengin’in ölümünün gazdan kaynaklanmadığını ve Zengin’in de BDP yöneticisi olmadığı iddiası yalanlandı.

Binlerce kişi sloganlarla mezarlığa yürüdü

Zengin’in cenazesini taşıyan konvoy BDP Arnavutköy İlçe Binası önünde karşılandı. Burada bir konuşma yapan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı raporun açıklanmasının iki üç ayı bulacağını belirterek İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun açıklamalarına tepki gösterdi. İlk incelemeye göre Zengin’in kafasında ve vücudunun çeşitli bölgelerinde darp izine rastlandığının bilgisini de verdi.

Kışanak, “Hacı Zengin, Newroz şehidimizdir. Ondan aldığımız güçle mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

Kışanak’ın ardından Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ, Levent Tüzel, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ve Halkevleri Başkanı İlknur Birol da birer konuşma yaptı.

Cenaze töreni boyunca sık sık “Şehit namirın” ve “Katil Erdoğan” sloganları atıldı. Konuşmaların ardından, “Newroz direniş özgürlük şehidimiz Hacı Zengin ölümsüzdür” pankartı arkasındaki binlerce kişi mezarlığa doğru yürüyüşe geçti.

Zengin’in ailesinin kortejin en ön sıralarında yer aldığı yürüyüşte, Öcalan fotoğrafları ve PKK bayrakları da taşındı.

Zengin’in naaşı, kitlenin zılgıt ve alkışlar eşliğinde süren yürüyüşün ardından mezarlığa ulaşmasıyla toprağa verildi.